
Esas No: 2015/18450
Karar No: 2015/18450
Karar Tarihi: 10/10/2018
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ABDULLAH ERDOĞAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/18450) |
|
Karar Tarihi: 10/10/2018 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör |
: |
Özgür DUMAN |
Başvurucu |
: |
Abdullah
ERDOĞAN |
Vekili |
: |
Av. Haşim
ÇELİK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırma işleminin iptal edilmesine rağmen
kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında taşınmazın idare adına
tesciline karar verilmesi ve kamulaştırma bedelinin düşük belirlenmesi
nedeniyle mülkiyet hakkının; açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil
davasında aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle de mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 23/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
A. Kamulaştırma Kararı
Süreci ve Taşınmaza İlişkin Bilgiler
7. Başvurucu, Manisa ili Merkez ilçesine bağlı İshak Çelebi
Mahallesi"nde bulunan 108.97 m2 yüz ölçümlü kerpiç
ev vasfındaki 769 ada 2 parsel sayılı taşınmazın malikidir. Bu taşınmazın
üzerinde başvurucuya ait kerpiç bir ev, dört adet 25-30 yaşlarında asma ağacı
ve bir adet 18-20 yaşlarında erik ağacı bulunmaktadır.
8. Manisa Belediye (Belediye) Meclisinin 18/8/2003 tarihli ve
106 sayılı kararı ile kabul edilen Manisa
Ulucami ve Niobe Çevresindeki Tescilli Anıtsal
Yapıların Koruma Alanı Koruma Amaçlı 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı
12/5/2005 ile 10/6/2005 tarihleri arasında askıya çıkarılmıştır. Başvurucunun
taşınmazı 1989 yılında kabul edilen revizyon nazım ve uygulama imar planları
ile 2003 yılında kabul edilen 1/1000 ölçekli koruma amaçlı planda park
alanında kalmaktadır. Belediye Encümeni 14/12/2011 tarihinde imar
planında yol ve yeşil alanda kaldığı gerekçesiyle bu taşınmazın
kamulaştırılmasına karar vermiştir.
9. Belediye, dava açılmadan önce satın alma usulü çerçevesinde
başvurucuya tebligat göndermiş ancak taraflar taşınmazın satın alınması
hususunda anlaşamamışlardır.
B. Kamulaştırma Bedelinin
Tespiti ve Tescil Davası Süreci
10. Belediye 20/4/2012 tarihinde başvurucu aleyhine Manisa 2.
Asliye Hukuk Mahkemesinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası
açmıştır.
11. Mahkeme; inşaat, kadastro ve mülk bilirkişilerinden
oluşturulan heyetler ile 9/8/2012, 18/2/2013 ve 25/11/2013 tarihlerinde dava
konusu taşınmazda keşifler yapmıştır. İlk keşif sonucu düzenlenen 27/11/2012
tarihli Bilirkişi Kurulu raporunda, arsa olarak kabul edilen taşınmazın değeri
emsal satış karşılaştırması yöntemine göre bina ve ağaç bedeli de eklendikten
sonra 84.305,06 TL olarak hesaplanmıştır. İkinci keşif sonucu düzenlenen
18/3/2013 tarihli Bilirkişi Kurulu raporunda, aynı yönteme göre hesaplanan
kamulaştırma bedelinin 84.394,50 TL olduğu belirtilmiştir. Son keşif sonrası
düzenlenen Bilirkişi Kurulu raporunda ise yine aynı yöntemle yapılan
hesaplamaya göre kamulaştırma bedelinin 79.873,80 TL olduğu açıklanmıştır. Bu
raporda ilk raporlara göre oluşan farklılığın sebebinin karşılaştırmaya esas
alınan emsal satışlar olduğu vurgulanmıştır. Bilirkişi Kurulu ilk iki raporda,
alıcısı ve satıcısı şirket olan özel amaçlı bir satışın emsal alındığını; bu
raporda ise böyle bir özel amacı olmayan somut bir satışın hesaplamada dikkate
alındığını belirtmiştir.
12. Mahkeme 21/2/2014 tarihinde davanın kabulü ile Bilirkişi
Kurulunun son raporunda kamulaştırma bedeli olarak belirlediği 79.873,80 TL"nin
başvurucuya ödenmesine ve kamulaştırmaya konu taşınmazın da tapu kaydının iptal
edilerek Belediye adına tesciline karar vermiştir. Mahkeme ayrıca kamulaştırma
bedeline 21/8/2012 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar
vermiştir.
