8. Hukuk Dairesi 2018/3129 E. , 2019/3093 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Yıkım ve Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, müvekkilinin dava konusu 125 parselin, davalının ise 2252 parselde bulunan 189 no’lu bağımsız bölümün maliki olduğunu, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/169 Esas 2012/11 Karar sayılı kararı ile davalının, davacının parseline elatarak yaptığı havuzun 2.73 metrekarelik bölümünün kaldırılmasına karar verildiğini; ancak davalının havuzun içine yeni bir duvar örmek ve yıkmak zorunda olduğu bölümü toprakla doldurmak suretiyle tecavüzünü sürdürdüğünü, havuzun yanı sıra havuz platformu, su ve denge deposu, çiçeklik, duvar vs. yapmak, ağaç vs. dikmek suretiyle de elatmasına devam ettiğini ileri sürerek davalının elatmasının önlenmesine, dava tarihinden geriye doğru 500,00 TL ecrimisilin faiziyle ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, sitenin genel yapısı gereği havuz bahçenin tamamının 2252 parsel dahilinde ortak alan olduğunu, bağımsız bölümlere ait olmadığını, davanın 2252 parselin tüm maliklerine yöneltilmesi gerektiğini, Mahkememizin 2006/169 Esas ve 2012/11 Karar sayılı kararının, ... İcra Müdürlüğünün 2014/127 Esas sayılı dosyası ile infaz edildiğini, tecavüz edildiği iddia edilen alanın, ... Belediyesinin imar planındaki değişikliğinden dolayı ihdas edilmesi durumunun mevcut olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur .
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir .
Dava; elatmanın önlenmesi, yıkım, ecrimisil istemine ilişkindir .
Mahkemenin 2006/169 Esas ve 2012/11 Karar sayılı dosyası incelendiğinde, davacının – eldeki davanın davacısı ..., davalının ise eldeki davanın davalısı ... ve ... Turistik Tesisler İşletmecilik Yatırım Anonim Şirketi olduğu, dava konusunun elatmanın önlenmesi, yıkım, ecrimisil olduğu, havuz sebebi ile elatmanın önlenmesine, 2.73 metrekarelik kısımda ..."nun yapmış olduğu müdahalenin men"i ile üzerindeki taşan yapının kal"ine karar verildiği ve verilen kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Mahkemece, aynı yere ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme ilamı olduğu, söz konusu ilamın infaz edildiği gerekçesiyle davanın HMK 114/1-i , 115/1 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Davacı, bahsi geçen mahkeme kararına karşın, davalının havuzun içine yeni bir duvar örmek ve yıkmak zorunda olduğu bölümü toprakla doldurmak suretiyle tecavüzünü sürdürdüğü, havuzun yanı sıra havuz platformu, su ve denge deposu, çiçeklik, duvar vs. yapmak, ağaç vs. dikmek suretiyle de elatmasına devam ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Kesin hüküm, 6100 sayılı HMK"nin 303. maddesinde "Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder. Kesin hüküm, tarafların küllî halefleri hakkında da geçerlidir..." hükmü bulunmaktadır. Bu hükme göre kesin hükümden bahsedebilmek için; a)davanın taraflarının aynı olması ve b) dava sebeplerinin aynı olması ve c) dava konusunun aynı olması gerekir. Tarafların aynı olmasından anlaşılması gereken; her iki davada da tarafların aynı kişiler olması anlamına gelir. Hükmün davanın tarafları dışında üçüncü kişilere kural olarak herhangi bir etkisi yoktur. Zaten davada taraf olmayan bir kişiyi kararın bağladığının kabulü hukuki dinlenilme hakkına da aykırılık teşkil eder. İkinci olarak dava sebeplerinin aynı olmasından anlaşılması gereken ise; davacının talep sonucunu dayandırdığı vakıaların aynı olmasıdır. Aynı vakıalara dayanılarak dava açılması halinde kesin hükmün varlığından söz edilir. Üçüncü ve son unsur ise; dava konusunun aynı olmasıdır. Dava konusunun aynı olup olmadığının anlaşılması için yapılacak şey, her iki davanın netice-i talep kısmının aynı olup olmadığına bakmaktır. Her iki davanın talep sonucu kısmı aynı ise kesin hükmün varlığından bahsedilebilir. Öte yandan kesin hükmün varlığı HMK"nin 114. maddesinin (i) bendinde olumsuz dava şartı olarak düzenlenmiştir.
Oysa, elatma haksız eylem olduğundan devam ettiği veya yenilendiği müddetçe her zaman yeni bir davanın konusunu teşkil edebilir. Hemen belirtilmelidir ki, kesin hüküm ancak hüküm anındaki durumu tespit eder. Hükümden sonraki döneme etkili olmaz. Bu nedenle yeni meydana gelen vakalara dayanılarak açılan ikinci dava için birinci dava kesin hüküm oluşturmaz.
Bu haliyle her iki davanın nedenleri ve tarafları aynı olmakla birlikte, davaların konusu (talep sonucu) farklı olduğundan kesin hüküm koşulları oluşmamıştır.
Somut olayda HMK"nin 303. maddesinde düzenlenen anlamda, koşulları mevcut bir kesin hüküm bulunmadığından , Mahkemece işin esası incelenip deliller toplandıktan , önceki mahkeme kararı ve kroki incelendikten sonra, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşünceyle ve kesin hüküm gerekçesiyle davanın reddi yönünde hüküm tesisi doğru görülmemiştir .
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, usul ve yasaya aykırı olan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/1. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 21.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi .