Abaküs Yazılım
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/2358
Karar No: 2020/420
Karar Tarihi: 10.12.2020

BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/2358 Esas 2020/420 Karar Sayılı İlamı

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/2358 Esas
KARAR NO: 2020/420
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2020
NUMARASI: 2020/303 E. 2020/314 K.
DAVANIN KONUSU: İhtiyati Haciz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/12/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: İhtiyati haciz talep eden vekili talep dilekçesinde; Borçluların 14/04/2020 tarihli 50.000,00 TL bedelli çek keşide ettiğini, bu çekten dolayı toplam 47.775,00 TL alacaklarının bulunduğunu, çekin karşılığının olmadığının anlaşıldığını, alacağın tahsili için İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını belirterek çek nedeniyle ihtiyati haciz talep etmiştir. ''Konuya ilişkin olarak 26/03/2020 tarihinde resmi gazetede yayınlanan 7226 sayılı Kanun'un Geçici 1. maddesi aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir: (1) Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla; a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,
b) 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden, itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır. Söz konusu süreler cumhurbaşkanlığı tarafından kanunun verdiği işbu yetkiye istinaden 15/06/2020 tarihine değin uzatılmıştır. Buna göre, çekin ibrazı süreleri, 15/06/2020 tarihine kadar duracak ve anılan tarihten itibaren özel düzenlemedeki kurallar kapsamında yeniden işlemeye başlayacak, hatta bazı durumlarda yeniden işlemeye başlamasından itibaren kalan süreden de daha fazla bir ibraz süresi elde edilmiş olacaktır. İşte çek hamilinin buradaki süreler içinde çeki ibraz ederek ödeme talebinde bulunması, süresi içinde ibraz sayılacak ve hamil, -çekin üzerinde yazılı olan düzenleme tarihinden çok sonraki ibraza rağmen- hak kaybına uğramaktan kurtulacaktır. Diğer yandan, 5941 Sayılı Çek Kanunu'nun 3/1. maddesinde muhatap bankanın ödeme sorumluluğu, “Karşılığı bulunan çek, hesabın bulunduğu muhatap bankanın herhangi bir şubesine ibraz edildiğinde…ödenir.” şeklinde düzenlenmiş, yine aynı maddenin 7. fıkrasında bankanın çekin karşılığının hesapta bulunmasına rağmen ödemesinin geciktirilmesi durumunda çek hamiline, her geçen gün için binde üç gecikme cezası ödeyeceği öngörülmüştür. Ayrıca, “diğer ceza hükümleri” kenar başlıklı aynı Kanun’un 7. maddesinin 5. fıkrasında da “(k)arşılığı tahsil edilmek üzere bankaya ibraz edilen çekin karşılığının hesapta mevcut olmasına rağmen, hamile ödemede bulunmayan…banka görevlisi, şikâyet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” düzenlemesi ile bankanın ödeme zorunluluğu -banka görevlisini kapsayan- bir ceza hükmü ile desteklenmiştir. O zaman karşılığı bulunan çekin ibrazı durumunda muhatabın ödeme yapması noktasında ona kanuni bir sorumluluk/borç yüklenmiş durumdadır. İşte bunun ihlalinin hukuki ve cezai sonuçları da olduğu için sorumluluğun şartlarının çok net şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Muhatap bankanın ödeme zorunluluğundan bahsedilebilmesi için çekin "yetkili hamil tarafından" bankaya ibrazının şart olduğu aşikârdır. Uyuşmazlık, COVİD-19 salgınına bağlı, özünde mücbir sebebe dayalı özel kanuni düzenleme açısından ibraz süresinin durması durumunda ödeme için ibrazın mümkün olup olmadığı, ibraz halinde bankanın ödeme veyahut karşılıksızdır işlemi yapıp yapamayacağı, buna göre alacaklı/hamil tarafından ihtiyati haciz talep edilip edilemeyeceği konularında toplanmaktadır. 