13. Taraflarca temyiz edilen karar Yargıtay 18. Hukuk Dairesince
6/11/2014 tarihinde onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebi Dairenin
17/9/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
14. Nihai karar, başvurucu vekiline 22/10/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu 23/11/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
C. Kamulaştırma İşleminin
İptali Davası Süreci
16. Başvurucu, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil
davasında dava dilekçesinin tebliği üzerine 4/6/2012 tarihinde kamulaştırma
işlemine karşı Belediye aleyhine Manisa 1. İdare Mahkemesinde iptal davası
açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde; yürütmenin durdurulması talebinde de
bulunmuştur.
17. Mahkeme 16/7/2012 tarihinde başvurucunun yürütmenin
durdurulması talebini reddetmiştir. Öte yandan Mahkeme 21/3/2013 tarihinde
verdiği ara kararı ile Belediye yanında Kültür ve Turizm Bakanlığını da davalı
olarak davaya dâhil etmiştir.
18. Mahkeme 5/2/2015 tarihinde davanın kabulü ile dava konusu
koruma amaçlı uygulama imar planının kabulüne ilişkin 18/8/2003 tarihli
Belediye Meclisi kararının ve başvurucunun taşınmazının kamulaştırılmasına
ilişkin dava konusu 14/12/2011 tarihli Belediye Encümeni kararının davacının
taşınmazına ilişkin kısmının iptaline karar vermiştir.
19. Kararın gerekçesinde özetle şu hususlara yer verilmiştir:
i. Dava konusu kamulaştırma kararının dayanağı imar planı
18/8/2003 tarihli Belediye Meclisi kararı ile kabul edilen koruma amaçlı plan olup aynı alanda 1989
yılında kabul edilen 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar
planları yürürlüktedir.
ii. Söz konusu koruma amaçlı planın 1/1000 ölçekli uygulama imar
planı olduğu ancak Koruma Kurulunun onayına sunulup yürürlüğe konulan bir nazım koruma imar planının bulunmadığı
belirtilmiştir.
iii. Bu bağlamda uyuşmazlık konusu planın yürürlükte olan nazım
imar planının yeşil alan, yapı alanı, yapı yoğunluğu ve ana ulaşım kararlarının
değiştirilmesi sonucunu doğuracağı kabul edilmiştir. Mahkemeye göre önceki
nazım ve uygulama imar planlarının planlamaya ilişkin ana kararlarını
değiştirecek nitelikte hazırlanan davaya konu koruma amaçlı uygulama imar planı,
plan sıradizgisine
ve plan bütünlüğü ilkelerine
aykırılık teşkil etmektedir.
iv. Diğer taraftan başvurucunun taşınmazına ilişkin dava konusu
kamulaştırma işleminin dayanağı olan 1/1000 ölçekli koruma amaçlı imar planının
hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir. Mahkeme, bu sebeple taşınmazın bulunduğu
alanda uygulama imar planının hukuksal olarak ortadan kalkmış olduğunun kabulü
gerektiğini belirtmiş ve dava konusu plana dayalı kamulaştırma işleminde neden,
konu ve amaç
yönlerinden hukuka aykırı olduğu sonucuna varmıştır.
20. Davalılar tarafından temyiz edilen karar Danıştay Altıncı
Dairesince 15/10/2015 tarihinde onanmıştır. Davalıların karar düzeltme
talepleri de aynı Dairenin 7/4/2016 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Mevzuat Hükümleri
21. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 6.
maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Onaylı
imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre
yapılacak hizmetler için ayrıca kamu yararı kararı alınmasına ve onaylanmasına
gerek yoktur. Bu durumlarda yetkili icra organınca kamulaştırma işlemine
başlanıldığını gösteren bir karar alınır.”
22. 2942 sayılı Kanun"un 7. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Kamulaştırmayı yapacak idare,
kamulaştırma veya kamulaştırma yolu ile üzerinde irtifak hakkı kurulacak
taşınmaz malların veya kaynakların sınırını, yüzölçümünü ve cinsini gösterir
ölçekli planını yapar veya yaptırır; kamulaştırılan taşınmaz malın sahiplerini,
tapu kaydı yoksa zilyetlerini ve bunların adreslerini, tapu, vergi ve nüfus
kayıtları üzerinden veya ayrıca haricen yaptıracağı araştırma ile belgelere
bağlamak suretiyle tespit ettirir."
