
Esas No: 2016/465
Karar No: 2019/1109
Karar Tarihi: 31.10.2019
BAM Hukuk Mahkemeleri Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/465 Esas 2019/1109 Karar Sayılı İlamı
T.C. BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/465 Esas
KARAR NO : 2019/1109
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali)
DAVA TARİHİ : 13/05/2016
KARAR TARİHİ : 31/10/2019
GEREKÇE YAZIM TARİHİ : 12/11/2019
Mahkememizde görülmekte olan Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin her birinin davalı şirkette %10'ar oranında toplamda %30 paya sahibi olduklarını, davalı şirketin 31/03/2016 tarihinde yapılan 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan ve tümüne karşı müvekkilleri tarafından usulüne uygun şekilde muhalefet şerhi konulan 2, 4, 5, 8 ve 9 no’lu kararların 6102 sayılı TTK hükümlerine aykırı olduğundan iptalinin gerektiğini, gündemin 2. maddesinde yönetim Kurulunun yıllık faaliyet raporunun sadece okunması ile yetinilmesi ve raporun oylamaya sunulmamış olmasının TTK m. 409/1 hükmüne açıkça aykırı olduğunu, davalı şirket çoğunluk pay sahipleri ile azınlık pay sahipleri olan müvekkilleri arasında anlaşmazlıklar bulunduğunu, çoğunluk pay sahiplerinin şirketin kaynaklarını kendi lehlerine kullanarak müvekkillerinin yasal ortaklık haklarını gasp ettiklerini, bu nedenle müvekilleri tarafından davalı şirket ve şirket yönetim kurulu üyelerine karşı açılmış çok sayıda dava (genel kurul kararlarının geçersizliğinin tespiti ve iptali davaları ile sorumluluk davaları) mevcut olduğunu, Bakırköy Asliye ...... Ticaret Mahkemesindeki ..... Esas sayılı dosyası ile açılan haklı nedenle fesih davasından sonra davalı şirket yönetim kurulu üyeleri tarafından şirketin finansal tablolarının kasten gerçeğe aykırı şekilde hazırlanarak şirket malvarlığının tamamen kaybedilmiş erimiş gibi gösterildiğini, gerçekte böyle bir durumun mevcut olmamasına rağmen davalı şirketin sermayesinde kayıp oluşmuş gibi TTK m. 376 hükmü kapsamında gösterilerek pay sahiplerinden ticari faaliyeti tamamen durdurulmuş bir şirket için yeniden para talep edilmek istendiğini, gündemin 4.maddesindeki davalı şirket finansal tablolarının gerçeğe, Türkiye Muhasebe Standartları’na ve TTK m. 515 hükmünde öngörülen “dürüst resim ilkesine” aykırı olarak hazırlandığını, gündemin 5. maddesinde yer alan ibra oylamasında, yönetim kurulu üyelerinin sadece “kendi ibralarına ilişkin” oylamada oy kullanmadıklarını, birbirlerinin ibra edilmelerine ilişkin oylamada ise oy kullandıklarını, oysa TTK m. 436/2 hükmüne göre; şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetim yetkisini haiz kişilerin yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacağını, gündemin 8. maddesinde, davalı şirkete denetçi olarak seçilen .....'ün davalı şirket bünyesinde maaşlı olarak çalıştığını ve uzun yıllardır şirketin kadrolu denetçisi gibi hizmet vermekte olduğunu, denetçi olarak görev yaptığı geçmiş yıllarda TTK standartlarına uygun bir denetim faaliyeti icra etmediğini, bu şahsın bir kez daha denetçi olarak seçilmesinin hem iyiniyet ve dürüstlük kurallarına, hem de TTK’nın m. 397 ve devamındaki denetime ilişkin hükümlerinin öngördüğü “bağımsız” ve “dışarıdan” denetim ilkesine aykırı bulunduğunu, kaldı ki, gündemin 9. maddesinde şirketin infisah ettiğine karar verilmişken, 8. madde ile denetçi seçimi yapılmış olmasının da ayrı bir çelişki ve tutarsızlık olduğunu, gündemin 9. maddesinde divan başkanı tarafından hiçbir ortağın davalı şirkete para koymaya istekli olmadığı, TTK m. 376 hükmü kapsamında alınması gereken önlemlerin alınmadığı gerekçesiyle anılan hüküm uyarınca şirketin sona erdiği yönünde karar aldığını, gerçeğe aykırı nitelik taşıyan finansal tablolara dayanılarak davalı şirketin TTK m. 376 hükmü kapsamında olduğu sonucuna ulaşılamayacağını, davalı şirketin 2014 faaliyet yılına ilişkin finansal tablolarının da gerçeğe, dürüst resim ilkesine ve Türkiye Muhasebe Standartları’na aykırı nitelik taşımaları nedeniyle geçersizliğinin tespiti ve iptali talebiyle Bakırköy Asliye .... Ticaret Mahkemesinin ..... Esas sayılı