Abaküs Yazılım
İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2019/2680
Karar No: 2020/2853
Karar Tarihi: 03.12.2020

Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2019/2680 Esas 2020/2853 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2019/2680
Karar No : 2020/2853

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Elektronik Sanayi ve Sağlık Hizmetleri A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Büyükşehir Belediye Başkanlığı - …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onüçüncü Dairesinin 13/06/2019 tarih ve E:2014/5107, K:2019/2029 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığınca, Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş.'nin %100'üne tekabül eden hisselerinin satış yöntemiyle blok olarak özelleştirilmesi teminen 14/03/2008 tarihinde gerçekleştirilen ihalede ikinci en yüksek teklifi veren davacı şirketin, İhale Şartnamesi'nin 10. maddesinin (C) bendinde öngörülen ek geçici teminatı verilen süre içerisinde yatırmadığı gerekçesiyle ihale aşamasında vermiş olduğu geçici teminatın irat kaydedilmesine ilişkin Ankara Büyükşehir Belediye Encümeninin … tarih ve … sayılı kararı nedeniyle doğduğu öne sürülen 25.315.943,73-TL (11.179.484,98 ABD Doları x 2,2645) maddi zararın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 13/06/2019 tarih ve E:2014/5107, K:2019/2029 sayılı kararıyla;
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığınca, Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş.'nin %100'üne tekabül eden hisselerinin satış yöntemiyle blok olarak özelleştirilmesini teminen gerçekleştirilen ihalede ikinci en yüksek teklifi veren davacı şirketin, İhale Şartnamesi'nin 10. maddesinin (C) bendinde öngörülen ek geçici teminatı verilen süre içerisinde yatırmadığından bahisle ihale aşamasında vermiş olduğu geçici teminatın irat kaydedilmesine ilişkin Ankara Büyükşehir Belediye Encümeninin … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılan davada, Dairelerinin 24/01/2011 tarih ve E:2010/1754, K:2011/226 sayılı kararıyla dava konusu işlemin iptaline; İdari Dava Daireleri Kurulunun 19/09/2012 tarih ve E:2011/505, K:2012/1200 sayılı kararıyla kararın onanmasına; 18/06/2014 tarih ve E:2013/767, K:2014/2723 sayılı kararıyla da karar düzeltme isteminin reddine karar verildiği;
Dava dilekçesi ekinde yer alan 14/11/2014 tarihli "Yeminli Mali Müşavirlik Gerçek Zarar Tespit Raporu"nda, davacı şirketçe söz konusu ihaleye ilişkin olarak verilen 50.000.000,00 Dolar tutarındaki teminat mektubunun davalı idarece irat kaydedilmesi üzerine geçici teminat mektubu bedelinin ödenmesi için davacı şirkete … Bankası A.Ş.'den 120 ay taksit geri ödemeli kredi kullandırıldığının tespit edildiği, rapor ekindeki geri ödeme planında 1. taksit tarihinin 29/07/2009 tarihli olduğunun belirtildiği;
Davacı şirket tarafından davalı idareye karşı geçici teminat mektubuna ilişkin olarak ... İcra Müdürlüğünün … sayılı esasında icra takibi başlatıldığı, davalı idarece bu icra takibinden dolayı idarelerinin borçsuzluğunun tespiti ile haksız ve kötü niyetli icra takibinden dolayı %40'tan aşağı olmayacak miktarda tazminata karar verilmesi istemiyle … Asliye Ticaret Mahkemesinin … sayılı esasında dava açıldığı; ... Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla da, Büyükşehir Belediye Meclisinin … tarih ve … sayılı kararı doğrultusunda taraflar arasında gerçekleştirilen tarihsiz sulh sözleşmesinin tespiti ile sulh sözleşmesinin onaylanmasına karar verildiği;
Taraflar arasında imzalanan Sulh Sözleşmesi'nde, "...1.3. ...taraflar arasında … Bankası A.Ş.'nin … tarih ve … sayılı teminat mektubunun nakde dönüştürülerek Belediye tarafından tahsil edilmesi nedeniyle karşılıklı olarak açılmış ve açılacak bütün dava, hak, alacak ve şikâyetler sulh nedeniyle sona ermiştir... Hukuk Muhakemeleri Kanununun 313-315. maddeleri kapsamında yapılan işbu sulh anlaşması ile taraflar arasındaki ihtilafların tamamı sona ermiştir... 2.8. Şirketin açmış olduğu Danıştay Onüçüncü Dairesinde 2010/1754 Esas sayılı dava dosyası, ... 3. Taraflar birbirinden bu davalardan kaynaklanan ve/veya kaynaklanacak herhangi bir başkaca masraf, ücret ve diğer fer'iler adı altında hiçbir talepte bulunmazlar. 4. Taraflar, … Bankası A.Ş.'nin … tarih ve … sayılı teminat mektubunun tahsil edilmesi üzerine ortaya çıkan (yukarıda sayılan v.b.) ve bundan sonra ortaya çıkacak bütün dava, hak, alacak, şikâyet ve icra takiplerinden dolayı işbu sulh sözleşmesi ile yukarıdaki şartlarda sulh olmuşlardır. Bundan böyle birbirlerinden … Bankası A.Ş.'nin 13/03/2008 tarih ve 1017676 sayılı teminat mektubunun nakde dönüştürülerek tahsil edilmesinden kaynaklanan ve/veya kaynaklanacak herhangi bir dava, hak, alacak, şikâyet ve icra takibine ilişkin talep haklarından gayri kabili rücu olarak vazgeçmişlerdir... 6. Taraflar, yukarıda yazılan olan maddelerde belirlenen hususlar ile söz konusu teminat mektubunun Ankara Büyükşehir Belediye Encümeninin … tarih ve … sayılı kararı ile nakde dönüştürülmesi işlemine dayalı olarak gerek doğrudan ve gerekse dolaylı olarak açılmış ve açılacak olan bütün diğer dava, hak, alacak ve şikâyetler ile yapılan icra takibi için itiraz sonrasında herhangi bir şekilde itirazın kaldırılması ve/veya itirazın iptali taleplerinde bulunulamaz. Taraflar, icra dosyasının takipsiz bırakılmış olması nedeniyle başkaca masraf, ücret ve diğer feri'leri talepten vazgeçmişler, birbirlerini en geniş kapsamda gayri kabili rücu olmak üzere, kesin bir şekilde ibra etmiş ve böylelikle sulh olmuşlardır. Ayrıca, Mahkemenin işbu sulh sözleşmesine göre davayı sonuçlandırma kararına karşı temyiz yoluna gitmeyecektir..." ifadelerine yer verildiği;
Anayasa'nın 138. maddesinin son fıkrasında, "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez." kuralının yer aldığı;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Davaya Son Veren Taraf İşlemleri" başlıklı 3. Bölümünde yer verilen 307-315 arasındaki maddelerinde davayı kabul, davadan feragat ve sulhun düzenlendiği; "Sulh" başlıklı 313. maddesinde, "(1) Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir. (2) Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir. (3) Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dâhil edilebilir..."; "Sulhun etkisi" başlıklı 315. maddesinde ise, "(1) Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir. (2) İrade bozukluğu ya da aşırı yararlanma hâllerinde sulhun iptali istenebilir." kurallarına yer verildiği;
Aktarılan mevzuat hükümlerinde, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri konulara ilişkin olarak görülen davalarda sulh yapılabileceği gibi, dava konusu olmasa bile dava dışında kalan konuların da sulh ile sona erdirilmesinin mümkün olduğu, sulhun usul hukuku bakımından kesin hükümle aynı hukukî sonuçları doğuracağının belirtildiği;
Uyuşmazlığın çözümlenebilmesi açısından, öncelikle tarafların imzaladığı sulh sözleşmesinin onaylanmasına ilişkin … Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukukî sonuçlarının incelenmesi gerektiği;
6100 sayılı Kanun'da sulh konusuna, davaya son veren taraf işlemleri başlığı altında yer verildiği;
"Sulh, bir hukuki ilişki hakkındaki doğmuş veya doğması muhtemel bir çekişmeyi ya da kuşkuyu karşılıklı fedakârlıklar aracılığıyla ortadan kaldırmaya yönelmiş bir sözleşmedir. Taraflardan biri, sulh sözleşmesi uyarınca yeni bir düzene sokulmuş olan eski taleplerini ileri sürdüğünde, kuşkusuz diğer taraf, aralarındaki sulh sözleşmesine dayanan bir defi ileri sürmek hakkına sahiptir (ULUSAN İlhan, Maddi Hukuk ve Usul Hukuku Bakımından Sulh Sözleşmesi, s.150, 163);
Sulh, bir sözleşme olup kural olarak tarafların karşılıklı olarak kısmî kabul, kısmî feragati anlamına gelir. Sulh, henüz bir dava söz konusu olmadan, tarafların uyuşmazlığı anlaşarak ortadan kaldırmaları şeklinde de olabilir. Taraflar, mahkeme dışında yaptıkları bir sulh sözleşmesini mahkeme tutanağına geçirtmek suretiyle de sulh olabilirler. Bu hâlde sulh anlaşması tutanağa eklenir ve mahkeme dışı sulh mahkeme içi sulhe dönüşür. Sulhun, bir taraftan irade bozukluğu veya aşırı yararlanma hükümlerine göre iptali mümkünken, diğer taraftan da davayı sona erdirici bir etki göstermekte ve kesin hükümle aynı hukuksal sonuçları doğurmaktadır. Taraflar, sadece dava konusu uyuşmazlık üzerinde sulh olabilecekleri gibi, dava dışında bırakılmış hususları da sulhun konusuna dâhil edebilirler (Pekcanıtez/Özekes/Akkan/Taş Korkmaz, Medenî Usul Hukuku, III. Cilt, Onikilevha, 15. Bası, İstanbul, Mart 2017, s.2033, 2035-2036);
Şarta bağlı olmayan sulh ve böyle bir sulh üzerine verilen mahkeme kararı, maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder (KURU Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt: IV, 2001, İstanbul, s. 3783)" şeklinde sulhe ilişkin olarak doktrinde yer verilen değerlendirmeler uyarınca, sulhun dava konusu ile ilgili olarak yapılabileceği gibi, dava dışındaki hususların da sulhun konusuna dahil edilebileceği; yine mahkeme dışında yapılan bir sulh sözleşmesinin, mahkemece tespiti ile mahkeme içi sulhe dönüşeceği; davaya son veren, başka bir ifadeyle uyuşmazlığı sonlandıran bir taraf işlemi olan sulhun maddi anlamda kesin hüküm gibi hukukî sonuç doğuracağının anlaşıldığı;
Bu itibarla, tarafların imzaladığı "Sulh Sözleşmesi"nin onaylanmasına ilişkin mahkeme kararının, 6100 sayılı Kanun'un 315. maddesi hükmü uyarınca "kesin hüküm" gibi hukukî sonuç doğurması nedeniyle Anayasa'nın 138. maddesi gereğince bağlayıcı nitelikte olduğu; dolayısıyla idari yargı mercilerinin de, önündeki uyuşmazlıkla ilgili bulunan sulh sözleşmesine ilişkin mahkeme kararlarını dikkate almak zorunda oldukları;
Öte yandan, şarta bağlı olmayan sulh sözleşmesi doktrinde de kabul edildiği üzere, feragat ve kabul ile aynı hukukî sonuçları doğurduğundan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun feragat ve kabul müesseselerine atıfta bulunan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinde sulh müessesesine atıf yapılmamış olmasının, idari yargı mercilerinin, feragat ve kabul gibi hukuki sonuç doğuran sulh sözleşmesinin onaylanmasına ilişkin mahkeme kararını dikkate almasına engel olmadığı;
Belirtilen açıklamalardan hareketle "Sulh Sözleşmesi"nin onaylanmasına ilişkin mahkeme kararının uyuşmazlığın çözümü açısından dikkate alınmasının hukukî bir zorunluluk olduğu;
Bu itibarla, bakılan tam yargı davasına konu unsurların, "Sulh Sözleşmesi"nin onaylanmasına ilişkin mahkeme kararının kapsamında bulunup bulunmadığının incelenmesi gerektiği;
14/11/2014 tarihli "Yeminli Mali Müşavirlik Gerçek Zarar Tespit Raporu"nda, davalı idarece davacı şirkete ait geçici teminatın irat kaydedilmesi üzerine, davacı şirket tarafından bu tutarın ödenebilmesi için bankadan 1. taksiti 29/07/2009 tarihinde başlayan 120 ay vadeli kredi kullanıldığı; "Kredi Geri Ödeme Planında", 1. taksit tarihinin 29/07/2009 olduğu; "Ana Para" toplam tutarının 50.150.000,00 Dolar, "Kâr" toplam tutarının 21.880.809,90 Dolar, "BSMV" toplam tutarının ise 1.094.040,80 Dolar olduğunun belirtildiği;
Sulh ile sonuçlanan 17/02/2012 tarihli Mahkeme kararında ise, davacı şirketçe davalı idareye verilen teminat mektubunun nakde dönüştürülerek davalı idare tarafından tahsil edilmesi nedeniyle, açılmış ve açılacak bütün dava, hak, alacak ve şikâyetlerin sulh nedeniyle sona erdiği; teminatın irat kaydı işleminin iptali istemiyle Dairelerinin 2010/1754 sayılı esasında açılan dava ile esasları sayılan diğer davalardan kaynaklanan ve/veya kaynaklanacak herhangi bir başkaca masraf, ücret ve diğer fer'îler altında hiçbir talepte bulunamayacakları konularında sulh olduklarının belirtildiği;
Davacı tarafından, uyuşmazlık konusu tazminat isteminin dayanağı olarak, teminat mektubunun davalı idarece irat kaydedilmesinin gösterildiği, bakılan davanın da teminatın irat kaydı işleminin iptali istemiyle açılan davanın kesinleşmesi üzerine açıldığı; tazminat unsurlarının ise, geçici teminatın irat kaydedilmesi üzerine kullanılan kredi nedeniyle bankaya ödenen "Kâr Payı ve BSMV" tutarlarına ilişkin olduğunun anlaşıldığı;
Bu itibarla, basiretli bir tacir olan davacı şirketin, sulh sözleşmesinin imzalandığı tarihten çok önce, geçici teminat bedelini ödeyebilmek için anılan krediyi kullandığı, bu kredi nedeniyle bankaya ne kadar ödeme yapmak zorunda olunduğunun davacı şirketçe bilindiği, bu zarar kaleminin sulh sözleşmesi yapıldığı sırada doğmuş olduğu, uyuşmazlıkları sona erdirme amacı taşıyan sulh sözleşmesi kapsamında da davacı şirketin geçici teminatın irat kaydı nedeniyle başkaca bir hak ve alacağının kalmadığının, talep haklarından da vazgeçtiğinin sulh sözleşmesinin onaylanmasına ilişkin mahkeme kararıyla kesin olarak hükme bağlandığı dikkate alındığında, dava konusu talebin, sulh sözleşmesi kapsamında olması dolayısıyla tazminat talebinin karşılanmasının mümkün bulunmadığı;
Her ne kadar davacı şirket tarafından teminatın irat kaydına yönelik uyuşmazlığın sulh ile sonuçlanmadığı iddia edilmişse de, 6100 sayılı Kanun'un 313. maddesi uyarınca dava dışındaki hususların da sulh kapsamına alınabileceği, davacı şirket ile davalı idare arasında imzalanan sulh sözleşmesinde, teminat mektubunun davalı idarece tahsil edilmesine ilişkin olarak da sulh olduklarına açıkça yer verildiğinden bu iddianın geçerli görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Danıştay Onüçüncü Dairesinin 24/01/2011 tarih ve E:2010/1754, K:2011/226 sayılı iptal kararına rağmen kendilerine ödeme yapılmadığı, davalı idarenin istediği sulh sözleşmesinin imzalanmasından sonra, 17/02/2012'de 51.750.000,00 ABD Doları ödeme yapıldığı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu esas alınarak idari uyuşmazlıklarda sulh yapılmasına olanak bulunmadığı, hukuk mahkemesi kararının idari uyuşmazlıklar için kesin hüküm olarak kabul edilemeyeceği, teminat mektubunun irat kaydına yönelik uyuşmazlığın sulh ile sonuçlanmadığı, Danıştay kararıyla kesin hükme bağlandığı, tam yargı davası koşulları incelenerek karar verilmesi gerektiği, sulh sözleşmesinde, teminatın irat kaydı işleminden hak ve alacağın kalmadığı yolunda bir beyan bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve hukuka uygun olan Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığınca, Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş.'nin %100'üne tekabül eden hisselerinin satış yöntemiyle blok olarak özelleştirilmesini teminen gerçekleştirilen ihalede ikinci en yüksek teklifi veren davacı şirketin, İhale Şartnamesi'nin 10. maddesinin (C) bendinde öngörülen ek geçici teminatı verilen süre içerisinde yatırmadığından bahisle ihale aşamasında vermiş olduğu geçici teminatın irat kaydedilmesine ilişkin Ankara Büyükşehir Belediye Encümeninin … tarih ve …sayılı kararının iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Onüçüncü Dairesinin 24/01/2011 tarih ve E:2010/1754, K:2011/226 sayılı kararıyla dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 19/09/2012 tarih ve E:2011/505, K:2012/1200 sayılı kararıyla kararın onanmasına; 18/06/2014 tarih ve E:2013/767, K:2014/2723 sayılı kararıyla karar düzeltme isteminin de reddine karar verilmesinin ardından karar kesinleşmiştir.
Bahsedilen iptal kararının kesinleşmesinin ardından, idareye haksız yere ödenen 50.000.000,00 ABD Dolarının temini amacıyla kullanılan kredi kapsamında katlanılan "Kâr Payı ve BSMV" tutarlarının tazmini istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, "İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.“ kuralına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bir idari işlemin yargı kararıyla iptal edilmesi halinde söz konusu kararın, dava konusu işlemin tesis edilmesi sırasında unsurlarında bulunan sakatlıkları saptadığı, işlemi yapıldığı andan başlayarak ortadan kaldırdığı, bu özelliği nedeniyle geriye yürüyen sonuçlar doğurduğu, idare hukukunun bilinen ilkelerindendir.
İdare, iptal kararının amaç ve kapsamına göre yeni bir işlem ya da işlemler yapmak, iptal edilen idari işlemden doğan tüm sonuçları ortadan kaldırmakla yükümlü olup, iptal edilen işlem nedeniyle uğranılan zararların tazmini de bu kapsamda yer almaktadır.
Ancak; ortada tazmini gereken zararın bulunmaması halinde, idarenin tazmin sorumluluğunun ortadan kalkacağına da şüphe bulunmamaktadır.
Olayda, Danıştay Onüçüncü Dairesinin 24/01/2011 tarih ve E:2010/1754, K:2011/226 sayılı iptal kararından sonra, … Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, davalı idare ile davacı arasında gerçekleştirilen tarihsiz sulh sözleşmesinin tespiti ile sulh sözleşmesinin onaylanmasına karar verilmiştir.
Sulh Sözleşmesi'nde, "...1.3. ...taraflar arasında … Bankası A.Ş.'nin 13/03/2008 tarih ve 1017676 sayılı teminat mektubunun nakde dönüştürülerek Belediye tarafından tahsil edilmesi nedeniyle karşılıklı olarak açılmış ve açılacak bütün dava, hak, alacak ve şikâyetler sulh nedeniyle sona ermiştir... Hukuk Muhakemeleri Kanununun 313-315. maddeleri kapsamında yapılan işbu sulh anlaşması ile taraflar arasındaki ihtilafların tamamı sona ermiştir... 2.8. Şirketin açmış olduğu Danıştay Onüçüncü Dairesinde 2010/1754 Esas sayılı dava dosyası, ... 3. Taraflar birbirinden bu davalardan kaynaklanan ve/veya kaynaklanacak herhangi bir başkaca masraf, ücret ve diğer fer'iler adı altında hiçbir talepte bulunmazlar..." ifadelerine yer verilmiştir.
Bu Sulh Sözleşmesinin imzalanmasının ardından, davacı şirketin, geçici teminatının irat kaydedilmesine ilişkin işlem nedeniyle herhangi bir hak ve alacağının kalmadığı görüldüğünden; davalı idarenin tazmin sorumluluğundan da bahsetmek mümkün değildir.
Bu durumda, davanın reddi yolundaki Daire kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın reddine ilişkin Danıştay Onüçüncü Dairesinin temyize konu 13/06/2019 tarih ve E:2014/5107, K:2019/2029 sayılı kararının, yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 03/12/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için öncelikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 313-315. maddelerinde yer verilen ve davaya son veren taraf işlemlerinden olan "Sulh" müessesesinin idari yargıdaki durumunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bu bağlamda, idari yargıda 6100 sayılı Kanun'un bazı hükümlerinin uygulanmasına cevaz veren 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin incelenmesi gerekmektedir.
2577 sayılı Kanun'un "Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Vergi Usul Kanununun uygulanacağı hâller" başlıklı 31. maddesinin 1. fıkrasında, "Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hâllerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır. Ancak, davanın ihbarı Danıştay, mahkeme veya hakim tarafından re'sen yapılır. Bilirkişiler, bilirkişilik bölge kurulları tarafından hazırlanan listelerden seçilir ve bilirkişiler hakkında Bilirkişilik Kanunu ve 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri uygulanır." kurallarına yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun'un 31. maddesiyle yapılan bu atıfla birlikte Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda düzenlenen bazı konulara ilişkin hükümler, idarî yargılamanın özellikleri dikkate alınarak uygulanmaktadır.
Adlî yargıda görülen ve tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda, tarafların sulh ile uyuşmazlığı sona erdirebileceği açıktır. Ancak, idarî yargılamaya konu olabilecek hususların bu maddeye dayalı olarak yapılan sulh sözleşmesi kapsamına alınması kanunen mümkün bulunmamaktadır.
Bu nedenle; bakılan davada, geçici teminatının irat kaydı üzerine kullanılan kredi nedeniyle ödenen "Kâr Payı ve BSMV" tutarının zarar olarak kabul edilip edilemeyeceği ve tazmini gereken bir zarar var ise zarar miktarının tespiti konularında esastan bir inceleme yapılarak karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile davanın reddine ilişkin kararın bozulması gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz.



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi