
Esas No: 2015/12388
Karar No: 2015/12388
Karar Tarihi: 13/9/2018
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ABDULLAH PEKDURA BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/12388) |
|
Karar Tarihi: 13/9/2018 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Serdar
ÖZGÜLDÜR |
|
|
Serruh KALELİ |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
Raportör |
: |
Murat İlter
DEVECİ |
Başvurucu |
: |
Abdullah
PEKDURA |
Vekili |
: |
Av. Zeki
ASLAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bir kolluk görevlisinin bir başka kolluk görevlisini
öldürmesi ile sonuçlanan ve görevle irtibatlı olmayan olay hakkında açılan ceza
soruşturmasının etkili yürütülmemesi nedeniyleyaşam
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/7/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu Bakanlık görüşüne cevap vermemiştir.
III. OLAYLAR VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi
(UYAP) aracılığıyla temin edilen belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucunun Yusufeli İlçe Emniyet Amirliğinde (Emniyet
Amirliği) polis memuru olarak görev yapan oğlu M.P. 23/12/2012 tarihinde saat
22.20 sıralarında Emniyet Amirliğinde polis memuru olarak görev yapan Y.B.
tarafından başından ateşli silahla vurulmuştur. Yusufeli Devlet Hastanesine
(Hastane) 22.35 sıralarında kalbi durmuş vaziyette getirilen M.P. yapılan tüm
tıbbi müdahalelere rağmen hayata döndürülememiştir.
10. Olay hakkında Yusufeli Cumhuriyet Başsavcılığınca
(Cumhuriyet Başsavcılığı) resen soruşturma başlatılmıştır.
11. Nöbetçi Cumhuriyet savcısı 23.00 sıralarında olay yerini
incelemiştir. İncelemeye ilişkin tutanağın ilgili kısmı şöyledir:
"...Olay
yerinin Maliye Lojmanları B Blok 4. kat olduğu, olay yerinde Yusufeli İlçe
Emniyet Amirliği ekiplerinin olduğu, merdivenlerden 4. kata çıkıldığında
apartman boşluğunda yoğun şekilde kan birikintisinin olduğu, kanların
merdivenlerden aşağı doğru aktığı, yerde tıbbi müdahale neticesinde bırakılan
bezler olduğu, su- 1298 ibareli 8 numaralı kapının tamamen açık olduğu, kapının
hemen önünde kırılmış şekilde üzeri boyalı yarım plastik tabak olduğu, kapı
önünde 4-5 adet şeffaf poşet olduğu, su-1298 ibareli 8 numaralı evin giriş
kapısının evin iç taraf kalan kısmında siyah renkli, yayı ve diğer bir kaç
parçasıyla beraber yarı dağılmış vaziyette, hafif dik şekilde duran, horozu
kalkık, emniyeti açık şekilde bir tabanca olduğu, silahın etrafında 6-7 adet 9
mm tabanca fişeğinin olduğu, 8 numaralı kapının apartman koridorundan girince
sol tarafında bulunan yaklaşık 120 cm uzunluğundaki ayakkabılığın üzerinde 1
adet 9 mm boş mermi kovanı olduğu, evin hemen giriş kısmında bulunan yolluk
üzerinde kan lekesi olduğu, fakat bu kan lekesi üzerinde ayak izi olduğu, 8
numaralı evin içerisi kabaca bir gözle incelendiğinde; evin toplu olduğu, evin
salon kısmında elbise kurutma askısı üzerinde elbiselerin takılı olduğu,
başkaca herhangi bir şüpheli bir durum olmadığı görüldü.
8 numaralı üzerinde su-1298 ibaresi yazan kapı
incelendiğinde; kapının ahşap açık renkli, eski tip klasik korumasız bir kapı
olduğu, kapıda dışarıyı görmeye yarayan herhangi bir aparat ya da deliğin
olmadığı, kapının dış kısmında bir kırılma ya da çökme olmadığı, kapının evin
iç kısmında kalan yüzünde kilit kısmının olduğu bölümde hafif ve yeni olduğu
düşünülen bir çatlamanın olduğu görüldü.
su-1298 ibareli 8 numaralı kapının tam karşısında bulunan 7 numaralı
dairenin kapısı incelendiğinde; kapının üst kısmında tahminen mermi
çekirdeğinin çarptığı ve kırdığı lx1 cm genişliğinde bir delik olduğu, kapının
üst bölgelerinde saçlı doku parçalarının olduğu, 7 numaralı dairenin kapısının
hemen önünde bir mermi çekirdeğinin olduğu görüldü.
Olayın meydana geldiği apartman boşluğunun
aydınlatmasının, elektrik anahtarına basılmasıyla çalışan ve yaklaşık 1.5 dakika otomatik olarak yanan sensör
bulunmayan bir aydınlatma sistemi olduğu görüldü. Apartmanın diğer katlarının
incelenmesinde, aşağı katlarda yer yer kan lekelerinin olduğu, başkaca şüpheli
bir durumun olmadığı gözlendi..."
12. M.P.nin cesedi üzerindeki ölü
muayenesi işlemi saat 23.50 sıralarında Cumhuriyet savcısı huzurunda bir hekim
tarafından yapılmıştır. Yapılan muayenede, ölü katılığı ve morluğunun henüz
oluşmadığı, ölenin burun kemiğinin sol kaşı ile birleşen kenarında muhtemelen
mermi giriş deliği olan 1x1 cm genişliğinde bir delik bulunduğu, kafa kısmının
arka tarafında saçlı deri içinde bir adet 1x1 cm genişliğinde mermi çıkış
deliği olduğu tahmin edilen bir deliğin olduğu, cesette başkaca darp ve cebir
izinin olmadığı, ölenin boynundan uzanan yaklaşık bir metre uzunluğunda
kurdelenin ucunda yarım plastik tabak olduğu, tabağın boyanmış olduğu ve
muhtemelen maske olarak kullanıldığı belirtilmiştir.
13. Yusufeli İlçe Jandarma Komutanlığı Olay Yeri İnceleme ekibi
(OYİE) de olay yerinde inceleme yapmıştır. Yapılan incelemeye ilişkin
tutanakta, Cumhuriyet savcısınca yapılan incelemede tespit edilen hususlar
dışında şüpheli Y.B.nin olay sırasında giydiği eşofman
üstünün muhafaza altına alındığına ve M.P. ile şüpheli Y.B.den
svap alındığına ilişkin hususlara yer verildiği
görülmüştür.
14. Ölen M.P.nin mobil telefonu olay
gününe ait kayıtlar yönünden kolluk görevlilerince Cumhuriyet savcısının
talimatı uyarınca incelenmiştir. İncelemeye ilişkin tutanakta M.P.nin E.Ç. ile 21.00"de, 21.04"te, 21.25"te ve 21.32"de;eşi E. ile 21.53"te; H. ile 22.03"te ve 22.06"da; Ö. ile
22.06"da ve S. ile 22.14"te görüştüğü belirtilmiştir. Ayrıca tutanakta, eşinin M.P.nin telefonuna 22.57"de "Ne olayı var?" içerikli, 23.31"de "Çocuğu uyutuyorum. Sesiz ol gelirken."
içerikli iki kısa mesaj gönderdiği hususlarına yer verilmiştir.
15. Rızasına istinaden şüpheli Y.B.nin
mobil telefonundaki olay gününe ilişkin kayıtlar da kolluk görevlilerince
incelenmiştir. İnceleme sonunda düzenlenen tutanakta Y.B.nin
22.16"da S.A. tarafından arandığı; Y.B.nin 22.22"de
S.B."yi, 22.25"te S.A.yı, 22.30"da H. avukatı, 22.42"de ve 22.43"te Amir M.A.yı, 22,43"te H. enişteyi, 23.30"da A. amiri, 00.00 ve
01.11 de ise E.yi aradığı belirtilmiştir.
16. Cumhuriyet savcısının talimatı uyarınca kolluk görevlileri tarafından
24/12/2012 tarihinde yapılan araştırmada, olayın meydana geldiği apartmandaki
merdiven boşluğunu aydınlatan ışığın bir dakika yirmi saniye otuz dört salise
sonra otomatik olarak söndüğünü tespit edilmiştir.
17. Olay hakkında bilgi sahibi oldukları değerlendirilen E.Ç.,
S.A., G.A., T.A.,H.D. ve S.G.nin
kolluk tarafından ifadeleri alınmıştır. İfadesinden S.G.nin
olay hakkında bilgisinin olmadığı anlaşılmıştır.
18. Cumhuriyet Başsavcılığı 24/12/2012 tarihinde Y.B.nin şüpheli sıfatıyla ifadesini almıştır. Y.B.
tarafından verilen ifadenin ilgili kısmı şöyledir:
"...17/12/2012 günü 5 günlük yıllık izin
alarak İstanbul"a ailemin yanına gittim. İstanbul"dan iznimi bitirerek
23/12/2012 günü Uçakla Erzurum"a geldim. Daha sonra da 23/12/2012 günü saat: 17:00 civarında Yusufeli"ne geldim... Saat 17:30 civarında
da Maliye Lojmanları B Blok D: 8 deki evime geçtim. Eve geldiğimde evde kimse
yoktu. Eve gelirken yanımda kimse de yoktu. Evde temizlik yaptıktan sonra saat
21:00 civarlarında evimin yatak odasına geçerek uyudum. Evimin yatak odası
kapıdan girince koridorun sonunda sağ taraftadır. Ben uyurken 05... nolu telefon hattımı saat 22:15 civarında aynı karakolda
görev yaptığımız S.A. isimli arkadaşım aradı. S.A. ile aynı apatmanda
oturuyoruz. S.A.nın evi
oturduğum binanın 2. katında olup, binanın karşı dairelerin bulunduğu yerdedir.
