Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.02.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat gelmedi temyiz eden vekili Avukat E. Ş. T.geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 379 parsel sayılı taşınmazda davacıların miras bırakanı H.A.ve dava dışı bir çok kişinin paydaş oldukları, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı bulunmadığı, öte yandan, davacıların yargılama sırasında taşınmazdaki miras bırakan H.’in payını intikal ettirerek paydaş hale geldikleri anlaşılmaktadır.
Davacılar, miras bırakan H.’in paydaşı olduğu 379 parsel sayılı taşınmazdaki binaya davalı şirketin haklı ve geçerli bir nedeni olmaksızın büyük ebatlarda elektronik vericiler ve antenler yerleştirmek suretiyle müdahale ettiğini, sağlıklarının tehdit altında bulunduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Davalı, dava konusu taşınmazı dava dışı paydaş G.A.’dan 01.02.2007 tarihli kira sözleşmesi ile kiraladığını, anılan kira sözleşmesi doğrultusunda haberleşme hizmetini ifa edebilmek için GSM altyapı sistemlerini kurduklarını, Dünya Sağlık Örgütünün belirlediği limit değerler doğrultusunda faaliyet gösterdiklerini, haksız işgalin ve davacıların bir zararının söz konusu olmadığını savunmuştur.
Hemen belirtmek gerekir ki, davalının dava konusu taşınmazı geçerli bir kira sözleşmesine istinaden kullanması durumunda haksız işgalden söz edilemez. Öte yandan, Türk Medeni Kanununun 691. maddesi hükmü ve 06.05.1955 tarihli, 12/18 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, paylı mülkiyete konu taşınmazlarda, pay ve paydaş çoğunluğunca yapılmayan kira sözleşmelerinin geçerli olmayacağı tartışmasızdır.
Somut olayda ise, dava tarihi itibariyle dosyaya sunulan 01.02.2007 tarihli kira sözleşmesinin dava dışı paydaşlardan G.A.ve davalı şirket arasında akdedilmiş bulunduğu, pay ve paydaş çoğunluğunu içermediği gibi, davacıların da anılan sözleşmeye icazet vermedikleri görülmektedir.
O halde, davalı ile dava dışı paydaş arasında yapılan 01.02.2007 tarihli kira sözleşmesinin davacıları bağlamayacağı açıktır.
Ancak, Dairemizde yapılan duruşma sırasında dosyaya ibraz edilen, 15.11.2012 tarihli kira sözleşmesi ile, dava konusu 379 parsel sayılı taşınmazdaki çekişmeye konu edilen bina bakımından davacılar ile davalı şirketi temsilen K.Hizmet ve İşletmecilik A.Ş arasında 5 yıllık kira sözleşmesi yapıldığı anlaşılmaktadır.
Gerçekten de, davacıların davalı şirket ile kira sözleşmesi yapmış olmaları halinde paydaş davacılar açısından davanın konusunun kalmayacağı kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; mahkemece, taraflar arasında yapıldığı bildirilen ve dosyaya sunulan 15.11.2012 tarihli kira sözleşmesi değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği açıktır.
Tarafların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince temyiz eden taraflardan gelen davalı vekili için 990.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edenlerden alınmasına, 26.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.