
Esas No: 2014/17718
Karar No: 2014/17718
Karar Tarihi: 16/4/2015
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ABDULLAH BAYKAL BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/17718) |
|
Karar Tarihi: 16/4/2015 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Alparslan ALTAN |
Üyeler |
: |
Recep KÖMÜRCÜ |
|
|
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
Raportör |
: |
Şükrü DURMUŞ |
Başvurucu |
: |
Abdullah BAYKAL |
Vekili |
: |
Av. Şeref AKÇAY |
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, tutukluluğun
makul süreyi aştığını ve tutukluluğun devamına dair kararların gerekçelerinin
yetersiz olduğunu ileri sürerek Anayasanın 19. maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti
ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiş ve tazminat talebinde
bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 11/11/2014
tarihinde Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci
Komisyonunca 12/12/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
18/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular 18/12/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet
Bakanlığı, 29/12/2014 tarihli yazısı ile başvuruya ilişkin olarak görüş
sunulmayacağını bildirmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, hakkında yapılan
soruşturma kapsamında 21/12/2009 tarihinde gözaltına alınmış, İstanbul 9. Ağır
Ceza Mahkemesinin 23/12/2009 tarihli ve 2009/1941 sayılı kararıyla “uyuşturucu
madde ticareti yapma” suçundan
tutuklanmıştır.
8. İstanbul 13. Ağır Ceza
Mahkemesinin 13/9/2012 tarihli ve E.2009/232, K.2012/177 sayılı kararıyla
“uyuşturucu madde ticareti” suçundan
başvurucunun 18 yıl 9 ay hapis ve 187.500,00 TL adli para cezasıyla
cezalandırılmasına, tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.
9. Anılan kararın temyizi
üzerine Yargıtay 10. Ceza Dairesi 10/7/2014li tarihli ve E.2014/1560,
K.2014/5353 sayılı ilamla hükmün bozulmasına karar vermiştir.
10. Yeniden başlayan yargılamada
İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi E.2014/367 sayılı dosyada 10/9/2014
tarihli tensip zaptı ile “ atılı suç ve
tutuklu kaldığı süre” gerekçesiyle başvurucunun tutukluluk halinin
devamına, sanık müdafilerine duruşma gününün tebliğine, başvurucunun tutuklu
kaldığı sürenin tespiti için cezaevi müdürlüğüne yazı yazılmasına, başvurucuya
ait iletişimin tespitine ilişkin çözüm tutanaklarının istenilmesine ve
duruşmanın 14/10/2014 tarihine bırakılmasına karar vermiştir.
11. Başvurucu 18/9/2014 tarihli
dilekçe ile 5 yıla yakın bir süredir tutuklu olduğunu, delil karartma ve kaçma
şüphesi bulunmadığı belirtilerek tahliye talebinde bulunmuştur. İstanbul
Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 19/9/2014 tarihli ve E.2014/367 sayılı kararla
atılı suç ve tutuklu kaldığı süreyi gerekçe göstererek tahliye talebinin
reddine karar vermiştir. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz, İstanbul
Anadolu 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/9/2014 tarihli ve 2014/1119 Değişik İş
sayılı kararıyla isnat olunan suç, cezanın miktarı ve tutuklu kalınan süre
gerekçeleriyle reddedilmiştir.
12. Yargılamanın 14/10/2014
tarihli oturumunda Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki mütalaasını sunmuş,
başvurucu tutuklu kaldığı süre dikkate alınarak bihakkın veya adli kontrol
hükümleri uygulanarak tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme,
dosyanın incelemeye alınmasına, “dosya
kapsamı, iddianamede belirtilen sevk maddelerindeki ceza yaptırım süresi ve
tutuklu kaldığı süreye göre sanığın tutukluluk halinin devamına” ve
duruşmanın 12/11/2014 tarihine bırakılmasına karar vermiştir. Başvurucunun bu
karara karşı yaptığı itiraz, İstanbul Anadolu 7. Ağır Ceza Mahkemesinin
27/10/2014 tarihli ve 2014/1142 Değişik İş sayılı kararıyla “atılı suçun vasıf ve mahiyeti, hakkında kuvvetli suç
şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, atılı suç için
kanunda öngörülen ceza miktarı ile alması muhtemel ceza miktarı göz önüne
alındığında kaçma şüphesinin bulunması ve tutuklulukta geçirdiği süre göz önüne
alınarak ” reddedilmiştir.
13. Başvurucu, 11/11/2014
tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Mahkeme, 12/11/2014 tarihli
oturumda “dosya kapsamı ve tutuklu kaldığı
süre” gerekçe gösterilerek başvurucunun tahliyesine ve yurt dışına
çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbirinin uygulanmasına karar vermiştir.
15. Mahkemenin 19/12/2014
tarihli ve E.2014/367, K.2014/421 sayılı kararıyla başvurucunun uyuşturucu
madde ticareti suçundan 18 yıl 9 ay hapis ve 187.500,00 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiştir. Dosya, kararın temyizi üzerine halen Yargıtayda derdesttir.
B. İlgili
Hukuk
16. 4/12/2004 tarihli ve 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:
“(1) Kuvvetli
suç şüphesinin
varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin
bulunması halinde, şüpheli veya sanık
hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi
beklenen ceza veya güvenlik tedbiri
ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde
bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme,
gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur
veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki
suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli
ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda
yer alan;
...
8. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal
ve ticareti (Madde 188),...”
17. Aynı Kanun’un 101.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(Değişik fıkra:
02/07/2012-6352 S.K./97.md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki
bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli
suç şüphesini,
b) Tutuklama
nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama
tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü
olarak bildirilir, ayrıca bir örneği
yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus
kararda belirtilir.”
18. 26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddenin (1) ve (4) numaralı fıkraları
şöyledir:
“(3) Uyuşturucu
veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı
olarak ülke içinde satan, satışa
arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden,
depolayan, satın alan, kabul eden,
bulunduran kişi, on yıldan az olmamak
üzerehapis ve yirmibin güne kadar
adlî para cezası ile cezalandırılır. (Ek cümle: 18/06/2014-6545
S.K./66. md) Ancak, uyuşturucu
veya uyarıcı madde verilen veya
satılan kişinin çocuk olması hâlinde,
veren veya satan kişiye verilecek
hapis cezası on beş yıldan az
olamaz.
(4) Uyuşturucu veya
uyarıcı maddenin eroin, kokain, morfin veya bazmorfin
olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında
artırılır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 16/4/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 11/11/2014 tarihli ve
2014/17718 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
20. Başvurucu, kaçma, delilleri
yok etme ya da karartma olanağı bulunmamasına rağmen, 5 yıla yakın süredir
tutukluluğunun devam ettiğini, tutukluluğun devamına ilişkin kararların
gerekçelerinin yeterli olmadığını, adli kontrol hükümlerinin neden yetersiz
olduğunun belirtilmediğini ve böylece kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
21. Başvurucunun şikâyetlerinin
Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerektiği
sonucuna varılmıştır.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
22. Başvurucunun
iddiaları dayanaktan yoksun olmadığı, ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni
de bulunmadığı için başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas
Yönünden
23. Anayasa’nın 19. maddesinin
yedinci fıkrası şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve
soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır.
Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını
veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”
24. Anayasa’nın 19. maddesinin
yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin,
yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında
serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip olduğu güvence altına alınmıştır.
25. Tutukluluk süresinin makul
olup olmadığı konusunun, genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün
değildir. Bir sanığın tutuklu olarak bulundurulduğu sürenin makul olup
olmadığı, her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir.
Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine rağmen Anayasa’nın 19.
maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha
ağır basan gerçek bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabilir
(Murat Narman, B. No: 2012/1137,
2/7/2013, § 61).
26. Bir davada tutukluluğun
belli bir süreyi aşmamasını sağlamak, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir.
Bu amaçla, yukarıda belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların
derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine
ilişkin kararlarında bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013,
§ 62).
27. Tutuklama tedbirine
kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu
kişilerin kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek
maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri
belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de
bu süre geçtikten sonra, uzatmaya ilişkin kararlarda
tutuklama nedenlerinin hâlâ devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte
gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili”
ve “yeterli” görüldüğü takdirde,
yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın
karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi
faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate
alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup
olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 63).
28. Dolayısıyla Anayasa’nın 19.
maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde
esas olarak, serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine
bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz
başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince
gerekçelendirilmiş olup olmadığı göz önüne alınmalıdır (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013,
§ 64).
29. Öte yandan hukuka uygun
olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama
nedeninin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar
tutukluluk halinin makul kabul edilmesi gerekir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 65).
30. Makul sürenin
hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına
alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama
tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk
derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Murat
Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).
31. Tutukluluk süresinin
hesabında ilk derece mahkemesi önünde yargılama aşamasında geçen sürelerin
dikkate alınması gerekir. Zira kişi yargılanmakta olduğu davada ilk derece
mahkemesi kararıyla mahkûm edilmişse, bu kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma
kapsamından çıkmakta ve tutmanın nedeni ilk derece mahkemesince verilen “hükme bağlı olarak tutma” haline
dönüşmektedir. Bu bakımdan temyiz aşamasında geçen süreler tutukluluk süresinin
değerlendirmesinde göz önünde bulundurulamaz (Hamit
Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 41).
32. Somut olayda başvurucu,
21/12/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve 23/12/2009 tarihinde tutuklanmıştır.
Yapılan yargılama sonucunda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 13/9/2012 tarihli
ve E.2009/232, K.2012/177 sayılı kararıyla başvurucunun, isnat edilen suçtan
mahkûmiyetine ve tutukluluk halinin devamına karar vermiştir. Anılan kararın
Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 10/7/2014 tarihli kararı ile bozulması üzerine
yeniden başlayan yargılama sonrasında İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza
Mahkemesinin 12/11/2014 tarihli kararıyla başvurucunun tahliyesine, 15/5/2014
tarihli ve E.2014/170, K.2014/290 sayılı kararıyla ise başvurucunun isnat
edilen suçtan 18 yıl 9 ay hapis ve 187.500,00 TL. adli para cezası ile
cezalandırılmasına karar vermiştir. Söz konusu dosya halen temyiz aşamasında
derdesttir.
33. Başvurucu, 21/12/2009 -
13/9/2012, 10/7/2014 - 12/11/2014 tarihleri arasında bir “suç isnadına bağlı olarak”,
13/9/2012-10/7/2014 tarihleri arasındaki sürede ise “hükme bağlı olarak tutma” anlamında özgürlüğünden mahrum
bırakılmıştır. Buna göre, başvurucunun başvuru konusu yargılama kapsamında “suç isnadına bağlı olarak” toplam tutulma
süresi 3 yıl 24 gündür.
34. Başvurucu hakkında isnat olunan
suçun ağırlığı, dosya kapsamında yargılanan 8 sanık olması, derece mahkemesince
18 yıl 9 ay hapis ve 187.500,00 TL. adli para cezasına hükmolunması, davanın
nispeten karmaşık nitelikte olması, ayrıca yargılama sürecinin özenli
yürütülmediğine dair bir iddia bulunmadığı gibi başvuru dosyasında bunu
gösteren bir bilginin olmaması hususları da birlikte değerlendirildiğinde,
başvurucunun 3 yıl 24 günlük tutukluluk süresi Anayasa’nın 19. maddesinin
yedinci fıkrası yönünden makuldür. Derece
mahkemelerince isnat olunan suç, tutuklu kalınan süre ve kaçma şüphesi
gerekçeleriyle verilen tutukluluğun devamı ve itirazın reddine dair kararların
gerekçeleri, toplam tutukluluk süresi de göz önünde bulundurulduğunda,
tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı
gösterecek özen ve içeriktedir. Somut olaydaki tutukluluk
halinin devamına ilişkin bu gerekçeler ilgili ve yeterlidir.
35. Açıklanan
nedenlerle, Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. “Tutukluluğun
makul süreyi aşmış olması ve tutukluluğun devamına ilişkin kararların
gerekçelerinin yetersiz olduğu” iddiası ile ilgili olarak
Anayasa"nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderinin başvurucu
üzerinde bırakılmasına,
16/4/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.