9. Hukuk Dairesi 2009/40419 E. , 2010/3602 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA :Taraflar arasındaki, fazla çalışma ücreti, bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 16.2.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi. gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
1.Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı ve bu çalışmaların karşılığının ödenip ödenmediği hususları taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Bordroda fazla çalışma bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi fazla çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
İşyerinde en üst düzey konumda çalışan işçinin görev ve sorumluluklarının gerektirdiği ücretinin ödenmesi durumunda ayrıca fazla çalışma ücretine hak kazanılması olanaklı değildir. Bununla birlikte üst düzey yönetici konumunda olan işçiye aynı yerde görev ve talimat veren bir yönetici ya da şirket ortağı bulunması durumunda, işçinin çalışma gün ve saatlerini kendisinin belirlediğinden söz edilemeyeceğinden yasal sınırlamaları aşan çalışmalar için fazla çalışma talep hakkı doğar. O halde üst düzey yönetici bakımından şirketin yöneticisi veya yönetim kurulu üyesi tarafından fazla çalışma yapması yönünde bir talimatın verilip verilmediğinin de araştırılması gerekir. İşyerinde yüksek ücret alarak görev yapan üst düzey yöneticiye işveren tarafından fazla çalışma yapması yönünde açık bir talimat verilmemişse, görevinin gereği gibi yerine getirilmesi noktasında kendisinin belirlediği çalışma saatleri sebebiyle fazla çalışma ücreti talep edemeyeceği kabul edilmelidir.
Satış temsilcilerinin fazla çalışma yapıp yapmadıkları hususu, günlük faaliyet planları ile iş çizelgeleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Genelde belli hedeflerin gerçekleşmesine bağlı olarak pirim karşılığı çalışan bu işçiler yönünden pirim ödemelerinin fazla çalışmayı karşılayıp karşılamadığı araştırılmalıdır. İşçiye ödenen satış priminin fazla çalışmaların karşılığında ödenmesi gereken ücretleri tam olarak karşılamaması halinde aradaki farkın işçiye ödenmesi gerekir.
İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir.
Günlük çalışma süresinin 11 saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağını ve zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir.
Yine işçilerin gece çalışmaları günde yedibuçuk saati geçemez (m.69/3). Bu hal de günlük çalışmanın, dolayısıyla fazla çalışmanın bir sınırını oluşturur. Gece çalışmaları yönünden haftalık 45 saat olan yasal çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde 7.5 saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir. Dairemizin kararı bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 23.6.2009 gün 2007/ 40862 E, 2009/ 17766 K).
Fazla çalışma yönünden diğer bir yasal sınırlama da, İş Kanununun 41. maddesinde yazılı olan fazla çalışma süresinin toplamı bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki hükümdür. Ancak bu sınırlamaya rağmen işçinin daha fazla çalıştırılması halinde, bu çalışmalarının karşılığı olan fazla mesai ücretinin de ödenmesi gerektiği açıktır. Yasadaki sınırlama esasen işçiyi korumaya yöneliktir. Dairemizin kökleşmiş uygulaması bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 18.11.2008 gün 2007/32717 E, 2008/31210 K.).
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanununun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.
Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır (Yargıtay, 9.HD. 18.7.2008 gün 2007/ 25857 E, 2008/ 20636 K., Yargıtay 9.HD. 28.4.2005 gün 2004/ 24398 E, 2005/ 14779 K. ve Yargıtay 9.HD. 9.12.2004 gün 2004/ 11620 E, 2004/ 27020 K.). Fazla çalışma ücretinden indirimi öngören bir yasal düzenleme olmasa da, bir işçinin günlük normal çalışma süresinin üzerine sürekli olarak fazla çalışma yapması hayatın olağan akışına aykırıdır. Hastalık, mazeret, izin gibi nedenlerle belirtilen şekilde çalışılamayan günlerin olması kaçınılmazdır. Böyle olunca fazla çalışma ücretinden bir indirim yapılması gerçek duruma uygun düşer. Fazla çalışma ücretinden indirim, taktiri indirim yerine, kabul edilen fazla çalışma süresinden indirim olmakla, davacı tarafın kendisini avukat ile temsil ettirmesi durumunda reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekir. Ancak, fazla çalışmanın taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.
Somut olayda davacı işçi işyerinin 2000 yılında özelleştirilmesi sonrasında fazla çalışma yapmasına rağmen karşılığının ödenmediğini ileri sürerek fazla çalışma ve bayram ve genel tatil ücretlerinin ödetilmesi isteğinde bulunmuştur. Davalı işveren vekili 6.11.2007 tarihli cevap dilekçesinde davacının fazla çalışma yapmadığını ve yaptığı görevin de fazla çalışmayı gerektirmediğini savunmuş, 18.12.2007 tarihli dilekçede ise fazla çalışma ile bayram genel tatil ücretlerinin karşılığının bordrolarda ödendiğini açıklamıştır. Davalı vekili daha sonraki savunmalarında ise 18.5.2007 tarihli ibranameye dayanarak davanın reddini talep etmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, ibranamede yasal sınırları aşan çalışma yapılmadığı açıklanmış ve davaya konu işçilik alacakları yönünden miktar belirtilmemiştir. Davacı işçi ibranameyi yasal haklarını saklı tutarak ihtirazi kayıtla imzalamıştır. Bu durumda ibraname ile savunmamın çelişmesi ve ihtirazi kayıt içermesi bakımından sözü edilen ibranameye değer verilmesi mümkün değildir. Mahkemece bu yönde verilen karar yerinde olmuştur.
Davacının fazla çalışma ile bayram ve genel tatil çalışmalarını tanık beyanlarına tutunarak kanıtladığı anlaşılmaktadır. Öyle ki her iki taraf tanıkları da sözü edilen çalışmaları doğrulayan anlatımlarda bulunmuşlardır. Ancak, yine her iki taraf tanıkları, fazla çalışmaların bir 3 saate kadar olan kısmının yine bayram ve genel tatil ücretlerinin bir kısmının ödendiğini açıklamışlardır. Dosyaya sunulan ücret bordrolarının bir kısmında fazla çalışma ile bayram ve genel tatil ücretlerinin ödemesine yer verildiği anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporunda, bordrolarda tahakkuk yer almış olmasına rağmen davacının imzasının olmaması sebebiyle değerlendirmeye alınmadığı açıklanmış, mahkemece anılan rapora değer verilerek sonuca gidilmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacı işçiden dosyadaki ücret bordrolarına karşı diyecekleri sorulmalı ve davaya konu alacaklara dair tahakkuk içeren bordrolardaki miktarların ödenip ödenmediği belirlenmelidir. Gerekirse ilgili ödemelerin yapıldığı banka kayıtları ya da davalı işverenin ödemeye dair diğer belgeleri getirtilmeli ve davacı işçinin mükerrer yararlanmasına imkan vermeyecek şekilde araştırma yapılmalıdır.
Davacıya bordrolarda yer alan fazla çalışma ve bayram genel tatil ücretlerinin ödenmediğinin belirlenmesi durumunda, her iki taraf tanıkları da fazla çalışma ile bayram ve genel tatil çalışmaları karşılığı ücretlerin bir kısmının ödenmediğini açıklamış olmakla somut olayın özelliği gereği ödenen miktarların mahsubu ile sonucuna gidilmelidir. Davacı tanıkları yanı sıra davalı işverenin dinletmiş olduğu tanıklar da, fazla çalışma ve bayram ve genel tatil ücretlerinin tam olarak ödenmediğini belirtmiş olmakla, davalı işveren tarafından sözü edilen çalışmaların tam karşılığının ödenmediği sonucu ortaya çıkmaktadır. Böyle olunca yukarıda sözü edildiği üzere tahakkuk dönemlerinin hesaplama dışı bırakılarak sonuca gidilmesi somut olaya uygun düşmez.
3- Davacının ıslah dilekçesi ile davaya konu miktarları arttırmasının ardından davalı vekili usulüne uygun olarak zamanaşımı defini ileri sürmüş, son oturumda davacı vekili zamanaşımına uğrayabilecek miktarı indirerek ıslah talebinde bulunduklarını açıklamıştır. Mahkemece davalının zamanaşımı defi değerlendirilmeksizin karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından fazlaya dair hakları saklı tutularak bilirkişi raporunda hesaplanan tutarların altında bir miktar için ıslah talebinde bulunulmuş ise de, talep edilen miktarların zamanaşımı defi kapsamında kalıp kalmadığı tam olarak belirlenememektedir. Mahkemece, bu yönden denetime elverişli bir hesap raporu alınmalı ve zamanaşımına uğrayan kısımlar belirlenerek bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, Davalı yararına takdir edilen 750.00 TL.duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.2.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.