dosyası ile söz konusu kararlar ticaret siciline tescil edilmemiş olduğundan karar verilmesine yer olmadığına hükmedildiğini, sonuç itibariyle davalı şirketin 2014 yılına ilişkin finansal tablolarının onaylanmasına ilişkin genel kurul kararı tescil edilmediğinden yok hükmünde olduğunu, dolayısı ile 2014 faaliyet yılına ilişkin finansal tablolar üzerine inşa edilen 2015 yılı finansal tabloların da yok hükmünde ve geçersiz olduğunu, davalı şirket bünyesinde aktifleri muhtemel satış fiyatları üzerinden değerleyen ara bilanço hazırlanmadığından şirketin TTK m. 376 hükmü kapsamında kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki, şirketin TTK m. 376 hükmü kapsamında bulunup bulunmadığını ve bu hükme göre iyileştirici önlemler alınmadığı için kendiliğinden sona erip ermediğini tespit edecek yetkili merciinin mahkeme olduğunu ileri sürerek davalı şirketin 31/03/2016 tarihinde yapılan 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 2,4,5,8 ve 9 nolu hukuka ve TTK’nın emredici hükümlerine aykırı nitelikteki kararların hükümsüz olduklarının tespitine, bu talep reddedilecek olur ise söz konusu kararların kanuna ve iyiniyet/ dürüstlük kurallarına aykırı bulunmaları nedeniyle iptallerine, müvekkillerinin haklarının telafisi imkansız şekilde zarar görmesinin ve davalı şirketin ticaret sicilinden terkin edilmesini önlemek amacıyla, gündemin 9. maddesinde yer alan “davalı şirketin kendiliğinden sona erdiği yönündeki kararın dava sonuna kadar TTK m. 449 hükmü uyarınca yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle dava dilekçesinde davacıların adresleri bulunmadığığndan HMK 119/2 maddesi uyarınca eksikliği tamamlamaları için davacı yana 1 haftalık kesin süre verilmesi aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, davacıların kanuna uygun şekilde tutanağa geçirilmiş muhalefet şerhlerinin bulunmadığını, bu nedenle davanın esasına girilmeksizin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddini talep ettiklerini, esasa ilişkin olarak ise; davacılar tarafından yönetim kurulu faaliyet raporunun genel kurul onayına sunulmamış ve oylanmamış olmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmşüşse de, bu iddianın TTKya ve kanun uyarınca hazırlanmış olan "Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmelik" hükümlerine açıkça aykırı olduğunu, ilgili yönetmeliğin 13. maddesi uyarınca, faaliyet raporu yönetim kurulu tarafından hazırlanan bir belge olup genel kurul tarafından oylanmasına gerek bulunmadığını, faaliyet raporunun genel kurul toplantı tutanağından da anlaşılacağı üzere okunarak müzakere edildiğini ve müzakereler esnasında davacılar vekilinin müzakereye ilişkin beyanlarını içerir dilekçe sunduğunu, müvekkili şirketin finansal tablolarının Türk Muhasebe Standartlarına, dürüst resim ilkesine ve şirketin mevcut durumuna tamamen uygun olup, davacılar tarafından kötü niyetle finansal tabloların gerçeğe aykırı olduğunun iddia edildiğini, finansal tabloların hangi açılardan ve hangi gerekçe ile gerçeğe uygun düşmediğinin Türk Muhasebe Standartlarını ve dürüst resim ilkesini yansıtmadığının gerçek verilerle açıklanması gerektiğini, genel kurulda yapılan ibra oylamasında ibra kurallarına uyulduğunu, kaldı ki, bir an için davacıların ibra oylamasında oydan yoksunluk ilkesine aykırı hareket edildiği iddiası kabul dahi edilse (ki kabulü olanaksızdır) ileri sürdükleri esaslara göre oylama yapılmış olsa bile (yasaklı olduğunu ileri sürdükleri kişiler ibrada oy kullanmamış olsa bile) sonuçta tüm yönetim kurulu üyelerinin ibrası doğrultusunda netice çıkacağını, müvekkili şirket nezdinde TTK hükümlerine uygun denetim faaliyeti sürdürülmekte olup her seferinde farklı denetçi seçilmesi gerekliliği bulunmadığını, 31/03/2016 tarihli genel kurul toplantısında, Ticaret Kanununun 376/2 maddesi hükmü çerçevesinde müvekkili şirketin kendiliğinden sona erdiğini, TTK'nın 376/2 maddesinin "Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhâl toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer" hükmünü içerdiğini, buna göre sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalan şirket sermayenin 1/3'ü ile yetinme ya da tamamlama kararı almaz ise, şirketin kendiliğinden sona ereceğini, kanun uyarınca öngörülen tedbirler alınamadığından şirketin kendiliğinden sona erdiğini, müvekkili şirket genel kurul toplantısında kanuna tamamen uygun şekilde karar alınmış olup, şirketin kanunun açık hükmü uyarınca kendiliğinden münfesih hale gelmesi karşısında kararın yürütmesinin durdurulmasının talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle ve diğer tüm hususlar göz önünde bulundurularak davacıların müvekkil şirket genel kurul kararının yürütmesinin durdurulması talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacıların daha önce açtıkları bir çok davada olduğu gibi, huzurdaki davayı da tamamen kötü niyetle ikame ettiklerini, davacıların müvekkili şirket yönetim kurulu üyesi oldukları ve hatta yönetim kurulu başkan ve başkan yardımcılıklarını yürüttükleri sırada davalı şirket dışında ve aynı alanda faaliyet gösteren yeni oluşumlar içine girdiklerini, şirket yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldıktan sonra şirkete ait bilgi işlem dosyası yedekleri, cep telefonu, bilgisayar, taşıt, modem v.b. bir kısım malvarlığını da beraberlerinde götürdüklerini, müvekkil şirket müşterilerini yalan ve gerçeğe aykırı bilgiler ile yanıltmaya çalışarak şirketin işleyişine zarar verdiklerinin pek çok belge ile sabit olduğunu, davacılar tarafından, ..... Sistemleri A.Ş.nin her genel kurul toplantısının gerçekleştirilmesinden sonra, şirketin işleyişinin engellenmesi amacı ile ve kötü niyetli olarak genel kurul kararlarının iptali istemli davalar açılmakta olduğunu, bu şekilde açılmış birçok dava bulunduğunu, son olarak davacılar tarafından Bakırköy ..... Asliye Ticaret Mahkemesinin ..... Esas sayılı dosyası ile müvekkili şirketin feshi istemli dava açtıklarını, davanın derdest olduğunu, şirketin aleyhinde fesih istemli dava açılmış olması nedeniyle, ürün tedariki ve finansman konusunda sorun yaşandığını, pek çok olumsuzlukla karşılaşıldığını ve neticesinde şirketin kendiliğinden münfesih hale geldiğini belirterek davacıların hakkın kötüye kullanımı pay oranları dikkate alınarak, TTK.448/3 hükmü gereğince en az paylarının nominal karşılığı kadar teminat göstermelerine, şirketi zarara uğratacak nitelikteki iş ve işlemleri sebebiyle uğranılan zararların tazminini isteme ve her türlü hukuki yola başvuru hakkının saklı tutulmasına ve davanın öncelikle dava şartı yokluğundan, aksi taktirde esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YARGILAMANIN ÖZETİ:
Dava; TTK 445.maddesi davalı 31/03/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re'sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davalı şirketin 31/03/2016 tarihinde yapılan 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 2, 4, 5, 8 ve 9 nolu kararlarının yasaya, ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığı, kararların yokluk yada iptali koşullarının oluşup oluşmadığından kaynaklandığı tespit edilmiştir.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevap verilmiş, istenen bilgi ve belgeler gönderilmiş, incelenmesinde;
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün .... sicil numarasında kayıtlı .....Sistemleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'nin 3.000.000,00 TL sermaye ile 21/12/1995 tarihinde kurulduğu, şirketin yönetim kurulu üyelerinin ve yetkililerinin ..., ..., ... oldukları anlaşılmıştır.
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğüne ve ..... Sistemleri Sanayi ve Tic. A.Ş'ne yazılan müzekkerelere cevap verilmediği, davalı şirket yönetim kurulu üyelerine çıkartılan meşruhatlı tebligatların tebliğ edildiği, beyanda bulundukları anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık konularında dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş 03/05/2019 tarihli raporda özetle; Mahkeme tarafından talep edilen hususlar hakkında yapılan inceleme sonucunda, davacılar tarafından iptali talep edilen gündem maddelerinde iptal koşullarının oluşmadığı sonucuna ulaşıldığı yönünde rapor düzenlenmiştir.