S. telefonda bana "abi senin evin önünden ses geliyor duydun mu" dedi. Ben de
duymadığımı söyleyerek tekrar uyudum. Yaklaşık 10 dakika sonra kapının büyük
gürültüyle tekmelendiğini ya da kapıya vurulduğunu duydum. Ben kapının
kırıldığını zannettim. Ben eve birinin girdiğini zannettim ve yanımda bulunan
... marka beylik tabancamı elime aldım ve ağzına mermi verdim. Daha sonra da
evin içine doğru yürümeye başladım. Evin içinde hiç kimseyi göremedim. Işığı
açmaya da evin içinde biri olabilir diye korktum. Daha sonra evin kapısına
doğru yöneldim. Kim o dedim fakat kapının dışarısından herhangi bir ses
gelmedi. Ben kapıyı sol elimle açtığımda karanlıktan bir sulüet
üstüme doğru hamle yaparak "vöhh" dedi ve
birde patlama sesi geldi. Ben de geriye doğru hamle yaptım. Düşer gibi oldum
fakat düşüp düşmediğimi hatırlamıyorum. Ben tam düşerken elimdeki silah birden
ateş aldı ve yere düştü. Ben geri çekildikten sonra aynı karakolda görev yaptığımız
E.Ç.isimli arkadaşım gelerek
ışığı açtı. Ben o sırada E.yi
görünce şaşırdım. Işığı açınca yerde M.P. isimli arkadaşımın alnından vurulmuş
şekilde yattığını gördüm... Emniyet Amirimiz M.C.yi arayarak olay hakkında bilgi verdim.... [Üzerimi] değiştirdim... Ben kapıya vurulması ile kapının
kırıldığını zannettim ve eve birilerinin girdiğini düşündüm. Benim şahsi olarak
husumetim olan kimse yoktur, fakat son zamanlarda gerek [B]akanlığımız tarafından gerekse de müdürlük tarafından polislere
karşı terör saldırısı olabileceğinin bildirildiğinden olay esnasında böyle bir
durumun olabileceğini düşündüm. Benim ileri derecede karanlık ya da yanlız kalma korkusu yoktur, fakat bulunduğum lojman ıssız
olduğundan ve evde tek başına olduğumdan dolayı tedirginlik yaşıyordum. M.P.
benim çok samimi arkadaşım olur, bu samimiyetimiz nedeniyle de bana böyle bir
şaka yapmış... Ben kapıyı açınca karşımda sadece belirsiz bir süliet gördüm. Bu süliet bana
doğru gelince ve bir patlama sesi duyunca ben de çığlık atarak kendimi geri
attım ve o esnada silah patladı. Ben vurduğum kişinin M.P. olduğunu E.Ç. ışığı
açınca anladım. M.P.nin yüzünde maske gibi bir şey
vardı fakat boyundan, fiziki yapısından ve elbiselerinden M.P.yi vurduğumu anladım... 2 parça halindeki tabak M.
yerde yatarken yüzündeydi. Ben poşetleri de ışık açıldıktan sonra M. yerde
yatarken gördüm... Ben kapıyı açınca ve karşımda bir sülietin
bana doğru geldiğini görünce 2-3 adım geriye gelerek silahımı bir el ateşledim.
Silahı ateşlerken tam olarak ayakta ya da eğilerek attığımı hatırlamıyorum.
Silahımı 1 el ateşledikten sonra sülietin yere
düştüğünü görünce benim elimden de silah yere düştü... Olay kazaen meydana
gelmiştir..."
19. Y.B. Yusufeli Sulh Ceza Mahkemesince 24/12/2012 tarihinde
yapılan yapılan sorgusunda da benzer yönde beyanda
bulunmuştur. Sorgu sonunda Y.B. kasten öldürme
suçundan tutuklanmıştır.
20. Cumhuriyet savcısı 24/12/2012 tarihinde E.Ç.nin
tanık sıfatıyla ifadesini almıştır. E.Ç.nin
ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...M.P. ve Y.B. benim mesai arkadaşım
olur. Dün yani 23/12/2012 günü ... saat 21:00 civarında ölen arkadaşım M.P.
kullanmış olduğum 05... nolu telefonumu arayarak "nerdesin, Zeynep evde mi, sessiz bir yere geç" dedi... M.P.
bana "bir maske yaptım, çok güzel oldu, gel eşin Z."yi
korkutalı" dedi. Ben de şimdi evde değilim, daha sonra yaparız dedim. Ben olmaz
deyince telefonu kapattık. Yaklaşık 3-5 dakika sonra M.P. tekrardan beni
arayarak, "aklıma bir fikir geldi" dedi. Ben de "Hayırdır" dedim. M.P. bana eşi
E.nin Y.B. için korktuğunu söyledi ve bana Y.yi maskeyle korkutalım dedi. Ben
de şimdi müsait değilim, yaparız ama sonra dedim ve telefonu yine kapattık...
Saat 21:25 civarında M.P. beni yine aradı ve yine gidip Y.yi korkutalım dedi. Ben de sonra dedim ve
erteledim. ...[Arkadaşlarımla] hep beraber evden çıkarak öğretmen evine bilardo
oynamaya gittik. Öğretmenevinde otururken tekrar M.P. beni arayarak "hadi
gitmiyor muyuz, seni oraya almaya geliyorum" dedi. Daha sonra ben ve B. isimli
arkadaşım Öğretmenevinden kendi evimize gitmek üzere çıktığımızda dışarda M.P.nin 34 ... plakalı aracı geldi. M.P. aracın içerisinde
bize eliyle gel işareti yaptı. Biz M.P.nin arabasının
yanına gitmeden B.ninarabasına
gittik. Daha sonra ben M.P.nin ısrarı üzerine M.P.nin arabasına geçtim. Arabayla biraz ilerledikten sonra
M.P. S... isimli işyerinin önünde durarak aşağı indi
bakkaldan 10-15 adet poşet aldı. Arabaya binip biraz ilerledikten sonra bana
"sen benim maskeyi gördün mü" dedi ve bana üzeri boyanmış göz ve ağız delikleri
olan plastik köpük tabağı gösterdi. Ben arabayla giderken "Y. silahlı adam
böyle şaka yapılmaz" dedim. O da bana "bir şey olmaz ne olacak" dedi. Daha
sonra Y.B.nin oturduğu lojmanların önüne geldiğimizde
bana "Y.nin evinin altında kim oturuyor" dedi. Ben de
evin altında yine polis memuru olan H.D.nin
oturduğunu söyledim. O sırada M.P.H.D.yi
aradı ve Y.B.ye maske ve poşetle şaka yapacağını söyledi. H.ye yenge korkmasın
apartmanda biraz ses olabilir dedi. H. de ona "evde çocuk var yapma korkar"
dedi. M.P. de "iki aylık çocuk poşetten ne anlar" dedi. Ben ve M. lojmanın
önünde indik, ben M.ye "poşet patlatma ne olur ne olmaz, adamda silah var"
dedim. O da hızlı hızlı merdivenlerden çıkmaya başladı. Ben M.ye gelmiyeceğimi söyledim ve lojmanın girişindeki demir
kapının önünde beklemeye başladım. Daha sonra da birşey
olur diye yukarı doğru çıktım. Ben yukarı çıktığımda Y.nin
3. Kattaki evinin kapısının önünde elinde poşetlerle uğraşıyordu ve kafasında
plastik tabaktan yapılı maske yüzünü örtmeyecek şekilde takılıydı. Daha sonra
bana telefonunu uzatarak kendisini çekmesini istedi. Ben de bunu yapmayacağımı
söyledim ve M.nin telefonunu cebime koydum. Bana M.
poşet uzatarak "bari poşet şişir" dedi. Ben de poşet şişirerek M.ye verdim.
Daha sonra M.nin montundan tutarak gel gidelim dedim.
O da o esnada 2-3 tane şişirilmiş poşeti patlattı. Ben de merdivenlerden
aşağıya doğru inmeye başladım. Daha sonra M.nin Y.B.nin kapısına hızlı ve gürültülü şekilde vurduğunu
duydum. Ben daha sonra merdivenlerden "senle uğraşamam" diyerek devam ettim. 1.
Katta bulunan S.A.nın evinin
önüne geldiğimde arkamdan koşarak M.P. geldi. Daha sonra M.P. kapıya çıkan S.A.
ile konuşmaya başladı. M.P., S.A.ya
"Y. nerde evde değil mi kapıya vurdum, poşet patlattım, dışarı çıkmadı" dedi.
S.ye "sen bir şey duydun mu" dedi. S. de duymadığını söyledi. S.ye "Y."yi ara nerede olduğunu sor, kapıda bir ses duyup
duymadığını sor" dedi. M.nin ısrar etmesi üzerine S.
telefonla Y.yi arayarak "abi
nerdesin, apartman boşluğunda bir ses vardı, duydun
mu" dedi. S.ye duymadığını uyuduğunu, odun yarıyorlardır" demiş. Ben de S.nin yanında M.ye "hadi çıkalım, boş ver silahlı adama
poşetle şaka yapılmaz" dedim. Daha sonra S. telefonu kapatmadan M. yukarı doğru
koşarak çıktı. Ben de M.ye "M. nereye gidiyorsun, gel sene, ben gidiyorum"
dedim. Daha sonra ben aşağı doğru inerken hızlı bir şekilde kapıya vurma sesi
geldi. Ben bu sesi duyunca yukarı doğru tekrar yöneldim. Daha sonra yukarı
doğru çıkarken peş peşe poşet patlama sesi ve silah sesi duydum. Daha sonra
yukarı doğru koşmaya başladım. Bu sırada apartmanın koridor lambası
yanmadığından merdivene takıldım. Ben Y. abinin evinin olduğu kata çıkınca M.nin yerde yattığını gördüm. Daha sonra Y. abinin evinin
kapısının eşiğinde ayakta durduğunu gördüm. Ben Y. abiye "abi ne yaptın" dedim.
Ben M.ye de "M. kalk, böyle şaka mı olur" dedim. Y. abinin kapısına baktığımda
evin kapısının önünde silah dik şekilde şarjör ve yayının dışarda dağınık
vaziyette olduğunu gördüm. Y. abi bana "ne yaptınız siz" dedi. Ben de burada
olmadığımı aşağı katta olduğumu silah sesini duyunca yukarı çıktığımı söyledim.
Bir iki dakika sonra aşağı kata oturan T. isimli öğretmen geldi. Daha sonra Y.
abi Emniyet Amiri M.C.yi
arayarak panik halde kötü bir şey olduğunu söyledi. Daha sonra olay yerine
ambülans ve polis ekipleri geldi. T. isimli öğretmen yukarı doğru gelirken
yukarı kattan da polis memuru G.A. da aşağı doğru geldi. Ben Y. abiye ne
olduğunu sorunca o da bana kapıyı açınca patlama sesi olduğunu, maskeyle
üzerine geldiğini, o esnada silahın nasıl ateş aldığını anlamadığınıve
silahın elinden yere düştüğünü söyledi.
[Soru üzerine] Ben poşetle
silah sesini duyduğum zaman apartmanın ara boşluğunun lambası kapalı
vaziyetteydi. Ben M.nin yerde yattığını görünce
lambayı açtım.
[Soru üzerine] Ben ışığı
açtığımda M.nin yüzünde maskenin bir kısmının
olduğunu ve burnunun üstünde bir mermi deliğinin olduğunu gördüm.
[Olay yerinden ve otopsi sırasında alınan iki adet boyalı
plastik tabak parçasının gösterilmesi sonrasında yöneltilen soru üzerine] Bana M.P.nin araçta
gösterdiği ve kafasının üstünde takılı vaziyette gördüğüm maske buydu. ...M.P.
isimli arkadaşım şakacı bir insandı bazen ağır şakalar yaptığı da olurdu hatta
bir keresinde bana çatışmaya girdiğini söyleyerek yardıma gelmemi söyledi ve
daha sonra da şaka olduğunu söyledi."
Tanık E.Ç.nin kolluk ifadesinde de
benzer yönde beyanda bulunduğu görülmüştür.
