
Esas No: 2019/6371
Karar No: 2020/6208
Karar Tarihi: 14.12.2020
Danıştay 10. Daire 2019/6371 Esas 2020/6208 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6371
Karar No : 2020/6208
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- … 2- …
VEKİLLERİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, 28/10/2012 tarihinde Gaziantep Cengiz Gökçek Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi'nde (75. Yıl Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi) gerçekleşen erken doğum sonucu bebeğin hayatını kaybettiği, anne …'in ise rahminin alındığı ve meydana gelen olayların davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı iddia edilerek, zararlarına karşılık olmak üzere her biri için 50.000,00 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali ile 100.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davalı idareye bağlı hastanece sunulan sağlık hizmetinde hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin karar uyarınca Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu tarafından ...'e ilişkin olarak düzenlenen … tarih ve … (…) karar numaralı raporun sonuç bölümünde, "Mevcut tıbbi belgelere göre normal doğum kararının doğru olduğu, doğumdan sonra plasenta tam olarak ayrılmaması üzerine bumm küretaj yapılmasının doğru olduğu, kanamanın devam etmesi üzerine gevşek olan uterusun sertleşmesini sağlamak amacıyla uterotonik ilaçlar verilmesinin tıbben doğru olduğu, tüm bu tedaviye rağmen kişinin vajinal kanaması devam etmesi, uterusun sertleşmemesi üzerine uterus atonisi tanısı ile ameliyata alınmasının doğru olduğu, genel uygulamalara göre uterus atonisinde uterusun sertleşmesini sağlamak amacıyla sırasıyla bumm küretaj, medikal tedavi ve tüm bu tedaviye rağmen kanamanın devam etmesi üzerine histerektomi (rahim alınması) ameliyatı yapıldığı, olayda bu sıranın takip edildiğinin anlaşıldığı, ameliyat sırasında sağ ureterde mesaneye yakın bölgede zedelenme tespit edildiği, uterus atonisi ve plasenta inkreata ön görülmez, önlenemez bir tablo olduğu, uterus atonisi ve plasenta inkreata ağır kanama ile seyir eden bir patoloji olduğu dikkate alındığında ilgili hekimlere ve yardımcı personele atf-ı kabil kusurun bulunmadığı" hususlarına yer verildiği ve bebek ...'e ilişkin olarak düzenlenen … tarih ve … (…) karar numaralı raporun sonuç bölümünde ise, "intrauterin 30-31 haftalık gelişim gösteren bebeğin ölümünün prematüre doğum ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiği, mevcut tıbbi belgelere göre 28/10/2012 tarihinde vajinal muayenede collum açıklığı 3-4 cm olması nedeniyle 29 haftalık makat gelişi tanısı ile spontan takip kararının doğru olduğu, ebe travay takibi ve normal doğum yaptırılabileceği, travayda ÇKS takibi ve çekilen NST dikkate alındığında gebenin travayda yakından takip edildiğinin anlaşıldığı, doğum eylemi sırasında çekilen NST'lerde bebeğin sıkıntıda olduğunu gösteren bulguların olmadığı dikkate alındığında ilgili hekimlere ve yardımcı personele atf-ı kabil kusurun bulunmadığı" hususlarına yer verildiği, 19/09/2014 tarihli ara kararıyla da "Bebek ...'in doğumun gerçekleştiği hastaneden ... Hastanesi'ne sevk edilmesinde tıbbi bir zorunluluk ve sevk sürecinde tıbbi gerekliliklere aykırılık bulunup bulunmadığı" ve "Bebek ...'in hastaneden sevk edildiğindeki sağlık durumu ile ... Hastanesi'ne kabul edildiği andaki sağlık durumu arasında fark bulunup bulunmadığı, fark mevcut ise bu durumun sevk işlemi nedeniyle ortaya çıkmış olma ihtimalinin olup olamadığı, bu bağlamda; Bebek ...'in doğumun gerçekleştiği hastanede tedavi edilmemiş olmasının ölüm ile sonuçlanan süreçte bir etkisinin bulunup bulunmadığı" hususlarını açıklığa kavuşturacak şekilde ek rapor hazırlanması istenilmiş olup, anılan ara kararı uyarınca hazırlanan … tarih ve … karar numaralı ek raporun sonuç bölümünde, "bebek ...'in sevk koşulları sağlanarak sevkinin gerçekleştirildiği, sevk edildiği hastanede yapılan muayenesinde sevki esnasında klinik durumunda değişme olmadığı" hususlarına yer verildiği; Adli Tıp kurumu 1. İhtisas Kurulunun resmi bilirkişi sıfatıyla verdiği raporlar dikkate alındığında, gerek doğum sürecinde gerekse doğum sonrası oluşan rahatsızlık ve gerçekleşen vefat olayında, davalı idareye atfedilebilecek bir hizmet kusurunun bulunmadığı ve kusurlu sorumluluk ilkeleri uyarınca idarenin sorumluluğu cihetine gitme olanağı bulunmadığı; erken doğum sonrası bebeğin doğum yapılan hastanede küveze alınamamasının hizmet kusuru oluşturduğu ileri sürülmekte ise de, ek bilirkişi