23. 2942 sayılı Kanun"un 8. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"İdarelerin, bu Kanuna göre, tapuda
kayıtlı olan taşınmaz mallar hakkında yapacağı kamulaştırmalarda satın alma
usulünü öncelikle uygulamaları esastır."
24. 2942 sayılı Kanun"un 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Kamulaştırmanın satın alma usulü ile
yapılamaması halinde idare, 7 nci maddeye göre
topladığı bilgi ve belgelerle 8 inci madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel
tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek
taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz
malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma 3
üncü maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi
karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini ister.
Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren
en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, dava dilekçesi ve
idare tarafından verilen belgelerin birer örneği de eklenerek taşınmaz malın
malikine meşruhatlı davetiye ile veya idarece yapılan
araştırmalar sonucunda adresleri bulunamayanlara, 11.2.1959 tarihli ve 7201
sayılı Tebligat Kanununun 28 inci maddesi gereğince
ilan yoluyla tebligat suretiyle bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma
günü idareye de tebliğ olunur.
Mahkemece malike doğrudan çıkarılacak meşruhatlı davetiyede veya ilan yolu ile yapılacak
tebligatta;
...
d) 14 üncü maddede
öngörülen süre içerisinde, tebligat veya ilan tarihinden itibaren kamulaştırma
işlemine idari yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim
davası açabilecekleri,
...
Belirtilir.
...
14 üncü maddede belirtilen süre içinde, kamulaştırma işlemine karşı hak
sahipleri tarafından idari yargıda iptal davası açılması ve idari yargı
mahkemelerince de yürütmenin durdurulması kararı verilmesi halinde mahkemece,
idari yargıda açılan dava bekletici mesele kabul edilerek bunun sonucuna göre
işlem yapılır.
Kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda
iptal veya maddi hatalara karşı adli mahkemelerde açılacak düzeltim davalarında
hangi idareye husumet yöneltileceğinin davetiye ve ilanda açıkça belirtilmemiş
veya yanlış gösterilmiş olması nedeniyle davada husumet yanlış yöneltilmiş ise,
gerçek hasma tebligat yapılmak suretiyle davaya devam olunur."
25. 2942 sayılı Kanun"un 11. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"15 inci madde uyarınca oluşturulacak
bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere
mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten
sonra taşınmaz mal veya kaynağın;
a) Cins ve nevini,
b) Yüzölçümünü.
c) Kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve
unsurlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini,
d) Varsa vergi beyanını,
e) Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca
yapılmış kıymet takdirlerini,
f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın
mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net
gelirini.
g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki
özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini,
h) Yapılarda, resmi birim fiyatları ve yapı
maliyet hesaplarını ve yıpranma payını,
ı) (Değişik: 19/4/2018-7139/27 md.) Bu fıkrada belirtilen unsurlara göre tespit edilen
arazi bedelinin yarısını geçmemek ve her bir ölçünün etkisi açıklanmak kaydıyla
bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri,
Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu
unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da
dikkate alarak Sermaye Piyasası Kurulu tarafından kabul edilen değerleme
standartlarına uygun, gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak
taşınmaz malın değerini tespit ederler.
Taşınmaz malın değerinin tespitinde,
kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer
artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr
dikkate alınmaz.
..."
26. 2942 sayılı Kanun"un 14. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Kamulaştırmaya konu taşınmaz malın
maliki tarafından 10 uncu madde gereğince mahkemece yapılan tebligat gününden,
kendilerine tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçmek üzere mahkemece
gazete ile yapılan ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde, kamulaştırma
işlemine karşı idari yargıda iptal ve maddi hatalara karşı da adli yargıda
düzeltim davası açılabilir. İdari yargıda açılan davalar öncelikle görülür.
...
Açılan davaların sonuçları dava açmayanları
etkilemez."
27. 2942 sayılı Kanun"un 25. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Hakların kullanılması ve borçların
yerine getirilmesi bakımından kamulaştırma işlemi, mal sahibi için 10 uncu
madde uyarınca mahkemece yapılan tebligatla başlar. Mülkiyetin idareye geçmesi,
mahkemece verilen tescil kararı ile olur."