16/10/2018 tarihli ek raporda özetle; kök raporda genel kurul kararlarının iptali bakımından yapılan hukuki değerlendirmeleri değiştirecek yeni bir bilgi ve belgenin dosyaya sunulmadığı, kök raporda davacı itirazlarını karşılayan her türlü açıklama yapılmış olduğundan burada tekrarlanmasına gerek olmadığı, finansal tablolara ilişkin olarak bunların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı hususunda şirket denetçisi veya uzman denetçi marifetiyle yapılacak uzun süreli inceleme ve denetim gerektiği ve bunun bilirkişi heyetinin görev kapsamı dışında kaldığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdi edilerek ; davalı şirketin ihtilaf konusu döneme ilişkin ticari defter kayıt ve belgeleri ile genel kurul karar defteri, pay defteri, finansal tabloları ile dosya kapsamı üzerinde tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi, davalı şirketin 31/03/2016 tarihinde yapılan 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında gündemin 2.maddesinde yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunun okunması ile yetinilmesi, raporun oylamaya sunulmamış olmasının kanun ve mevzuata aykırı olup olmadığı, gündemin 4.maddesinde şirketin finansal tablolarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı, Türk muhasebe standartlarına, dürüst resim ilkesine ve şirketin mevcut durumuna uygun olup olmadığı, şirketin sermayesinde kayıp oluşup oluşmadığı, gündemin 5.maddesiyle ilgili ibra oylamasında oydan yoksunluk ilkesine aykırı hareket edilip edilmediği, gündemin 8.maddesinde davalı şirkete denetçi olarak seçilen .....'ün seçiminde dürüstlük kurallarına ve yasaya aykırı bir durum olup olmadığı, gündemin 9.maddesinde şirketin sona erdiği yönünde karar alınmasının kanun, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığı, taraflar arasındaki mevcut davaların huzurdaki davaya etkisinin değerlendirilmesi suretiyle davalı şirketin 31/03/2016 tarihinde yapılan 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 2, 4, 5, 8 ve 9 nolu kararların yokluk ya da iptali koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında önceki rapordaki davacı itirazlarını değerlendirecek şekilde bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak rapor alınmasına karar verilmiş,
30/09/2019 tarihli raporda özetle; usule ilişkin olarak; dava şartı bakımından şirket genel kurul tutanakları incelendiğinde, 2, 3, 4, 5, 8 ve 9 nolu gündem maddelerine ilişkin 6 adet muhalefet şerhi verildiği, bu şerhlerin ise tutanağa ilgili gündem maddeleri görüşülmeye başlandıktan sonra ve fakat her birinin oylanmasından önce verildiği tespit edildiği, yerleşik Yargıtay uygulaması, lehte vc aleyhteki öğreti görüşleri karşısında somut olaydaki gibi gündem maddeleri oylanmaya geçilmeden önce verilen muhalefet şerhlerinin '"peşinen muhalefet” kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği yönündeki takdirin mahkemeye ait olduğu, Bakanlık temsilcisinin katılımıyla gerçekleşmesi gereken şirketin genel kurulunda hazır bulunanlar listesinde, tutanağında ve muhalefet şerhlerinde Bakanlık temsilcisi ......’in el yazısını içerir imzasına rastlanmadığı, mahkemece bu eksikliğinin varlığına kanaat getirilmesi durumunda, iptal davalarından farklı olarak karara muhalif kalma ve bu muhalefeti şerh ettirme şartı da aranmayacağı ve bu durumun tespiti gerekeceği; açılan bir davada da açıkça ileri sürülmemiş olsa da, usulünce mahkemeye sunulan olaylardan anlaşılması şartıyla hâkim tarafından re’sen nazara alınması gerektiği, esasa ilişkin olarak; yönetim kurulu faaliyet raporumun onaylanmasına ilişkin 2 no.lu karann açıklanan gerekçelerle iptale konu bir kararın var olup olmadığı ve bu anlamda iptali kabil olup olmadığı hususunun takdirinin mahkemeye ait olduğu; davalının 2014 ve 2015 yılları defter tasdiklerinin usulüne uygun tasdik edilmiş olduğu, davalının incelenen defter kayıtlarına göre, davalı şirketin 31/12/2014 tarihi itibariyle kaydi değerlere göre öz varlık tutarı + 350.331,83 TL pozitif iken 