8. Hukuk Dairesi 2019/316 E. , 2019/3789 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVACI MİRASCILARI : 1. ...
DAVALILAR : 1. ...
DAVA TÜRÜ : Katkı Payı Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde edinilen 03 ER 942 plakalı araç ve 863 ada 962 parselde kayıtlı 5 nolu mesken üzerinde muvazaalı satışın iptali ile davacı adına tescili olmadığı takdirde 1/2 hissenin tescili bu da olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bedelinin tazminine karar verilmesini talep etmiş, dava değerini 40.000 TL olarak göstermiştir. Dava devam ederken davacı kadının vefatı üzerine, mirasçıları davaya devam etmiştir.
Davalı ..., babasının sağlığında 205 ada 7 parselde kayıtlı taşınmazı kendisine verdiğini, bu taşınmazı 29.12.1994 tarihinde sattığını, satıştan bir ay sonra, satımdan elde ettiği bedelle, 03.02.1995 tarihli sözleşmeyle davaya konu evi aldığını, inşaatı bittikten sonra 1995 yılının Kasım ayında tapusunu aldığını, davacının araç ve taşınmaz üzerinde katkısı olmadığını, bu nedenle davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddedilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2016/1732 Esas ve 2016/11896 Karar sayılı ilamı ile yargılama sırasında davacı kadın ve davalı ... Rıfat arasında görülen boşanma davasının kabul edildiği, 2010 yılında boşanma kararının kesinleştiği, mahkemece dava mal rejimi hükümlerine göre sonlandırılmış ise de; mal rejimi tasfiyesine ilişkin olarak taraflara ancak alacak hakkı tanınabileceği, aracın ve evin aynına ilişkin talepte bulunulamayacağı gerekçesiyle davalılara karşı yöneltilen davanın reddine karar verildiği, somut olayda; davacı kadının ayın talebinin yanı sıra "bedel" istemi de olduğunun anlaşıldığı, delillerin bu çerçevede değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile ret kararı verilmesinin doğru görülmediğine işaret edilerek bozma kararı verilmesi üzerine, Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, davacıların tapu iptal tescil talebinin reddine, katkı payı alacağı davasının kabulüne, 5 nolu mesken için 45.295.90 TL, araç için 8.190 TL katkı payı alacağı olmak üzere taleple bağlı kalarak 40.000 TL katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren faizi ile davalı ...’den tahsiline karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davalı vekilinin taşınmaza yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 Sayılı HMK mad.33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
01.01.2002 tarihinden önce 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi"nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM mad.170). TKM"de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri mal varlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı Kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu"nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanun"un tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK mad.544, TBK mad.646).
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad.186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad.189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vb.) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtayın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM"nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarları hesaplanmalıdır.
Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.
Somut olaya gelince; eşler, 24.08.1975 tarihinde evlenmiş, 16.07.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK"nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM mad.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202/1). Tasfiyeye konu taşınmaz, eşler arasında mal ayrılığının rejiminin geçerli olduğu 03.02.1995 tarihinde Özçelik inşaat ile yaptığı sözleşme ile davalı tarafından edinilmiş,, 17.11.1995 tarihinde davalı adına tapuya tescil edilmiştir. Davacı kadın, çalışarak elde ettiği geliri ile katkıda bulunduğunu iddia etmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 Sayılı TMK mad.179).
Mahkemece; davalının babasından kalan ev ile katkısını ispatlayamadığı, her iki tarafın da gelirlerinin yakın olduğu, bu nedenle TKM’nin 152. maddesi de dikkate alınarak hem araç hem de taşınmaz için kadının %65 , erkeğin %35 katkısı bulunduğu, buna göre kadının taşınmaz üzerinde 45.295.90 TL, araç üzerinde 8.190 TL katkı payı alacağı hakkı olduğuna karar verilmiş ise de, verilen karar dosya kapsamıyla örtüşmemektedir. Davalının, babasının kendisine verdiğini ve satım bedelini davaya konu taşınmazın edinilmesinde kullanıldığını iddia ettiği 205 ada 7 parselde kayıtlı eve ilişkin tapu kayıtları incelendiğinde, 10.12.1979 tarihinde kadastro tespiti yoluyla davalı adına tescil edildiği, dayanak kayıtlara göre bu taşınmazı babasından devraldığının anlaşıldığı, davacının cevaba cevap dilekçesinde, davalıya babasından kalan bu taşınmazın , kendisine ait altınların paraya çevrilmesi yoluyla alındığını, sonradan bu taşınmazın satımı neticesi elde edilen para ve davalının çektiği kredi ile davaya konu taşınmazın edinildiğini, kredi borcunu da birlikte ödediklerini beyan ettiği anlaşılmaktadır. Mal rejiminin tasfiyesinde anne ve baba gibi yakınlar tarafından eşlere yapılan temlik işlemleri resmi kayıtta bedelle yapılmış gibi gösterilse bile hayatın olağan akışına göre, karşılıksız kazandırma (TMK mad. 220/2) ve bir tür bağış işlemi niteliğinde olduğu; bu nedenle, eşe geçen bu malvarlığının onun kişisel malı olduğu fiili karine kabul edilir. Bu fiili karinenin aksini, yani parasını vererek gerçek anlamda satın alındığını, tasarrufun karşılıksız kazandırma olmayıp karşılığı verilerek elde edilmiş bir edinim olduğunu, gerçek anlamda bir satış işlemi olduğunu iddia eden eş; başta satış bedelinin ödendiğine ilişkin ödeme kayıtları olmak üzere iddiasını güçlü ve inandırıcı delillerle de ispatlaması gerekir. Davacı kadın , davalının babasından devraldığı taşınmazın ziynetlerinin paraya çevrilmesi yoluyla alındığını iddia etmiş ise de, dosya kapsamına göre bu iddiasını kanıtlayamamıştır. Dolayısıyla, davacı kadının da kabulünde olduğu üzere, davalının babasından devraldığı, 205 ada 7 parselde kayıtlı taşınmazın satım bedelinin davaya konu taşınmazın ediniminde kullanıldığının kabulü gerekir. Buna göre; dava dışı 205 ada 7 parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde keşif yapılarak, inşaat bilirkişi marifetiyle davaya konu taşınmazın edinim tarihindeki değerinin tespit edilmesi, dava dışı taşınmazın tespit edilen bu değerinin, dava konusu taşınmazın edinim değerine oranının bulunması, bu oranın taşınmazın dava tarihindeki değeriyle çarpımı neticesi,davalının kişisel malı ile davaya konu taşınmazın edinimine yaptığı katkı bulunarak, bu katkı taşınmazın dava tarihindeki değerinden çıkartıldıktan sonra, taşınmazın kalan değeri üzerinden, her iki tarafın düzenli gelirle katkıda bulunduklarından hareketle, yukarıda bahsedilen Dairemizin ilke ve uygulamaları doğrultusunda hesaplama yapılarak, davacı kadın(mirasçılar) lehine katkı payı alacağına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin, temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 Sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, taraflarca HUMK’un 388/4. ve 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 08.04.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.