28. 2942 sayılı Kanun"un 29. maddesi şöyledir:
"10 uncu madde uyarınca mahkeme heyetinin
harcırahları, 15 inci madde uyarınca mahkemece oluşturulan bilirkişilerin ve
keşifte dinlenilen muhtarın mahkemece takdir edilecek ücretleri ile, tapu
harçları ve bu Kanunun gerektirdiği diğer giderler kamulaştırmayı yapan idarece
ödenir. "
29. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun
1024. maddesi şöyledir:
"Bir ayni hak yolsuz olarak tescil
edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.
Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan
veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.
Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen
kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı
doğrudan doğruya ileri sürebilir."
2. Yargıtay İçtihadı
30. Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 7/4/2016 tarihli ve
E.2015/20979, K.2016/5874 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...davacı A.K. tarafından Enerji
Piyasası Düzenleme Kurumunca acele kamulaştırma yoluyla kamulaştırılmasına
ilişkin ... sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ... tarihli...
sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali veyürütmenin
durdurulması istemiyle idari yargıda dava açıldığı ve Danıştay Altıncı
Dairesince yürütmenin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Bu durumda,
ortada geçerli birkamulaştırma kararıbulunmadığına
göre idarenin el koymasının hukuki dayanağı kalmamıştır. Mahkemece, diğer dava
konusu taşınmaz olan 334 parselle ilgili acele el koyma ve kamulaştırma bedel
tespiti dosyaları da getirtildikten sonra davanın esası incelenerek el koyma
sebebiyle davacının uğradığı ecrimisil zararının
tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan
gerekçelerle davanın reddinekarar verilmesi doğru
görülmemiştir..."
31. Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 23/1/2007 tarihli ve
E.2006/6003, K.2007/140 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Dosyada
toplanan bilgi ve belgeler incelendiğinde; dava konusu edilen Bucak İlçesi ...
parsel sayılı taşınmazın ... Tüzel Kişiliğince kamulaştırılması nedeniyle Bucak
Asliye Hukuk Mahkemesinin ... sayılı kararıyla tespit edilen ... TL
kamulaştırma bedelinin hak sahibine .... ödenmesine ve
taşınmazın kamulaştırmayı yapan idare (... Tüzel Kişiliği) adına tesciline
hükmedildiği ve bu kararın25.06.2002tarihindekesinleştiği;davacı...nın kamulaştırma işleminin iptali istemiyle süresinde
Antalya 2. İdare Mahkemesine açmış bulunduğu davada ise 06.03.2002 tarihinde
yürütmenin durdurulmasına, ... gün ve .... sayılı
kararla da kamulaştırma işleminin iptaline hükmedildiği ve bu kararın Danıştay
6. Dairesi"nin ... gün ...sayılı kararıyla onandığı; böylece dava konusu
taşınmazın kamulaştırılması nedeniyle davalı idare adına yapılan tescilin, bu
kamulaştırma işleminin iptal edilmiş olması karşısında dayanaktan yoksun
kaldığı anlaşılmaktadır.
Saptanan
bu duruma göre mahkemece, tescil istemine ilişkin davanın kabulü ile davacının
19.907.063.232 TL kamulaştırma bedelini aldığı günden itibaren yasal faiziyle
birlikte davalı ...Tüzel Kişiliğine ödemesine ve dava konusu taşınmaz malın
davalı idare adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar
verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle davanın reddi doğru
görülmemiştir."
32. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 21/1/2015 tarihli ve
E.2014/2006, K.2015/836 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Dosya içeriğinden ve toplanan
delillerden; çekişme konusu ... parsel sayılı taşınmazların öncesinde davacı
adına kayıtlı iken, Eskişehir Büyükşehir Belediye Encümeninin ... sayılı kararı
ilekamulaştırılmasına karar verildiği, sonrasında
Eskişehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin ... Esasa sayılı davası ile kamulaştırma
bedelinin tespiti ve davalı adına tesciline hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin
... esas sayılı davasında, kamulaştırmaya ilişkin idari işlemin iptaline karar
verildiği, derecattan geçerek ... tarihinde
kesinleştiği, davacının ise kamulaştırma bedelini faizi ile birlikte davalı
belediyeye geri ödediği dosya içerisindeki belgeler ile sabittir.
