
Esas No: 2014/18842
Karar No: 2014/18842
Karar Tarihi: 16/4/2015
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ÖMER ASLAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/18842) |
|
Karar Tarihi: 16/4/2015 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Alparslan ALTAN |
Üyeler |
: |
Recep KÖMÜRCÜ |
|
|
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
Raportör |
: |
Şükrü DURMUŞ |
Başvurucu |
: |
Ömer ASLAN |
Vekili |
: |
Av. Ali COŞKUN |
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1.
Başvurucu, tutukluluğun makul süreyi aşması ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmaması nedeniyle Anayasa"nın 19. maddesinde düzenlenen kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı ile 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru,
21/11/2014 tarihinde Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır.
Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona
sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci
Bölüm Birinci Komisyonunca 23/12/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Bölüm
Başkanı tarafından 26/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet
Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Başvuru
konusu olay ve olgular 26/12/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir.
6. Adalet
Bakanlığının 15/1/2015 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru
formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi
ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8.
Başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında “kasten insan öldürme” suçunu işlediği iddiasıyla Bursa 5.
Sulh Ceza Mahkemesinin 18/11/2011 tarihli ve 2011/1875 sorgu sayılı kararıyla
tutuklanmıştır.
9. Adıyaman
Cumhuriyet Başsavcılığının 19/3/2012 tarihli ve E.2012/1230 sayılı
iddianamesiyle başvurucu hakkında "kasten
insan öldürme ve kasten yaralama " suçlarından cezalandırılması
istemiyle kamu davası açılmıştır.
10.
Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi, E.2012/81 sayılı dosyada 24/4/2012 tarihinde
başvurucunun tutukluluk durumunun devamına karar vererek duruşmayı 10/7/2012
tarihine bırakmıştır.
11.
Mahkemenin 11/3/2014 tarihli oturumunda başvurucunun tutukluluk halinin
devamına karar verilmiştir. Başvurucunun, tutukluluk halinin devamına ilişkin
mahkeme ara kararına karşı yaptığı itiraz, Şanlıurfa 3. Ağır Ceza Mahkemesinin
27/3/2014 tarihli ve 2014/280 Değişik İş sayılı kararıyla reddedilmiştir.
Başvurucu bu kararı 7/4/2014 tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir.
12.
Başvurucu, 21/11/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda
bulunmuştur.
13.
Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi 12/2/2015 tarihli ve E.2012/81, K.2015/54
sayılı kararıyla başvurucunun kasten insan öldürme suçundan 15 yıl hapis cezası
ile cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar vermiştir.
Başvurucu anılan karara karşı temyiz kanun yoluna başvurmuş olup dava temyiz
aşamasındadır.
B. İlgili
Hukuk
14.
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi
şöyledir:
“(1) Kuvvetli
suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin
bulunması halinde, şüpheli veya sanık
hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi
beklenen ceza veya güvenlik tedbiri
ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde
bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme,
gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur
veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların
işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve
5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
...
2. Kasten öldürme (Madde
81, 82, 83),
....”
15.
26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesi şöyledir:
“(1) Bir insanı
kasten öldüren kişi, müebbet hapis
cezası ile cezalandırılır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16.
Mahkemenin 16/4/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun
21/11/2014 tarihli ve 2014/18842 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği
düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
17.
Başvurucu, tutukluluğun makul süreyi aştığını, 3 yıldır tutuklu olduğunu, suç
vasfının değişme ihtimali bulunduğunu ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmadığını belirterek Anayasa"nın 19. ve 36. maddelerinde güvence
altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, tahliye ve tazminat
talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
18.
Başvurucunun, tutukluluğun makul süreyi aştığı yönündeki şikâyetinin
Anayasa’nın 19. maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, makul
sürede yargılanma hakkının ihlali yönündeki şikâyetinin ise 36. maddesinde
düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna
varılmıştır.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. Tutukluluğun
Makul Süreyi Aştığı İddiası
19.
Başvurucu, tutukluluğun makul süreyi aştığını ileri sürmüştür.
20.
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru
usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir. …”.
21. Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün “Başvuru süresi ve mazeret” kenar başlıklı 64. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği
tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekir.”
22.
Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik koşullarından olan başvuru süresine
riayet edilmesi şartı, bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında resen
nazara alınması gereken bir başvuru koşuludur (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 19).
23.
Yukarıda belirtilen hükümler uyarınca bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren
otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Bu yönüyle başvuru yollarının
tüketilmesi ve başvuru süresine ilişkin koşullar arasında yakın bir bağlantı
bulunmaktadır. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru yolları
ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı
sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili
başvuru yolları olarak anlaşılması gerekir. Olağan başvuru yollarının tamamının
tüketilmesi ibaresinin katı bir şekilde yorumlanması, bir takım başvurular
açısından bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmayan neticelere yol
açabilecektir. Bu nedenle, olayın özel şartları içinde etkisiz ve yetersiz olan
bir kanun yolunun tüketilmesi şartı aranmaksızın, her bir başvuru yolunun somut
başvurular açısından etkili olup olmadığının münferiden denetlenmesi
gerekmektedir (Taner
Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 20).
24. Devam
eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda
şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını
haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit
yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk halinin devamına
gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece
kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Bu amaçla yapılan bir
başvuruda, itiraz kanun yolunda çekişmeli yargılama ve/veya silahların eşitliği
gibi ilkelere uygun olarak bir inceleme yapılıp yapılmadığı da dikkate
alınacaktır. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin
edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların, olağan
kanun yolları tüketilmek şartıyla, tutukluluk hali devam ettiği sürece yapılabilmesi
mümkündür (Korcan Pulatsü, B.
No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).
25. Somut
olayda başvurucu isnat edilen suç nedeniyle 18/11/2011 tarihinde
tutuklanmıştır. Adıyaman 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 11/3/2014 tarihinde
başvurucunun tutukluluk halinin devamına karar vermiştir. Başvurucunun bu
karara karşı yaptığı itiraz, Şanlıurfa 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/3/2014
tarihli kararıyla reddedilmiştir. Başvurucu, ret kararını 7/4/2014 tarihinde
öğrendiğini beyan etmiştir.
26. Bu
belirlemeler karşısında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin şikayeti içeren bireysel başvurunun, Şanlıurfa 3. Ağır Ceza Mahkemesi
kararının öğrenilme tarihi olan 7/4/2014 tarihinden itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekirken 21/11/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı
olduğu sonucuna varılmıştır.
27.
Açıklanan nedenlerle, başvurunun tutukluluk süresinin makul olmadığı iddiasına
ilişkin kısmının “süre aşımı”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmiştir.
b. Yargılamanın
Makul Sürede Sonuçlandırılmadığı İddiası
28.
Başvurucunun, yargılamanın makul süreyi aştığına ilişkin şikâyeti açıkça
dayanaktan yoksun değildir. Ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de
bulunmadığı için başvurucunun bu şikâyetine ilişkin kısmının kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas
Yönünden
29.
Başvurucu, hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturmanın makul süre içinde
sonuçlandırılmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
iddia etmiştir.
30. Anayasa
ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında
kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz,
B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut
görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer
verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
Sözleşme’nin lafzî içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (Güher Ergun ve Diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
31. Davanın
karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların
yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın
süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken
kriterlerdir (Güher Ergun ve Diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41- 45).
32.
Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddeleri uyarınca kişilere, medeni hak ve
yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların yanı sıra, cezai alanda yöneltilen suç
isnatlarının makul sürede karara bağlanmasını talep hakkı tanınmıştır. Suç
isnadı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından
bildirilmesi olup, kişiye cezai alanda yöneltilen iddianın suç isnadı
niteliğinde olup olmadığının tespitinde; iddia olunan suçun pozitif
düzenlemelerdeki tasnifinin, suçun gerçek niteliğinin, suç için öngörülen
cezanın niteliği ile ağırlığının değerlendirilmesi gerekir. Ancak isnat olunan
fiil, ceza kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza
hukukunun kuralları uygulanmış ise, ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi
yapılmaksızın, adil yargılanma hakkının kapsamına girdiği kabul edilecektir (B.E, B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 31).
33. Başvuru
konusu olayda, başvurucu hakkında, kasten insan öldürme suçundan soruşturma
başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suç 5237 sayılı Kanun’un 81.
maddesinde hapis cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede
başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36.
maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B.E, B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
34. Cezai
alanda yöneltilen suç isnatları ile ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre
değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, kişiye bir suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama veya gözaltı gibi tedbirlerin uygulandığı an olup, somut
başvuru açısından bu tarih, başvurucunun bahse konu suç kapsamında tutuklandığı
ve böylece isnattan haber olduğu anlaşılan 18/11/2011 tarihidir. Sürenin bitiş
tarihi ise, suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği tarihtir. Ancak devam
eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da
yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin
bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 52; B.E, B. No: 2012/625,
9/1/2014, § 34). Bu kapsamda, somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş
tarihinin, bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihi olan 16/4/2015 tarihi
olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucuya bir suçun isnat edildiği
18/11/2011 tarihi ile bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih arasında
geçen süre yaklaşık 3 yıl 5 aydır.
35.
Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun
kasten insan öldürme ve yaralama suçlarına ilişkin olduğu, başvurucu ile
birlikte toplam 12 sanığın yargılandığı, 19/3/2012 tarihinde açılan davada
toplam 41 duruşma yapıldığı, duruşmaların genel olarak ifadelerin alınması ve
bilirkişi raporunun alınması için ertelendiği, 12/2/2015 tarihli duruşmada
başvurucunun kasten insan öldürme suçundan 15 yıl hapis cezası ile
cezalandırılmasına karar verildiği ve kararın temyiz aşamasında olduğu
görülmüştür.
36. Sonuç
olarak, soruşturma ve yargılama safhaları birlikte değerlendirildiğinde,
yargılama faaliyetlerinde hareketsiz kalınan bir dönemin bulunmadığı, yargı
mercilerine atfedilebilecek bir kusurun olmadığı ve gerekli özenin gösterildiği
görülmüştür.
37.
Yargılama süresinin makul olup olmadığının değerlendirilmesinde göz önünde
bulundurulması gereken davadaki sanık sayısı, davanın karmaşıklığı, atılı
suçların vasıf ve mahiyeti, söz konusu suçlar için öngörülen cezaların miktarı
gibi unsurlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde somut başvuru bakımından
yargılama süresinin makul olduğu görülmektedir.
38.
Açıklanan nedenlerle, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal
edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Tutukluluk süresinin makul olmadığı
yönündeki iddiasının “süre aşımı”
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmadığı yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiası yönünden
Anayasa’nın 36. maddesinin İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
16/4/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.