Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/1047
Karar No: 2022/439
Karar Tarihi: 20.01.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/1047 Esas 2022/439 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/1047 E.  ,  2022/439 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nce bozmaya uyularak davanın reddine dair verilen 19.12.2019 tarih ve 2019/2412 E. - 2019/1875 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 18.01.2022 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Dr. ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacı vekili, davacı müvekkilinin davalı şirketten 400.187,50 TL alacağının olduğunu, alacağının kendisine ödenmesi için Lüleburgaz 1. Noterliği'nin 21.07.2017 tarih ve 03941 yevmiye nolu ihtarnamesi ile ihtarda bulunduğunu, ancak 7 günlük süre içerisinde borcun kendisine ödenmediğini, davalı şirketin borcunu ödememesi üzerine Lüleburgaz 1. İcra Müdürlüğü'nün 2014/5305 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalı tarafın haksız olarak takibe itiraz ettiği, haksız yapılan itiraz neticesinde takibin durduğunu, davalı şirketin 01.01.2014 – 28.02.2014 tarihli detay mizanında da açıkça görüleceği üzere davacı müvekkiline 400.187,50 TL borçlu olduğunu, davalı şirketin borcunu bilmesine rağmen haksız olarak itiraz etmesinin kötü niyetli olduğunu iddia ederek Lüleburgaz 1. İcra Müdürlüğü'nün 2014/5305 esas sayılı dosyasına davalı tarafından haksız olarak yapılan itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davacının dava dilekçesinde belirttiği hususların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, gerçeği yansıtmadığını, 31.08.2013 tarihinde taraflar arasında akdedilen ortaklık sözleşmesinin 4.3.3. maddesindeki "NK ve EK şirketin sermaye yapısı yeniden oluşturulurken %35 hisse payını aralarında eşit oranda pay edeceklerdir" ifadesinden de açıkça anlaşılacağı üzere tarafların davalı şirketteki hisse paylarının %50 ve %50 olmak üzere eşit şekilde olduğunu, ... ve davacının, davalı şirkete bağlı olarak faaliyet gösteren söz konusu Fen Bilimleri Dershanesi’ni 2013 yılında ortaklaşa kurmuş oldukları ARF Eğitim Hiz. A.Ş. üzerine geçirdiklerini, ... ve davacının özel bir okul kurma yatırımını hayata geçirmek için akabinde 05.09.2013 tarihinde davalı şirketin Asist Öğretim Kurumları A.Ş. ile "franchising sözleşmesi" imzalayarak davalı şirket tarafından inşa edilecek okul binasının Doğa Koleji unvanı altında faaliyette bulunmasını kararlaştırdıklarını, yönetim kurulu üyesi davacının, şirketi münferiden temsil ve ilzam etme yetkisine sahip olduğundan şirket hesaplarından para çekme ve para transferlerini tek başına gerçekleştirebildiğini, ayrıca kendisinin mali müşavir de olduğundan ve şirket kayıtlarını da kendisi tuttuğundan söz konusu tutarları, şirketin muavin defterine kötü niyetli bir şekilde "Ortaklara Borçlar" hesap adı ve "Şirkete Borç" açıklaması ile kendi adına kaydettiğini, davacının bu davadaki talebinin de bu bedelin kendisine ödenmesi olduğunu, davalı şirketin yatırım sebebiyle içinde bulunduğu mali şartlar ve yüklü miktarda borç taahhüdü altına girmesi sebebiyle Asist Öğretim Kurumları A.Ş. franchising sözleşmesini 24.03.2014 tarihinde feshetmek yoluna gidince olası mali riskler ve borç yükü nedeniyle böyle bir yükün altına girmek istemeyince davacı ile ...’un pay sahibi oldukları ARF ve Yön Özel Eğitim A.Ş.'yi kendi aralarında paylaşım yoluna gittiklerini, icra takibinin yasal dayanağını oluşturan şirket hesabına dava konusu işbu tutarın aktarımının, şirketin içinde bulunduğu sermaye ihtiyacına istinaden akdedilen ortaklık sözleşmesine dayandığından ve buraya aktarılan paranın davacı ve ...'a ait müşterek hesaptan alarak davacının şirket hesaplarına kendi adı ile yatırmasının, şirketin yönetim kurulu üyesi ve mali müşaviri olarak kendi tuttuğu şirket defterlerine sermaye taahhüt borcunun ödenmesi açıklaması ile kaydedilmesi gerekirken kendini alacaklı hale getirir şekilde şirkete borç açıklaması ile kaydetmesinin kötü niyetinin açık göstergesi olduğunu, şirket paylaşımına yönelik tarafların gerçek iradesini yansıtan bir taahhütname olmasına ve bu taahhütnamede ... ve şirketi ibra etmesine rağmen, özel okul projesinin sorunsuz bir şekilde hayata geçirilmesi ve Yön Özel Eğitim A.