
Esas No: 2013/5619
Karar No: 2013/5619
Karar Tarihi: 15/4/2015
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MUSTAFA MURAT TUNCER BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/5619) |
|
Karar Tarihi: 15/4/2015 |
R.G. Tarih- Sayı: 20/6/2015-29392 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Nuri NECİPOĞLU |
|
|
Hicabi
DURSUN |
|
|
Erdal TERCAN |
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Raportör |
: |
Yunus HEPER |
Başvurucu |
: |
Mustafa Murat TUNCER |
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu çift taraflı maddi
hasarlı trafik kazasında düzenlenen kaza tespit tutanağının iptali için açmış olduğu
davanın mahkemenin görevli olmadığından bahisle reddedilmesi nedeniyle
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini iddia etmektedir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 15/7/2013 tarihinde
İstanbul Anadolu 39. Sulh Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve
eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 15/7/2013 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm başkanı tarafından
6/11/2014 tarihinde kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular 6/11/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir. Adalet Bakanlığı
görüşünü 9/1/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Adalet Bakanlığı tarafından
Anayasa Mahkemesine sunulan görüş başvurucuya 19/1/2015 tarihinde
bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanlarını 29/1/2015
tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde
ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, 30/3/2013
tarihinde İstanbul ilinde çift taraflı ve maddi hasarlı bir trafik kazasına
karışmıştır. Olay yerine gelen polis ekibi tarafından “maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağı”
düzenlemiş ve tutanakta başvurucunun da kazada kusurlu olduğu belirtilmiştir.
9. Başvurucu kendisinin olayda
kusursuz olduğunu ileri sürerek tutanağın iptali için İstanbul Anadolu 39. Sulh
Ceza Mahkemesine 18/4/2013 tarihinde itirazda bulunmuştur.
10. İstanbul Anadolu 39. Sulh
Ceza Mahkemesi, 22/4/2013 tarihli kararı ile itirazı reddetmiştir. Mahkeme,
başvurucu aleyhine bir idari yaptırım kararı bulunmadığı, kaza tespit
tutanağında yapılan kusur değerlendirmelerine karşı itirazlarda sulh ceza
mahkemelerinin görevli olmadığı, olayla ilgili olarak ileride yapılacak
yargılama sırasında yargılamayı yapan yargı yeri tarafından kusura ilişkin
bilirkişi raporu alınabileceği, ayrıca başvurucunun sulh hukuk mahkemesinden
delil tespiti yolu ile kusur oranının tespit edilmesini isteyebileceği
gerekçelerine dayanmıştır.
11. İtiraz üzerine İstanbul
Anadolu 26. Asliye Ceza Mahkemesi, 6/6/2013 tarihli kararı ile itirazı
reddetmiştir. Karar başvurucuya 14/6/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
12. Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru 15/7/2013 tarihinde yapılmıştır.
B. İlgili
Hukuk
13. 13/10/1983 tarihli ve 2918
sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Trafik
kazalarına el koyma ve bilirkişilik:” kenar başlıklı 83. maddesi
şöyledir:
“Trafik kazalarına;
a) Adli yönden gereği yapılmak üzere mahalli genel zabıtaca,
b) Kazanın oluş nedenlerini, iz ve delillerini belirleyerek
trafik kaza tespit tutanağı düzenlemek üzere de trafik zabıtasınca el konulur.
Trafik zabıtasının görevli olmadığı veya bulunmadığı
karayollarında meydana gelen kazalarda trafik kaza tespit tutanağı mahalli
genel zabıtaca düzenlenir ve bir örneği o yerin trafik zabıtasına gönderilir.
…
Trafik zabıtası, usul kanunlarına göre görevlendirilirse,
trafik kazalarında bilirkişilik yapar.
