11. Hukuk Dairesi 2014/10446 E. , 2014/20334 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada .... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 17/04/2014 tarih ve 2010/1051-2014/297 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirketin müvekkilinden türlü desise ve oyunlar ile 1482 adet hisse senedi karşılığında 104.130 DEM alarak güya şirkete ortak ettiğini, yasaya karşı yapılan bu hileli davranış ile müvekkilinin iyiniyetinden de yararlanılarak ağır bir biçimde mağdur edildiğini, bugüne kadar davacının bu ortaklıktan hiçbir maddi çıkar elde etmediği gibi ortak olup olmadığını dahi bilmediğini, davacı ile davalı şirket arasında hukuki anlamda geçerli bir ortaklık ilişkisi kurulmuş olup olmadığı belli olmamasına rağmen bir an için ortaklık ilişkisinin varlığı kabul edilse dahi davacı tarafından hisse senedi satın alınırken alınan hisse bedellerinin o tarih itibariyle nominal olmadığını, davalının kötüniyetli bir şekilde müvekkiline ağır biçimde zarar verdiğini ileri sürerek, müvekkili ile davalı arasında geçerli bir ortaklık ilişkisinin kurulup kurulmadığının tespitini ve davacıdan fazladan alınan 10.000 TL"nın faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının müvekkili şirketlerin ortaklarından olduğunu, TTK"nın 405/2 maddesi gereğince anonim şirket ortakları şirkete sermaye olarak verdikleri parayı geri isteyemeyecekleri hususunun sabit olduğunu, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacının davalı şirkete ortaklık sıfatını kazandığı ve şirket ortağı olduğu, davacının şirkete ortaklığını 1999 ve 2004 yıllarında hisse devri almak yoluyla kazandığı ve bu tarihte yürürlükte olan 6762 sayılı TTK"nın 405/2 maddesi uyarınca sermaye şirketlerinde sermaye olarak şirkete verilenin istenemeyeceği, ayrıca 6102 sayılı TTK"nın 480/3. maddesinde de aynı nitelikte bir düzenlemenin olduğu, TTK"nın anonim şirketler ve pay sahiplerine ilişkin hükümleri karşısında davacının talebi yerinde olmadığı, bir an davacının davalı şirkete usulünce hissedar yapılmadığı ve ortaklığının geçerli olmadığı düşünülse bile bu kez eylemin haksız fiil niteliğinde olup; haksız fiil sorumluluğunun düşünülebileceği ancak davacının hisse devir ve kabul sözleşmesine göre davalı şirkete hissedar olduğu tarihlerin haksız fiil tarihi olacağı ve davalılar vekilinin de süresinde zaman aşımı def"inde bulunduğu, davalılar hakkında dolandırıcılık veya başka bir eylem teşkil edebilecek olan haksız fiil sorumluluğundan dolayı yapılmış herhangi bir ceza soruşturması ve kovuşturmasının olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, her ne kadar davanın mahiyeti ve zaman aşımına ilişkin mahkeme gerekçesi yerinde değil ise de; taraflar arasında daha önce cereyan eden yargılama sonucunda verilen kararın davacının, davalı şirkette yasanın aradığı anlamda ortaklık ilişkisi bulunduğuna kesin delil teşkil edecek olması nedeniyle bu hususun tek başına davanın reddine gerekli ve yeterli olmasına ve gerekçede yer verilen diğer hususların esasa etkili bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 24/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.