Bu durumda; mahkemece, davalı adına oluşan
tescilin dayanağı idari işlemin idari yargıda iptal edildiği gözetilerek
davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur..."
B. Uluslararası Hukuk
33. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol"ün "Mülkiyetin korunması" kenar
başlıklı 1. maddesi şöyledir:
"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk
dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak
kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun
genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin
kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da
başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli
gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel
getirmez."
34. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), başvurucuların ihlal
iddialarına yönelik olarak öncelikle iç hukukta mevcut yeterli ve etkili
yolları tüketmeleri gerektiğini belirtmiştir. Bu yolların kesin olarak
varlığından söz edilebilmesi için teoride mevcut olması yeterli olmayıp
uygulamada da etkin olması, makul bir biçimde erişilebilir ve etkili olması
gerekmektedir. AİHM"e göre Sözleşme"nin 35. maddesinin
(1) numaralı fıkrası, AİHM"e başvuru yapılmadan önce
başvurucuların uygun bir iç hukuk yoluna başvurmalarını gerektirmekle birlikte,
etkisiz veya yetersiz bir iç hukuk yoluna başvurulması ise lüzumlu değildir (Aksoy/Türkiye, B. No: 21987/93, 18/12/1996,
§§ 51, 52).
35. Nitekim AİHM, örneğin kamu malı olduğu gerekçesiyle
taşınmazların tapu kayıtlarının iptali durumunda devletin sorumluluğu
çerçevesinde tazminat ödenmesi yönündeki Yargıtay içtihadındaki değişikliği
gözeterek söz konusu başvuru yolunu iç hukukta başarı şansı sunan etkili bir
yol olarak değerlendirmiş ve bu sebeple başvuruyu kabul edilemez bulmuştur (Mehmet Altunay/Türkiye
(k.k.), B. No: 42936/07, 17/4/2012).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
36. Mahkemenin 10/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
37. Başvurucu; taşınmazının imar planında yol ve yeşil alanda
kaldığı gerekçesiyle kamulaştırıldığını ancak açtığı davada bu kamulaştırma
işleminin İdare Mahkemesince iptal edilmesine rağmen taşınmazın Asliye Hukuk
Mahkemesince idare adına tescil edildiğinden yakınmıştır. Başvurucu, yapılan
kamulaştırma işleminin hukuki bir dayanağının kalmadığını belirterek mülkiyet
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. Başvurucu, Asliye Hukuk Mahkemesince kamulaştırma bedelinin
rayiç değere göre daha düşük belirlendiği ve bu bedel hesaplanırken düzenleme
ortaklık payı kesilmesinin de emsal uygulamalara göre ayrımcı bir muameleye yol
açtığı gerekçesiyle ayrımcılık yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun ayrımcılık
iddiasına dayanak olarak gösterdiği kamulaştırma bedelinin düzenleme ortaklık
payı da kesilerek rayiç bedeline göre düşük belirlendiği yönündeki şikâyetleri
diğer şikâyetleriyle birlikte özü itibarıyla ilgili olduğu mülkiyet hakkının
ihlali iddiası kapsamında değerlendirilecektir.
40. Kamulaştırma işlemine konu taşınmazın başvurucu adına tapuda
kayıtlı olduğu dikkate alındığında mülkün varlığı hususunda herhangi bir
tereddüt bulunmamaktadır(Benzer yöndeki bir karar için
bkz. Cemile Ünlü, B. No:
2013/382, 16/4/2013, § 25).
41. Başvurucunun kamulaştırılan taşınmazının kamulaştırıldıktan
sonra kamu yararı amacına uygun kullanılmayıp üçüncü kişilere devredilmesi
mülkiyetten yoksun bırakma sonucunu doğurduğundan Anayasa’nın 35. maddesi
anlamında sahip olunan mülkiyet hakkına müdahale oluşturduğu açıktır. Bu
sebeple başvurunun mülkiyetten yoksun bırakmaya ilişkin ikinci kural
çerçevesinde incelenmesi gerekir (Benzer yöndeki bir karar için bkz. Nusrat Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016, §
51).