…”
14. 2918 sayılı Kanun’un
Kanunu’nun 12/7/2013 tarihli ve 6495 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile
değiştirilen “Bu Kanundaki suçlarla ilgili
davalara bakacak mahkemeler ve yetkileri” kenar başlıklı 112.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınması hariç olmak
üzere bu Kanundaki; hafif para cezasını veya bununla birlikte hafif hapis
cezasını, belgelerin geri alınması ve iptali veya işyerlerinin kapatılması
cezasını gerektiren suçlarla ilgili davalara trafik mahkemelerinde, bunların
bulunmadığı yerlerde yetki verilen sulh ceza mahkemelerinde bakılır.”
15. 18/7/1997 tarihli
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin “Trafik
Kazalarına El Konulması” kenar başlıklı 154. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“Trafik kazalarına el konulmasında aşağıda gösterilen esas
ve usuller uygulanır.
a) Trafik kazalarına;
1) Adli yönden gereği yapılmak üzere mahalli genel zabıtaca,
2) Kaza nedenlerini, iz ve delillerini belirleyecek “Kaza
Tespit Tutanağı” düzenlemek üzere de trafik zabıtasınca (polis veya jandarma),
el konulur.
Trafik zabıtasının görev alanı dışında kalan yerler ile el
koyamadığı durumlarda, trafik kaza tespit tutanağı, örneğine uygun olarak
mahalli zabıta tarafından düzenlenir ve bir örneği o yerin trafik zabıtasına
gönderilir.”
16. Karayolları Trafik
Yönetmeliği’nin 21/3/2012 tarihinde değiştirilen “Trafik Kazalarına İlişkin İşlemler” kenar başlıklı 156.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Trafik kazaları ile ilgili olarak yapılacak işlemlerde
aşağıdaki usul ve esaslar uygulanır.
a) Trafik kazası tespit tutanağının düzenlenmesi
1) Örneğine uygun olarak; kaza yerinin durumu, iz ve
deliller, kazaya karışan sürücüler, varsa ölü veya yaralılar, hasar veya zarar,
gün ve saat ile gerekli görülen diğer hususlar belirtilmek üzere düzenlenir ve
olay yerinin durumu bir krokide gösterilir. Tutanağa kazazedelerin olay
yerindeki ölüm veya yaralanma durumu işlenir.
Trafik Kazası Tespit Tutanağı; soruşturma evrakına eklenmek,
dosyasında saklanmak ve sayısına göre taraflara verilmek üzere yeter sayıda
düzenlenir.
Trafik kazası tespit tutanağının düzenlenmesi ile tutanakta
yer alan bilgilerin bir veri tabanında toplanmasına ve bu bilgilerin ilgili
taraflarla paylaşımına ilişkin usul ve esaslar Emniyet Genel Müdürlüğünce
belirlenir.
2) Trafik kazası tespit tutanağı düzenlemeye 154 üncü maddenin (a) bendi gereğince trafik zabıtası ve
genel zabıtanın görevli personeli yetkilidir.
Tutanaklar en az iki görevli tarafından düzenlenir. Hafif
yaralanmalı veya hasarlı kazalarda tek görevli tarafından rapor şeklinde de
düzenlenebilir.
Ancak, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait araçların karıştığı
trafik kazalarında bir askeri temsilcinin bulundurulması mecburidir.
3) Tutanak düzenleyenler, tutanakta taraflar için kusur
oranı belirtmeksizin sadece kazanın oluşumunda kimin hangi trafik kuralını
ihlal ettiğini belirtirler.
…”
17. Karayolları Trafik
Yönetmeliği’nin 21/3/2012 tarihinde değiştirilen “Trafik Kazalarına İlişkin İşlemler” kenar başlıklı 156.
maddesinin ilgili kısmının önceki hali şöyledir:
“3) Tutanak düzenleyenler, taraflar için kusur oranı belirtirler(…)”
18. Anayasa’nın “Uyuşmazlık Mahkemesi” kenar başlıklı 156.
maddesi şöyledir:
“Uyuşmazlık Mahkemesi, adlî, idarî ve askerî yargı mercileri
arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir.
