8. Hukuk Dairesi 2014/4865 E. , 2014/11204 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Gölköy Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 10/01/2012
NUMARASI : 2007/88-2012/8
M.. G.. ile H.. G.. ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Gölköy Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 10.01.2012 gün ve 88/8 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde; 97 ada 8 sayılı parselin ortak miras bırakan Ahmet’ten kaldığı, kadastro çalışmaları sırasında mirasçılardan sadece Ziya oğlu Murat adına tespit ve tescilinin yapıldığını, vekil edeninin miras payı bulunduğunu açıklayarak taşınmazın hisseleri oranında adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiş daha sonra keşifte taşınmazın 1/3"ünün vekil eden adına kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı kayıt maliki M.. G.. davayı kabul etmediğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Dava dilekçesinde davalı gösterilen davacının babası M.. G..’in mirasçıları miras payları oranında iptal ve tescile karar verilmesini aynı vekil aracılığıyla istemişlerdir.
Mahkemece, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK"nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. maddesi uyarınca açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin miras payları oranında tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu 397 ada 8 sayılı parsel 1998 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında M.. G.. adına tespit edilmiş olup, kadastro tutanağının 19.01.2001 tarihinde kesinleşmesiyle davalı Murat adına tapu kaydının oluştuğu belirlenmiştir. Eldeki dava 18.06.2007 tarihinde açıldığından 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. fıkrasında öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçmediği belirlenmiştir.
Uyuşmazlık konusu taşınmazın ortak miras bırakan dip muris A.. G..’ten kaldığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık konusu dip muris A.. G..’ten kalan taşınmazın mirasçıları arasında yöntemine uygun bir biçimde tüm mirasçıların katılımı ile taksim edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır. Dip muris Ahmet’in dosyadaki bilgilere göre TMK"nun yürürlüğe girdiği 1926 tarihinden önce 1905 yılından önce öldüğü anlaşılmaktadır. Miras bırakan Ahmet TMK"nun yürürlüğe girdiği 1926 tarihinden önce öldüğüne göre terekesi kural olarak paylı mülkiyet hükümlerine tabidir. Murisin ölümünden sonra taşınmaz tüm mirasçıları tarafından tasarruf edilmiş ise tüm mirasçıların paylı mülkiyet nitelikli taşınmazda hak sahibi olduklarının kabulü gerekir. Şayet taşınmaz murisin ölümünden sonra sadece bir veya birkaç mirasçısı tarafından kullanılmakta ise, bu takdirde mülkiyetin bu kişilere ait olduğunun kabulü gerekmektedir. Dolayısıyla kullanan mirasçı ya da mirasçıların ölümü ile elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olmak üzere kullananların mirasçılarına intikal edeceği elbirliği mülkiyet hükümleri gereğidir.
Mahkemece öncelikle yukarıdaki açıklamalar gözetilerek araştırma ve incelemenin yapılması, murisin ölümünden sonra taşınmazın çocukları Ahmet, Osman ve Ömer tarafından birlikte tasarruf edilmiş ise bunların ölümüyle elbirliği mülkiyet niteliğinde mirasçılarına intikal edeceği TMK"nun elbirliği mülkiyetine ilişkin hükümleri gereğidir. Bu takdirde Ahmet, Osman ve Ömer mirasçıları arasında yöntemine uygun bir biçimde tüm mirasçıların katılımı ile yapılmış bir taksimin olup olmadığının araştırılıp belirlenmesi zorunludur. Adı geçenler arasında yazılı veya sözlü bir taksim yapılmış ise taşınmazın kime kaldığını keşif yerinde dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak ve sorular yöneltilerek açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Şayet muris Ahmet’in mirasçıları Ahmet, Osman ve Ömer arasında herhangi bir taksim yapılmamış ise bunların ölümü ile taşınmaz elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bulunduğundan ve dava mirasçılar arasında açılıp yürüyen bir dava olduğundan her ne kadar davacı vekili değişik beyanlarda bulunmakla birlikte en son muris Ahmet’in tüm mirasçıları adına iptal ve tescile karar verilmesini istemiş ise de esasen davacının miras payı oranında iptal ve tescil istediğinin kabulü gerekir. Dava üçüncü kişilere karşı açılmadığından davacı bakımından davada dava koşulunun yerine getirilmesinde ve taraf teşkilinin sağlanmasına gerek bulunmamaktadır.
Belirlenen açıklamalar ve ilkeler doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, davacının iddiasının kanıtlanması durumunda sadece miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmesi düşünülmesi iddiasının kanıtlanmaması halinde ise şimdiki gibi davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 30.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.