21. Cumhuriyet savcısı tarafından 24/12/2012 tarihinde tanık
sıfatıyla ifadesi alınan A.A.; pide salonu işlettiğini, 23/12/2012 tarihinde
akşam saatlerinde M.P.nin pide aldığını, pideleri
plastik tabaklar içinde verdiğini ve kendisine gösterilen boyalı tabak
parçalarının iş yerinde kullanığı plastik köpük
tabaklara benzediğini beyan etmiştir.
22. Cumhuriyet Savcısı 24/12/2012 tarihinde M.P.nin
eşi R.E.P.nin ifadesini almıştır. R.E.P.nin
ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Ben Yusufeli İlçe Emniyet Amirliğinde
polis memuru olarak görev yaparım. Ölen M.P. benim eşim olur. Olay günü olan
23/12/2012 tarihinde saat 19:30 civarında daha önceden evimizin alt tarafında
bulunan A... fırınına verdiğimiz iç malzemeyi
yaptırarak eşim M.P. eve geldi... Yaptırdığımız pide fırın tarafından plastik
köpük tabaklara konulmuştu. Yemeğimizi yedikten sonra bu plastik tabaklarla
maske yapma fikri M.nin aklına geldi. Daha sonra da
internetten bir kaç maske resmine bakarak bir maske
yapmaya çalıştı. Maskeyi 2 göz deliği ve 1 ağız deliği olarak ve çeşitli
renklere boyayarak yaptı. Bu maske ile önce komşumuz olan polis memuru C.O.ya şaka yapmayı düşündük. Daha
sonra da bundan vazgeçerek polis memuru E.Ç."nin eşi
Z.Ç.ye şaka yapmayı düşündük. Bunun için M. E.yi aradı ve Z.ye şaka yapalım dedi. Daha sonra da
E. evde olmadığı için E. bu teklifi kabul etmedi. E. ile konuşup telefonu
kapattıktan sonra M. "benim aklıma neden Y. gelmedi" dedi... M.P. Y.nin evde tek başına kaldığı zamanlarda korktuğunu
biliyordu, hatta Y. ile M. bana da daha önceden maske ile şaka yapmayı
planlamışlar. M.P. Y.ye maske ile şaka yapmaya karar verince E.yi aradı. E. önce M.nin şaka yapma teklifini kabul etmedi. Daha sonra da M.P.
evden bizim 34 ... plakalı aracımız ile evden maskeyi alarak çıktı... M.P.
evden saat 21:30 civarlarında çıktı. Çıkarken nereye gittiğini söylemedi.
Yalnızca ben Y.yeşaka
yapmaya gittiğini biliyorum. Ben M. ile evden çıkıp arabaya bindiği zaman
konuştum. Ben M.yi arabada
birini mi beklediğini sordum. O da bana arabanın ısınmasını bekliyorum dedi. Bu
konuşmadan sonra bir daha konuşmadık. Daha sonra saat 22:30 civarında Z.Ç.nin arkadaşı beni arayarak Emniyet"in önünde bir
hareketlilik olduğunu, bir olay olup olmadığını sordu. Ben de bir olay
olmuştur. Ben de bilmiyorum dedim. Daha sonra da M.yi aradım. Fakat meşgule düşürdü. Meşgule düşünce
ben de "hayrola ne olayı var" diye M.ye mesaj çektim. M.den
bana cevap gelmedi. Ben tekrar aradım. Telefon yine meşgule düştü. Ben de"eve gelirken sessiz ol çocuğu uyutuyorum" diye mesaj
çektim. Çocuk uyuduktan sonra Z.Ç. ile ... üzerinden konuşmaya başladık.
Konuşurken ben Z.ye maske yaptığımızı ve M.nin Y.ye
şaka yapmaya gittiğini söyledim.
[Soru üzerine] Bana göstermiş olduğ[u]nuz Z.U.Ç. ile R.E.P. arasındaki konuşma metnindeki E.
benim. Ben Z.ye "bugün evde maske yaptık, şu pide kutuları var ya"
gibi cümleleri ben kurdum.
[Soru üzerine] Y.nin böyle durumlarda korkabileceğini biliyordum.Çünkü daha önce de Y.B. bize evde
yalnızken korktuğunu söylemişti.
[Soru üzerine] Eşim M.P. ile Y.B. arasında herhangi bir husumet
veya bir düşmanlık yoktur. Hatta eşim ile Y.nin
araları çok samimiydi.
Ben olayın nasıl meydana geldiği hakkında bir
bilgim yoktur.
[Olay yerinde alınan ve
otopsi sırasında maktülün üzerinden çıkan maske
şeklindeki plastik tabak parçalarının gösterilip sorulması üzerine] Bana göstermiş olduğunuz maske şeklindeki tabak
parçalarını eşim evde yaptı. Maskede 2 göz deliği bir de ağız deliği
vardı."
23. Cumhuriyet Basşavcılığınca
24/12/2012 tarihinde tanık sıfatıyla ifadesine başvurulan tanık Z.Ç.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Z.U.Ç. ve R.E.P. arasındaki f.. konuşmalarındaki Z.U.Ç. benim.
23/12/2012 günü akşam saat 22.00 sıralarında eşim olan E.Ç.ye ulaşamayınca
arkadaşım olan E.P.yiarayarak
ne olduğunu sordum. Ve [E]mniyetin önüne polis araçlarının gelip gittiğini söyledim. O da bana heralde bir olay olduğunu ve kendisinin de M.P.ye
ulaşamadığını söyledi. Yaklaşık 1.5 saat kadar geçtikten sonra E.P. ile ile f... üzerinde yazışmaya
başladık. E.P. bana "bugün evde maske yaptık. Şu pide kutuları var ya"" dedi.
Ben de ne olduğunu sordum. O da bana "M.ye dedim ki gidin Y.yi korkutun, bununla hakkatten
korkunçtu, B. bile korktu" diye yazdı. Ben de ona "niye göstermedin" dedim. O
da bana "M. götürdü çünkü, adamdan bir daha haber alamadım. Y. vurmuş falan
olmasın korkusundan" dedi. Daha sonra görüşmemiz bitti ve H. Komiser E.nin evine gelerek olayı haber vermiş...Y.B. ile M.P.nin arası iyiydi. Aralarında herhangi bir husumet ya da
anlaşmazlık yoktu."
24. 24/12/2012 tarihinde Cumhuriyet savcısı tarafından tanık
olarak dinlenen R.G.ifadesinde,
M.P.nin işyerine gelerek kendisinden boyutlarını
elleriyle tarif ettiği poşetlerden sayısını bilmediği kadar aldığını beyan
etmiştir.
25. 25/12/2012 tarihinde Cumhuriyet savcısı tarafından tanık
sıfatıyla dinlenen S.A.nın
ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Yusufeli
ilçe Emniyet Amirliğinde polis memuru olarak görev yapmaktayım... Ben Y.B. ile aynı
binada akamet ederim. Benim evim 2. kattadır. Y.B.nin
evi ise 4. kattadır. Benim evim, Y.B.nin oturduğu
evin 2 alt katı karşı dairesidir. Ben İlçe Emniyet Amirliğindeki mesaim
bittikten sonra saat 19:30 civarında eve geldim. Evde eşim E.A. ile birlikte
oturmaya başladık... Saatini tam hatırlamamakla beraber akşam saat 22:00 dan
sonra M. arkadaşım beni aradı ve kısık bir sesle bana "napıyorsun,
nerdesin" dedi. Ben de evde oturuyorum dedim. Bana
benim daire kapısını kastederek "kapıya gel" dedi. Ben de kapıyı açtım. Kapıyı
açtığımda kapıda M.P. vardı. Yaklaşık 1 dakika sonra da aşağı merdivenlerden
E.Ç. isimli arkadaşım geldi. M.P. bana "gürültü yaptık ses çıkardık duymadın
mı" dedi. Ben de arka odada olduğumu, televizyonun sesinden bir şey duymadığımı
söyledim. M.P. bana "Y.yi
ara sor, gürültü falan duymuş mu" dedi. "Y.yeşaka
yapacağım" dedi. O sırada E. M.ye "yapma oğlum silahlı adama şaka yapılmaz,
gidelim" dedi. Fakat M.P. benim Y.B.yi
aramam için ısrar etti. O sırada M.nin kafasının üst
kısmında saçlı kısmı kapatacak şekilde maske şekline benzetilmiş bir plastik,
köpük tabak mavi kurdela ile takılı idi. Ben de M.nin ısrar etmesi üzerine 0 5.. nolu telefonumdan Y.B.yiarayarak "abi napıyosun, nerdesin, evde misin" dedim. O da bana ""evdeyim uyuyorum"
dedi. ben de Y. abiye "gürültü falan olmuş duydun mu"
dedim. O da bana "yok duymadım, eğer odun kesiyorlarsa onun sesidir" dedi.
Telefon konuşması bitmeden M.P. hızlı şekilde yukarıya doğru koşmaya başladı.
Bu esnada E. de M.ye "yapma gel gidelim" dedi. Fakat M. yukarı doğru çıktı. M.
yukarı çıkınca Y. abiye "tamam abi" diyerek telefonu kapattım ve evimin de
kapısını kapatarak oyun oynadığım odaya geçerek oyuna devam ettim. Yaklaşık 10
dakika sonra Y.B. beni arayarak "M.yi
vurdum gel" dedi ve telefonu kapattı. Ben üzerime palto alıp çıktığımda yukarı
doğru 112 ekipleri çıkıyordu. Ben Y. abinin katına çıkınca M.yiayakları Y. abinin kapıya dönük şekilde yerde
kanlı vaziyette, sırt üstü yattığını gördüm. Ben yerde yatarken M.nin yanında, kapıya geldiğinde elinde olan maskenin
yarısını gördüm. Yerde dağınık vaziyette poşetler vardı. Ben gittiğimde Y. abi
evinin kapısının orda ayakta bekliyordu. O esnada ben silahı görmedim. Yukarı
çıktığımda E. ve T. isimliöğretmen vardı. Daha sonra
da olay yerine aynı binada oturan Askerlik Şubesi Başkanı S.G. geldi. 112
ekipleri ile beraber M.yi
ambulansa taşıdık. Ben olay yerinde kaldım. Çünkü yolda komiser C. İle
karşılaştım. O da olay yerinde kalmamızı söyledi. O esnada da Jandarma OYİT [Olay Yeri
İnceleme Timi] geldi. Ben olay yeri inceleme
ekibi geldikten sonra yaklaşık 1- 1.5 saat orada
kaldım. Daha sonra da karakola ifade vermek için oradan ayrıldım.
[Soru üzerine] Ben Y.B.yi
o gün hiç görmedim. Sadece o gün aşağıda arabasını görünce izinden geldiğini
anladım. Ben 23/12/2012 yani M.nin in öldüğü gün
birlikte mesaide çalıştık. Bana şaka yapacağı konusunda hiç
bir şey söylemedi. Ben M.nin Y.yeşaka yapacağını olay akşamı
evimin kapısına geldiğinde öğrendim. Bana kapıya geldiğinde de nasıl bir şaka
yapacağını da söylemedi.
[Soru üzerine] Ben M. evimin kapısına geldiğinde elinde bana
göstermiş olduğunuz iki parça halindeki maske vardı. Ben elinde poşet olup
olmadığını görmedim. Elinde silah veya başka bir şey de görmedim.
[Soru üzerine] Benapartmanda
herhangi bir şekilde poşet patlama, gürültü veya silah sesi duymadım. Çünkü ben
evin ters tarafında bulunan odada eşimle beraber oturuyorduk.
[Soru üzerine] Ben M.P.
kapıda benimle konuşurken apartman boşluğunun lambası yanmıyordu. Ben
kapıdakinin M. olduğunu evimin içerisindeki ışıktan tanıdım. M. benim
kapımdayken yüzünde maske yoktu fakat kafasının üst tarafında kurdela ile bağlı şekilde duruyordu.
[Soru üzerine] M.P. ve Y.B.
arasında herhangi bir husumet yoktur. Hatta M. ve Y. abinin muhabbetleri
iyiydi.
[Soru üzerine] M.P. şakacı
bir arkadaşımızdı. Daha önceleri de bir kaç
arkadaşımıza şaka yapmıştı. Şu an kimlere şaka yaptığını hatırlamıyorum."
Tanık S.A.nın
kolluk ifadesinde de benzer yönde beyanda bulunduğu görülmüştür.
26. Cumhuriyet savcısı tarafından 25/12/2012 tarihinde dinlenen
tanık T.A.nın ifadesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"...[Ö]ğretmen olarak çalışıyorum. Evim Maliye Lojmanlarının 3. Katıdır... Y.B. benim
üst katımda çapraz dairede oturmaktadır. M.P.yi de daha önceden tanırım. Olayın olduğu gün yani
23/12/2012 günü saat 21:00 civarında evime geldim... Benim bulunduğum oda evin
giriş kapısından en uzak olan soldaki ön cepheye bakan odadır... Ben o sırada
binada bir gürültü olduğunu duydum. Benim duyduğum ses boş bir zemine düşen bir
parçanın çıkardığı sese benziyordu. Bu ses "güm" diye bir defa çıktı. Ben güm
sesini duyduktan sonra bir kaç saniye içinde silah
sesinin olduğunu düşündüğüm bir ses duydum. Silah sesini duyduktan sonra
ürpererek apartmanın koridoruna çıktım. Koridora çıktığımda koridorun lambası
yanıyordu. Ben yukarı çıkarken "abi ne yaptın, M. kalk, şaka mı bu" diye feryat
şeklinde sesler duydum. Daha sonra benim bir kat üzerimde oturan Y.B.nin oturduğu 4. kata çıktım. Yukarı çıktığımda daha
önceden tanıdığım E. isimli polis memuru 7 numaralı kapının köşesine sırtını
dayamış, başını ellerinin arasına almış "abi ne yaptın" diye bağırıyordu. Y.B.nin dairesinin önünde sırt üstü vaziyette kanlar içinde
yatıyordu. M.P.ninsağ ayağı Y.B.nin kapısının hemen köşesindeydi. Sol ayağı da hafif
yukarı kalkmış vaziyetteydi. M.P.ninbaş
kısmı da 7 numaralı daireye doğruydu... M.P.nin hemen
sol tarafında yarım tabak şeklinde siyah- kırmızı ve yeşil boyalı maske benzeri
bir şey vardı. Ben orda şeffaf poşet gördüğümü hatırlamıyorum. M.P. yerde
yatarken Y.B. kendi evinin kapısının iç tarafında kapıya yakın bir yerde yere
çökmüş ellerini yüzüne kapatmış "[A]llah belanızı versin, böyle şaka yapılır mı, bana kendi mesai arkadaşımı
vurdurdunuz, benim korktuğumu bilmiyor musunuz, ben E.ye ve çocuklara ne dicem" diye bağırıyordu... Ben olay yerine geldiğimde
silahı fark edemedim. Daha sonradan 112 ekipleri gelince horozunun çekik
şekilde silahın kapının köşesinde olduğunu fark ettim. Ben olay yerine
geldiğimde ışık yanıyordu.... Ben apartman içerisinde
iki kez ses duydum. Birinci ses düşme veya vurma sesine benzeyen güm sesiydi ve
bu sesten yaklaşık bir kaç saniye sonra gelen silah
sesiydi."
Tanık T.A.nın
kolluk ifadesinde de benzer yönde beyanda bulunduğu görülmüştür.
27. Tanık T.A. 27/12/2012 tarihli ek ifadesinde ise Y.B.nin evinin
kapısının apartman boşluğunda kalan kısmındaki kırığın M.P.nin
ölümüne sebep olan olaydan önce de mevcut olduğunu, üç dört ay önce anahtarını
evde unutması nedeniyle Y.ninkilide
tekmeattığını ve kırığın o esnada oluştuğunu beyan
etmiştir.
28. Y.B.nin ikamet ettiği binanın
ikinci katında oturan tanık Y.A. Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği 27/12/2012
tarihli ifadesinde, olay günü 22.00 sıralarında apartman boşluğunda hafif
şekilde patırtılar duyduğunu, odun kırıldığı düşüncesiyle söz konusu sesleriönemsemediğini, on on beş dakika sonra büyük bir
gürültü duyduğunu, koridora çıkıp dördüncü kata yöneldiğinde Y.B.nin evinin önünde, sırt üstü kanlar içinde yatar
vaziyette bir kişi gördüğünü, bu kişinin ayaklarının Y.B.nin
evine doğru dönük olduğunu, koridora çıktığında koridorun ışığının yanık
vaziyette olduğunu, yaşadığı şaşkınlık nedeniyle maske, poşet veya silah
görmediğini, Y.B.nin dairesinin önüne tam olarak hiç
çıkmadığını ve M.P. ile Y.B. arasında herhangi bir husumet bulunmadığını beyan
etmiştir.
29. Cumhuriyet savcısı 27/12/2012 tarihinde, olay yerinde M.P.ye
tıbbi müdahalede bulunan Yusufeli 4 No.lu Acil Sağlık Hizmetleri personelleri
S.C., U.G. ve M.Ç.nin tanık sıfatıyla ifadelerini
almıştır. İfadesi alınanlar beyanlarında; olay yeri olan Maliye lojmanlarının
4. katına çıktıklarında yerde sırtüstü vaziyette kanlar içinde yatan bir kişi
gördüklerini, yerde yatan kişinin ayak kısmının açık olan kapıya dönük
olduğunu, olay yerinde ilk müdahaleyi yaparak yaralıyı hastaneye götürdüklerini,
müdahale sırasında yaralının üzerinde kırmızı kurdeleye bağlı yarım bir köpük
tabak gördüklerini, ölen kişinin üzerinde takılı vaziyette bir silah olduğunu,
bu silahı çıkarmadan hastayla beraber hastaneye gittiklerini ve orada silahı
bir komisere teslim ettiklerini söylemişlerdir.
30. Emniyet Amirliğinde polis merkezi amiri olan tanık H.Ö.
27/12/2012 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadesinde; her iki
polis memurunu da yaklaşık bir buçuk yıldır tanıdığını, bildiği kadarıyla
aralarında herhangi bir husumet bulunmadığını, aralarında herhangi bir tartışma
geçtiğine dair de bir bilgisi olmadığını beyan etmiştir. H.A. ifadesine devamla
olayı Emniyet Amiri M.C.nin kendisine 22.30 civarında
haber vermesiyle öğrendiğini, emniyet amiriyle beraber Maliye lojmanlarına
gittiklerini, cankurtaranı görünce hastaneye yöneldiklerini, sağlık
görevlilerinin M.P.ye ait gri renkli tabancayı kendisine verdiklerini, M.P.yi Acil Serviste gördüğü zaman boğazında kırmızı kurdela asılı yarım boyalı plastik tabak gördüğünü, Emniyet
Amiri M.C.nin nöbetçi Cumhuriyet savcısını aradığını
fakat ona ulaşamadığını söylediğini, bunun üzerine bir başka Cumhuriyet
savcısını aradığını, akabinde nöbetçi Cumhuriyet savcısıyla irtibat kurup
aldıkları talimat doğrultusunda olay yerinde ve hastanede gerekli önlemleri
aldıklarını, Yusufeli İlçe Jandarma Komutanlığı olay yeri inceleme ekiplerine
haber verdiklerini söylemiştir.
31. Cumhuriyet savcısı tarafından 31/12/2012 tarihinde beyanına
başvurulan tanık Z.D.nin ifadesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"...[M]aliye Lojmanlarının 3. katında Y.B. isimli polis
memurunun bir alt katında oturuyorum. Karşı komşumuz T. isimli öğretmendir. Y.B.nin oturduğu evin karşı dairesi boştur. 23/12/2012 günü
yani polis memuru M.P.nin vurulduğu gün ben evde tek
başıma oturuyordum. Yanımda da 4 aylık çocuğum vardı. Eşim H.D. evde değildi.Eşim H. saat 22:00
civarında beni arayarak "Y.lere şaka yapacaklar
korkma" dedi. Fakat kimin şaka yapacağını söylemedi. Ne şekilde şaka
yapılacağını söylemedi. Bu telefon konuşmasından sonra ben mutfağa giderken üst
katlardan "pat" şeklinde bir ses geldi. Daha sonra yukarı kattan aşağıya doğru
hızlıca inen bir kişinin ayak seslerini duydum. Bu sesten sonra tekrar yukarı
doğru çıkan bir ayak sesi duydum. Ben sesleri duyunca evimin tahta kapısının
önünde sesleri dinlemeye başladım. O sırada yukarı doğru çıkarken daha önceden
tanıdığım M.P.nin gülme sesini duydum. "bak şimdi Y.yi nasıl korkutacağım" dedi. Ben
M.P. dışında kimsenin sesini duymadım. M.P. yukarı doğru çıktı. Daha sonra Y.B.nin olduğu katta yine önceki sese benzer bir şekilde
"pat" sesi duydum. Bu pat sesinden hemen sonra bir silah sesi duydum. Bu silah
sesinden sonra merdivenlerden bir kişi hızlıca yukarı doğru çıkıyordu. Daha
sonra yukarıdan Y. abinin sesini duydum. "Allah belanızı versin böyle şaka mı
yapılır" diyordu. Daha sonra da E. abinin sesini duydum. "112" diye
bağırıyordu. Daha sonra da G. abinin sesini duydum G. abi de "ne yaptınız" diye
feryat ediyordu. Ben korktuğum için kapıdan dışarı hiç çıkmadım ve eşim H.D.ye
telefonla haber verdim.
[Soru üzerine] İkinci duyduğum "pat" sesinden hemen sonra silah sesi
duydum. Silah sesi "pat" sesinden yaklaşık 1-2 saniye sonra geldi. Ben "pat" ve
silah sesini duyduğum zaman apartman boşluk koridorunun ışıkları yanmıyordu.
Eviminiz kapısı eski ve tahta olduğu için koridorda ışık yandığı zaman
koridorun içerisindeki ışık içeriden belli olur. Bu "pat" sesini duyduğumda
ışıkların yanmadığına eminim. Işıklar silah sesinden hemen sonra hızlıca
birinin yukarı doğru çıkmasından sonra açıldı.
[Soru üzerine] Ben zil sesi ya da kapı vurma sesi duymadım. Yalnızca
"pat" sesini ve silah sesini duydum.
[Soru üzerine] Y.B. ile M.P. arasında herhangi bir husumet yoktur.
M.P. ile Y.B. gayet iyi arkadaştılar. Hatta arasıra
M.P. Y. abinin evine eşi ile beraber yemeye gelirdi.
[Soru üzerine] Y. abinin eşi S. o gün evde değildi. Y. abinin eşi S.
ile aramız iyiydi. S. bana, Y. abinin karanlıkta çok korktuğunu, korku filimlerinden çok korktuğunu söyledi."
32. Y.B.ye ait silah ile olay yerinden elde edilen boş kovan ve
mermi çekirdeğini inceleyen Erzurum Kriminal Polis
Laboratuvarı Müdürlüğü (Kriminal
Laboratuvar)31/12/2012 tarihli uzmanlık raporunda, olay yerinden elde edilen
bir adet kovan ile deforme olmuş mermi çekirdeğinin tetkik konusu silahtan
atıldığını belirtmiştir.
33. Kriminal Laboratuvarın 8/1/2013
tarihli uzmanlık raporunda ise M.P.nin sağ yüz svabında ve iki parça halindeki strafor tabak üzerinde atış
artığı tespit edildiği ancak atış mesafesi konusunda kanaate ulaşılamadığı
ifade edilmiştir.
34. Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığınca 24/12/2012
tarihinde yapılan otopsiye ilişkin 17/1/2013 tarihli raporda; kimyasal
incelemede alkol, uyutucu-uyuşturucu ve sistematik toksik
madde saptanmadığı; burun kökü, her iki kaş arası, sol göz çukuruna yakın
tarafta 1 cm çaplı, etrafında vurma halkası bulunan, barut is ve artıkları
bulunmayan ateşli silah giriş deliği ile oksipital
(başın arkasında) orta hatta 1,5 cm çaplı, yara dudakları dışa dönük, yırtık
tarzında ateşli silah çıkış deliği bulunduğu; giriş deliği etrafında ve içinde
barut is ve asarına rastlanmadığından namlu ile hedef arasında materyal
olmadığı takdirde atışın uzak atış mesafesinden (kısa namlulu silahlarda 40 cm
dışından) yapılmış olduğunun kuvvetle muhtemel olduğu ve ölümün ateşli silah
yaralanmasına bağlı kafatası kırıkları ile birlikte bulunan beyin doku harabiyeti ve beyin kanaması sonucumeydana
gelmiş olduğu belirtilmiştir.
35. Y.B.nin evinde yapılan aramalarda
ele geçirilen ve delil olabileceği düşünülen çeşitli tıbbi ilaçlara, bir adet
mobil telefona, bir adet yedek sim karta, 3 adet SIM kart yuvasına, bir adet
SIM kart zarfına, kül tablası içerisinde içilmiş olduğu görülen sigara
izmaritine, soba içerisinde bulunan içilmiş vaziyetteki sigara izmaritine, Y.B.adına kayıtlı geçmiş tarihli
uçak biletine ve kan izleri bulunan bir adet ayakkabıya el konulmuştur. Söz
konusu eşyalarla ilgili herhangi bir araştırma yapılıp yapılmadığı tespit
edilememiştir.
36. M.P.nin olayda kullandığı
düşünülen 30,5x20,5 cm ölçülerindeki 4 adet şeffaf naylon poşet Y.B.nin dairesinin önünde patlatılmış ve çevre mühendisleri
aracılığıyla ve teknik araçlar yardımıyla ses ölçümü yapılmıştır. Patlatılan
poşetlerin sesleri 128,8; 131,6; 130,8 ve 130,1 dB
(desibel) olarak ölçülmüştür.
37. Cumhuriyet Başsavcılığınca Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığından (Başkanlık) tanıkE.Ç.nin kullandığı
telefon hattının iletişimine ilişkin kayıtlar getirilmiştir. Söz konusu
kayıtlara göre E.Ç., M.P. ile 23/12/2012 günü saat: 21.00"da 129 saniye,
21.04"te 33 saniye, 21.25"te 179 saniye, 21.32"de 76 saniye görüşmüştür. Ayrıca
E.Ç. 22.32"de H.Ö. ile iletişim kurmuştur.
38. Cumhuriyet Başsavcılığı, Başkanlıktan tanık S.A.ya ait telefon hattınıniletişim kayıtlarını da elde etmiştir. Bahse konu
kayıtlardan M.P.nin 22.14"te S.A.yı aradığı ve on sekiz saniye görüşme yaptığı, S.A.nın 22.16"da Y.B.yi arayarak
elli üç saniye görüşme yaptığı, daha sonra Y.B.nin S.A.yı 22.25"te arayarak yirmi altı saniye görüştüğü
anlaşılmıştır.
39. Cumhuriyet Başsavcılığı, şüpheli Y.B. hakkında Artvin Ağır
Ceza Mahkemesi (Ceza Mahkemesi) nezdinde kasten öldürme suçundan kamu davası açılması için
fezleke düzenleyerek soruşturma evrakını 4/2/2013 tarihinde Artvin Cumhuriyet
Başsavcılığına göndermiştir.
40. Artvin Cumhuriyet Başsavcılığı 11/2/2013 tarihinde kasten
öldürme suçundan Y.B. hakkında Ceza Mahkemesi nezdinde kamu davası açmıştır.
41. Ceza Mahkemesi, Y.B.nin tahliyesine
de karar verdiği 15/3/2013 tarihli celsede Y.B.nin
sorgusunu yapmış, Cumhuriyet Başsavcılığınca dinlenen tanıklar E.Ç., Z.Ç, S.A.,
H.Ö., T.A., Z.D., Y.A. ve U.G. ile mağdur R.E.P.nin
beyanlarını tespit etmiş, başvurucuyu dinlemiş ve tanıklar B.A., S.A.Y., G.A.
ve H.D.nin ifadelerini almıştır.
i. Sanık Y.B., mağdur R.E.P. ve tanıklar E.Ç., Z.Ç, S.A., H.Ö.,
T.A., Z.D., Y.A. ve U.G. Cumhuriyet Başsavcılığında verdikleri ifadelere benzer
yönde beyanda bulunmuşlardır.
ii. Başvurucu, olayla ilgili görgüye dayalı bilgisi olmadığını
ifade etmiş ve şikâyetini dile getirmiştir. Başvurucu, vekili aracılığıyla
sanığa ve dinlenen tanıklara sorular da yöneltmiştir.
iii. Tanık S.A.Y., M.P. ile Y.B. arasında husumet bulunmadığını
beyan etmiştir.
iv. Tanık G.A.; M.P. ile Y.B. arasında herhangi bir husumet olmadığını,olay günü22.10
sıralarında apartmandan bir ses geldiğini, buna aldırış etmediğini, tekrar ses
gelmesi ve eşinin ısrar üzerine daireden çıktığını, merdivenlerden aşağı
indiğini, yerde bir kişinin yattığını gördüğünü, E.Ç.nin
Y.ye şaka yapılırken M.P.nin vurulduğunu söylediğini
ifade etmiştir. G.A.nın
kolluk ifadesinin de benzer yönde olduğu görülmüştür.
v. Tanık H.D. tarafından verilen ve kolluk ifadesiyle benzer
mahiyette olan ifadenin ilgili kısmı şöyledir:
" ...Y.nin
evinin alt katında oturmaktayım. Bizim bulunduğumuz bina şehirden biraz uzak,
şehir merkezinin dışında, mezarlıkla sınırdır. Olay gecesi ben bilardo oynamak
için öğretmenevine gitmiştim....[Sonradan] E.Ç., B.İ. ve F.Ö. isimli arkadaşlarımız bilardo oynamaya geldi...
M.P. beni telefonla arayarak, "senin evin üçüncü kattaydı, değil mi" dedi ben
de evet dedim, Y.yeşaka yapacağız, hanımına söyle
korkmasın, dedi, ben de evde olmadığımı söyledim, o da zaten biliyorum, evde
olmadığını bildiğim için seni arıyorum, hanımına söyle dedi, ben de daha önce
evde soba düştüğünü, gece de çalıştığım için eşimin de bundan korktuğunu ve bu
nedenle eşimin korkabileceğini yapmamasını söyledim, kendisi de bunedenle aradım, eşini uyar yapacağız, dedi, ben evde
çocuk var korkar dediğimde de "iki aylık çocuk poşet sesinden mi korkacak" dedi
ben de eşimi aradım, Y.ye şaka yapılacağını apartmanda ses çıkarsa korkmaması
gerektiğini söyledim., biz bilardodan ayrılıp ben S.A.yı
evine bırakcağım sırada eşim beni arayarak
apartmandan sesler geldiğini ve çok korktuğunu söyledi, ben de şaka
yapılacağını ben sana söyledim... O ara karşı komşum olan T. isimli öğretmen
kapıyı açtı, bana yukarıda polis memuru arkadaşın vurulduğunu söyledi. Ben de
bunun üzerine hemen T. hoca ile birlikte yukarı çıktık, ben de T. hocaya yerde
yatanın kim olduğunu sordum, o da M. dedi, M.P. mi dedim, evet dedi."
vi. Tanık B.A. ise ifadesinde, E.Ç. ile M.P. arasındaki Y.B.ye
şaka yapılmasına ilişkin telefon görüşmelerinden ve E.Ç.nin
Öğretmenevinin önünden M.P. ile birlikte ayrıldığından söz etmiştir.
42. Ceza Mahkemesi 26/4/2013 günü saat 23.30 sıralarında İl
Jandarma Komutanlığı Olay Yeri İnceleme Biriminde görevli Bilirkişi M.Ö.
eşliğinde Y.B.nin dairesine ve merdiven boşluğuna
çevreden sızan ışık olup olmadığının tespiti amacıyla olay mahallinde keşif
yapmıştır. Keşifte sanık Y.B., sanık müdafii,
başvurucu vekili, katılan R.E.P., katılan R.E.P. vekili, tanıklar E.Ç., S.A.,
T.A. veZ.D. de hazır bulunmuştur. Olay mahalline
ilişkin Ceza Mahkemesince yapılan tespitler şöyledir:
"Sanığın olay günü kullandığı evin kapalı
olduğu, içerisinde kendi eşyalarının bulunduğunu belirtmekle anahtarı içeride
unuttuğunu belirttiğinden söz konusu evin kapısı hafif bir zorlama ile sanık
tarafından açıldı, içerinin gezilmesinde, evin halen ışıklarının yanmadığı,
sanık tarafından kullanılmaması nedeniyle TEDAŞ yetkilileri tarafından şebekeden
kesildiğinin sanık tarafından belirtildiği, evin içerisinde sanığa ait
eşyaların bulunduğunu sanık tarafından belirtildiği ve bu eşyalarında bizzat
görüldüğü evin üç oda, bir salon mutfak ve banyo tuveletten
ibaret olduğu, evin karşılıklı iki daire usulü yapılmış bir bina olduğu, evini
dış kapısından diğer dış kapı eşiğinin 2,60 metre olduğu, evin önündeki
merdiven boşluğunun bu haliyle 6,75 metre ebatlarında olduğu, kapıların
ahşaptan yapılmış olduğu, evin dış kapısı kapalı iken iç taraftan bakıldığında
apartman boşluğundaki yanan ışığın yani merdiven otomatiğinin kapının
kenarlarından rahatlıkla içerden fark edildiği, merdiven otamatiğinin
ışığı kapalı iken içeriden dış kapı kapalı iken içerisinin karanlık olduğu,
kapılarda d[ü]rbünün bulunmadığı, dışardan içeriye kapı kenarlarından yansıyan her hangi
bir ışık bulunmadığı ve görülmediği bu haliyle iç lamba ve ışıkların
yanmamasından dolayı içerinin de karanlık olduğu evin dış kapısı kapalı iken
içerideki bulunan şahısların yalnızca belli bir süre sonra silüyet
olarak belirdiği; belli bir süre sonra silüyetlerin
belirginleştiği, ancak şahısların yüzlerinin görülmediği evin kapısı kapalı
iken apartman boşluğundaki merdiven otomatiğinin de kapalı olduğu sırada
ışıklar kapalı bir şekilde kapı açıldığında karşıdaki kişinin belli olmadığı,
kapalı iken sokak lambalarından apartman boşluğuna ışık sızmasına rağmen
karşıdaki kişinin kim olduğunun seçilemediği, görülemediği, ortamın karanlık
olduğu sadece merdivenden kapının önüne bir anda gelen şahsın hareketinden kişi
olarak belirginleştiği sadece silüyet olarak
belirdiği, olayda kullanılan maskeye benzetilerek yapılan maskenin keşif
mahallinde hazır bulunan mübaşire takılması suretiyle yapılan kontrolde maskeli
bir şekilde de silüyetin karanlıkta belirli bir süre sonra
belirdiği ve özellikle yüz kısmındaki maskenin de bir süre baktıktan sonra
yavaş yavaş belirmeye başladığı, olay yerine getirilen iki adet poşetlerin kapı
önünde şişirilmek suretiyle patlatılmasında yüksek şiddette tok bir ses
çıkardığı görül[dü]."
43. Ceza Mahkemesi, Jandarma Kriminal
Daire Başkanlığına (Kriminal Daire Başkanlığı)
müzekkere yazarak kapalı alanda ateşlenen bir tabancanın yaklaşık kaç dB ses çıkaracağının tespitini istemiştir. Söz konusu
yazıya verilen cevapta, iki farklı marka tabanca üzerinde poligon ortamında
yapılmış olan atışlarda, bir tabancanın 111,1-112,2-104,3 dB
ses şiddetine neden olduğu, diğer marka tabancanın ise 111,3-111,7-113-8 dB ses şiddetine neden olduğu belirtilmiştir.
44. Ceza Mahkemesi, 5/6/2013 tarihinde, ceza sorumluluğunu
kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda
kaçınılmaz bir hataya düştüğü gerekçesiyle sanığa ceza verilmesine yer
olmadığına ve eylemde hukuka uygunluk nedeni bulunması sebebiyle sanığın beraatine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili
kısmı şöyledir:
"...[A]partman merdiven otomatiğinin yanmadığı ve ortamın karanlık
olduğu, bu şekilde karanlıkta yukarı çıkan maktulün önce görültülü
bir şekilde kapıyı çaldığı, sanığında Sametten gelen
telefon üzerine uyanan ve S.nin endişeli ve ısrarcı
bir şekilde abi ses geliyor diye uyarması ilesonrasında
zaten ürkek bir kişilik yapısına sahip olan sanığın kapı kırılarak içeriye biri
girdi düşüncesi ile telaşlanarak karanlıkta elinde zati demirbaş tabancası ile
birlikte dolaşmaya başladığı,hatta içerde biri varsa
duyup korkması için tabancanın kurma kolunu çekerek ses yaptığı ve bu şekildetabancayı da atışa hazır hale getirdiği, sanığın
odaları kontrol ettikten sonra kimseyi görememesi üzerine kapının önüne
yöneldiği ve sol eli ile dış kapıyı açtığı,apartman
boşluğunda yine ışıkların yanmadığı ve karanlık olduğu, ayak sesleri duyduğu
yukarı çıkan sağ taraftan yani yukarı çıkan merdivenden bir anda maktulün
yüzünde maske ile"böhhh" diyerek sanığın üzerine doğru atladığı sanığın kendisini geri
çektiği, maktulün şişermek sureti ile patlamaya hazır
hale getirilmiş poşeti yüzende maske ile ani bir harektle
sonucu patlattığı, üzerine gelen bu hamle sonucu kendisini geri çeken sanığın
kendisine saldırı yapıldığı zannı ile atışa hazır hale getirdiği tabancasını
karanlıkta maktulün yüzünde beliren maskeye doğru ateş etmek sureti ile
vurduğu... olayın ilk anından itibaren aynı şekilde beyanda bulunan ve olayın
taraflarından herhangi biri leh yada aleyline beyanda
bulunması için hiçbir neden bulunmayan ve birçoğu da polismemuru
olan tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır.
...
[S]öz konusu poşetin olay yerinde yapılan ölçümlerine
göre yaklaşık 130 desibel şiddetinde ses çıkardığı, bir tabancanın da poligon
ortamında yaklaşık 110 desibel şiddetinde ses çıkardığı, bu hali ile mesleği
gereği bu tarz saldırılara açık olan ve olaydan önce polis memuru arkadaşının
dairesi önünde ses ve gürültü olduğu yönündeki endişeli ve ısrarcı beyanı
sonrasında bir de kapısının şiddetli çalınması ile endişe ve panik içerisine
giren sanığın bir anda kendisini geri çekerek gerçekte mevcut olmadığı halde sanki
kendisine haksız bir saldırı yapılmış ve silah sesi ile aşağı yukarı aynı
desibel şiddetinde bir ses olması dolayısı ile silah ile saldırılmış
düşüncesine kapılarak meşru savunma şartlarının gerçekleştiği inancı ile vücut
bütünlüğüne yönelik haksız bir saldırının varlığı konusunda mevcut ortam yani
herhangi bir kişinin ayırt edici özelliğinin ya da elinde ne patlattığının
tespit edilemeyecek düzeyde karanlık olması, yüzü maskeli bir kişinin bir anda
"böhh" sesi ile üzerine doğru atlaması, olay öncesi
ses ve gürültü konusunda endişeli bir şekilde kendisinin uyarılması, devamında
şiddetle kapısının çalınması, bu hali ile zaten ürkek olup mesleği itibari ile
saldırıya açık bir konumda bulunan sanığın içerisine girdiği ruh hali ve
endişeli psikolojik yapısı itibari ile kaçınılmaz bir hataya düşüp, heyecan ve
panik içerisinde saldırı varmış gibi tasavvur ile maktule daha önceden evin
içerisinde biri varmış zannı ile atışa hazır hale getirdiği tabancasını
kendisine Adli Tıp raporu ve mahallinde yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi
raporunda da tespit edildiği üzere yaklaşık 40- 65cm mesafede bulunan maktule
aradaki mesafe itibari ile hedef seçme imkanı da olmadankafasında
bulunan ve beyazlık olarak görülen maske bölümüne ateş etmek sureti ile maktulü
öldürdüğü anlaşılmıştır...
[Y]aklaşık 6.75 m2 ebatlarında betonarme bir apartman boşluğunda çıkacak sesin de
poligon ortamındakinden daha yüksek olacağı konusunda hiçbir tereddüt
bulunmamaktadır. Dolayısıyla maktul tarafından çıkarılan ses bir tabanca sesi
ile yaklaşık olarak birbirine denktir. Bu itibarla kendisine tabanca ile
saldırıldığı zannı konusunda kaçınılmaz bir hataya düşen sanığın olayın heyecan
ve paniği ile yaklaşık 40-65 m mesafeden hedef seçme imkanı
da bulunmadığı halde kendisine ait atışa hazır hale getirdiği tabancasını
kullanmasında da herhangi bir ölçüsüzlük bulunmadığı konusunda mahkememizce tam
bir vicdani kanaat oluşmuştur...
Polis Vazife ve Selahiyat
Kanunundaki silah kullanma yetkisi ancak polislik vazife ve görevi sırasında
memura tanınan bir yetki olup, somut olayda sanığın meslek itibari ile polis
olmasına rağmen polislik vazife ve görevinden bahsetmek mümkün değildir.
Dolayısıyla burada sanıktan ilgili kanun hükümlerinin polis memuruna görevi
sırasında tanıdığı silah kullanma yetkisine ilişkin kural ve usullere riayet
etmesi beklenemez. Sanık tamamen sıradan bir vatandaş gibi kendi hayatına
yöneldiğini düşündüğü bir saldırının defi için silah kullanmış olmakla, normal
sıradan bir vatandaştan hiçbir farkı bulunmamaktadır. Yine sanığın 155 polis
ihbar hattını aramasını gerektirecek ve kapıyı açmamasını gerektirecek herhangi
bir zorunluluk içerisinde bulunduğunu kabul etmek de mümkün değildir. Zira
sanık evin içerisinde iken dışarıda ne olduğundan habersiz olup, başına gelecek
konusunda herhangi bir bilgi sahibi değildir. Kaldı ki mevcut kapının da hiçbir
koruyucu özelliği yoktur. Daha doğrusu kendisine yapılmış ya da yönelmiş
herhangi bir saldırıda bulunmamaktadır. Böyle bir saldırı olmadığından sanığın
evin içerisinde bulunduğu sırada herhangi bir zorunluluğu olmadığı halde kapıyı
açmamak, polise haber vermek gibi bir takım
davranışları yerine getirmemesi sonucu hatasının kaçınılabilir bir hata
olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Zira sanığa karşı henüz yapılmış bir
saldırı ya da hareket olmadığından sanığın da karşıdaki hareketin gerçekte var
olmasa da vücut bütünlüğüne yönelik haksız bir saldırı olduğu hatasına düşmesi
söz konusu değildir. Yani kapı açılıp gerçekte var olmadığı halde vücut
bütünlüğüne yönelik yapılan saldırı inancına kadar sanığın herhangi bir
hatasından bahsedilemeyeceğinden ortaya çıkmayan bir hata durumunun
kaçınılabilir olduğundan da bahsetmek mümkün değildir..."
45. Ceza Mahkemesince verilen hüküm Artvin Cumhuriyet
Başsavcılığı, katılanlar vekili ve başvurucu vekilince temyiz edilmiştir.
Başvurucu vekilince verilen temyiz dilekçesinde; yasal savunma şartlarının
oluşmadığı, "karanlıkta M.P.nin silüetinin insan silüeti olarak seçilip seçilemeyeceğinin ve tanık E.Ç.nin tanık T.A.dan önce
dördüncü kata çıkıp çıkamayacağının bilirkişi yardımıyla tespitine ve atış
mesafesinin tespitinin teknik yöntemlerle belirlenmesine"
ilişkin taleplerinin hukuka aykırı olarak reddedildiği, sanığın öldürücü
bölgeyi hedef alarak ve soğukkanlı şekilde ateş etmesi nedeniyle meşru
savunmanın söz konusu olmadığı ve kasten öldürme suçundan hüküm kurulması
gerektiği hususları belirtilmiştir.
46. Temyiz istemi Yargıtay 1. Ceza Dairesince 2/7/2015 tarihinde
incelenmiş, hüküm fıkrasında yer alan "ceza
verilmesine yer olmadığına" karar verildiği yönündeki kısım
çıkarılıp hükme "eylemini meşru savunma
koşullarının oluştuğuna ilişkin kaçınılmaz bir hataya düşerek işlemesi
nedeniyle eylemde hukuka uygunluk nedeni bulunduğundan sanığın beraatine" ilişkin ibareler eklenmiş ve bu
şekilde düzeltilen hüküm
onanmıştır.
47. Nihai karar başvurucular tarafından 21/7/2014 tarihinde
öğrenilmiş olupbaşvuru 24/7/2015 tarihinde
yapılmıştır.
IV.İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
48. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Meşru savunma ve zorunluluk hali” kenar başlıklı 25. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“(1)
Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen,
gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve
koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen
fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”
49. Anılan Kanun"un "Hata"
kenar başlıklı 30. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
"(3) Ceza sorumluluğunu kaldıran veya
azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz hataya
düşen kişi, bu hatasından yararlanır."
B. Uluslararası Mevzuat
50. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) "Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2.
maddesi şöyledir:
"1. Herkesin yaşam hakkı yasayla
korunur... hiç kimsenin yaşamına kasten son verilemez.
2. Ölüm,
aşağıdaki durumlardan birinde mutlak zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı sonucunda meydana gelmişse,
bu maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz:
a) Bir kimsenin yasa dışı şiddete karşı
korunmasının sağlanması;
b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak
yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir
kişinin kaçmasını önleme;
c) Bir ayaklanma veya isyanın yasaya uygun
olarak bastırılması."
51. Sözleşme"nin 2. maddesinin metni bütünüyle gözönüne alındığında 2. fıkrasının öncelikle kişinin kasten
öldürülmesine izin verilen durumları belirtmediği ancak taksirle ölüme yol
açabilecek şekilde güç kullanımının
mümkün olduğu koşulları tarif ettiği görülmektedir. Bununla birlikte (a), (b)
veya (c) bentlerinde belirtilen amaçlardan birine ulaşmak için güç kullanımının
mutlaka gerekli olandan daha
fazla olmaması gerekmektedir (McCann ve
diğerleri/Birleşik Krallık [BD], B. No: 18984/91, 27/9/1995, § 148).
52. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme"nin 2.
maddesinin 2. fıkrasında açıklanan amaçlardan birine ulaşılması amacıyla devlet
görevlileri tarafından güç kullanılmasının -haklı gerekçelerle- olayın meydana
geldiği anda geçerli olarak algılanan ancak daha sonra yanlış olduğu anlaşılan
samimi bir inanca dayalı olduğunda haklı gösterilebileceği kanısındadır. Aksini
ifade etmek devlete ve yasaları uygulamakla görevli memurlarına, görevlerini
yerine getirirken kendilerinin ve başkalarının hayatlarına zarar verecek
şekilde gerçekçi olmayan bir sorumluluk yüklemek olacaktır (McCann ve diğerleri, § 200).
53. O hâlde gerek anılan maddenin lafzı gerekse AİHM"in yaklaşımı Sözleşme"nin 2. maddesinde yazılı
istisnaların yalnızca kamu görevlilerince gerçekleştirilen güç kullanımına
ilişkin olduğu yönündedir.
54. Öte yandan AİHM, Sözleşme"nin 2. maddesinin 1. maddesiyle
birlikte yorumlandığında devletin yaşama hakkı kapsamındaki bir olayı etkili
soruşturma yükümlülüğünün bulunduğunu kabul etmiştir (McCann ve diğerleri/Birleşik
Krallık, § 161).
55. AİHM, 2001 yılında incelediği bir başvuruda verdiği kararda
ise devletin yükümlülüğündeki etkili soruşturmanın ilkelerini belirlemiştir (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, B. No: 24746/94,
4/5/2001). Jordan Prensipleri
olarak anılan bu ilkeler, AİHM"in tamamen yeni belirlediğiilkeler değildir. Yukarıda belirtilen McCann ve diğerleri/ Birleşik Krallık kararından
beri önüne gelen davalarda uyguladığı birtakım ilkelerinsistematikleştirilmesinden
ibarettir. AİHM"in yaşama hakkı kapsamında etkili
soruşturmaya ilişkin belirlediği ilkeler şöyledir:
-Soruşturma makamlarının yaşama hakkıyla ilgili konulardan
haberdar olduklarında kendiliğinden harekete geçmeleri (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 105)
-Soruşturma makamlarının bağımsız olması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 106)
-Soruşturmanın sorumluların tespitini ve cezalandırılmasını
sağlayabilecek şekilde etkili olması, bu kapsamda olayı aydınlatmaya
yarayabilecek bütün delillerin toplanması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 107)
-Soruşturmanın makul bir süratle tamamlanması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık, § 108)
-Yürütülen soruşturmanın ve sonuçlarının kamu denetimine açık olması,
her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu
sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması (Hugh Jordan/Birleşik Krallık,§
109)
V.İNCELEME VE GEREKÇE
56. Mahkemenin 13/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
57. Başvurucu; saat 22.17"de meydana gelen gelen
olayın Cumhuriyet savcısına saat 22.45"te haber verildiğini, Cumhuriyet savcısı
tarafından bizzat yürütülmesi gereken soruşturmada tanık S.A., S.G., G.A. ve C.Ş.nin ifadelerinin bilgi
sahibi sıfatıyla kolluk görevlilerince alındığını (C.Ş.nin ifadesi tespit edilememiştir.), kolluk
görevlilerince merdiven boşluğunu aydınlatan ışığın ne kadar sürede yanıp
söndüğüne dair tutanak tutulduğunu ve ilk soruşturma işlemlerinin sanığın
meslektaşı olan polis memurlarınca yapıldığını iddia etmiştir. Ayrıca
başvurucu; M.P.nin mobil telefonu alınarak R.E.P.nin çağrılarının reddedilmesi ve R.E.P. tarafından
gönderilen mesajlara cevap verilmemesi suretiyle olayın R.E.P. tarafından
öğrenilmesinin engellendiğini, ölüm olayının R.E.P.ye 24/12/2012 tarihinde saat
01.00"e kadar haber verilmemesi nedeniyle de ölü muayenesi işleminde R.E.P.nin hazır bulunamadığını ileri sürmüştür. Başvurucuya
göre soruşturmadaki deliller sanığın savunmasına uygun hâle getirildikten sonra
olay Cumhuriyet savcısına haber verilmiştir.
58. Öte yandan başvurucu, olay esnasında M.P.nin
elinde ve üzerinde silah bulunmadığını, makul bir ölçüde kapıyı çalması dışında
M.P.nin bir hareketinin olmadığını, tanık Z.D.
tarafından belirtildiği şekliyle sanığın kapısının şiddetli bir şekilde çalınmadığını,
sanığın özenli ve dikkatli davranmadan, umursamaz bir şekilde M.P.yi öldürdüğünü, olayda
kaçınılmaz bir hatanın söz konusu olmadığını ve meşru savunma koşullarının
bulunmadığını öne sürmüştür.
59. Son olarak başvurucu, sanığın saldırgan tutum ve davranışının
dikkate alınmadığını ve delillerin nesnel biçimde değerlendirilmediğini iddia
ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir.
60. Bakanlık görüşünde; başvuruya konu soruşturma sürecinde
yapılan işlemler ve bazı AİHM kararlarından söz edilerek soruşturma
makamlarının olayları yorumlama biçimleri keyfî, mantıksız ya da yargılamanın
adilliğini etkileyecek kabiliyette olmadığı açık olan başvurularda,
başvuruların açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemezlik kararı
verilmesi gerektiği dile getirilmiştir.
B. Değerlendirme
61. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, yakını M.P."nin öldürülmesiyle ilgili ceza soruşturmasının
etkisizliğine ilişkindir. Bu nedenle başvuru, Anayasa"nın 17. maddesinde
güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.
62. Öte yandan başvurucunun yakını bir polis memurunun silah
kullanımı sonucu vefat etse deY.B., ikamet ettiği
apartmanda meydana gelen olayda herhangi bir kamu görevi ifa etmemiştir. Bu
nedenle kamu gücünün kullanılmasının söz konusu olmadığı başvuruda, yaşam
hakkının öldürmeme yükümlülüğüne (negatif yükümlülük) ilişkin maddi boyutu
yönünden bir inceleme yapılmamış ve değerlendirme yaşam hakkının etkili
soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin usul boyutuna hasredilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
63. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi
açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen
kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvurucu, ölen M.P.nin
babasıdır. Dolayısıyla başvuru ehliyeti açısındanbaşvuruda
bir eksiklik bulunmamaktadır.
64. Diğer taraftan başvuru açıkça dayanaktan yoksun olmadığı
gibi başvurununkabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmamaktadır. O hâlde başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. İncelemenin Kapsamı
65. Anayasa"nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17.
maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları şöyledir:
“[1] Herkes, yaşama ... hakkına sahiptir.
[4] Meşrû müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine
getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya
isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin
verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah
kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme
fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır.”
