15. Ceza Dairesi 2018/4177 E. , 2018/5829 K.
"İçtihat Metni"
Dolandırıcılık suçundan sanık ..."nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 157/1, 168/2, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 5 ay ve 20,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına dair Bursa 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.11.2016 tarih ve 2016/118-372 sayılı kararı aleyhine yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 07.06.2018 gün ve 94660652-105-55-7255-2018 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.06.2018 gün ve 2017/51617 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Bursa 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.11.2016 tarih ve 2016/118-372 kararının temyiz edilmeksizin kesinleşmesini müteakip infazı sırasında, 02.12.2016 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik neticesinde infaza konu ilâmdaki suçun uzlaştırma kapsamına alındığından bahisle hükümlünün hukukî durumunun yeniden değerlendirilerek, infazın durdurulup durdurulmayacağına dair bir karar verilmesi yönündeki infaz savcılığının talebinin kabulüne ilişkin anılan mahkemenin 11.01.2017 tarih ve 2016/118-372 sayılı ek kararını müteakip, uzlaşma sağlanması sebebiyle kamu davasının düşürülmesine dair Bursa 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.07.2017 tarih ve 2016/118-372 sayılı ek kararının, Bursa 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.11.2016 tarihli kararın kanun yararına bozulması halinde, hukuken yok hükmünde kalacağı düşünülerek yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre, suç tarihinde sanığın müştekinin Ayda Kuyumculuk isimli kuyumcu dükkanına gelerek müşteki ile 1 adet 18,05 gr altın bileklik, 1 adet 22 ayar 8,60 gr bilezik alma konusunda anlaştıkları, sanığın dükkandan ayrılıp bir süre sonra tekrardan müştekinin dükkanına gelerek ayırtmış olduğu ürünleri almak istediğini, ödemeyi de banka havalesi ile yapacağını söyleyerek Türkiye İş Bankasına ait 3533-46330 hesap no’lu vadesiz hesabından müştekinin hesabına ürünlerin tutarı olan 4.400,00 Türk Lirasını EFT ile gönderdiğine ve cep telefonundan EFT talimatı verdiğine dair görüntüyü müştekiye gösterdiği, müştekinin hesabına EFT talimatı verildiğini zannederek 4.400,00 Türk Lirası değerindeki altınları sanığa teslim ettiği olay nedeniyle mahkemesince yapılan yargılamada, sanığın bankayı ödeme aracı olarak kullandığı, bankanın aldatma eyleminde suçun oluşması konusunda etkisi olmadığı, sanığın sadece banka hesabından ödeme yapacağını vaad ettiği ancak bu ödemeye yapmadığı, bu şekilde sanığın basit dolandırıcılık suçunu işlediğinden bahisle eylemine uyan 5237 sayılı Kanun’un 157/1. maddesi uyarınca mahkumiyetine karar verilmişse de;
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerektiği, somut olayda sanığın hesabından EFT yöntemiyle müştekinin hesabına parayı transfer ettiğine ilişkin görüntüyü müştekiye gösterdiği, bu şekildeki para transfer işleminde banka veya kredi kurumlarına duyulan güven nedeniyle müştekinin araştırma eğiliminin azaldığı ve hilenin daha kolay gerçekleştiği, böylece sanığın eyleminin TCK"nın 158/1-f maddesinde öngörülen bilişim sistemlerinin banka ve kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek basit dolandırıcılık suçundan hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için de dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Sanığın hesap bakiyesinde parasının olmadığını bildiği halde internet bankacılığı yoluyla gerçekleştirdiği EFT işlemi ile talimatının alındığına dair banka mesajını mağdura göstererek ondan 4.400,00 TL değerindeki bilezikleri almaktan ibaret eyleminde, sanığın kendi telefonundaki işlemleri göstermek dışında bir davranışı bulunmamasının yanı sıra şikayetçiyle yüz yüze bir araya gelerek alışveriş yapması nedeniyle TCK’nın 158/1-f maddesinde yer alan banka veya bilişim sistemlerinin aracı olarak kullanılmasından söz edilemeyeceğinin anlaşılması karşısında; aynı kanunun 157/1. maddesinde yer alan dolandırıcılık suçunun oluştuğu yönündeki mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden, Bursa 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilip kesinleşen 29.11.2016 tarih ve 2016/118-372 sayılı hükme yönelik yapılan kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 24.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.