5941 Sayılı Çek Kanunu geçici 3/5. maddesi uyarınca, 31/12/2020 tarihine kadar çekin üzerinde yazılı olan düzenleme tarihinden önce çekin ibrazı geçersizdir. Burada kastedilen ve amaçlanan husus, yasal ibraz süreleri başlamadan çekin ibrazının mümkün olmamasıdır. Bu düzenleme, TTK'nın 795/2. maddesindeki ileri düzenleme tarihli çeklerin üzerinde yazılı olan tarih gelmeden ibrazı durumunda ödenmesi gerekliliğinin, anılan tarihe değin işlememesini sağlamaya matuftur. Çek Kanunu 3/5. maddesinde <üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce> lafzının kullanılmasının sebebi, TTK'nın 796. maddesinde düzenlenmiş yasal ibraz süresinin zaten bu tarihten başlayacak olmasıdır. İbraz süresi, Çek Kanunu düzeninde çekin usulüne uygun şekilde ibraz edilebileceği dönemi gösterir. Bu süre, çift yönlüdür. Şöyle ki, hamil, bu süre bittikten sonra çeki -ödeme sorumluluğu varmışcasına- ibraz edemeyeceği gibi, aynı zamanda bu süre başlamadan da ibraz edemez. İşte bu başlamama durumunu ortaya koyan tarih, çekin üzerinde yazılı olan düzenleme tarihidir. Dolayısıyla ileri düzenleme tarihli çeklerde ibraz süresi, çekin şeklen düzenlendiği gözüken tarihte başlayacağı için bundan önceki ibrazları da kanun koyucu engellemiştir. İbraz süresi işlemeye başlamamış ise ibraz da mümkün değildir. 31/12/2020 tarihine kadar var olan çeke ilişkin kanuni düzenlemeler bu yöndedir. O zaman işlemeye başlayan ibraz süresi bir şekilde durmuş ise aynı şekilde ibrazın yapılabileceğinden bahsedilemez. İşlemeyen süre sadece alacaklıya değil, çek işleminin tüm taraflarına yöneliktir. Zira, ibraz süresinin anlamı, çekin ibraz edilebileceği zaman dilimidir. Eskiden bunun anlamı bulunmamaktaydı. Zira, düzenlenme anından itibaren çek ibraz edilebilirdi. Hamilin -ibraz için sahip olduğu- azami süresi de çekin üzerinde yazan tarihe göre belirlenirdi. O zaman ibraz edilemeyecek bir zaman dilimi de yoktu. Ancak, 5941 sayılı Çek Kanunu mezkur düzenlemesi ile birlikte adeta yaratılmıştır. Zira, 5941 sayılı Kanun ile birlikte, bilhassa geçici madde sonrasında, ibraz süresi anlam değiştirmiştir. Bu süre, aynı zamanda alacaklı olan hamilin ibraz olanağının bulunduğu zaman dilimini göstermektedir. O zaman bu sürenin durması ve işlememesi, ibrazın da kanunen mümkün olmaması anlamına gelecektir. COVİD-19 salgını mücbir sebebine dayalı olarak çıkartılan 7226 sayılı Kanun hükümleri bağlamında yukarıda belirtilen geçici maddedeki "ibraz süresi" ifadesinin, çekin ibraz süresini de kapsayıp kapsamadığının 5941 sayılı Kanuna ilişkin yukarıda değinilen geçici 3/5. maddesine paralel olarak değerlendirilmesi gereklidir. Her ne kadar, hak düşürücü süreler ile ibraz sürelerinin zamanaşımı sürelerinden farklı olarak durması ve kesilmesi kural olarak mümkün değil ise de, yukarıda değinilen 7226 sayılı Kanun'un geçici 1. madde hükmünün lafzı ve amacı, çekteki ibraz sürelerinin de bu düzenleme kapsamında olduğunu ortaya koymaktadır. Anılan düzenlemede, “hak düşürücü” sürelerden de bahsedilmiş olması, ibraz süresinin, zamanaşımı süreleri ile birlikte anılmış olması, üstelik “bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler” in zikredilmiş olması, bizi bu sonuca götürmektedir. Maddede yalnızca usul hukuku ve takip hukuku ile ilgili süreler düzenlenmeyip, hüküm yargısal uygulamayı aşan, maddi hukukta karşılığı olan süreleri de kapsamıştır. Kaldı ki, çekteki ibraz sürelerinin geçirilmesinin yargı alanında hak kaybına yol açacağına, hamilin bu çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus özel takip usulüne başvuramayacağına, dahası karşılıksız çeke ilişkin özel hükümlerin de uygulanamayacağı aşikardır. Öte yandan ibraz süresi denildiğinde, akla öncelikle ticari defterlerin ispat hukuku açısından oynadığı rol kapsamında mahkemelere veya vergi incelemesi sırasında vergi memurlarına ibrazı değil, çekin ibrazı süreleri gelmektedir. Zaten hak düşürücü süreler ve zamanaşımı süreleri ile birlikte anılan ibraz süresinin de, bu sürelere benzeyen çekin ibrazı süresini karşıladığı açıktır. Dolayısıyla, çekteki ibraz süreleri de, 13/03/2020’den başlayarak 