66. Anayasanın 17. maddesinin son fıkrasına göre kamu
görevlilerince güç kullanılmasının bir anlamda en ağır düzeyini ifade eden
silah kullanılmasına meşru müdafaa ile
yakalama ve tutuklama kararlarının yerine
getirilmesi gibi kuralda sayılan durumlarda cevaz verilebilecektir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014,§ 45). Nitekim Anayasa"ya aykırı olduğu iddiasıyla
16/6/1985 tarihli ve 3233 sayılı Kanun"un tüm maddelerinin iptali istemini
inceleyen Anayasa Mahkemesi, Anayasa"nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasının
silah kullanmayı kurala bağladığını belirtmiştir (AYM, E.1985/8, K.1986/27,
26/11/1986). O hâlde yaşam hakkının Anayasa"da tahdidi olarak sayılı
istisnalarının tamamı, kamu görevlilerinin silah kullanımı sonucu meydana gelen
öldürme fiillerine ilişkindir.
67. Öte yandan yaşam hakkını korumak için kişilere karşı işlenen
suçların önlenmesi amacıyla uygun bir yasal çerçeve ortaya koymak yönünde
pozitif yükümlülüğü bulunan devlet, kamu görevlisi olmayan kişilerce meydana
getirilen her yaşama son verme fiilini yaşa dışı kabul etmek zorunda değildir.
68. Anayasa Mahkemesinin kararlarında belirtildiği gibi temel
hak ve hürriyetlerin doğasından kaynaklanan sınırları da bulunmaktadır.
Dolayısıyla düzenlendiği maddede sınırlama sebebi bulunan haklar, bu sınırlama
sebepleri ile sınırlanabileceği gibi -Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan
güvencelere aykırı olmayacak şekilde- bu sınırlama sebepleri dışında temel hak
ve hürriyetlerin doğasından kaynaklanan sınırları nedeniyle de sınırlanabilir
(AYM, E.2016/11, K.2016/132, 14.7.2016, § 12). Bu sebeple yaşam hakkının
doğasını dikkate alan, hemen her zaman ülkede kabul edilmiş bir hukuki kurum
olan meşru savunmayı kamu görevlisi olsun olmasın herkes için kabul eden ve
meşru savunmada bulunan kişi yönünden cezasızlık öngören 5237 sayılı Kanun"un
25. maddesinin (1) numaralı fıkrası da yaşam hakkını sınırlandırmaktadır.
69. Anayasa Mahkemesi kamu görevlilerinin güç kullanması sonucu
meydana gelen ölüm olaylarıyla ilgili başvuruları yaşam hakkının maddi boyutu
yönünden incelerkenkatı bir test uygulamakta ve
inceleme sırasında güç kullanan görevlilerin eylemleri yanında söz konusu eylemlerin
planlanması ve kontrolü dâhil olayın bütün aşamalarını, yaşamını kaybeden
kişinin önceki eylemleri ile kendisinin yarattığı tehlikeyi de dikkate
almaktadır. Ayrıca Anayasa Mahkemesi, mahkemelerce ve Cumhuriyet
başsavcılıklarınca meşru savunmaya ilişkin hükümler uygulanmışsa meşru
savunmaya ilişkin silah kullanımının meşru savunma için bir zorunluluk arz edip etmediğini, silah
kullanarak ulaşılmak istenen amaç ile karşı karşıya kalınan güçün
nispeten orantılı olup olmadığını
ve silah kullanan kişinin aldığı eğitimin yeterli olup olmadığını da
değerlendirmektedir (Nesrin Demir ve
diğerleri, B. No: 2014/5785, 29/9/2016, §§ 108-114).
70. Somut olayda herhangi bir kamu gücü kullanımı söz konusu
değildir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesinden, somut başvuruda kamu görevlilerinin
güç kullanması sonucu meydana gelen ölüm olaylarıyla ilgili başvuruları
incelerken yaptığı gibi katı bir inceleme yapması beklenmemelidir. Bununla
birlikte derece mahkemelerinin doğal olmayan ölüm olaylarıyla ilgili
soruşturmalarda göstereceği hassasiyetin yargı sisteminin daha sonra ortaya
çıkabilecek benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu rolü ve
ceza soruşturmasının amacını dikkate alan Anayasa Mahkemesi, kamu
görevlilerinin dâhil olmadığı diğer ölüm olaylarıyla ilgili soruşturmaları
incelerken yaptığı gibi Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede bir
derinlik ve özenle inceleme yapılıp yapılmadığını inceleyecektir.
b. Genel İlkeler
71. Anayasa"nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı,
Anayasa"nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve
negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 50).
72. Devletin yaşama hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin
korumaya ilişkin maddi yönü yanında usule ilişkin yönü de bulunmaktadır. Bu
yükümlülük, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve
gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütmeyi
gerektirir. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili
bir şekilde uygulanmasını ve varsa sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
73. Diğer taraftan ceza soruşturmasının temel amacına ilişkin
yükümlülük, kesin olarak bir sonuç elde etmeyigerektirmez.
Anayasa"nın 17. maddesi, başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle
yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları
mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi yüklemez (Serpil
Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).
74. Yaşama hakkına ilişkin ceza soruşturmasının etkili
olabilmesi için öncelikle soruşturma makamlarının resen harekete geçerek ölüm
olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün
delilleri tespit etmeleri gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedeni veya
sorumlu kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili
soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57).
75. Soruşturmanın delillerin toplanması açısından etkililiğini
sağlayan en alt seviyedeki inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü
koşullarına göre değişir. Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde
ve soruşturmanın gerçekleri gözönünde bulundurularak
değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın delillerintoplanmasına
ilişkin etkililiği bakımında her olayda geçerli olmak üzere bir asgari
soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün
değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri,
B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68).
76. Ceza soruşturmasının etkililiğini sağlayacak hususlardan
biri de fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu
denetimine açık olmasıdır. Ayrıca her olayda, ölen kişinin yakınlarının meşru
menfaatlerini korumak için bu sürece gerekli olduğu ölçüde katılmaları
sağlanmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,
§ 58).
77. Son olarak ceza soruşturmasının etkililiği için
soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi gerekir (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013,
§ 30). Bu husus, hukuk devletine bağlılığın sağlanması, hukuka aykırı eylemlere
hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesinin engellenmesi yönünden bir
gerekliliktir.
c. İlkelerin Olaya
Uygulanması
78. Olaya ilişkin soruşturmada yukarıda genel ilkeler bölümünde
ifade edilen şüpheli ölüm olayından haberdar olan soruşturma makamlarının
derhâl harekete geçmesi, başvurucuların meşru menfaatlerini korumak için bu
sürece gerekli olduğu ölçüde katılmalarının sağlanması ve soruşturmanın makul
bir özen ve süratle yürütülmesi konularında başvurucu tarafından herhangi bir iddia
ileri sürülmediği gibi bu konularda bir eksikliğin de bulunmadığı
görülmektedir. Gerçekten de;
i. Başvurucunun oğlunun ölümündenhaberdar
olan Cumhuriyet Başsavcılığı derhâl soruşturma başlatmıştır.
ii. Başvurucu, Ceza Mahkemesince dinlenmiş, tanıkları sorgulama
fırsatı yakalamış; Ceza Mahkemesince verilen karara karşı kanun yoluna
başvurabilmiş ve soruşturmaya katılım konusunda herhangi bir engelle
karşılaşmamıştır.
iii. Soruşturma, iki dereceli bir yargılama sisteminde yaklaşık
2 yıl 6 ay gibi kısa bir sürede sonuçlandırılmıştır.
79. Ayrıca olayın tüm yönlerinin aydınlatılması ve varsa
sorumluların tespit edilebilmesi için bütün delillerin toplanması kapsamında
olay yeri gerek Cumhuriyet savcısınca gerekse OYİE görevlilerince detaylı
biçimde incelenmiş, olay hakkında bilgi sahibi olabilecek kişilerin ifadeleri
tespit edilmiş, atış artığı konusunda Kriminal
Laboratuvardan raporlar alınmış, M.P.nin ve Y.B.nin mobil telefonları olay günü yönünden incelenmiş,
tanıklar E.Ç. ile S.A.nın kullandıkları mobil
telefonların iletişimlerinin tespitine dair tutanaklar getirtilmiş, Cumhuriyet
savcısı huzurunda ölüm nedeni ve zamanın tespiti için ölü muayenesi ve otopsi
işlemleri yapılmış, olayda kullanıldığı düşünülen poşetlerle aynı boy dört adet
naylon poşetin sanığın dairesinin önünde patlatılması üzerine çıkan ses çevre
mühendisleri aracılığıyla ve teknik araçlar yardımıyla ölçülmüş, sanığın
dairesine ve merdiven boşluğuna çevreden sızan ışık olup olmadığının tespiti
amacıyla olay mahallinde keşif yapılmış ve kapalı alanda ateşlenen bir
tabancanın yaklaşık kaç desibel ses çıkaracağı Kriminal
Daire Başkanlığına tespit ettirilmiştir.
80. Kriminal Laboratuvar raporları ile
Kriminal Daire Başkanlığı raporunu,bilirkişi raporlarını, bir kısmı ölenin de
arkadaşı olan tanık beyanlarını ve yapılan keşifteki gözlemleri dikkate alan
Ceza Mahkemesi, sanığın gerçekte mevcut olmadığı hâlde sanki kendisine haksız
bir saldırı yapıldığı düşüncesine kapılarak meşru savunma şartlarının
gerçekleştiği inancı ile hareket ettiği ve tabancasını kullanmasında da
herhangi bir ölçüsüzlük bulunmadığı kanaatine vararak beraat kararı vermiştir.
81. Mevcut koşullarda Anayasa Mahkemesi, soruşturma makamlarının
olayları aydınlatma isteklerinden şüphe duymayı gerektirecek herhangi bir neden
bulunmadığı ve soruşturmanın uygun biçimde ve ivedilikle yürütülmesi konusunda
itiraz etmeye imkân verecek nitelikte herhangi bir eksik bulunmadığı sonucuna
varmıştır.
82. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin görevi, soruşturma ve
yargılama makamlarının maddi olaylara ilişkin yaptıkları değerlendirmenin
yerine kendi değerlendirmesini koymak değildir (Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk, B.
No: 2013/7832, 21/4/2016, § 185). Bu konuda asıl sorumlu ve yetkili olanlar ilk
elden olayları inceleyen yetkili adli ve idari mercilerdir. Bunun aksine bir
usul, ancak Anayasa Mahkemesinin somut olaylara ilişkin elinde bulunan kesin
ikna edici nitelikteki bulgulara dayalı olarak benimsenebilir (Cemil Danışman, § 58).
83. Anayasa Mahkemesinin elinde Ceza Mahkemesinin vardığı
sonucun aksi yönde bir sonuca ulaşılmasını mümkün kılan bir bulgu ve bilgi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla Ceza Mahkemesinin etkili bir araştırma ve inceleme
neticesinde ulaştığı sonucu sorgulamak için bir neden bulunmadığı
değerlendirilmiştir. Bu sebeple başvurucunun oğlunun ölümü hakkında yürütülen
soruşturmanın Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği etkinlikte olmadığının
söylenemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
84. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal
edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşama hakkının etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüne
ilişkin usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşama
hakkının etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun İHLAL
EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
13/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.