17. Hukuk Dairesi 2015/4593 E. , 2017/11646 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili;14/08/2011 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde davacılar ... ve ... anneanneleri ... ... ve kuzenleri ..."nun vefat ettiğini, bu kazada tüm kusurun davalı sigortacının sigortaladığı araç sürücüsünde olduğunu, her bir davacı yönünden anneannelerinin vefatı için 20.000,00"şer TL kuzenlerinin vefatı için 5.000,00"er TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili; B.K"nun 47. Maddesi uyarınca hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adıyla hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarının adalete uygun olması gerektiğini, 14/08/2011 tarihli kazayla ilgili olarak müvekkili kurumda hasar dosyası açıldığının ve bu dosyada bir kısım manevi tazminat ödemelerinin takdiren yapılmakla birlikte davacıların açtığı bu davanın manevi tazminatın amacını yok ettiğini, tüm bu sebepler ve ayrıca mahkemece takdir edilecek hususlar doğrultusunda davacı küçüklerin anneanne ve kuzenlerinin ölümünden dolayı talep ettikleri manevi tazminat tutarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre davanın kabulü ile, ... ... için 25.000,00 TL ve ... ... için 25.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacılar ... ve ..."a verilmesine, dair karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava trafik kazası nedeniyle manevi tazminatın tahsili talebine ilişkindir.
Borçlar Kanunu"nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacıca göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında;
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K"nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Haksız fiil ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanununun 47. maddesine göre manevi tazminat istemi düzenlenmiştir. Zarar kavramına (B.K. 46 ve 47) ruhsal bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin girdiği bu maddelerde sadece maddi sağlık bütünlüğünün değil, ruhsal ve sinirsel bütünlüğün de korunduğu doktrinde ve Yargıtay kararlarında kabul edilmektedir. Öyleyse, bir kişinin cismani zarara uğraması/ölmesi sonucunda, onun (ana, baba, karı, koca, çocukları ve kardeşleri gibi) çok yakınlarından birinin de
aynı eylem nedeniyle ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün ağır şekilde bozulmuşsa, onların da manevi tazminat isteyebilecekleri kabul edilmelidir. Nitekim, kaza sonucu kardeşlerinin ölümü sebebiyle ruhsal bütünlüğü bozulan davacıların (H.G.K. 26.4.1995 gün ve 1995/11-122, 1995/430) manevi tazminat isteyebileceklerine (H.G.K. 23.9.1987 gün ve 1987/9-183 1987/655) ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları aynı esaslara dayanmaktadır.
Yine 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesi ile bu konu yeniden düzenlenmiş olup özetle “ağır bedensel zarar yada ölüm halinde zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar para ödenmesine karar verilebilineceği” hükmü getirilmiştir. Bu yeni düzenlenme ile 818 sayılı Borçlar Kanununun yürürlük zamanında içtihatlarla düzenlenen husus yasa koyucu tarafından açıklığa kavuşturulmuştur.
Somut olayda, 14.08.2011 tarihinde meydana gelen kazada davacılar ... ve ..., anneanneleri ... ile kuzenleri ...’un vefat etmesi nedeni ile manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır. Olay tarihinde ... 4, ... 6 yaşında, vefat eden ... ise 6 aylıktır. Yargılama sırasında dinlenen tanık beyanları aralarında çok kuvvetli bir bağ olduğunu ifade etmişlerdir.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacılar ... ve ... için anneanneleri ...’in vefatı nedeni ile takdir olunan manevi tazminat bir miktar çoktur ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekmektedir. Yine yukarıda açıklanan madde ve hukuksal olaylara göre davacıların kuzeni ...’un vefatından dolayı manevi tazminat talebinin reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiş ve kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 13/12/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.