Ş.'nin içinde bulunduğu borç yükünden yavaş yavaş kurtulmaya başlaması sonucunda davacının, şirketin paylaşımında vermiş olduğu karardan da pişmanlık duyarak önceki iradesine aykırı bir şekilde gerek davalı şirket gerekse davalı şirketin tek ortağı ... aleyhine planlı, kasti ve kötü niyetli olarak hareket ettiğini savunarak davanın reddine, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesi’nce, bilirkişi raporu, banka kayıtları ve ticari defterlerde yapılan inceleme neticesinde, davacının çeşitli zamanlarda ortaklara borçlar açıklaması ile davalı şirket hesabına havaleler yaptığı, 10.04.2014 tarihinde virman açıklaması ile ... hesabından borç kaydedilerek kapatıldığı ve aralarında virman sözleşmesinin bulunmadığı, dosyada yer alan taahhütnamelerin birlikte yorumlanması sonucu dava dışı ...'un şirketin faaliyetleri nedeniyle 3. kişilere karşı doğmuş veya doğabilecek borçlardan sorumlu olmayacağı konusunda taahhütnamelerin imzalandığı, taahhütnamelerde dava dışı ...'ın borçlardan sorumlu olmayacağının imza altına alındığı, somut olayda ise davacının davalı şirkete verdiği ödünç paraların iadesi talebinin bulunduğu ve dava dışı şahıs ile davalı şirketin farklı şahıslar olduğu ve imzalanan taahhütnamelerin şirketin ibrası olarak değerlendirilemeyeceği, mahkemece alınan 11.03.2016 tarihli raporda da bildirildiği üzere davacının davalı şirketten 433.087,50 TL alacağının bulunduğu, ancak taleple bağlılık ilkesi gereği 400.187,50 TL üzerinden başlatılan takibin devamına karar vermek gerektiği, alacağın bilinebilir olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile Lüleburgaz 1. İcra Müdürlüğü'nün 2014/5305 Esas sayılı dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibine devamına, asıl alacak miktarı 400.187,50 TL üzerinden %20 oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hükme karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesi’nce bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23.09.2019 tarih, 2018/4718 Esas ve 2019/5674 Karar sayılı ilamında "davacı ile dava dışı şahıslar arasında yapılan 31.08.2013 ortaklık sözleşmesinin 4.3.2. maddesi uyarınca davacı ile dava dışı ortak ...'un şirkete sermaye olarak 400.000,00 TL para getireceğinin kabul edildiği, sözleşme yapıldıktan sonra 400.187,50 TL'nin davacı tarafından şirket hesabına havale edildiği, ancak sözleşme hükümleri uyarınca sermaye artırımı yapılmadan davacının şirketteki hisselerini 01.04.2014 tarihinde devrederek şirket ortaklığından ayrıldığı sabit olduğuna göre, davacı tarafından şirkete gönderilen paraların 31.08.2013 ortaklık sözleşmesi uyarınca sermaye artırımına yönelik gönderilen miktar olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesinin" gerektiği belirtildiği, uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda istinafa konu hükmün dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
    1- 6100 sayılı HMK'nın 373. maddesinin 1. bendi "Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir.", 2. bendi "Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir." şeklinde düzenlenmiş olup, Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre Bölge Adliye Mahkemesinin, İlk Derece Mahkemesi kararını kaldırıp yeniden esas hakkında karar vermesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının Yargıtay'ca bozulması halinde bozmaya karşı gerek direnme, gerekse bozmaya uyarak yeniden karar verme hak ve yetkisi Bölge Adliye Mahkemesine aittir. Bölge Adliye Mahkemesi'nin hüküm mahkemesi sıfatıyla verdiği yeniden esas hakkındaki karar sonrasında HMK'nın 360. maddesinin atfıyla ilk derece mahkemelerinde uygulanan yargılama usulüne göre yargılama yapıp öncelikle Yargıtay bozma kararına karşı HMK'nın 373/3. maddesi gereğince uyma veya direnme konusunda bir karar verir; bu kararı yine hüküm mahkemesi sıfatıyla vermektedir. Bozmaya uyduğu takdirde artık yargılamaya hüküm mahkemesi sıfatıyla devam etmekte olduğundan bozma kararına uygun olarak yeniden esas hakkında karar vermelidir. Zira Bölge Adliye Mahkemelerinin denetim mahkemesi ve hüküm mahkemesi olarak iki ayrı sıfatı bulunmaktadır.
    Somut olayda, İlk Derece Mahkemesinin 05.10.2017 tarihli davanın kabulüne dair kararına karşı davalı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince 27.06.2018 tarihli kararla davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün ortadan kaldırılmasına, karar verilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmuş ve davanın reddine karar verilmiştir. Bu kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Dairemizin 23.09.2019 tarihli kararı ile Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Dairemizin bozma ilamına uyulmuştur. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince hüküm mahkemesi sıfatıyla bozmaya uyulduğundan artık davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulması gerekirken bundan zuhulle bu kez denetim mahkemesi sıfatıyla davalının istinaf taleplerinin HMK'nın 353/1-b1 maddesi uyarınca başvurunun esastan reddine dair karar verilmesi yerinde olmamış, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu yönden re'sen bozulması gerekmiştir.
    2- Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 20/01/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi