
Esas No: 2014/1424
Karar No: 2014/1424
Karar Tarihi: 22/6/2015
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
NURİYE DAĞ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/1424) |
|
Karar Tarihi: 22/6/2015 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Alparslan ALTAN |
Üyeler |
: |
Serdar ÖZGÜLDÜR |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör Yrd. |
: |
Gökçe GÜLTEKİN |
Başvurucular |
: |
Nuriye DAĞ |
|
|
İbrahim DAĞ |
|
|
Sibel DAĞ |
|
|
Berivan DAĞ |
Vekilleri |
: |
Av. Özkan BOZKURT |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucular, 25/11/2004
tarihinde murisleri N.D."nin kopan elektrik tellerine
temas etmesi sonucunda hayatını kaybettiğini, uğradıkları zararın giderilmesi
istemiyle 17/2/2005 tarihinde İdareye yaptıkları başvurunun reddedilmesi
üzerine 22/5/2005 tarihinde Ankara 3. İdare Mahkemesinde açtıkları tam yargı
davasının Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddedilmesi sonucu Batman İdare
Mahkemesinde yargılamanın halen devam ettiğini ve makul sürede
sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüşler ve tazminat talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 4/2/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede
başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca 24/12/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
26/3/2015 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının 22/4/2015 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucular, murisleri
N.D."nin 25/11/2004 tarihinde kopan elektrik
tellerine temas etmesi sonucunda hayatını kaybetmesi üzerine uğradıkları
zararın giderilmesi istemiyle 17/2/2005 tarihinde İdareye başvurmuşlar,
taleplerinin reddedilmesi üzerine 22/5/2005 tarihinde Ankara 3. İdare
Mahkemesinde tam yargı davası açmışlardır.
8. Mahkemenin 9/6/2005 tarihli
ve E.2005/1013, K.2005/922 sayılı kararıyla yetki yönünden davanın reddine ve
dava dosyasının yetkili Diyarbakır İdare Mahkemesine gönderilmesine karar
verilmesi üzerine yargılamaya Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinde devam
edilmiştir.
9. Mahkemenin 6/3/2009 tarihli
ve E.2005/761, K.2009/229 sayılı kararıyla; "davalı
idare çalışanları hakkında Sason Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama
sırasında alınan 24/7/2007 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinden; davalı
idarenin meydana gelen olayda herhangi bir kusurunun bulunmadığı, murisin asli
kusurlu olduğu, arıza ihbarının TEDAŞ ve Kaymakamlığa bildirilmediği, ulaşım
şartlarının olay tarihi itibarıyla mümkün olmadığı, yolların karla kaplı
olduğu, elektrik hatlarının arıza ve bakımının periyodik olarak yapıldığının
belirtildiği" gerekçesiyle davanın kısmen reddine karar
verilmiştir.
10. Temyiz üzerine Danıştay
Onuncu Dairesinin 19/12/2013 tarihli ve E.2009/13564, K.2013/9230 sayılı
ilâmıyla; kararın maddi ve manevi tazminatın kısmen kabulüne ilişkin kısmının
onanmasına, maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmının
bozulmasına karar verilmiştir.
11. Bozmaya uyularak yapılan
yargılamada, Mahkemenin 30/4/2014 tarihli ve E.2014/372, K.2014/576 sayılı
kararıyla; Batman İdare Mahkemesi kurulması nedeniyle yetki yönünden davanın
reddine ve dava dosyasının yetkili Batman İdare Mahkemesine gönderilmesine
karar verilmiş olup, yargılama Batman İdare Mahkemesinin E.2014/1158 sayılı
dava dosyasında halen devam etmektedir.
12. Başvurucular, 4/2/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
B. İlgili
Hukuk
13. 6/1/1982 tarihli ve 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 1. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 14.
maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları, 20. maddesinin (5) numaralı fıkrası,
49. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile 60. maddesi (bkz. B. No: 2013/8905,
8/9/2014, §§ 10-13).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 22/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 4/2/2014 tarih ve 2014/1424
numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
15. Başvurucular, 25/11/2004
tarihinde murisleri N.D."nin kopan elektrik tellerine
temas etmesi sonucunda hayatını kaybettiğini, uğradıkları zararın giderilmesi
istemiyle 17/2/2005 tarihinde İdareye yaptıkları başvurunun reddedilmesi
üzerine 22/5/2005 tarihinde Ankara 3. İdare Mahkemesinde açtıkları tam yargı
davasının Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddedilmesi sonucu Batman İdare
Mahkemesinde yargılamanın halen devam ettiğini ve makul sürede
sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
16. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
17. Başvurucular, 25/11/2004
tarihinde murisleri N.D."nin kopan elektrik tellerine
temas etmesi sonucunda hayatını kaybettiğini, uğradıkları zararın giderilmesi
istemiyle 17/2/2005 tarihinde İdareye yaptıkları başvurunun reddedilmesi
üzerine 22/5/2005 tarihinde Ankara 3. İdare Mahkemesinde açtıkları tam yargı
davasının Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddedilmesi sonucu Batman İdare
Mahkemesinde yürütülen yargılamanın halen devam ettiğini ve makul sürede
sonuçlanmadığını belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
18. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından
ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve
haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da
unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı
ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (Güher Ergun ve Diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
19. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 41–45).
20. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir. Hukuk sisteminde yer
alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu
hukuku” alanına dâhil olan, ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki
haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan
davalar da Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesinin koruması
kapsamına girmektedir. Bu anlamda, belirtilen düzenlemelerde yer verilen
güvenceler, başvurucunun haklarına zarar verdiği iddia edilen idari bir kararın
iptali talebiyle açılan davalara da uygulanacaktır. Başvuruya konu davanın,
başvurucuların murisi N.D."nin kopan elektrik
tellerine temas etmesi sonucunda hayatını kaybettiği iddiasıyla uğranılan
zararın giderilmesi istemini konu alan bir uyuşmazlık olduğu görülmekle, somut
yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama
olduğunda kuşku yoktur (Selahattin Akyıl, B.
No: 2012/1198, 7/11/2013, § 44).
21. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarihtir. Ancak idari yargıda dava açılabilmesi için öncelikle idari makamlara
başvurulmasının zorunlu olduğu durumlar ile idari davaya konu olabilecek bir
işlem veya eylemin yapılmasını sağlamak amacıyla idari makamlara yapılan
başvurular üzerine açılan davalar bakımından sürenin başlangıcı idareye başvuru
tarihi olup, somut başvuru açısından bu tarih,
17/2/2005 tarihidir.
22. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı
sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak
sürenin bitiş anı başvurunun karara bağlandığı tarihtir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 52).
23. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, başvurucuların; murisleri N.D."nin
25/11/2004 tarihinde kopan elektrik tellerine temas etmesi sonucunda hayatını
kaybetmesi üzerine uğradıkları zararın giderilmesi istemiyle 17/2/2005
tarihinde İdareye başvurdukları, taleplerinin reddedilmesi üzerine 22/5/2005
tarihinde Ankara 3. İdare Mahkemesinde tam yargı davası açtıkları, Mahkemenin
9/6/2005 tarihli kararıyla yetkisizlik nedeniyle davanın reddine, dava dosyasının
yetkili Diyarbakır 1. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği,
Mahkemenin 6/3/2009 tarihli kararıyla davanın kısmen reddedildiği, temyiz
üzerine Danıştay Onuncu Dairesinin 19/12/2013 tarihli ilâmıyla İlk Derece
Mahkemesi kararının kısmen bozulduğu, Mahkemece 30/4/2014 tarihli kararla,
Batman İdare Mahkemesinin kurulması nedeniyle yetki yönünden davanın reddine ve
dava dosyasının yetkili Batman İdare Mahkemesine gönderilmesine karar
verildiği, yargılamanın halen Batman İdare Mahkemesinin E.2014/1158 sayılı dava
dosyasında devam ettiği anlaşılmıştır.
24. İlgili yargılama evrakının
incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin idari yargı makamları
nezdinde sürdüğü görülmekle, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine
tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve idari yargı alanına dâhil
uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 2577 sayılı Kanun’un muhtelif
maddelerinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya
koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 13).
25. Hukuk sistemimizde idari
yargı alanında yer alan uyuşmazlıklara ilişkin dava sürelerinin makul yargılama
süresini aştığı yönündeki tespitlere, AİHM kararlarında yer verilmiş olup,
özellikle idari yargı alanındaki yapısal sorunlar ve Danıştay nezdinde temyiz
ve karar düzeltme incelemelerinde geçirilen uzun yargılama sürelerinin ihlal
kararlarına temel oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda idari yargı
makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından, özellikle 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümleri de göz
önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde
karar verilmiştir (Selahattin Akyıl, B.
No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 54-60).
26. Başvuruya konu davaya bir
bütün olarak bakıldığında, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi
bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini
gerektirecek bir yön bulunmadığı, yargılama sürecinde dört yılı aşkın bir
sürenin temyiz incelemesinde geçtiği ve söz konusu on yılı aşkın bir süredir
devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna
varılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
28. Başvurucular, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle ayrı ayrı 20.000,00 TL manevi
tazminata hükmedilmesini talep
etmişlerdir.
29. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
30. Başvurucuların tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin on yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında, her bir başvurucuya net
10.800,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
31. Başvurucular tarafından
yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00
TL vekâlet ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin başvuruculara
müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
32. Başvuruya konu yargılamanın
on yılı aşkın bir süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucuların;
1.
Makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
A. Başvurucuların her birine net 10.800,00 TL manevi TAZMİNAT
ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
B. Başvurucular tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA
MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
C. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
D. Kararın bir örneğinin Batman İdare Mahkemesine gönderilmesine,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.