42. Anayasa’nın 35. maddesinde, mülkiyet hakkı sınırsız bir hak
olarak düzenlenmemiş; bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla
sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri
düzenleyen Anayasa"nın 13. maddesinin de gözönünde
bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin
Anayasa"ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı
amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir(Recep
Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).
43. Anayasa’nın kamulaştırmayı düzenleyen 46. maddesinin birinci
fıkrasında “Devlet ve kamu tüzelkişileri;
kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek
şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını,
kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde
idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.” denilmektedir. Devlet ve kamu
tüzel kişileri tarafından yapılabilmesi, kamu yararının bulunması, kamulaştırma
kararının kanunda gösterilen esas ve usullerine uyulması, gerçek karşılığın
kural olarak peşin ve nakden ödenmesi kamulaştırmanın anayasal ögeleridir.
Temel unsurunun kamu yararı olduğu
kabul edilen kamulaştırma, özel mülkiyet alanına devletin bir müdahalesidir.
Kamulaştırma işlemi, taşınmaza el koymaya zorunlu kalındığında kamu yararının
özel mülkiyet hakkından üstün tutulduğu durumlarla sınırlı olarak ve Anayasa"da
belirlenen usul güvenceleri izlenerek yapıldığında hukuka uygun sayılır (AYM,
E.2017/110, K.2017/133, 26/7/2017, § 11).
44. Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen kamulaştırma,
Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkına
getirilmiş anayasal bir sınırlamadır. Bu itibarla 46. maddede belirtilen
kamulaştırmanın anayasal ögelerine uygun bir düzenleme, 35. maddeye bir
aykırılık oluşturmayacaktır. Kamulaştırma, Anayasa"da özel mülkiyetin kamuya
geçirilmesi konusunda başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlenmiş olup bir
taşınmaz üzerindeki özel mülkiyet hakkının malikin rızası olmaksızın kamu
yararı için ve karşılığı ödenmek koşuluyla devlet tarafından sona
erdirilmesidir. Bu yönteme başvurulması için
gereklilik ve kamu yararının
varlığı koşullarının bulunması zorunludur.Kanun
koyucu kamulaştırılacak arazi ve tesislerin tespitini ihtiyaç duyulması şartına bağlayarak gereklilik koşulunu düzenlemiştir. Ayrıca
işlemin 2942 sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilerek kamulaştırma
yoluna ancak kamu yararının gerektirdiği
hâllerde başvurulabileceği düzenlenmiştir (AYM, E.2017/110,
K.2017/133, 26/7/2017, §§ 12, 15).
45. Başvurucu, kamulaştırma bedelinin düşük belirlendiğinden ve
düzenleme ortaklık payı kesilerek bu bedelin hesaplandığından yakınmaktadır.
Bununla birlikte Asliye Hukuk Mahkemesince 2942 sayılı Kanun"un 11. maddesi
uyarınca taşınmazın arsa niteliğinde olduğu tespit edilerek emsal karşılaştırma
yöntemiyle değerinin tespiti yöntemi tercih ve takdir edilmiştir. Mahkeme
kararında yapılan tespit kapsamında, hükmedilen kamulaştırma bedelinin miktar
itibarıyla belirli bir tatmin sağladığı ve taşınmazların kabul edilen durumuna
göre makul seviyede olduğu sürece Anayasa Mahkemesinin tazminat miktarlarının
belirlenmesi konusunda Mahkemenin takdir yetkisine müdahalesinin söz konusu
olamayacağı sabittir. Öte yandan imar uygulaması yapılan alanlarda diğer
taşınmazlardan düzenleme ortaklık payı kesilmesinin öngörüldüğü dikkate
alındığında başvurucunun taşınmazı yönünden de bu uygulamanın yapılmasının
başvurucunun iddia ettiğinin aksine ayrımcı muamelenin önlenmesi amacına
yönelik olduğu açıktır.
46. Ancak başvurucu ayrıca kamulaştırma işleminin İdare
Mahkemesince iptali sebebiyle kamulaştırmaya dayalı olarak idare adına yapılan
tescilin dayanaktan yoksun hâle geldiğinden şikâyet etmektedir. Başvurucunun
belirtilen şikâyeti yönünden bireysel başvuru öncesi tüketilmesi zorunlu etkili
bir başvuru yolunun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
47. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru
yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir.
48. Bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun bu niteliği gereği Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne
getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere
usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını
zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu
takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177,
26/3/2013, § 17).
49. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi
için öncelikle hukuk sisteminde hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin
başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yolun öngörülmüş olması
gerekmektedir. Ayrıca bu hukuki yolun iddia edilen ihlalin sonuçlarını
giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir
nitelikte olması ve sadece kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip
bulunması gerekmektedir. Olmayan bir hukuki yolun tüketilmesi başvurucudan beklenemeyeceği
gibi hukuken veya fiilen etkili bulunmayan, ihlalin sonuçlarını düzeltici bir
vasıf taşımayan veya aşırı ve olağan olmayan birtakım şeklî koşulların
öngörülmesi nedeniyle fiilen erişilebilir ve kullanılabilir olmaktan uzaklaşan
başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır (Fatma Yıldırım, B. No: 2014/6577,
16/2/2017, § 39).
50. Somut olayda başvurucu öncelikle, kamulaştırma işleminin
iptal edilmesine rağmen taşınmazın Asliye Hukuk Mahkemesince idare adına tescil
edilmesinden şikâyet etmiştir. Gerçekten de uyuşmazlık konusu taşınmazın koruma
imar planında yol ve yeşil alanda kaldığı gerekçesiyle kamulaştırılmasına karar
verilmiş, Belediye tarafından Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan kamulaştırma
bedelinin tespiti ve tescil davasında Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan
tebligat üzerine başvurucu tarafından bu işlemin iptali istemiyle Manisa İdare
Mahkemesinde dava açılmıştır. İdare Mahkemesince 5/2/2015 tarihinde hem davaya
konu koruma amaçlı uygulama imar planının kabulüne ilişkin Belediye Meclisi
kararının hem de başvurucunun taşınmazının kamulaştırılmasına ilişkin dava
konusu Belediye Encümeni kararının davacının taşınmazına ilişkin kısmının
iptaline karar verilmiştir. İptal hükmü Danıştay Altıncı Dairesince onanmış ve
karar düzeltme isteminin reddedildiği 7/4/2016 tarihinde kesinleşmiştir (bkz.
§§ 16-20).
51. Bununla birlikte kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil
davasında Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 21/2/2014 tarihinde kamulaştırma
bedelinin tespitine ve kamulaştırmaya konu taşınmazın Belediye adına tesciline
karar vermiştir.Bu karar
Yargıtay 18. Hukuk Dairesince onanmış ve aynı Dairenin 17/9/2015 tarihli karar
düzeltme kararıyla birlikte kesinleşmiştir (bkz. §§ 10-15).
52. Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davalarında
Yargıtay, idarece kamulaştırma parasının yatırılmaması veya kamulaştırma
işleminin iptal edilmesi hâlinde kesin olarak karar verilse dahi tapu siciline
yapılan tescilin yolsuz olduğu gerekçesiyle iptal edilmesi gerektiğini
belirtmektedir. Yargıtaya göre taşınmazın
kamulaştırılması nedeniyle davalı idare adına yapılan tescil, kamulaştırma
bedelinin yatırılmaması veya kamulaştırma işleminin iptal edilmiş olması
nedeniyle dayanaktan yoksun kalmıştır (bkz. § 31).
53. Diğer taraftan Yargıtay içtihadında, kamulaştırma bedelinin
tespiti ve tescil davası sonuçlandıktan sonra kamulaştırma işleminin iptali
durumunda da kamulaştırılan taşınmaz maliklerinin yolsuz tescil hükümlerine
dayalı olarak tapu iptali ve tescil davası açabilecekleri kabul edilmiştir
(bkz. § 32). Bunun yanında Yargıtaya göre taşınmaz
malikleri yolsuz tescil nedeniyle kamulaştırmasız el atmaya dayalı olarak
uğradıkları zararları da talep edebilirler (bkz. § 30).
54. Dolayısıyla konu hakkındaki Yargıtay içtihadına göre
başvurucunun kamulaştırma işleminin idari yargı yerince iptali sebebiyle yolsuz
tescil hükümlerine dayalı olarak tapu iptali ve tescil davası veya tazminat
davası açabileceği görülmektedir. Buna göre söz konusu Yargıtay içtihadı
çerçevesinde belirtilen erişilebilir nitelikteki hukuk yollarının başarı şansı
sunduğu ve etkili olduğundan bireysel başvuru öncesi tüketilmesi gereken
başvuru yolları olduğu değerlendirilmiştir. Ancak somut olayda başvurucu
tarafından söz konusu hukuk yollarına müracaat edildiğine dair herhangi bir
bilgi veya belgenin bireysel başvuru dosyasına sunulmadığı görülmektedir.
