
Esas No: 2013/1419
Karar No: 2013/1419
Karar Tarihi: 15/4/2015
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
F.H.H. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/1419) |
|
Karar Tarihi: 15/4/2015 |
R.G. Tarih- Sayı: 20/6/2015-29392 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Burhan
ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Nuri
NECİPOĞLU |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Erdal
TERCAN |
|
|
Hasan
Tahsin GÖKCAN |
Raportör |
: |
Hüseyin
TURAN |
Başvurucu |
: |
F.H.H. |
Vekili |
: |
Av.
Fevzi AKSOY |
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız mahkeme
ilkesine riayet edilmeyerek hakkında oda hapsi cezasına hükmedildiğini, bu
cezaya karşı yapmış olduğu itirazın etkili bir yol olmadığını, disiplin
cezasının infazıyla kişilik haklarının saldırıya uğradığını ve ruh sağlığının
bozulduğunu belirterek Anayasa’nın 10., 19. ve 36.
maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 18/2/2013 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/3/2014
tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir
4. Bölüm Başkanı tarafından 29/5/2014
tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar
verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular 27/6/2014
tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı, görüşünü 15/7/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Adalet Bakanlığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan
görüş başvurucuya 4/8/2014 tarihinde bildirilmiştir.
Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı 18/8/2104 tarihinde
beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru dilekçesi ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, yüzbaşı rütbesinde Dörtyol Jandarma Komando
Tabur Komutanlığı’nda Karargah Destek Bölük Komutanı olarak görev yapmakta iken
hafta sonu mesaiye devam edeceğine dair yazılı ya da sözlü bir emrin kendisine
verilmediğini belirttiği bir tarih olan 12/1/2013 günü
bölüğünün eğitim ve disiplin durumunu denetlemek ve hazırlık durumunu kontrol
etmek amacıyla sabah saatlerinde bölüğüne geldiğini ve çalışması bittikten
sonra öğle saatlerinde birliğinden ayrıldığını belirtmiştir.
9. Başvurucu hakkında, 12/1/2013
Cumartesi günü Jandarma Genel Komutanlığınca yapılan denetimlere hazırlık
kapsamında mesai yapılacağı kendisine emredilmiş olmasına rağmen mesaiyi
izinsiz terk etmiş olması sebebine dayanılarak disiplin soruşturması açılmış,
14/1/2013 tarihinde savunması alınmış ve savunmasının yeterli bulunmaması
üzerine Jandarma Komando Tabur Komutanlığındaki yetkili amiri tarafından "disiplin tecavüzü" suçu nedeniyle
14/1/2013 tarihinde beş (5) gün oda hapsi cezası ile cezalandırılmasına karar
verilmiştir. Bu karar başvurucuya 15/1/2013 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
10. Başvurucu, anılan oda hapsi cezasına 16/1/2013
tarihinde itiraz etmiş, ancak itirazı Jandarma Genel Komutanlığı İl Jandarma
Komutan Yardımcılığında görevli hiyerarşik üstü tarafından 17/1/2013 tarihli
kararla reddedilmiştir.
11. Kesinleşen oda hapsi cezası 21/1/2013-
26/1/2013 tarihleri arasında Jandarma Genel Komutanlığı 121. Jandarma Eğitim
Alay Komutanlığı Disiplin Ceza ve Tutukevinde infaz edilmiştir.
12. Başvurucu, 18/2/2013 tarihinde
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza
Kanunu’nun 165. (Mülga: 31/1/2013-6413/45 md.) maddesinin
(1) numaralı fıkrası şöyledir:
“ Askeri şahıslar hakkında verilebilecek
disiplin cezaları şunlardır:
A) Subaylar, astsubaylar, Milli Savunma
Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli Devlet Memurları, uzman
jandarmalar ve uzman erbaşlar hakkında: 1. Uyarı. 2. Aylık Kesilmesi: Ek
göstergeler dahil, cezalının brüt aylığının 1/30 - 1/8
arasında kesinti yapılmasıdır. 3. Göz Hapsi: Dört haftaya kadar. 4. Oda Hapsi:
Dört haftaya kadar”.
14. 1632 sayılı Kanun’un 168. (Mülga: 31/1/2013-6413/45
md.) maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Her amir emri altındaki şahıslara disiplin
cezaları vermeğe salahiyetlidir.”
15. 1632 sayılı Kanun’un 171. (Mülga: 31/1/2013-6413/45
md.) maddesi şöyledir:
“Disiplin amirlerinin ceza vermek
salahiyetleri merbut cetvelde gösterilmiştir.”
16. 1632 sayılı Kanun’un 181. (Mülga: 31/1/2013-6413/45
md.) maddesi şöyledir:
“Bir disiplin cezası resmi surette mahkuma
tebliğ edildiği vakit katileşir. … Bu cezanın kaldırılması veya değiştirilmesi
ancak şikayet yoluyla veya ceza veren amirin mahkum
lehine yapacağı müracaat üzerine veyahut affı ali ile kabildir. Yanlış verilen … disiplin cezaları daha yüksek makam tarafından … kaldırılabilir veya
değiştirilebilir.”
17. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun
21. (Mülga: 31/1/2013- 6413/45 md.) maddesinin (3)
numaralı fıkrası şöyledir:
“3. …disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü
disiplin amirlerince verilen cezalar yargı denetimi dışındadır.”
18. 1602 sayılı Kanun’un 21. maddesinin (3) numaralı fıkrası
şöyledir:
“…
(Değişik üçüncü fıkra: 31/1/2013-6413/45
md.) Cumhurbaşkanının
tek başına yaptığı işlemler, Yüksek Askeri Şuranın kararları ile disiplinsizlik
nedeniyle verilen disiplin cezaları ve diğer idari yaptırımlar yargı denetimi
dışındadır. Ancak; Yüksek Askeri Şuranın terfi işlemleri ile kadrosuzluk
nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü ilişik kesme kararına ve askeri
disiplin ile ilgili kanunlarda yargıya açık olduğu belirtilmiş olan disiplin
cezalarına karşı yargı yolu açıktır.”
19. 31/1/2013 tarihli ve 6413 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun “Disiplin
cezalarının yerine getirilme şekilleri” kenar başlıklı 12.
maddesinin (6 ) numaralı fıkrası şöyledir:
“…
(6) Oda
hapsi cezası; bu amaçla tahsis edilecek hapis odasında yerine getirilir. Hapis odalarının
kapısında nöbetçi bulundurulur. Oda hapsi cezası alan personel, cezanın yerine
getirilmesi süresince emir veremez ve genel hizmet yapamaz. Ceza;
a) Seferberlik ve savaş zamanında;
1) Bu Kanunda belirlenmiş tüm disiplinsizlik hâllerinde
disiplin amirleri tarafından ekli (1) sayılı çizelgeye göre verilebilir.
2) Bu Kanuna göre hizmet yerini terk etmeme cezası ile
cezalandırılmayı gerektiren disiplinsizlik hâllerinde, disiplin kurulları
tarafından on günden otuz güne kadar verilebilir.
b) Barış zamanında; Türk karasuları dışında bulunan
gemilerde görev yapan personele, sadece buralarda bulunduğu süre içinde
işledikleri ve hizmet yerini terk etmeme cezası ile cezalandırılmayı gerektiren
disiplinsizlikler için gemi komutanı tarafından, 14 üncü maddede belirlenmiş
esaslar çerçevesinde verilebilir.”
20. 6413 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun “Yargı
Denetimi” kenar başlıklı 43. maddesi şöyledir:
“Yüksek
disiplin kurulları tarafından verilen Silahlı Kuvvetlerden ayırma cezaları ile
subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş ile sözleşmeli erbaş ve erler
hakkında disiplin amirleri veya disiplin kurulları tarafından barış zamanında
verilmiş olan aylıktan kesme, hizmet yerini terk etmeme ve oda hapsi cezalarına
karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde iptal davası açılabilir.”