raporunda bebek ...'in sevk koşulları sağlanarak sevkinin gerçekleştirildiği, sevki esnasında klinik durumunda değişme olmadığının belirtilmiş olduğu dikkate alındığında, ölüm olayı ile davalı idare tarafından yürütülen hizmet ( hastanenin yenidoğan ünitesinde küvez hizmeti sunulması) arasında illiyet bağı bulunmadığı sonucuna varıldığından, davacının bu yöndeki iddiasının da hükme esas alınabilecek nitelikte görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, sadece Gaziantep Cengiz Gökçek Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi'nde bulunan tıbbi kayıtlar dikkate alınarak ...'in sevk edildiği Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesindeki tıbbi kayıtlar değerlendirilmeden rapor hazırlandığı, doğumun gerçekleştirildiği hastanede yoğun bakım ünitesi olmamasının hizmet kusuru olduğu, onam belgesinin rahmin alınacağına yönelik bilgilendirme yapılmadan ve hastanın kaybedileceği belirtilerek imzalatıldığı, ameliyatın özel hastanede yapılmasını istemelerine rağmen kabul edilmediği; bebeklerinin doğumdan sonraki sevk nedeniyle durumunun ağırlaştığı, Gaziantep gibi bir ilde oluşabilecek tıbbi ihtimallere karşı yeterince önlem alınmamasının ve hastanede uygun küvöz bulunmamasının hizmet kusuru olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davacıların temyiz istemlerinin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılardan ... … tarihinde saat …'de Gaziantep Cengiz Gökçek Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi'nde yapılan muayenesinde 29 haftalık gebelik ve vajinal kanama teşhisi ve doğum sancılarının başlamış olması nedeniyle doğuma alınmış, aynı gün saat 22:10'da normal yolla 1.800 gr ağırlığında bir bebek doğurtulmuş ve prematüre bebek olması nedeniyle transport küvözde takip edilmesinin ardından saat 00:00'da sevk edilmiş, sevk edildiği Kahramanmaraş ... Hastanesinde 08/11/2012 tarihinde hayatını kaybetmiştir.
Doğum sonrasında meydana gelen kanama nedeniyle yapılan müdahalelere rağmen kanama kontrolünün sağlanamaması nedeniyle davacılardan ...'in saat 00:00'da yapılan ameliyatla rahmi alınmış, yapılan ameliyattan sonra yoğun bakım takibi için ... Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesine sevk edilmiş ve 02/11/2012 tarihinde şifa ile taburcu edilmiştir.
Davacılar tarafından, meydana gelen olayların davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı iddiasıyla da bakılmakta olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline veya ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun raporu uyarınca davanın reddine karar verildiği görülmekle birlikte; anılan raporda, 29 haftalık gebelikten prematüre bir bebeğin doğurtulduğu ve gebenin doğum öncesi kanamasının olduğu dikkate alındığında, doğumdan önce gebeye suni sancı verilerek doğumun gerçekleştirilmeye çalışılması yoluna gidilmesinin tıbbi açıdan doğru bir yaklaşım olup olmadığı ve doğumun, gebenin hastaneye gelmiş olduğu süreçteki bulgularla ertelenme ihtimalinin olup olmadığı; prematüre bir bebek doğurtulacağı göz önüne alındığında, doğum ve doğumdan sonraki süreçte meydana gelmesi muhtemel sorunların önceden değerlendirilerek sevkin doğumdan önce sağlanmasının gerekip gerekmediği; davacıların iddia ettikleri üzere, Gaziantep gibi bir ilde özellikle kadın hastalıkları ve doğum için hizmet vermek üzere oluşturulmuş bir hastanede prematüre doğan bir bebek ve doğum sonrası kanaması durdurulamayan bir hastanın tedavi edilemeyerek başka hastanelere sevkinin sağlanmasının hizmetin işleyişinde bir eksiklik oluşturup oluşturmadığı hususlarının değerlendirilmediği anlaşılmaktadır.
İdare Mahkemesince, yukarıda belirtilen eksikliklerin giderilmesini teminen Adli Tıp Kurumu Üst Kuruluna yaptırılacak inceleme veya üniversitelerin tıp fakültelerinde görevli kadın hastalıkları ve doğum branşında uzman olan öğretim üyelerinden oluşturulacak bir kurula yaptırılacak inceleme neticesinde hazırlanacak olan bilirkişi raporu uyarınca karar verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, yukarıda belirtilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla hazırlanacak olan bir bilirkişi raporu uyarınca karar verilmesi gerekirken; açıklanan nedenlerle eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olduğu sonucuna varılan rapor uyarınca karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamıştır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın reddine ilişkin ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/12/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.