Hâlbuki kamulaştırma işlemine dayalı olarak yapılan tescilin yolsuz olup
olmadığı öncelikle delilleri ilk elden değerlendirme imkânına sahip olan derece
mahkemelerinin takdirindedir. Nitekim derece mahkemelerince yapılacak bu
değerlendirmenin sonucunda mülkiyet hakkının konusu olan taşınmazın iadesi
mümkün olabileceği gibi uğranılan zararların giderilebilmesi de söz konusu
olabilmektedir. Dolayısıyla somut olay bağlamında -koşulları oluştuğu takdirde-
mülkiyet hakkının ihlalinin bireysel başvuru öncesinde tespit edilerek ihlalin
sonuçlarının eski hâle getirme kuralı çerçevesinde giderilebilmesine imkân
tanıyan hukuki bir mekanizmanın mevcut olduğu değerlendirilmiştir.
55. Sonuç olarak mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında
ileri sürülen şikâyetler yönünden başvuru yolları usulünce tüketilmemiştir.
Etkin ve erişilebilir bir çözüm imkânı sunan anılan hukuk yoluna başvurmaksızın
yapılan başvuruların incelenmesi, bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi
gereği mümkün değildir.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
57. Başvurucu, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil
davasında aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
58. Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davalarında aleyhe
vekâlet ücretine hükmedilmesine yönelik şikâyetler bireysel başvuru kapsamında
daha önce Anayasa Mahkemesince mahkemeye erişim hakkı bağlamında incelenmiştir
(Ali Şimşek ve diğerleri, B. No:
2014/2073, 6/7/2017, §§ 70-85; Ayşe Acar,
B. No: 2014/7060, 21/9/2016, §§ 37-45).
59. Buna göre taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına
göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine vekâlet
ücretine hükmedilmesine yönelik düzenlemelerin mahkemeye erişim hakkına
müdahale teşkil ettiği kabul edilmiştir. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesi ve 26/9/2011 tarihli ve 659 sayılı Genel
Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk
Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname"nin 14. maddesinin
(1) numaralı fıkrası ile 2012 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca
başvurucular aleyhine, reddedilen kısım üzerinden vekâlet ücretine
hükmedilmiştir. Dolayısıyla müdahalenin kanuni dayanağının bulunduğu
değerlendirilmiştir (Ali Şimşek ve diğerleri,
§§ 78-81).
60. Ayrıca idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin
amacının gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece
kamu kaynaklarının etkili, verimli ve usul ekonomisine uygun bir şekilde
kullanılmasının sağlanması olduğu, bu sebeple yapılan müdahalenin meşru bir
amaca yönelik olduğu tespit edilmiştir. Son olarak ölçülülük bağlamında yapılan
değerlendirmede ise hükmedilen tazminat bedeli ile karşılaştırıldığında davanın
kısmen reddedilmesi nedeniyle başvurucular aleyhine hükmedilen maktu vekâlet
ücretinin ölçüsüz olmadığı ve bu nedenle mahkemeye erişim hakkına yönelik açık
bir ihlalin bulunmadığı sonucuna varılmıştır (Ali
Şimşek ve diğerleri, §§ 82-85; Ayşe
Acar,§§
42-45).
61. Somut başvuruda da yukarıda belirtilen ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Buna göre başvuruya konu olayda
kamulaştırma bedeli 79.873,80 TL olarak belirlenmiş, buna karşın kendilerini
vekil ile temsil ettiren her iki taraf yararına da maktu vekâlet ücretine
hükmedilmiştir. İdare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin belirtilen amacı
yanında kamulaştırma öncesi satın alma usulünü teşvik etme yönündeki işlevi de
dikkate alındığında ve hükmedilen kamulaştırma bedelinin miktarı ile
karşılaştırıldığında başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin
şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemediği ve ölçülü olduğu sonucuna
varılmıştır. Bu nedenle mahkemeye erişim hakkına yönelik açık bir ihlalin
bulunmadığı anlaşılmıştır.
62. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.