21. 6413 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun Geçici 2. maddesi şöyledir:
“(1) Her bir disiplin suçu, disiplin kabahati ve disiplin
tecavüzü için ayrı ayrı dikkate alınmak üzere; bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce görevdeki subaylar, astsubaylar, uzman
jandarmalar, uzman erbaşlar ile sözleşmeli erbaş ve erler hakkında disiplin
mahkemeleri ve disiplin amirlerince verilen uyarı cezaları uyarma cezasına,
aylık kesilmesi cezaları aylıktan kesme cezasına, oda ve göz hapsi cezaları ise
aynı sürelerde hizmet yerini terk etmeme cezasına dönüştürülür ve kayıtlarda
buna göre düzeltmeler yapılır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
22. Mahkemenin 15/4/2015 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 18/2/2013 tarihli ve 2013/1419 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, hafta sonu tatili olan bir günde mesaiye devam
edeceğine dair yazılı ya da sözlü bir emrin kendisine verilmediğini, tamamen
kendi inisiyatifi ile birliğine çalışmak için gittiğini, mesaiye devam
edeceğine dair yazılı ya da sözlü bir emir verilmiş olsa dahi yaşanan durumun
emre itaatsizlik suçunu oluşturacağını ve bu nedenle askeri mahkemelerce hakkında
yargılama yapılması gerektiğini, başvuru konusu cezaları vermeye yetkili kişi
olarak kanunlarda belirtilen askeri amirlerin yasayla kurulmuş bağımsız ve
tarafsız mahkeme statüsünde olmadıklarını, işlediği iddia edilen suç ile
verilen oda hapsi cezası arasında orantısızlık olduğunu, anılan cezalara karşı
öngörülen itiraz yolunda incelemeyi yapmaya yetkili merciinin mahkeme
niteliğini haiz olmadığını, hakkında oda hapsi cezasına hükmedilmesi işleminin
hukuka aykırı ve keyfi olduğunu, disiplin cezasının infazıyla acı ve sıkıntılar
çektiğini ve ruh sağlığının bozulduğunu belirterek Anayasa’nın 10., 19. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüş ve disiplin cezası verilmesi işleminin iptali ile
manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetinin özü, hâkim ve savcı sınıfından
olmayan amiri tarafından verilen cezayla 5 gün süreyle oda hapsinde
tutulmasının hukuki olmadığına ilişkindir. Diğer şikâyetleri ise disiplin
cezasının niteliğinden ve uygulanmasından kaynaklandığı, disiplin cezasının
yerine getirildiği yerin koşullarıyla ilgili olmadığı anlaşılmakla, başvurunun
bu nedenle Anayasa’nın 19. maddesi çerçevesinde incelenmesi gerektiği sonucuna
varılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Bakanlık görüş yazısında kabul
edilebilirlik açısından değerlendirme yapılırken, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin (AYİM), oda hapsi disiplin cezalarının
yargı denetimine tabi olduğu Anayasa Mahkemesinin (AYM) benzer kararlarla
ilgili olarak ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 5. maddesine
aykırı gördüğü oda hapsi cezasının iptaline karar verdiği ve oda hapsi cezasına
maruz kalan davacının tazminat talebinin kabul edilerek davacı lehine tazminata
hükmettiği, bu şekilde etkili bir iç hukuk yolunun bulunduğu, somut olayda
başvurucu tarafından AYİM’e bir iptal ve tazminat
davası açılmadığı hususu Anayasa Mahkemesinin dikkatine sunulmuştur.
26. Başvurucu, başvuru tarihinde disiplin cezasına karşı
kanun yolunun kapalı olduğunu belirterek Adalet Bakanlığı’nın bu yöndeki
görüşüne katılmadığını beyan etmiştir.
27. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
28. Anılan Kanun hükmü uyarınca
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için ihlale neden olduğu
iddia edilen işlem veya eylem için öngörülen idari ve yargısal başvuru
yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir. Bireysel başvurunun ikincil nitelikte
bir hak arama yolu olması nedeniyle, aslolan hak ve
özgürlüklere kamu otoritelerince saygı gösterilmesi ve olası bir ihlal
durumunda bunun idari ve/veya yargısal olağan yollarla giderilmesidir. Bu
nedenle bireysel başvuru yoluna ancak kanunda öngörülen olağan yollar
tüketilmesine rağmen ihlalin ortadan kaldırılamadığı durumlarda gidilebilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, §27).
