8. Hukuk Dairesi 2018/12219 E. , 2019/3942 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Aile Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... vekili, davalı adına edinilen taşınmaz nedeniyle toplam 50.000,00 TL alacağın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... Akınerler vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle 32.143,00 TL alacağın davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekilinin ve davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı vekili ve davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
Mahkemece, 20.10.2014 günlü ilk kararla tasfiyeye konu 5661 parsel 11 nolu bağımsız bölüm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 03.10.2016 tarihli ilamıyla hüküm bozulmuş, Mahkemece, 15.03.2017 tarihli 1. oturumda bozmaya uyulmasına karar verilmiştir.
Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtayın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bu müesseseye “usuli müktesep hak” veya “usule ilişkin kazanılmış hak” denir. “Usuli Müktesep Hak”, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay İçtihatları ile kabul edilmiş, usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir. Açıkça bozmaya uyulmasına karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak, hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar bunun istisnalarındandır. Farklı anlatımla; bozma kararına uyan mahkeme, bununla bağlıdır.
Ne var ki; Mahkemece, bozmaya uyulduğu halde bozma gerekleri yerine getirilmemiştir.
Şöyle ki, bozma ilamında, dava konusu taşınmazın alış tarihindeki değeri ile 12 parsel sayılı taşınmazın satış bedeli ayrı ayrı belirlenerek, dava konusu taşınmazın davalının kişisel malı olan 80 ada 12 parsel sayılı taşınmazın satım bedelinin tamamı ile alınıp alınmadığı, satım bedeli yetmiyor ise, yapılan katkı oranı tespit edilmeye çalışılmalı, bulunacak katkı oranı, dava konusu taşınmazın tasfiye tarihindeki (karara en yakın tarih) sürüm (rayiç) değeri ile çarpılarak, kişisel maldan tasfiyeye konu mala yapılan katkı miktarı hesaplanmalı, kalan kısmın ise aksi kanıtlanamadığından edinilmiş mal kabul edilerek bilirkişi incelemesi yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtildiği halde; Mahkemece dava dışı 12 parsel sayılı taşınmazın satış bedeli, konusunda uzman bilirkişi tarafından belirlenmeden, davalı tarafından bildirilen değerle yetinilerek katılma alacağı hesabı yapılması doğru olmamıştır.
Hal böyle olunca, Mahkemece yapılması gereken iş; uyulan bozma ilamına uygun şekilde dava dışı 12 parsel sayılı taşınmazın satış bedelinin tespiti için keşif yapılarak, sonucunda alınacak bilirkişi raporu doğrultusunda tasfiyeye konu taşınmazın edinilmesinde davalı lehine kişisel mal denkleştirmesi yapılarak varsa artık değere katılma alacağına hükmetmek olmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; davacı vekilinin ve davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine, HUMK"un 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 10.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.