…”
19. Uyuşmazlık Mahkemesinin
9/4/2012 tarihli ve E.2012/102, K.2012/92 sayılı kararının gerekçesinin ilgili
kısmı şöyledir:
“… Bu düzenlemelere göre, maddi hasarlı kaza tespit
tutanağı, kazaya karışan taraflar arasında çıkabilecek hukuki uyuşmazlıkların
çözümüne esas olacak ve trafik zabıtasınca düzenlenecek bir belge olup, idari
işlem niteliği de bulunmayan bu belgenin, adli yargı yerlerinde çözümlenecek
uyuşmazlıkların görümü sırasında o mahkemelerce değerlendirilecek olduğundan,
maddi hasarlı kaza tespit tutanağına yönelik davanın idari yargı yerinde
görülmesi olanağı bulunmamaktadır.
Bu durumda, davacı vekili tarafından; maddi hasarlı trafik
kaza tespit tutanağına itirazen açılan ve idari yargı
yerinde görülmesi olanağı bulunmayan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin
görevli olduğu sonucuna varılmıştır…”
20. Yargıtay 17. Hukuk
Dairesinin 20/5/2013 tarihli ve E.2013/3973, K.2013/7268 sayılı kararının
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminatın
tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali isteğine
ilişkindir.
Kaza tespit tutanakları aksi sabit oluncaya kadar geçerli
olan resmi belge niteliğindedir. Kaza tespit
tutanağında belirtilen olgu ile bilirkişi raporunun çelişmesi halinde bu
çelişkinin giderilmesi gerekir. Somut olayda resmi görevlilerce düzenlenen
08.09.2010 tarihli kaza tutanağında davacı araç sürücüsünün kusursuz olduğu,
davalı araç sürücüsünün geçme kurallarına riayet etmemekten kusurlu olduğu
belirtilmiştir.
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan ve
hükme esas alınan 17.10.2012 günlü bilirkişi raporunda ise davalı araç
sürücüsünün kavşaklarda geçiş önceliğine uymamaktan % 75,
davacı araç sürücüsünün ise kavşaklara yaklaşırken hızını azaltmamaktan % 25
oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Kaza tespit tutanağı ve bilirkişi
raporu arasında çelişki bulunması halinde bunun giderilmesi gerekir. Kaza
tespit tutanağı ile bilirkişi raporu arasında çelişki giderilmeden eksik
inceleme ile hüküm kurulamaz.
Bu durumda mahkemece İstanbul Teknik Üniversitesi veya
Karayolları Genel Müdürlüğü fen heyeti gibi kurumlardan seçilecek kusur
konusunda uzman bilirkişiden dosya kapsamı, kaza tespit tutanağı ve önceki
bilirkişi raporunun da irdelendiği tarafların olaydaki kusur durumları yönünden
ayrıntılı, açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli kaza tespit tutanağı ile
bilirkişi raporu arasındaki çelişkiyi gideren bir rapor alınarak sonucuna göre
karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru
görülmemiştir.”
21. Yargıtay 17. Hukuk
Dairesinin 23/10/2013 tarihli ve E.2013/14278, K.2013/14207 sayılı kararının
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine
ilişkindir. Kaza tespit tutanağında çevreden alınan bilgiye göre davalı sürücü
Murat Aslan"ın kırmızı ışık ihlalinde bulunduğu bu nedenle %100 kusurlu olduğu
belirtilmiş, davacı vekili %100 kusura dayanarak işbu davayı açmıştır. Davalı İsmayil vekili, sürücünün kırmızı ışıkta geçtiğine dair
delil olmadığını, davacı tarafın kırmızı ışık ihlalinde bulunduğunu, davalı
sürücünün yeşil ışıkta geçtiğini belirterek delil listesi ibraz etmiş ve
tanıklarının dinlenmesini talep etmiştir. Mahkemece davalı vekili tarafından
bildirilen tanıklar dinlenmeden kusur yönünden bilirkişi incelemesi yapılmış
hükme esas alınan bilirkişi raporunda aksi sabit olana kadar geçerli kaza
tutanağı dışında ışık ihlaline ilişkin delil olmadığından davalı Murat Aslan"ın
kırmızı ışıklı trafik işaretinde geçtiği ve %100 kusurlu olduğu kabul
edilmiştir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. Bu durumda mahkemece davalı İsmayil vekili tarafından bildirilen tanıkların ve tutanak
tanıklarının (gerektiğinde) usulüne uygun biçimde dinlenmeleri daha sonra kusur
tespitini yapan bilirkişiden tarafların kusur durumunda değişiklik olup
olmayacağı hususunda ek rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi
gerekirken yazılı olduğu biçimde davalı tarafın savunma hakkının kısıtlanmasına
yol açacak şekilde bildirilen tanıklar dinlenmeden hüküm kurulması doğru
görülmemiştir.”
22. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin
4/10/2012 tarihli ve E.2011/13761, K.2012/14278 sayılı kararının gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“Dosya içeriğine göre; davalı cevap dilekçesiyle kazada
davacının da kusuru olduğunu ileri sürerek kaza tespit tutanağına itiraz etmiş
ve delilleri arasında bilirkişi incelemesi talep etmiş olmasına rağmen,
mahkemece kusura ilişkin herhangi bir inceleme yapılmadan dava dilekçesinde
ileri sürülen olgulara göre maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin eksik
incelemeyle hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Bu belirlemelere göre yerel mahkemece yapılacak iş;
tarafların kusur durumu usulünce belirlendikten sonra, uğranılan maddi zarara
ilişkin bilirkişi raporu alınmalı, sonucuna göre maddi ve manevi tazminat
hususunda bir karar verilmelidir. Tarafların kusur durumu belirlenmeden eksik
incelemeyle karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.”
23. Yargıtay 11. Hukuk
Dairesinin 30/1/2007 tarihli ve E.2006/13872, K.2007/1062 sayılı kararının
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Dava, haksız eyleme dayalı ve 2918 sayılı Karayolları
Trafik Kanunu kapsamında kalan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, kaza ile ilgili olarak kusur raporu alınmaksızın
karar verilmiş ise de; 2918 Sayılı KTK’nun
83 ncü maddesine göre düzenlenen trafik kaza tespit
tutanağı, tarafların kusurları bakımından hüküm kurmaya yeterli olmayıp, HUMK’un 275 ve 276 ncı maddeleri
gereğince seçilecek uzman bilirkişi aracılığıyla, tarafların kusur
derecelerinin tespiti ile sonucuna göre karar vermek gerekirken, yazılı şekilde
eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
24. Mahkemenin 15/4/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 15/7/2013 tarih ve 2013/5619
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
25. Başvurucu,
i. 30/3/2013 tarihinde İstanbul
ilinde çift taraflı ve maddi hasarlı bir trafik kazasına karıştığını, kendisinin
olayda tamamen kusursuz olduğunu, olay yerine gelen polis ekibinin “maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağı”
düzenlediğini ve tutanakta kendisinin de kusurlu olduğu tespitini yaptıklarını,
ii. Aracında oluşan zararın
Trafik Kasko Sigortasından karşılanacağını bu sebeple herhangi bir dava açmak
istemediğini, buna karşın kendisine kusur tevzi edilmesi nedeniyle bir sonraki
trafik sigortasında kazasızlık indiriminden faydalanamayacağını ve bu nedenle
zarara gireceğini, yalnızca kaza tespit tutanağının iptal edilmesini
istediğini,
iii. Uyuşmazlık Mahkemesi
kararına göre bu tür davalara bakma görevinin sulh ceza mahkemelerine ait
olmasına rağmen İlk Derece Mahkemesinin görevli olmadığından bahisle itirazı
reddetmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini, tutanağın
iptal edilmesi için hukuk sisteminde başka bir yol da olmadığını ileri
sürmüştür.
Başvurucu yargılamanın yenilenmesi ve uğradığı
zararların tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
26. Başvurucunun iddialarına
karşı Adalet Bakanlığı görüşünde, başvurucunun sulh hukuk mahkemesinde delil
tespiti yoluna gidebileceği halde gitmemiş olması nedeniyle başvuru yollarının
tüketilmemiş olduğu ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde ayrıca Uyuşmazlık
Mahkemesinin kararlarının uyuşmazlığın tarafları ve ilgili merciler bakımından
kesin olduğu ve başvurucunun dile getirdiği kararda Uyuşmazlık Mahkemesinin
somut uyuşmazlığın çözümünün adli yargı mercilerine ait olduğuna karar verdiği
ileri sürülmüş bu sebeplerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu
değerlendirilmiştir.
27. Bakanlık görüşüne karşı
başvurucu, sulh hukuk mahkemesinde açılacak tespit davalarında yalnızca delil
tespiti yapılabileceğini, kusur tespitinin yapılamayacağını, kaza tespit
tutanağının iptali için başka bir yargı merciinin bulunmadığını belirtmiş
ayrıca sulh ceza mahkemesinin davayı reddetmesi ve geçen süre içerisinde
sigorta şirketinden kaza nedeniyle oluşan maddi hasar bedelini talep etme
süresi olan iki yıllık sürenin geçirilmiş olması nedeniyle 3.000,00 TL zararın
oluştuğunu ileri sürmüştür.
28. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş
olması şarttır.”
29. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı
45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
30. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar”
kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen
işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan
etkilenenler tarafından yapılabilir.”
31. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca,
Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla
medeni haklara sahip gerçek ve tüzel kişiler bireysel başvuru yönünden dava
ehliyetine sahiptir (Büğdüz Köyü Muhtarlığı, B. No: 2012/22,
25/12/2012, § 24).
32. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar”
başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup,
anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre; bir kişinin Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması
gerekmektedir. Bu önkoşullar, başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri
sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı, başvurucunun “güncel bir hakkının ihlal edilmesi”, bu
ihlalden dolayı kişinin “kişisel olarak”
ve “doğrudan” etkilenmiş olması
ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin “mağdur”
olduğunu ileri sürmesi gerekir (Onur Doğanay,
B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).
33. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 34. maddesinde yer alan“mağdur” kelimesi ile ihtilaf konusu eylem ya da ihmalden doğrudan
etkilenen kişinin kast edildiğini belirtmiştir (Brumarescu/Romanya [BD], B. No: 28342/95, 28/10/1999,
§ 50).
34. Başvurucu, Uyuşmazlık
Mahkemesi kararına rağmen Sulh Ceza Mahkemesinin kaza tespit tutanağının iptali
talebini reddetmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür. İlk Derece Mahkemesi, başvurucu aleyhine bir idari yaptırım kararı
bulunmadığı, kaza tespit tutanağında yapılan kusur değerlendirmelerine karşı
itirazlarda sulh ceza mahkemelerinin görevli olmadığı, olayla ilgili olarak
çıkacak uyuşmazlıklarda yargılamayı yapacak olan yargı yeri tarafından kusura ilişkin
bilirkişi raporu alınabileceği gerekçeleri ile talebi reddetmiştir.
35. 2918 sayılı Kanun’un ve
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin ilgili hükümlerine göre maddi hasarlı kaza
tespit tutanağı, kazaya karışan taraflar arasında çıkabilecek hukuki uyuşmazlıkların
çözümüne esas olacak ve trafik zabıtasınca düzenlenecek bir resmi
belge niteliğindedir. Bu sebeple sonraki bilirkişi incelemelerinde de esas
alınacaktır. Buna karşın tutanaktaki bilginin aksinin tanık anlatımları ve
diğer delillerle kanıtlanması mümkündür. Karayolları Trafik Yönetmeliği’ne göre
kaza tespit tutanaklarında 21/3/2012 tarihinden önce kusur oranına ilişkin
görüş yer almaktaydı. Fakat Karayolları Trafik Yönetmeliği’nde yapılan
değişiklikten sonra tutanakta taraflar için kusur oranı belirtmeksizin sadece
kazanın oluşumunda kimin hangi trafik kuralını ihlal ettiği belirtilmekle
yetinilmektedir. Öte yandan 21/3/2012 tarihinden önce, kaza tespit tutanağında
yer verilen kusur durumuna ilişkin görüşler bilirkişi görüşü olarak kabul
edilmemekte, çıkacak uyuşmazlıklarda kusur durumunun ayrıca bilirkişi
aracılığıyla saptanması gerekmekteydi. Başka bir deyişle kaza tespit tutanağı
yalnızca ispat vasıtası olarak önem taşımaktadır.
36. Kaza tespit tutanaklarına
karşı kanunda doğrudan bir itiraz yolu düzenlenmiş değildir. Uygulamada,
tazminat davası açılması veya ceza soruşturmasının başlatılması durumunda kaza
tespit tutanağına itiraz mahkemeye veya Cumhuriyet savcılığına yapılmaktadır.
Ayrıca doktrinde, henüz dava söz konusu değilse, kaza ile ilgili delillerin
tespiti maksadıyla delil tespit davası açılarak, kaza yerindeki maddi deliller
ile varsa tanık anlatımlarının tespiti ve kusur durumunun belirlenmesinin
istenebileceği kabul edilmiştir (bkz. Hasan Tahsin Gökcan,
Karayolları Trafik Kanununa Göre Hukuki
Sorumluluk, Tazminat, Sigorta ve Rücu Davaları, Ankara, 2014,
s.1450-1465). Bundan başka Yargıtay da kaza tespit tutanaklarının tek başına
hüküm kurmak için yeterli olmadığını, ancak aksi ispat edilemediği sürece maddi
durumu belirleyen kanıt olduğunu kabul etmektedir.
37. Somut olayda başvurucu, Sulh
Ceza Mahkemesinden kaza tespit tutanağının iptali talebinin reddedilmesinin
mahkemeye erişim hakkının ihlali niteliğinde olduğunu ileri sürmüştür.
Başvurucu, aracında oluşan zararın trafik kasko sigortasından karşılanacağını
bu sebeple herhangi bir dava açmak istemediğini, buna karşın kendisine kusur
tevzi edilmesi nedeniyle bir sonraki trafik sigortasında kazasızlık
indiriminden faydalanamayacağını ve bu nedenle zarara gireceğini ileri
sürmüştür.
38. Yukarda anlatılanlar
ışığında ilk olarak, başvurucunun ileri sürdüğü Uyuşmazlık Mahkemesinin kararı
uyuşmazlığın tarafları ve ilgili merciler bakımından kesindir ve söz konusu
kararda somut uyuşmazlığın çözümünün adli yargı mercilerine ait olduğuna karar
verilmiştir (§ 18). İkinci olarak başvurucunun karıştığı maddi hasarlı trafik
kazası nedeniyle uğradığı zararı sigorta poliçesine dayanarak sigorta
şirketinden veya karşı taraftan istemesi mümkün olduğu halde hukuk
mahkemelerinde böyle bir dava açmamıştır. Başvurucunun, açacağı böyle bir
davada kaza tespit tutanağında belirtilen kusur oranına itiraz ederek bir
bilirkişi raporu ile kusur oranının yeniden tespitini istemesinin mümkün olduğu
anlaşılmaktadır (§ 20-23).
39. Buna karşın başvuruya konu
kaza nedeniyle henüz ne bir ceza soruşturması başlatılmış ne de bir hukuk
davası açılmıştır. Başvurucu bir sonraki yıl kazasızlık indiriminden
faydalanamayacağını bu sebeple ilerde zarara uğrayacağını ileri sürmüştür.
Yargıtay içtihatlarına göre tek başına hüküm kurmak için yeterli olmayan ve
yalnızca ispat vasıtası olan kaza tespit tutanağının tutulması ve iptal
isteminin reddedilmesinden dolayı, başvurucunun güncel bir hakkının ihlal
edildiğinden söz edilemez. Başvuru tarihi itibariyle işlemin mağduru olmayan
başvurucunun, bu işlem aleyhine bireysel başvuru yapma hakkı bulunmamaktadır.
40. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun mağdur sıfatı taşımadığı anlaşıldığından, başvurunun diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “kişi yönünden yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
Başvurunun,
“kişi yönünden yetkisizlik” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama
giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 15/4/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.