4. Hukuk Dairesi 2010/13789 E. , 2012/1686 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ...Ş. aleyhine 16/07/2009 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 01/07/2010 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı şirketin sahibi olduğu ve İngilizce olarak yayın yapan Today’s Zaman Gazetesinin 21.07.2008 tarihli nüshasında ... ve ... Gazetelerine dayandırılmak suretiyle “Gazete, Askeri Soruşturma ile Ergenekon arasında İlişki Olduğu İddiasını Yeniden İleri Sürdü” ve “Oluşumun Perinçek ve Alevi Bağlantıları” şeklindeki Türkçeleştirilmiş başlıkları altında yalan ve hakaret içerikli yayınlar nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, yayının gerçek, güncel ve hukuka uygun olduğunu, davacının ... soruşturması kapsamında tutuklanıp halen yargılamasının devam ettiğini, dava dosyası içeriğine göre yayının görünen gerçekliğe uygun olduğunu, davaya konu haberin ... Gazetesinin haberine dayandığını, yayının yapılmasında kamu yararı bulunduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, henüz yargılama aşamasında olup gerçekliği kanıtlanmamış hususlarla ilgili olarak kesin ifadelerle davacının hukuk dışı oluşumun arkasında olduğunu, gizli toplantılar yaptığını söylemek, davacının sonunda aklansa bile kamuoyu önünde yaratılan suçlu fikrini kaldırmayacağı, yayının kişilik haklarını ihlal edici nitelikte olduğu gerekçesiylek istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Borçlar Yasası’nın 49. maddesi gereğince kişisel çıkarları zarara uğrayan kişi manevi tazminat isteyebilir. Medeni Yasa’nın 24. maddesine göre ise, kişisel çıkarları haksız saldırıya uğrayan kişi ancak yasanın öngördüğü durumlarda manevi tazminat isteyebilir. Kişilik haklarının konusu, hukuk düzenince korunan kişisel değerlerin tamamıdır. Kişiliğe yapılmış bir saldırıdan söz edilebilmesi için, kişilik değerlerine ilişkin saldırının haksız olması gerekir. Kural olarak yayınlanmasında kamu yararı bulunan gerçek ve güncel bir haberin özle biçim arasında denge kurularak verilmesi durumunda hukuka aykırılık ortadan kalkar ve basın sorumlu tutulamaz.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Yasası"nın 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olayda, davacı hakkında yapılan haberde yer alan bilgilerin davacının sanık olarak yargılandığı ve kamuoyunda bilinen adıyla ... iddianamesi ve eklerinde bulunduğu anlaşılmıştır. Yazının gerçek ve güncel bir konuya ilişkin olup yayımlanmasında kamu yararı bulunduğu, konunun önemi ve değeri göz önünde tutulduğunda düşünsel bağlılığın da korunduğu, kişilik haklarına saldırı oluşturulabilecek bir yoruma da yer verilmediği sonucuna varılmaktadır. Şu durumda, çatışan yararlar dengesinin davacı yararına bozulmadığı, davalı yönünden de hukuka uygunluk nedenlerinin bulunduğu ve böylece davacının kişilik haklarının saldırıya uğramadığı benimsenmelidir.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmemiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 08/02/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.