
Esas No: 2015/306
Karar No: 2015/3403
Karar Tarihi: 07.04.2015
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2015/306 Esas 2015/3403 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 394 ada 140, 398 ada 89 ve 407 ada 33 parsel sayılı 753.31, 664.81 ve 1.027.14 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı ... adına, 398 ada 70 parsel sayılı 622,99 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ise kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı ..., miras yoluyla gelen hakka dayanarak tapu iptal ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazların evveliyatında tarafların ortak murisi ve dayıları olan ..."a ait iken, ölümüyle kendisine ölünceye kadar bakmalarına karşılık olarak davalılara kaldığı ve davacının hakkının olmadığı kabul edilmek suretiyle davanın reddine dair yazılı şekilde karar verilmiş ise de; yapılan değerlendirme ve varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Davacı ..., dava konusu taşınmazların miras bırakanından kalmasına rağmen kardeşi ... ve diğer kardeşinin eşi ... adına tespit edildiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ve adına tescili istemi ile dava açmıştır. Dava dilekçesinde, murisin kim olduğu belirtilmediği gibi mahkemece de davacıya bu hususta bir açıklama yaptırılmamıştır. Ancak, mahallinde yapılan keşif anında davalılar ... ve ... imza ve parmak iziyle belgelendirilen beyanlarında taşınmazların miras bırakanları ve babaları olan ..."dan kaldığını, kadastro sırasında davacı ..."de olduğu için kadastro memurlarınca taşınmazların kendi adlarına yazıldığını, davacının ise babalarından hiçbir pay almadığını belirtmişlerdir. Bu beyandan sonra yerel bilirkişi ve davacı tanıklarının, çekişmeli taşınmazların 1971 yılında çocuksuz ölen tarafların ortak miras bırakanları ve dayıları olan ..."dan kaldığını beyan etmeleri üzerine davalılar, dayılarına baktıkları için taşınmazların kendilerine kaldığını beyan etmiş iseler de, önceki beyanları kendilerini bağlayacağı gibi tanık ve yerel bilirkişi sözlerinden de ..."nın taşınmazları sağlığında kendilerine bakmalarına karşılık davalılara bağışladığına dair bilgilerinin olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda taksim kanıtlanamadığına göre mirasçıların elbirliği halinde malik olup, birbirlerine karşı üçüncü kişi konumunda olmamaları nedeniyle terekeye ait mallarda aralarında zamanaşımı yoluyla iktisap mümkün olamayacağından davalıların dava konusu taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerinin tereke adına olduğunun ve taşınmazlarda davacının da miras payı bulunduğunun kabulü zorunludur. Hal böyle olunca, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, 3402 sayılı Yasa"nın 19/2. maddesi uyarınca taşınmazlar üzerindeki ev ve fındıklıkların ne zaman, kim veya kimler tarafından meydana getirildiği belirlenmek suretiyle 3402 sayılı Kanun"un 19/2 maddesi uygulama olanağının bulunup bulunmadığının tartışılıp değerlendirilmemesi de isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 07.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.