31.12.2015 tarihi itibariyle + 735.751,91 TL've yükseltildiği, 31/12/2015 tarihi itibariyle öz kaynak artışı + 385.420,08 TL hesaplandığı, bu itibarla davalı sirkelin borca batık olmadığı, davalı şirketin; 31.12.2014 dönemi Gelir Tablosunda - 4.847.347,19 TL dönem zararı raporlayan davalı şirketin 31.12.2015 tarihi itibariyle toplam + 385.418,57 TL tutarında dönem kârı raporladığı, davalı Şirket bilançolarının ve gelir tablolarının yasal defterlerle uyumlu olduğu, yasal defter kayıtlarında genel muhasebe ilkeleri tebliğine uyumlu hareket edildiği, davalı şirketin 2014 ve 2015 yıllarında yapılmış olan geçmiş yıl karlan ve zararları ile ilgili olarak kâr dağıtımı ve zararların karlardan mahsubu kayıtlarının yapıldığı, 2015 yılında kâr dağıtımı yapmadığı, sermaye kaybına ilişkin tedbirlerin uygulanması için, şirket aktifleri toplamından borçlan çıkarıldıktan sonra kalan öz sermayenin, sermaye ve kanuni yedek akçeler toplamının üçte birinden daha az olması gerektiği, üçte iki sermaye kaybının Aktif Toplamı - Borçlar = < (Sermaye + Kanuni Yedekler) / 3 19.963,162,89 TL- 19.227.410,98 TL = < 3.000.000,00 TL + 109.724,23 TL) / 3 735.751,93 TL = 1.036.574,74 TL yapılan hesaplama neticesinde; davalı şirketin sermayesinin (öz varlığın sermayenin 3/1’den düşük olduğu) 3/2 'sini kaybettiği, dolayısıyla yapılan mali inceleme sonucu davalı şirketin davaya konu genel kurulunda alınan 4 nodu kararın iptalini gerektirecek bir aykırılık tespit edilemediği, 5 no. lu gündem maddesinde görüşülen yönetim kurulu üyelerinin kendi paylarına ilişkin olarak TTK m, 436’ya uygun olarak kendi ibrasında oy kullanmadığı, fakat bu üyelerin yine oydan yoksun sayılmaları gerekirken diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oy kullandığı, bu durumun ise, TTK m, 436/2’ye aykırılık teşkil ettiği; hukuka uygun hesaplama yapıldığında, oydan yoksun kişiler olmaksızın da ibraya ilişkin karar nisabının sağlanacak olması karşısında takdirin mahkemeye olduğu, yine mali incelemeler sonucu şirketin bağımsız denetime tabi olmadığı göz önüne alındığında, bir önceki denetçinin tekrar seçilmesinin önünde hukuken bir engel bulunmadığı ve bu bakımdan da davaya konu genel kurulunda alman 8 no.lu kararın iptalini gerektirecek bir aykırılık tespit edilemediği, mali değerlendirmeler sonucu fınansal tabloların kanuna uygun düzenlendiği ve bu tablolara göre de TTK m. 376’daki şartların oluştuğu; TİK. m. 376'da yer alan şartların gerçekleştiği kanaatine mahkeme tarafından da varılırsa, sona erme durumunun tespitine ilişkin bir mahkeme kararına ihtiyaç bulunup bulunmadığı değerlendirmesinden bağımsız olarak, 9 No. lu kararın iptalinde hukuki yarar bulunmadığı görüş ve kanaati bildirilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan deliller sonucunda; Kural olarak TTK. m. 445 uyarınca yasaya, esas sözleşmeye veya iyiniyet kuralına aykın kararlara karşı iptal davası açılabilir. Dolayısıyla anılan kararlann iptalinin sağlanabilmesi için bu kararların kanun, anasözlesme veya afaki iyiniyete aykırı olması da gerekir. Bir başkı deyişle sadece bir takım usuli eksiklikler bulunduğu gerekçesiyle alınan kararlann iptali sağlanamaz.
Yapılan yargılama, toplanan ve sunulan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava, davalı şirketin 31/03/2016 tarihinde yapılan 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 2, 4, 5, 8 ve 9 nolu kararların yokluk ya da iptali koşullarının oluşup oluşmadığının tespiti talebinden ibarettir. Davaya konu genel kurulun 2.maddesi yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunun okunduğunun tespitine; 4.maddesi şirketin 2015 yılı finansal raporları ile finansal tablolarının okunmasına ve tasdikine; 5. maddesi yönetim kuruluna ilişkin ibra oylamasının yapılmasına ve yönetim kurulunun ibrasına, 8.maddesi davalı şirkete denetçi olarak .....'ün seçilmesine, gündemin 9.maddesi ise TTK'nın 376/2. Maddesine göre azalan sermayenin paydaşlar tarafından tamamlanmaması sebebiyle şirketin sona ermesine ilişkindir.
Dosya kapsamında yer alan toplantı tutanağından anlaşıldığı üzere davacılar vekili 31/03/2016 tarihli genel kurulda, iptali istenen 2,3,4,5,8 numaralı genel kurul maddelerinin görüşülmesi sırasında muhalefet gerekçelerini içerir dilekçe sunduğu, 9. Maddesinin görüşülmesi esnasında ise görüşme esnasında söz alarak görüş bildirdiği anlaşılmaktadır. Mahkememizce, görüşmeler sırasında sunulan muhalefetin peşin muhalefet olduğu değerlendirilmiştir. Gündem maddesinin görüşülmesi, diğer bir ifade ile müzakere edilmesi sırasında ileri sürülen görüş ve itirazlar peşin muhalefet olarak değerlendirilmektedir. Bu hususta Yargıtay 11. HD 21/10/2014 gün ve 2014/8756 sayılı ve 2014/16062 sayılı kararlarında belirtildiği üzere, Yargıtay 11 HD'nn kemikleşmiş görüşüne göre oylama öncesi yapılan görüşme sırasında bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi veya ret oyu kullanılması alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımamaktadır ve görüşmeler sırasında bildirilen muhalefet iptal davası açılabilmesi için usulüne uygun verilmiş muhalefet şerhi sayılmamaktadır. Mahkememizce davacı vekilinin tutanağa işlenen muhalefet şerhlerinin, “peşinen muhalefet” teşkil ettiği kanaatine varılmış, bu usulde verilen muhalefetin davacıya dava açma hakkı vermeyeceği değerlendirilmiştir. İptal davası açabilecek kişiler TTK.m.446 da düzenlenmiş olup, bu hükme göre, 'toplantıda hazır bulunupta karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçiren ... Pay sahipleri....dava açabilir. Bu hükümden anlaşıldığı üzere, davacılar yönünden iptal davası açabilmenin şartlarından biri olumsuz oy vermek ve bu muhalefeti tutanağa geçirmektir. Yukarıda belirtildiği üzere usulüne uygun muhalefet şerhi verilmediğinden dolayı, davacının kanunda öngörülen dava açabilme şartı bulunmamaktadır. Konuyla ilgilin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No : 2018/4369 Karar No : 2019/5761 ilamında da belirtildiği üzere 6102 sayılı TTK'nın 446. maddesi gereğince toplantıda hazır bulunup karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten pay sahibinin iptal davası açabileceği, davacı ortağın genel kurulda kendisini vekili aracılığıyla temsil ettirdiği, vekilin iptali istenen ve mahkemece kabulüne karar verilen 25/03/2015 tarihli genel kurul topalntı tutanağının 6. ve 7. maddesi ile ilgili olarak daha karar alınmadan önce karşı çıkıp itiraz ettiği (peşin muhalefette bulunduğu), bu şekilde muhalefet durumunun öneriye karşı olup, kararın alınmasından sonra yapılmış bir karşı çıkmanın (muhalefet) bulunmadığı, bu durumda iptal davası açabilmek için kanunun aradığı “alınan kararlara muhalif kalma” koşulunun yerine getirilmediği gerekçesi davanın reddi üzerine kararın onanmasına karar verdiği dikkate alındığından Yargıtay uygulamaları da bu yönde olduğu analaşılmıştır.
Bir an için davacıların dava açma hakkı doğduğu kabul edilmiş olsa dahi, dosya kapsamına göre kararın iptal edilebilirliğini gerektirir herhangi bir neden bulunmadığı da dosya kapsamından ve dosyada yer alan 30/06/2017 ve 10/10/2019 tarihli bilirkişi raporlarında yer alan tespitlerden anlaşılmıştır.
Gündemin 2. maddesine yönelik olarak; TTK m. 409/1 hükmü gereğince, olağan genel kurul toplantılarında, diğer gündem maddeleri ile birlikte, Yönetim Kurulu’nun Yıllık Faaliyet Raporu hakkında da müzakere yapılması ve karar alınması gerekmektedir.
Karar ise kural olarak genel kurul toplantı gündeminde yer alan bir öneri hakkında genel kurulda açılacak müzakere ve yapılacak oylama ile alınır. Somut olayda bu gündem maddesi bakımından herhangi bir karar alınmadığı ve mahkemenin genel kurul iradesi yerine geçerek karar vermesi ya da gündeme karar alınması yönünde madde konulmasına hükmetmesi mümkün olmadığından sonuç olarak ortada genel kurul tarafından alınmış olumlu ya da olumsuz bir karar olmadığından yönetim kurulu faaliyet raporları hakkında iptali mümkün bir karar bulunmadığından davacının iptal talebi yerinde görülememiştir.
Gündemin 4. Maddesi bakımından TTK m, 515’e göre, anonim şirketlerin fınansal tabloları, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılır.denmiştir.
