8. Hukuk Dairesi 2012/5100 E. , 2013/352 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
... ile ... aralarındaki katılma payı ve değer artış payı alacağı davasının reddine dair.... Aile Mahkemesi"nden verilen 17.01.2012 gün ve 16/15 sayılı hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş ise de; duruşma isteminin gider olmadığından reddine karar verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ve davalı arasındaki evlilik sürerken 01.01.2002 tarihinden sonra davalının kendi kazancı ve davacıya düğünde takılan takılar ile davacının kişisel birikimiyle 552 ada 16 parsel, 383 ada 8 parsel 1, 3, 8 numaralı bağımsız bölümler ile... plaka sayılı aracın edinilerek davalı adına tescil edildiğini, ayrıca bu tarihten sonra davalı adına açılan banka hesaplarında yüklü para bulunduğunu, davalının redle sonuçlanan ilk boşanma davasından 4 gün önce taşınmazları muvazaalı olarak kuzenine devrettiğini, bankada bulunan parayı ise çektiğini, davacının açmış olduğu ve red ile sonuçlanan ilk boşanma davasından sonra müşterek hayat yeniden tesis edilemediğinden açılan boşanma davası ile tarafların boşanmadıklarını açıklayarak, edinilmiş malların tasfiye edilerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 70.000 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 15.11.2011 tarihli dilekçesi ile talebini 159.121,00 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili bir yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, davacının katkısının bulunmadığını, 383 ada 8 parsel 1, 3, 8 numaralı bağımsız bölümlerin başkasına ait iken muvazaalı olarak ve geçici bir süre için kendi adına tescil edildiğini, sonrasında gerçek maliklerine devredildiğini, 552 ada 16 parsel sayılı taşınmazın davalının babasının hediyesi olduğunu, 18 aylık evlilik süresi içinde adı geçen mal varlığının edinilemeyeceğini ileri sürmüş ve davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; davanın açıldığı tarihte dava konusu araç ve taşınmazlar davalının mülkiyetinde bulunmayıp ancak mal rejiminin sona erdiği tarihte bulunun mallar tasfiyeye tabi olacağından davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamı ve toplanan delillere göre, dava, 4721 sayılı TMK"nun 202 ve devam maddeleri gereğince kabul edilen yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan ve TMK"nun 231, 232, 235 ve 236. maddeleri gereğince açılan katılma alacağı isteğine ilişkindir. TMK"nun 235. maddesi gereğince eşler arasındaki mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan mallar tasfiyeye tabi tutulur. Aynı Yasanın 225/2 maddesi göre taraflar arasındaki mal rejimi evliliğin boşanma nedeniyle sona ermiş olması halinde boşanma ile sonuçlanan dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer. Yasanın bu düzenlemesi ile kanun koyucu, eşler arasında boşanma davası ile birlikte eşlerin ayrı yaşama hakkı bulunduğundan mal rejiminin boşanma davasının devamı süresince askıda kalacağını ve ancak boşanma kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde geçmişe etkili olarak sona ereceğini öngörmüştür. Kural olarak eşler arasındaki boşanma davasının red ile sonuçlanması halinde taraflar arasındaki mal rejimi sona ermez. Bu halde taraflar arasındaki mal rejiminin ilk boşanma davasının red ile sonuçlanmasından sonra devam ettiği kabul edilebilirse de, somut olayda eşler arasındaki ilk boşanma davası eldeki davanın davalısı koca tarafından 05.05.2003 tarihinde şiddetli geçimsizlik nedenine dayalı olarak açılmış olup, başka bir kadınla birlikte yaşayan davacı koca kendi kusuruna dayanarak boşanma talep edemeyeceğinden reddedilmiş ve 28.04.2005 tarihinde Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Bu davanın reddi kesinleştikten sonra davalı koca tarafından 30.04.2008 tarihinde davacı kadın aleyhine olarak ""boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir."" hükmünü içerir TMK 166/ son maddesi gereğince boşanma davası açılmış olup, Mahkemece maddedeki şartlar gerçekleştiğinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bu saptamalar ışığında kabulle sonuçlanan boşanma dava tarihinde taşınmazlar ile aracın bulunmadığı sabittir. Ancak taraflar arasında görülen boşanma davaları dikkate alındığında taşınmazların ilk boşanma dava tarihinden kısa bir süre önce elden çıkarıldığı, bu davanın açıldığı tarihten sonra müşterek hayatın tekrar kurulamadığı, ilk davanın davacı kadının kusursuz olması nedeniyle redle sonuçlanması üzerine, evlilik sona ermediğinden, davacı kadın tarafından, kabul ile sonuçlanan boşanma dava tarihine kadar dava açmanın mümkün olmadığı, taraflar arasında görülen boşanma davalarından bağımsız olarak, kabul ile sonuçlanan boşanma davası esas alınarak, mal rejiminin sona erdiği tarihin belirlenmesinin TMK 2. maddesindeki dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uygun olmadığı gibi, davalıya kendi kusuruna dayanarak hak iddiasında bulunma olanağı tanıyacağından doğru değildir. Bu halde Mahkemece taraflar arasındaki mal rejimi 30.04.2008 tarihinde açılan ve kabul ile sonuçlanan boşanma davası ile sona ermiş ise de bu davanın 05.05.2003 tarihinde açılan davayla ilgisi nedeniyle yukarıda belirtilen TMK 2. maddesindeki dürüstlük ve hakkın kötüye kullanılması yasağı ilkesi gereğince değerlendirmenin 05.05.2003 tarih esas alınarak yapılması, davacının iddiaları karşısında TMK 229. maddesindeki eklenecek değerlerin gözönünde bulundurulması ve toplanacak delillerin sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
Öte yandan 53 DD 241 plaka sayılı araç 16.04.2002 tarihinde davalı adına tescil edilmiş olup 26.03.2008 tarihinde taraflar arasındaki boşanma davasının açıldığı 30.04.2008 tarihinden 34 gün önce elden çıkarılmış olup mal rejiminin kabul ile sonuçlanan boşanma davasının açıldığı tarihte sona erdiği kabul edilse dahi TMK 229. maddesi gereğince bir değerlendirme yapmak zorunlu olduğundan araç yönünden ulaşılan sonuç da doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüne, Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK"nun 388/4., HMK m.297/ç) ve 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire İlamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 21,15 TL peşin harcın istek halinde davacıya iadesine 17.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.