17. Hukuk Dairesi 2015/18427 E. , 2017/9770 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili, davalı ...Ltd. Şti. vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili; davacıların eşanneleri ..."un 23/02/2012 tarihinde davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu aracın çarpması sonucu hayatını kaybettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00"er TL maddi tazminatın ve davacı eş için 30.000 TL, çocuklar için 60.000 TL"şer manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı... Ltd. Şti. Vekili; diğer davalı ..."nün davalının bilgisi dahilinde olmadan iş sahasından ayrılması sonucu kazanın meydana geldiğini ve davalının kusuru olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili; davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, maddi tazminata yönelik talebin atiye bırakılmasına; manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile davacı eş ... için 30.000,00TL, çocuklar ... ve... için ayrı ayrı 25.000,00 TL"şer manevi tazminatın olay tarihi olan 23/02/2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş; hüküm davacılar vekili, davalı ... Ltd. Şti. vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkemece yapılan yargılamada toplanan delillerin takdirinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; davacılar vekilinin 2 ve 3 nolu bentler dışında, davalı ...Ltd. Şti. vekili ve davalı ... vekilinin 4 ve 5 nolu bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli ve tarafların kusur durumu da gözönünde tutularak, 818 sayılı BK"nun 47. Maddesindeki (6098 sayılı B.K.’nun 56. maddesi) özel haller dikkate alınarak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K"nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Belirtilen hususlar, olayın meydana geliş şekli, tarihi, tarafların kusur durumu dikkate alındığında davacı çocuklar ... ve ... için takdir olunan manevi tazminatın az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun şekilde manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
3-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT"nin 3/2 maddesinde "müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur" düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda, lehlerine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmolunan davalıların davaya konu edilen tazminattan davacıya karşı müteselsilen sorumlu oldukları, her davalı bakımından red sebebinin aynı olduğu gözetilerek, anılan tarife hükümlerine göre davalılar lehine tek vekalet ücretine hükmolunması gerekirken ayrı ayrı vekalet ücretine hükmolunması doğru olmamıştır.
4- (2) nolu bentte belirtilen hususlar, olayın meydana geliş şekli, tarihi, tarafların kusur durumu ve davacılar tanığı ..."ın beyanları dikkate alındığında davacı eş için takdir olunan manevi tazminatın bir miktar fazla olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun şekilde manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
5-Davanın geri alınması müessesesi, 1086 sayılı HUMK’nun 185 inci maddesinde, 6100 sayılı HMK"nun ise 123 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da davalının rızası olmaksızın davacının davasından sarfınazar edemeyeceği (davasını geri alamayacağı) hüküm altına alınmıştır. 6100 sayılı HMK"daki düzenlemede davalı rızasının açık olması gerektiği belirtilmişken, 1086 sayılı HUMK"da davalı rızasının açık olması gerektiği yönünde bir hükme yer verilmemiştir. Ancak teoride ve uygulamada, davalı rızasının açık olması gerektiği, zımni rızanın yeterli olmadığı, HUMK döneminde de kabul edilmiştir. Uygulamada davanın geri alınmasına davanın atiye bırakılması dendiği de görülmektedir. Ancak, ne HUMK"da ne de HMK"da "davanın atiye bırakılması" diye bir müessese yoktur. Yine HUMK"da davanın geri alınması için "davayı takipten sarfınazar etmek" terimi, uygulamada ise kanundaki tabir ya da davayı takipten vazgeçmek tabiri de kullanılmakta idi.
Davanın geri alınabilmesi için davalının açık muvafakati gerekir. Davacının davasını geri alması ve davalının da bu geri almaya açık muvafakat etmesi durumunda mahkemece "karar verilmesine yer olmadığına dair" karar verilmesi gerektiği gerek teoride gerekse ... uygulamasında kabul edilmiştir. Davanın geri alınması durumunda, dava hiç açılmamış sayılır, mahkemece geri alma anına kadar yapılan yargılamadaki oluşan kanaate göre haksız olduğu düşünülen tarafa vekalet ücreti ve diğer yargılama giderleri yüklenir. Davacı, geri aldığı davasını ileride harçlarını yatırmak suretiyle tekrar açabilir.
Davayı geri alma, davadan feragat ile karıştırılmamalıdır. Davadan feragat, davaya konu haktan (talepten) vazgeçmek, feragat etmektir. Davadan feragat hukuki niteliği itibariyle, davayı sona erdiren bir usul işlemidir. Davadan feragat aynı zamanda, davaya konu haktan vazgeçilmesi nedeniyle bir maddi hukuk işlemidir. Davadan feragat, davacının tek taraflı varması gerekli, davalının ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmayan bir irade beyanıdır. Davadan feragat bozucu yenilik doğuran bir haktır.
Davadan feragat kabule bağlı olmadığı halde, davanın geri alınması davalının açık muvafakatine bağlıdır. Davanın geri alınması durumunda mahkemece "karar verilmesine yer olmadığına dair" karar verilmesi gerekirken, davadan feragat halinde "davanın reddine" karar verilmelidir. Davadan feragat halinde, davacı feragat ettiği davayı ileride tekrar açamaz, bir başka ifadeyle feragat edilen hak ileride yeni bir davaya konu yapılamaz, davacı feragat ettiği hakkı ileride dava açarak talep ederse, mahkemece kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekir. Davanın geri alınmasında ise davacı geri aldığı davayı ileride harçlarını ödemek suretiyle tekrar açabilir. Davanın geri alınmasında, davaya konu haktan feragat edilmemekte, geri alınan davanın ileride tekrar açılma hakkı saklı tutulmaktadır.
Davanın geri alınması ile karıştırılmaması gereken bir başka kurum davayı takipsiz bırakmak ya da davanın müracaata bırakılmasıdır. Davanın müracaata bırakılması, davalının muvafakatine bağlı değildir. Davanın müracaata bırakılması durumunda, dava yenileninceye kadar, yani yasal üç aylık süre içerisinde dava varlığını korur, yasal üç aylık süre içinde davanın yenilenmemesi durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
Davacının davasını geri almasına davalı açıkça muvafakat etmezse yargılamaya devam edilir. Davacının davayı geri almasına davalı açıkça muvafakat vermezse ve davacı da davasını takip etmezse, davalı isterse dosyayı işlemden kaldırtır isterse yargılamaya davacının yokluğunda devam edilir.
Bu açıklamalar kapsamında somut olay incelendiğinde, davacı vekili 20/12/2013 tarihli celsede ... ... A.Ş. vekili tarafından sunulan sulh anlaşması gereğince maddi tazminat talebimiz yönünden herhangi bir alacakları kalmadığını, davaya sadece manevi tazminat talebimiz yönünden devam edilmesini istediklerini bildirmiş, mahkemece maddi tazminata yönelik talebin atiye bırakılmasına karar verilmiştir.
Burada davayı geri alan davacılar, bununla davasını terketmiş olmaktadır. Bu nedenle mahkemenin (o zamana kadar edindiği kanaat gereğince, tarafların haklılık durumuna göre) haksız gördüğü tarafı, yargılama giderlerine (ve bu arada vekalet ücretine) mahkum etmesi gerekirken vekalet ücreti takdir edilmemesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin, davalı ... Ltd. Şti. Vekilinin ve davalı ... vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE; 2 ve 3 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin; 4 ve 5 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı ...Ltd. Şti. Vekilinin ve davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar ve davalı ... Ltd Şti ve davalı ..."a geri verilmesine 30/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.