Somut olayda ise iinansal tabloların da gerçeğe, Türkiye Muhasebe Standartlarına ve dürüst resim ilkesine aykırı olarak düzenlendiği ileri sürülmüşse de, mali incelemeler açısından mali bilirkişiler tarafından yapılan incelemeler ve değerlendirmeler neticesinde Finansal tabloların gerçeği yansıtmadığına ilişkin bir tespitte bulunulmamış olup, finansal tabloların, Türkiye Muhasebe Standartlarına ve dürüst resim ilkesine ve gerçeğe uygun olduğu tespit edildiğinden davacının bu yöndeki iptal talebi de yerine görülememiştir.
Gündemin 5. maddesi çerçevesinde Davacı, ibra oylamasında oydan yoksunluğa ilişkin hükümlerin ihlal edildiğini ileri sürerek ibra oylamasının geçersiz olduğunu iddia etmiştir. ibra kararı, TTK m. 436/2 hükmüne aykırı olarak alınıp alınmadığı bakımından yapılan incelemede ibra oylamasında, yönetim kurulu üyeleri sadece “kendi ibralarına ilişkin” oylamada oy kullanmamışlar, birbirlerinin ibra edilmelerine ilişkin oylamada ise oy kullanmışlar ise de her biri aynı zamanda %11,66 pay sahibi olan yönetim kurulu üyelerinin birbirilerinin ibralarında da oydan yoksunluğu sonucu toplamda %34,98’e denk gelen 105.000 oyun karar nisabından düşülmesi ile, 90.000 olumsuz oya karşılık 105.000 olumlu oy bulunmaktadır. Bu haliyle dahi salt çoğunluk elde edilmiş olduğundan yönetim kurulu üyelerinin ibrası oylamasının sonucunu etkilemeyecek olması; başka bir deyişle oydan yoksun kişiler olmaksızın da ibraya ilişkin karar nisabının sağlanacak olması karşısında ibraya ilişkin kararın iptali hukuka, hakkaniyete aykırılık teşkil edeceğinden iptal talebi yerine görülmemiştir.
Gündemin 8. maddesinde; TTK m, 398’de düzenlenen bağımsız denetime tabi olacak ortaklıkların Bakanlar Kurulu karan ile belirleneceğine İlişkin getirilen düzenlemedir (m, 397/4), Yapılan bu değişiklikle birlikte tüm sermaye ortaklıklarının bağımsız denetime tabi olacağına ilişkin sistem terk edilmiştir. Bakanlar Kurulunun 19,12.2012 tarih ve 2012/4213 sayılı “Bağımsız Denetime Tabi Olacak Şirketlerin Belirlenmesine Dair Kararı” ile bağımsız denetime tabi ortaklıklara ilişkin kriterler kabul edilmiştir. Bu kriterlerin kabul edilmesi ile Önemli sayıda sermaye ortaklığı denetim dışında kalmıştır.
Somut olaydaki davalı anonim ortaklık da bağımsız denetime tabi değildir. Davalı Şirket’e denetçi olarak ..... seçilmiştir. Ortaklık ana sözleşmesinde de, denetim veya denetçiye ilişkin herhangi bir koşula da rastlanmamıştır. Ancak zorunlu olmasa da bu davadaki gibi ihtiyari olarak denetçi seçilmesi mümkündür. Bu şekilde seçilecek denetçiye ilişkin TTK’da ya da ikincil mevzuatta özel bir düzenleme yer almamaktadır, Bu bakımdan daha önce denetçi seçilen kişinin de tekrar denetçi seçilmesini engeller bir husus bulunmadığından davacının denetçi seçimine dair iptal talebi yerinde görülmemiştir.
Gündemin 9. maddesinde; Divan Başkanı, hiçbir ortağın davalı Şirket’e para koyma talebi olmadığı, TTK m. 376 hükmü kapsamında alınması gereken önlemlerin alınmadığı, bu nedenle Şirket’in anılan hüküm uyarınca sona erdiği yönünde karar almış ise de kanunda öngörülen sona erme sebeplerinden bir tanesi de TTK. 376/24de düzenlenen, sermayenin 2/3’sinin yitirilmesine karşılık gerekli önlemlerin alınmaması halidir.
TTK m. 376/2’yc göre; “Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhâl toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer denikerek kanuni bir infisah sebebi öngörülmüştür.
Somut olayda şirketin finansal durumunun kanunda öngörülen eşiklerin üzerinde bozulması sonrası, durum yönetim kurulu tarafından genel kurula taşınmış, genel kurul tarafından da sermayenin üçte biri ile yetinme ya da sermayenin tamamlanmasına ilişkin bir karar verilmemiştir.Bu bakımdan genel kurul tutanağından anlaşıldığı üzere, divan başkanının kanun hükmünü tutanağa geçirmesinin de hukuki bir anlamı bulunmamaktadır. Sonuç olarak, genel kurulda şartların oluşması halinde kanun hükmü gereği, divan başkanının bu yöndeki iradesinden bağımsız olarak, sona erme gerçekleşmektedir. Bu bakımdan da Genel kurul tarafından alınmış bir kara olmadığı gibi divan başkanının kanun hükmünü tutanağa geçirmesinin de hukuki bir sonucu bulunmadığından ortada kararın iptali ya da yokluğunun tespiti bakımından hukuki yarar bulunup bulunmadığından davacının bu yöndeki talebi de yerinde görülmemiştir.
Son olarak, her ne kadar dosya kapsamında alınan 10/10/2019 tarihli raporda, şirketin genel kurulunda hazır bulunanlar listesinde, tutanağında ve muhalefet şerhlerinde Bakanlık temsilcisi ......’in el yazısını içerir imzasına rastlanmadığı, bu eksikliğin varlığına kanaat getirilmesi durumunda, iptal davalarından farklı olarak karara muhalif kalma ve bu muhalefeti şerh ettirme şartı da aranmayacağı ve bu durumun tespitinin gerekeceği; açılan bir davada da açıkça ileri sürülmemiş olsa da, usulünce mahkemeye sunulan olaylardan anlaşılması şartıyla hakim tarafından re’sen nazara alınması gerektiği belirtilmiş olsa da, iptali istenen genel kurul bakımından bakanlık temsilcisinin katılımının gerekli olmadığı, dolayısıyla imzasının eksikliğinin de sonucu etkilemeyeceği değerlendirilmiştir. Şöyle ki, TTK madde 407/3 uyarınca, sadece TTK m. 333’te bahsedilen anonim şirket genel kurul toplantılarında Bakanlık temsilcisi bulunması zorunludur. İlgili maddede düzenlenenler haricinde Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmelik 32/a hükmünde sayılan toplantılarda da toplantısında bakanlık temsilcisinin bulunması zorunludur. Buna göre;
Kuruluş ve esas sermaye değişikliği bakanlık iznine tabi olan şirketlerin bütün genel kurul toplantılarında,
Genel kurullarında elektronik ortamda katılım sistemini uygulayan şirketlerin genel kurul toplantılarında,
Yurt dışında yapılacak bütün genel kurul toplantılarında,
Yurt dışında yapılacak bütün imtiyazlı pay sahipleri özel kurul toplantılarında,
Gündeminde, sermayenin artırılması veya azaltılması bulunan genel kurul toplantılarında,
Gündeminde, kayıtlı sermaye sistemine geçilmesi veya kayıtlı sermaye sisteminden çıkılması, kayıtlı sermaye sistemi tavanının artırılmasına ilişkin konular bulunan genel kurul toplantılarında,
Gündeminde, faaliyet konusunun değiştirilmesine ilişkin esas sözleşme değişikliği bulunan genel kurul toplantılarında,
Gündeminde, birleşme, bölünme veya tür değişikliği konuları bulunan genel kurul toplantılarında
Bakanlık temsilcisinin bulunması zorunlu tutulmuştur. Davaya konu genel kurulda yukarıda anılan toplantılardan hiçbiri söz konusu değildir. Genel kurul gündeminin 9. Maddesinde görüşülen konunun TK md. 376 f. 2'de düzenlenen "yetinme" ya da "tamamlanma" karan verilmesi ile ilgilidir. Anılan ilke ve yasal düzenlemenin amaca uygun yorumuna göre bu maddede söz konusu olan sermayenin tamamlanması ifadesi teknik anlamda sermaye artırımı değil, zararlar sebebiyle kaybedilen sermayenin tamamlanmasıdır. Kaldı ki gündem maddesinde sermaye artırım ya da tamamlama ile ilgili bir husustan bahsedilmemiş olup sadece alınacak tedbirlerden ilgili görüşme denilerek ilan yapıldığı dikkate alındığında söz konusu toplantıda bakanlık temsilcisinin bulunması zorunlu bir husus olmadığından ,tutanakta imzasının bulunamaması tek başına iptal sebebi olamayacağı açıktır.
Bu itibarla yukarıda anılan sebeplerle davacının iptal talepleri yerinde görülemeyerek davanın tümden reddine karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Tarifesi uyarınca alınması gereken 44,40-TL maktu karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 29,20-TL harçtan mahsubuna, bakiye 15,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir olunan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansının HMK 333. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
6-HMK'nın uygulanmasına dair yönetmeliğin 58/1 maddesi gereğince taraflardan birinin talebi halinde gerekçeli kararın taraflara tebliğine,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360'ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/10/2019
Başkan ...
¸
Üye ...
¸
Üye ...
¸
Katip ...
¸
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.