15/06/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durmuştur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlayacaktır. Bir başka söyleyişle, Cumhurbaşkanlığı’nca başka bir uzatma kararı alınmadıkça 13/03/2020 ile 15/06/2020 tarihleri arasında çekin ödenmek üzere muhatap bankaya ibrazı geçersizdir. Bu süreler zarfınca ibraz süreleri durmuştur ve duran süre içinde çekin hamil tarafından ibrazı da mümkün değildir. Böylelikle muhatap banka, düzenleyenin hesabında karşılık olsa ve çek, ödeme talebi ile yetkili/meşru hamil tarafından kendilerine sunulsa dahi geçersiz bir ibrazın varlığı karşısında çek bedelini ödememek ve çeki aynen hamile iade etmek zorundadır. Banka, hesapta karşılık yoksa dahi çekin arkasına karşılıksızlık şerhini yazamaz. Zira, ibraz süresi başlamamıştır. Muhatap bankanın buna aykırı davranışı, onu keşideciye karşı sorumlu hâle getirecektir. Bu süre içerisinde muhatap bankanın 5941 sayılı Çek Kanunu 3/3. maddesinden kaynaklı kanunen ödemekle yükümlü olduğu bir miktardan da bahsedilemez. Zira bankanın söz konusu kanuni sorumluluğu da çekin süresi içerisinde ibrazına bağlıdır. Bu durumda süre başlamamış veya başlamış ise de durmuştur. İşlemeyen süre, bu sürenin bağlandığı eylemin de yapılamayacağı anlamına gelir. Keşideci yönünden de işlemeyen bir ibraz süresi içerisinde borçlunun da bir ödeme sorumluluğundan bahsedilemez. Hamil, yukarıda açıklandığı üzere 15/06/2020 tarihi itibarıyla çeki yeniden ibraz edebilir ve bankanın ödeme sorumluluğu ya da zorunluluğu ancak bu tarih itibarıyla var olabilir. Dolayısıyla, ihtiyati haczin yasal şartları ancak bu tarihten itibaren değerlendirilebilir. Ülkemizdeki çeklerin ibraz süresi kanuni düzenleme ile durduğuna göre borçlu konumdaki keşidecilerin de bir ödeme sorumluluğundan bahsedilemeyecektir. Çekte mündemiç olan hakkın borçluya karşı ileri sürülebilmesi ibraza bağlıdır. Ancak, belirtilen zaman dilimi aralığında ibraz mümkün değildir. Durma süresi boyunca keşideci/borçlu yönünden hukuken veya cezaen karşılıksız çek yaptırımının işletilmesine de imkan bulunmamaktadır. Öz itibariyle ve sonuç olarak toparlamak gerekirse; 7226 sayılı iş bu özel kanun hükümleri, ibraz süresini durdurduğuna göre ibraz süreci işlemeyecektir. Burada 7226 sayılı Kanun, ibraz sürelerini uzatmamış olup bilakis durdurmuştur. Sürenin uzaması ancak durmanın bir neticesidir. İbraz süresi işlemediği için de düzenleme tarihi geçse de ibraz mümkün değildir. Bu dönemde yapılan ibraz ve karşılıksız çeke dair işlemler geçersizdir. Zira, yukarıda belirtilen çek kanunu hükümleri ışığında yasal süre kesiti içerisinde bir ibraz söz konusu değildir. Somut olayımıza konu çekin tanzim tarihleri incelendiğinde, ...na ait 14/04/2020 Tarihli ... çek numaralı, 50.000,00 TL bedelli çekin keşide tarihinin yukarıda adı geçen yasanın yürürlüğe girdiği zaman dilimi arasında bulunduğu, yine bu zaman aralığında ödeme için bankaya ibraz edildiği tespit edilmekle yapılan ibraz ve karşılıksız işlemleri yukarıda açıklanan nedenlerle geçersiz olduğundan, 15/06/2020 tarihinden itibaren yasal ibraz süreleri içerisinde ödeme isteğiyle yeniden ilgili banka şubesine ibrazı gerektiğinden ihtiyati haciz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.'' şeklinde gerekçeyle ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir. İhtiyati haciz talebinde bulunan vekil istinaf dilekçesinde; sürelerin durdurulmasına ilişkin olarak çıkarılan 7226 sayılı Kanunun yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla çıkarıldığını, çek ibraz süresinin yargılama faaliyetine ilişkin bir süre olarak kabul edilemeyeceğini, ilk derece mahkemesi yorumunun kanunun lafzı ve ruhuyla bağdaşmadığını, TTK ve Çek Kanununun çekin ibrazına ilişkin getirdiği düzenlemelerin özel hüküm niteliğinde olduğunu, 7226 sayılı Kanununun çeklerle ilgili açıklık taşımayan geçici 1.maddesinin bu özel hükümleri ilga edemeyeceğini, aksine yorumun borçlu lehine sonuç ortaya çıkaracağını, Kanunun amacının hak sahibini korumak olduğunu beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. İhtiyati haciz talep eden vekili, 14/04/2020 keşide tarihli 50.000,00 TL bedelli çek nedeniyle ihtiyati haciz talep etmiş, mahkemece; çek ibraz süresinin 7226 sayılı Kanunla durdurulan ve Cumhurbaşkanlığı kararı ile uzatılan süreler içerisine denk geldiği, çek ibraz süresinin de durdurulan sürelerden olduğu, dolayısıyla ihtiyati haciz şartlarının durdurulan sürenin başladığı tarih itibariyle değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiş, karar ihtiyati haciz talep eden vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf başvurusuna konu edilmiştir. Uyuşmazlığın aydınlanması bakımından öncelikle yasal düzenlemelere değinilmesinde fayda bulunmaktadır. Tüm dünyada görülen COVID-19 isimli salgın hastalığına karşı ülkemizde çeşitli tedbirler alınmış ve bu kapsamda hukuki düzenlemeler yapılmış olup, 7226 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” bu düzenlemeler arasında yer almaktadır. 7226 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi ile COVID-19 salgın hastalığı nedeniyle yargı alanında hak kayıplarının yaşanmaması için bazı süreler durdurulmuştur. Somut uyuşmazlık açısından Kanun’un yürürlüğe girmesi ile birlikte, söz konusu geçici 1. Madde hükmünün çekte ibraz sürelerini durdurup durdurmadığı hususu, uyuşmazlığın temel noktasını oluşturmaktadır. 7226 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi aşağıdaki şekildedir. “(1) Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla; a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden, b) 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden, itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır...” Böylelikle, belirtilen süreler, 13 Mart 2020 tarihinden itibaren 30 Nisan 2020 tarihine kadar durdurulmuş, 30 Nisan 2020 tarihli ve 31114 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2480 sayılı Yargı Alanındaki Hak Kayıplarının Önlenmesi Amacıyla Getirilen Durma Süresinin Uzatılmasına Dair Cumhurbaşkanı Kararı ile 7226 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen duruma süresi 15 Haziran 2020 tarihine kadar uzatılmıştır. Çek, Türk Ticaret Kanununda bir kredi aracı değil, bir ödeme aracı olarak düzenlenmiş olup, çekte vade bulunmamaktadır. Çekte ibraz süreleri söz konusudur ve çek görüldüğünde ödenir. Ancak “ileri düzenlenme tarihli çek” uygulaması, ülke ekonomisinin ihtiyaçları dikkate alınarak zamanla kanun koyucu tarafından da benimsenmiş ve buna uygun hukuki düzenlemeler yapılmıştır. 5941 sayılı Çek Kanunu’nun geçici 3. maddesinin 5. fıkrası ile “31 Aralık 2020 tarihine kadar” üzerinde yazılı düzenlenme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazının geçersiz olduğu hükme bağlanmıştır. Çekte ibraz süreleri TTK’nun 796. maddesinde düzenlenmiştir. Somut olayda çekin keşide tarihi 14.04.2020, ibraz tarihi ise 15.04.2020'dir. Dolayısıyla çek 10 günlük yasal süresinde ibraz edilmiştir. Diğer yandan 7226 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin amacının, yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi olarak öngörüldüğü açıkça belirtilmiştir. Maddede yalnızca yargılama hukukuna ilişkin hukuki düzenlemelerden bahsedilmektedir. Oysa çek ibraz süresi yargılama hukukuna ilişkin bir süre olmayıp çekin ibrazında ödenmemesi durumu banka, noter veya takas odasının yazılı tespiti ile mümkün olabilmektedir. TTK’nun “Mücbir sebepler” kenar başlıklı 811. Maddesinin somut olayda uygulanıp uygulanmayacağı konusuna gelince; bu hükme göre, çekin ödenmek için ibrazı ve ödenmeme durumunun tespiti bir devletin mevzuatı veya herhangi bir mücbir sebep gibi aşılması imkânsız bir engel nedeniyle kanunda belirlenen süreler içerisinde gerçekleştirilemediği takdirde, söz konusu işlemler için öngörülen süreler aşılması güç engelin devam ettiği süre kadar uzayacaktır. Ancak, ibraz süresi içerisinde gerçekleşen mücbir sebep, on beş günden fazla devam ederse, çekin ödenmek üzere ibrazına ve ödenmeme durumunun tespitine gerek olmaksızın hamil başvurma hakkını kullanabilecektir. TTK’nun 811. maddesinde mücbir sebep kavramı tanımlanmadığından, kavramın anlamının belirlenmesi için genel ilkelere başvurulması gerekmektedir. Bu kapsamda, deprem, su baskını gibi doğal afetler, savaş, olağanüstü hâl, salgın hastalık, sokağa çıkma yasağı, genel grev gibi olaylar örnek olarak verilebilir. Her somut olayda mücbir sebep koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin ayrıca değerlendirilmesi gerekir. Buna karşın, TTK'nun 811.maddesindeki düzenlemede de açıkça ifade edildiği üzere, hastalık gibi, hamilin veya çeki ödenmek üzere ibraz etmekle ya da ödenmeme durumunu tespit ettirmekle görevlendirdiği kişinin, sadece kendileriyle ilgili olgular mücbir sebep olarak nitelendirilemez. Salgın hastalık nedeniyle ülkemizde uygulanan pek çok kısıtlamaya rağmen bankalar faaliyetlerini sürdürmekte, ticari ilişkiler devam etmektedir.Dolayısıyla, salgın nedeniyle getirilen sokağa çıkma yasağı kapsamı dışında kalan çek hamillerinin çeklerini ödenmek üzere ibraz etmelerinin önünde genel olarak “aşılması imkânsız bir engel” bulunmadığı, sokağa çıkma yasağına tâbi olan çek hamilleri açısından mücbir sebebin gerçekleştiğini kabul etmek gerektiği, ancak somut olayda bu yönde bir mücbir sebebin varlığından söz edilemeyeceği kanaatine varılmıştır. Açıklanan sebeplerle, 7226 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin ilk cümlesinde düzenlemenin, “Covid19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla” öngörüldüğü, hükmün amacının, yargı organlarına başvuru yoğunluğunun azaltılması ve salgın hastalığın yayılmasını engellemek olduğu, bu nedenle, 7226 sayılı Kanun’un geçici 1.maddesinin, belirtilen amaca uygun olarak, yalnızca yargılama alanındaki hukuki süreleri kapsayacak şekilde dar yorumlanması gerektiği ve çekin ibraz sürelerini durdurmadığı, çekin süresinde ibraz edilmemesinin mücbir sebeplerle imkansız olması halinde sürenin uzayacağını düzenleyen TTK'nun 811. maddesi koşullarının somut olayda gerçekleşmediği, 7226 sayılı Kanun’un geçici 1.maddesinin belirtilen ibraz kavramının çek ibraz süresi olarak yorumlanamayacağı sonucuna varılmış, böylelikle ihtiyati haciz talep eden vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmüştür. Bu itibarla, 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-a.6 maddesine istinaden, ilk derece mahkemesince verilen ihtiyati haciz talebinin reddine yönelik kararın kaldırılmasına, 2004 Sayılı İİK'nin 257. maddesi gereğince talep bakımından ihtiyati haciz şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarında inceleme ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi amacıyla dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İhtiyati haciz talep eden vekilinin istinaf talebinin yukarıda gösterilen nedenlerle KABULÜNE, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.06.2020 tarih, 2020/303 Değişik İş, 2020/314 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2- 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-a.6 maddesi gereğince, yukarıda belirtilen şekilde inceleme ve değerlendirme yapılıp karar verilmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, 3- İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davalı tarafa iadesine, 4- İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 99,50 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, 5- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 Sayılı HMK'nın 353/1-a/6., 362/1-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince kesin olmak üzere, oybirliği ile karar verildi. 10/12/2020



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi