8. Hukuk Dairesi 2013/17382 E. , 2013/19845 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mirasçılık belgesinin iptali
... Üniversitesi ile ... ve müşterekleri aralarındaki mirasçılık belgesinin iptali davasının reddine dair ... (...) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 13.06.2013 gün ve 481/601 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 24.12.2013 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Av. ... ve karşı taraftan davalılardan ... ve müşterekleri vekili Av. ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile Usul ve Kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 990,00 TL Avukatlık Ücreti"nin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, aşağıda dökümü yazılı 24,30 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna, 24.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, veraset belgesinin iptali isteğine ilişkindir.
Yerel mahkemece, “davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle reddine ilişkin hükmün davacılar vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine Yüksek Daire çoğunluğunca red kararının onanmasına” karar verilmiştir.
Davacılar vekili, dava dilekçesinde; “... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 17.11.2009 tarih ve 2009/665 Esas, 2009/645 Karar sayılı veraset belgesi ile davalıların kayıt maliki ..."nın mirasçıları olduğunu, tespitine karar verildiğini, bu veraset belgesinin gerçeği yansıtmadığını, davacı Üniversite"ye karşı davalılar tarafından 26080 ada 11, 17, 18, 19 ve 20 sayılı parsellerle ilgili olarak kamulaştırmasız el koymadan dolayı ... 11. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2009/470 Esas sayılı dava dosyasıyla dava açtıklarını, davanın kabulüne karar verildiğini ve kamulaştırmasız el koyma davasının kesinleştiğini, hükme dayanak yapılan veraset belgesinin vekil edeni ... Üniversitesi tarafından yapılan araştırma ve inceleme sonucu gerçeği yansıtmadığına ilişkin kuvvetli emarelerin görüldüğünü, mirasçılarının kamulaştırmasız el koymadan dolayı üniversiteden hak talep etme girişimlerinde bulunabileceklerini, bu nedenle veraset belgesinin doğruluğunun tespitinin vekil edeni üniversite açısından zorunluluk arz ettiğini, ..."nın mirasçıları ile vekil edeni üniversitenin müşterek malik olacakları dikkate alındığında mirasçılık belgesinin hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde doğruluğunun tespitini vekil edeni açısından zaruri bulunduğunu, bu nedenle verilen mirasçılık belgesinin iptali davasını açmakta hukuki yararı bulunduğu, mirasçılarının 28 kişiden fazla olabileceği gibi daha az da olabileceği, bu konuda kuşku bulunduğu, verasetnamede ismi geçen ... oğlu ... ve tapu kayıtlarında yazılan ... oğlu ... ile nüfus kaydında baba adı belli olmayan ...’nin aynı kişi olup olmadığı konusunda duraksamanın söz konusu olduğunu, tapu belgesinde ...’nin baba adının belirli olması, nüfus kayıtlarında ise ...’nin baba adının bulunmaması nedeniyle isim benzerliğinin de söz konusu olabileceğini, sonuç olarak davaya konu veraset belgesi ile hak ve menfaat talebinde bulunan davalıların, veraset belgesinin hukuka aykırı ve yanlış olduğunun tespiti halinde hak talebinde bulunamayacakları da gözetilerek vekil edeni ... Üniversitesi başta olmak üzere başka kişilerinde haklarının ihlal edilmemesi adına yukarıda açıklanan nedenlerle aklın sınırlarını zorlayan davaya konu ... İli ... Köyü"nde yaşamış olan ...’nın mirasçılarının tespiti için ... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 17.11.2009 tarih ve 2009/665 Esas, 2009/645 Karar sayılı kararıyla çıkarılmış olan veraset belgesinin iptaline karar verilmesini istemiştir.”
Davalılar vekili, 19.03.2013 tarihli cevap dilekçesinde; “davacı tarafın iş bu veraset belgesinin iptali davasını açmakta hiçbir hukuki yararı bulunmadığı gibi, taraf sıfatının da olmadığı, alınan veraset belgesinin doğru olduğunu, murisin 28 mirasçısının bulunduğunu, davacı ... Üniversitesi"nin mezkur veraset belgesinde hiçbir şekilde taraf olmadığını, bu nedenle iptal davası açmakta da herhangi bir hukuki yararı bulunmadığını, gerçek hak sahiplerinin veraset belgesinde yer aldığını, veraset isteminin isteyen tarafa ancak kendisinin hak sahipliğini ispatlaması durumunda davaya bakılabileceğini, HMK"nun 114. maddesi uyarınca mutlak dava şartı olan hukuki yarar şartını barındırmayan davanın dava şartı yokluğundan; ayrıca, açıkça davacı sıfatından yoksun olan ... Üniversitesi tarafından açılması sebebiyle husumet yönünden davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın tek amacının 23.12.2009 tarihinde ... 11 Asliye Hukuk Mahkemesi"nde; açtıkları 2009/470 Esas, 2011/477 Karar sayılı kararıyla görülüp Yargıtay’ca temyiz ve karar düzeltmeden geçtikten sonra 17.12.2012 tarihinde kesinleşen kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davasında haksız çıkmaları üzerine kendilerine yüklenen hukuki sorumluluktan, hukuk ve etik dışı yollarla kaçma çabası olduğunu, ... Köyü"nde bulunan ...’ya ait 253 parselin imar görmesi sonucu oluşan 26080 ada 11, 17, 18, 19 ve 20 parsellere hiçbir bedel ödemeksizin el koyan davacı tarafın anılan dava ile mahkum edildiğini, tazminattan kurtulmak için hakkını hukuki yollardan arayan vekil edenlerinin aksine, hukuku dolanmak suretiyle kötü niyetli çeşitli yollara başvurduğunu, eldeki davada da davacı tarafın hukuki gayretinden başka olmadığını, tapulama tutanaklarında da ... ait aile soy bağının ... ve ...’nın tek oğlu ... ... Efendi"den geldiğinin açıkça görüldüğünü, Temmuz 1318 tarih 34 sırada bulunan zabıt kaydının taşınmazın iktisabi sebebi ve malik hanesinde, ... ...’in vefatı ile intikalinden evrakları ... ve ..., ... 292 tarih 16 sırada bulunan zabıt kaydı revizyon görerek 253 parsele tespit yapılmış olup, taşınmazın iktisap sebebi ve malik hanesinde haliden ...’dan tescil edildiğinin yazılı olduğunu, ...’nın ölüm tarihi 1280 Hicri olup miladi takvimde 1864 yılına tekabül ettiğini açıklayarak hukuki dayanaktan yoksun davanın dava şartı ve husumet eksikliği nedeniyle usulden, hiçbir hukuki gerekçe ve belgeye dayanmaması nedeniyle esastan reddine karar verilmesini istemiştir.”
Yukarıda açıklanan iddia ve savunma kapsamında ... için verilen hasımsız veraset belgesinin gerçeğe uygun olup olmadığı, gerçeği yansıtmıyor ise, bu durumda davacı tarafın bu veraset belgesinin iptalini isteme konusunda hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusu teşkil etmektedir.
Davacı Üniversite, ... Köyü, 2680 ada 11, 17, 18, 19 ve 20 sayılı parseller nedeniyle davalılar tarafından ..."nın mirasçıları olduğunu belirtmek suretiyle kendilerine karşı kamulaştırmasız el koymadan dolayı bedel davası açtıklarını, hükmün, kesinleştiğini ve bedeli ödemek durumuyla karşı karşıya kaldıklarını, veraset belgesinin gerçeği yansıtmadığını, bu nedenle verilen hasımsız veraset belgesinin iptalini isteme konusunda hukuki yararların bulunduğunu bildirmiştir.
Davalı taraf ise, alınan veraset belgesinin doğru olduğunu, davacı tarafın aktif dava açma hukuki sıfat ve ehliyeti ile hukuki yararlarının bulunmadığını belirtmek suretiyle davanın reddi isteğinde bulunduğu anlaşılmıştır.
Yapılan açıklamalar, dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafın kamulaştırmasız el koymadan dolayı aleyhlerine sonuçlanan ve kesinleşen bedele ilişkin bir davanın olduğu, bundan ayrı, Yargıtay duruşması sırasında aynı zamanda ortaklığın giderilmesi davasının da açıldığı ve devam ettiği hususunda bir uyuşmazlığın bulunmadığı saptanmıştır. Davacı Üniversitenin, kamulaştırmasız el koymadan dolayı taşınmazların bedelini ödeme durumu ile karşı karşıya kaldığı bir gerçektir. Muris ..."nın miladi takvime göre 1864 (Hicri 1280) yılında öldüğü dosya kapsamıyla belirlenmiştir.