29. Ancak, tüketilmesi gereken
başvuru yollarının ulaşılabilir olmaları yanında, telafi kabiliyetini haiz olmaları
ve tüketildiklerinde başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı
tanımaları gerekir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına
yeterli olmayıp uygulamada da etkili olduklarının gösterilmesi ya da en azından
etkili olmadıklarının kanıtlanmamış olması gerekir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013,
§ 28).
30. Somut olayda başvurucuya
Jandarma Genel Komutanlığı Jandarma Komando Tabur Komutanlığı’nca 5 gün oda hapsi disiplin cezası verilmiş,
başvurucunun itirazı üzerine Jandarma Genel Komutanlığı İl Jandarma Komutan Yardımcılığında
görevli üstü tarafından reddedilmiştir.
31. Oda hapsi cezası, disiplin
amiri tarafından verilen ve kişi özgürlüğünü kısıtlayan bir disiplin cezasıdır.
1602 sayılı Kanun’un mülga 21. maddesinde de disiplin suç ve tecavüzlerinden
ötürü disiplin amirlerince verilen cezaların yargı denetimi dışında olduğu
hüküm altına alınmıştır.
32. Bakanlık görüşünde, AYİM’nin oda hapsi cezalarında, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) içtihatları doğrultusunda oda hapsi cezalarını yargı
denetimine tabi kıldığı, oda hapsi cezasını iptal ettiği ve tazminat davasını
kabul ettiği, bu şekilde konuya ilişkin etkili bir iç hukuk yolunun oluştuğu
belirtilmiş ise de, AYİM’in 22/2/2013
tarihli kararının yasal değişiklikten sonra verildiği, 24/5/2012 tarihli
kararın ise istisnai olduğu, genel bir uygulamayı ve sürekliliği yansıtmadığı,
karar tarihi ve bireysel başvuru tarihi itibarıyla 1602 sayılı Kanun’un 21.
maddesinde disiplin suç ve tecavüzlerinden ötürü disiplin amirlerince verilen
cezaların yargı denetimi dışında olduğu hükmünün yürürlükte bulunduğu dikkate
alındığında ortada etkili ve istikrar kazanmış bir başvuru yolunun
bulunduğundan bahsedilemez ve başvurucuya bu yola başvurması yükümlülüğü
yüklenemez. Bu nedenle, başvuru tarihi itibarıyla başvurucunun mağduriyetini
giderebilecek nitelikte tüketilmesi gereken bir başvuru yolunun bulunmadığı
açıktır.
33. Başvurucunun
iddialarının dayanaktan yoksun olmadığı, ayrıca başka bir kabul edilemezlik
nedeni de bulunmadığından başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas
Yönünden
34. Başvurucu, kanunla kurulmuş,
bağımsız ve tarafsız mahkeme yerine hiyerarşik üstü tarafından hakkında oda
hapsi cezası uygulandığını ve bunun kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını ihlal
ettiğini ileri sürmüştür.
35. Anayasa’nın 19. maddesinin
ikinci fıkrası şöyledir:
"Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların
ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; … halleri
dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
…”
36. Anayasa’nın 38. maddesinin
onuncu fıkrası şöyledir:
“İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir
müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla
istisnalar getirilebilir.”
37. Sözleşme’nin, “Özgürlük ve güvenlik hakkı” kenar başlıklı
5. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes özgürlük ve güvenlik hakkına sahiptir. Aşağıda
belirtilen haller dışında ve yasanın öngördüğü usule uygun olmadan hiç kimse
özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:
a) Kişinin, yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş
mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak tutulması;
...”
38. Kişinin Anayasa ve Sözleşme’de güvence altına alınan özgürlüğünden yoksun
bırakılabilmesi hallerinden biri de yetkili bir mahkemenin mahkûmiyet kararına
dayalı olarak ve hukuka uygun bir şekilde tutulmasıdır. Bu doğrultuda, cezai
veya disiplin tedbiri sonucu her türlü hürriyetten mahrum bırakma halleri de
Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı ve dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin
konu bakımından yetkisi kapsamındadır.