Bu kadar uzun bir süre önce ölen bir kişinin hasımsız alınan veraset belgesine göre, davalıların gerçekten mirasçıları olup olmadığı yada sayılarının ne kadar olduğu konusunda bir kuşku söz konusu ve davacı taraf bir bedel ödemekle karşı karşıya ise, hasımlı veraset belgesinin alınması için daha önce verilen veraset belgesinin iptali davasını açması konusunda hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Gerçekten çok az bir olasılıkta olsa, kamulaştırmasız el koymadan doğan ve kesinleşen hükme dayalı bedel mirasçı olmayanlara ödendiği takdirde beklenmeyen sonuçlar ortaya çıkabileceği gibi, yanlış yapılan bir ödemeden dolayı rücu hakkının (ödenen bedelin geri istenmesi) kullanılması için yine veraset belgesinin alınmasının zorunluluğu ortadadır. Aksi halde, hatalı ödenen paranın geri istenmesi mümkün olmayacaktır.
Bundan ayrı, hatalı veraset belgesine dayalı olarak ödenecek para, aynı zamanda haksız zenginleşmeye neden olur. Böyle bir veraset belgesine dayalı tapuda yapılmış ya da yapılacak intikallerde yolsuz tescile konu olabilir. Mahkeme ret gerekçesinde, aktif husumet ehliyeti yokluğunun yanında aynı zamanda hukuki yararının da bulunmadığı ve kamulaştırmasız elatma bedeline ilişkin dava sonuçlandıktan sonra mirasçılık belgesinin iptalinin istenmesinin iyi niyetle bağdaşmayacağı görüşüne yer vermiştir. Az önce açıklandığı üzere açılan kamulaştırmasız elatma davası sonucu kesinleşen bedel nedeniyle davacı tarafın hukuki yararının olduğu ve buna bağlı olarak aktif husumet ehliyetinin varlığının da kabulü gerektiği açıktır. Davalı tarafta 19.03.2013 tarihli cevap dilekçelerinde, davacı tarafın kötü niyetli hareket ettiğini açıklamıştır. Yanılgılı bir veraset belgesi söz konusu ise, alınacak hasımlı bir veraset belgesiyle gerçeğin ortaya çıkması durumu gözetildiğinde, somut olayda, iyi veya kötü niyet durumunun tartışılması ve buna bağlı olarak TMK"nun 2. maddesinin değerlendirilmesi söz konusu olamaz. Daha önce alınan bir veraset belgesinin doğru olmadığının ortaya çıkması veya bu konuda kuşku duyulması halinde, veraset belgesini alan kişiler davalı gösterilmek suretiyle iptali sonu hasımlı veraset belgesinin alınması istenilmektedir. Böyle bir davanın açılması herhangi bir hak düşürücü ve zamanaşımı süresine bağlı değildir. Her zaman böyle bir davanın açılması mümkündür. Örneğin, 10 yıllık hak düşürücü veya zamanaşımı süresinin son günü bir dava açıldığında, davacıya neden 10 yılı bekledin, o halde kötü niyetlisin ya da iyi niyetli değilsin deme olanağı yoktur.
Çünkü somut olayda; esas (asıl) olan kamulaştırmasız el koyma bedelinin gerçek hak sahip ya da sahiplerine verilmesidir. Ortada bir uyuşmazlık ve buna bağlı olarak bir bedel ödemesi söz konusu olduğuna göre, bu sorunun; açılan eldeki davanın esastan incelenmesi sonucu verilecek olumlu veya olumsuz bir karar ile giderilmesi mümkündür.
Hasımsız alınan veraset belgelerinin aksi sabit oluncaya kadar geçerli oldukları ve kesin hüküm oluşturmadıkları bir gerçektir. Buna bağlı olarak, hasımlı alınan veraset belgeleri ile önceki veraset belgesinin iptali şeklinde açılan davalar sonucu verilecek kararlar kesinleştiği takdirde taraflar arasında HMK"nun 303. maddesi uyarınca kesin hüküm oluşturur.
Belirlenen bu olgular karşısında davacı tarafın kamulaştırmasız el koyma nedeniyle kesinleşen bedeli ödemekle karşı karşıya kaldığı gözönünde tutularak, gerçeği yansıtmadığını ileri sürüldüğü veraset belgesi nedeniyle her zaman böyle bir davayı açmakta hukuki yararı ve aktif dava açma hukuki ehliyeti bulunduğunun ve somut olayda iyi veya kötü niyetin tartışılamayacağının kabulü ile yerel mahkeme hükmünün bozulmasına ve işin esastan incelenmesine karar verilmesi gerekirken, sayın Daire çoğunluğunca onanması şeklinde gerçekleşen görüşlerine açıklanan nedenlerle katılmıyorum. 24.12.2013