39. Anayasa’nın 19. maddesinin
birinci fıkrasında, özgürlük ve güvenlik hakkı güvence altına alınmıştır. Aynı
maddenin ikinci fıkrasında ise şekil ve şartları kanunda gösterilen belirli
haller dışında, kişilerin başka bir nedenle özgürlüğünden yoksun bırakılması
yasaklanmıştır. Anılan ikinci fıkradaki sınırlama nedenlerinden biri de
mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin
yerine getirilmesi halidir.
40. Sözleşme’nin 5. maddesinin
(1) numaralı fıkrasında ise Anayasa’nın birinci fıkrası ile paralel bir ifadeye
yer verildikten sonra, aynı fıkranın (a) bendinde kişi özgürlüğü ve
güvenliğinin istisnası olarak “yetkili bir
mahkeme tarafından verilmiş mahkûmiyet kararı sonrasında yasaya uygun olarak
tutulma” hali düzenlenmiştir. Sözleşme’ye
göre, özgürlüğe getirilen sınırlamanın meşru kabul edilebilmesi için mahkûmiyet
kararı sonrası “tutma” hali veya
hapsedilmenin, “yetkili mahkeme” kararına dayalı ve hukuka
(kanuna) uygun olması şartları aranmaktadır. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı
yönünden “tutma” hali, geniş
anlamda kullanılmakta olup; gözaltı, tutuklama, mahkûmiyet sonrası tutukluluk
ve hükümlülük hallerini içine almaktadır. Sözleşme maddesindeki “yetkili mahkeme” vurgusu, kişinin
özgürlüğünden yoksun bırakılması sonucunu doğuran ceza veya güvenlik tedbiri
uygulama konusunda kanun gereği yetkilendirilmiş, yürütme organı ve taraflardan
bağımsız ve yeterli güvencelere sahip yargısal organı ifade etmektedir (Benzer
yöndeki AİHM kararları için bkz. De Wilde, Ooms And
Versyp/Belçika, B. No: 2832/66, 2835/66,
2899/66 ve 18/6/1971, § 78; Engel ve Diğerleri/Hollanda, B. No: 5100/71, 5101/71,
5102/71, 5354/72, 5370/72 ve 8/6/1976, § 68).
41. Bakanlık görüşünde; oda
hapsi cezalarının AİHM tarafından ülke aleyhine Sözleşme’nin 5/1 hükmüne
ilişkin ihlal kararları verilmesi nedeniyle bu uygulamaya 6413 sayılı Kanun’un 16/2/2013 tarihinde yürürlüğe girmesi nedeniyle son
verildiği belirtmiştir.
42. Başvurucu, Adalet
Bakanlığı’nın görüşlerine katılmadığını beyan etmiştir.
43. Anayasa’nın 19. maddesinin
ikinci fıkrası ve Sözleşme’nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi,
yetkili mahkeme kararıyla kişilerin hürriyetlerinden mahrum
bırakılabileceklerini düzenlemektedir.
44. Anayasa"nın 19. maddesinin
birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu
ilke olarak ortaya konduktan sonra, ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve
şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum
bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin
özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa"nın anılan maddesi
kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı halinde söz konusu
olabilir (Murat Narman, B. No:
2012/1137, 2/7/2013, § 42).
45. Diğer taraftan Anayasa’nın
38. maddesinin onuncu fıkrasında idarenin kişi hürriyetini kısıtlayacak biçimde
bir yaptırım uygulayamayacağı belirtildikten sonra Silahlı Kuvvetlerin “iç düzeni” bakımından bu hükme kanunla
istisnalar getirilebileceği hususu düzenlenmiştir. Böylece Silahlı Kuvvetlerin
iç düzeni bakımından gerekli olması halinde idare tarafından kişi hürriyetini
bağlayıcı bazı yaptırımların uygulanabilmesine izin verilmiştir. Ancak, Silahlı
Kuvvetlerin “iç düzeni”
bakımından kabul edilen bu istisna, sadece disiplini koruma ve bozulan
disiplini sağlama niteliğindeki yaptırımlar bakımından söz konusu olabilir.
Bunun ötesinde mevzuatta disiplin cezası olarak vasıflandırılmış olsa bile ceza
hukuku alanına girecek nitelikteki hürriyeti bağlayıcı yaptırımların idare
tarafından verilmesine demokratik bir toplumda izin verilemez. Nitekim AİHM de
askeri yaşamın gerekliliklerini göz ardı etmemiş ve ceza hukuku alanına
girmeyecek kadar kısa olan bazı cezaların Sözleşme’nin 5. maddesi kapsamına
girmediğini belirtmiştir (Bkz. Engel ve
Diğerleri /Hollanda,
B. No: 5100/71, 8/6/1976, § 85).
46. Mevzuatta disiplin cezası
olarak öngörülmüş olan oda hapsi cezası, disiplin amiri tarafından verilir ve
bu amaçla tahsis edilecek hapis odasında yerine getirilir. Bu bakımdan oda
hapsi, sonuçları itibarıyla kişi özgürlüğünü kısıtlayan bir yaptırımdır. Oda
hapsi disiplin cezasının verildiği ve uygulandığı tarihte yürürlükte bulunan
1602 sayılı Kanun’un mülga 21. maddesi gereğince bu tür cezalara karşı
başvurulabilecek bir yargı yolu da bulunmamaktadır.
47. AİHM içtihatlarında, oda
hapsi disiplin cezasının hürriyetten yoksun bırakma kapsamında olduğu kabul
edilmektedir. Dolayısıyla hürriyetten yoksun bırakma bir yargı kararının sonucu
olması gerekir ve bu kararın gerekli yetkiye sahip, yürütmeden bağımsız ve
uygun yargı teminatlarını sunan yetkili mahkeme tarafından verilmesi gerekir
(Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Pulatlı/Türkiye, B. No: 38665/07, 26/4/2011, §§ 28-32).
48. Somut
olayda, yüzbaşı olan başvurucu hakkında hiyerarşik üstü tarafından verilen 5 gün oda hapsi
disiplin cezası uygulanarak Anayasa’nın 19. maddesi çerçevesinde hürriyetinden
yoksun bırakılmıştır. Başvurucu hakkında karar veren bu kişi orduda binbaşı
rütbesiyle görev yapmakta, askeri hiyerarşik düzende yetkili bulunmakta ve bu
düzenden bağımsız hareket edememektedir. Ayrıca disiplin müeyyidesine karşı
askeri mahkemede yapılacak itiraz, başvuru tarihi itibarıyla Anayasa’nın 19.
maddesi ile öngörülen güvenceleri de sağlamamaktadır.
49. Bu durumda başvurucunun özgürlükten yoksun mahrum
bırakılma hali “yetkili bir mahkeme
tarafından verilen mahkûmiyet” kararı ile gerçekleşmemiş
bulunduğundan Anayasa’da öngörülen şartlara uymamaktadır.
50. Açıklanan nedenlerle, Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci
fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
51. 6216 sayılı Kanun’un 50.
maddesinin (1) numaralı fıkrasında, esas inceleme sonunda ihlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedileceği belirtilmiş, ancak yerindelik denetimi
yapılamayacağı, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemeyeceği hüküm
altına alınmıştır.
52. Başvuruda Anayasa’nın 19.
maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Başvurucu, 15.000,00 TL manevi
tazminat talebinde bulunmuştur.
53. Adalet Bakanlığı, başvurucu tarafından
talep edilen tazminat miktarları konusunda bir ihlal tespitinde bulunulması
halinde hakkaniyete uygun bir tazminat takdir edilmesinin yerinde olacağını
beyan etmiştir.
54. Başvurucunun kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle telafi
edilemeyecek ölçüdeki manevi zararı karşılığında somut olayın özelliklerini
dikkate alarak başvurucuya net 2.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
55. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1698,65 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A.
Başvurucunun,
1. Özgürlük
ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetinin KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
2. “Yetkili bir mahkeme tarafından verilmiş bir mahkûmiyet”
kararının yokluğu nedeniyle
Anayasa"nın 19. maddesinin ikinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE,
3. Başvurucuya net 2.000,00 TL manevi
tazminat ÖDENMESİNE ve tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
B. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35 TL harç ve 1500, 00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1698, 35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
15/4/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.