8. Hukuk Dairesi 2014/3419 E. , 2014/12715 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Karaburun Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29/03/2013
NUMARASI : 2010/115-2013/48
S.. A.. ve müşterekleri ile A.. B.. ve müşterekleri aralarındaki tapu kaydında düzeltim (muhdesatın aidiyetinin tespiti) davasının kabulüne dair Karaburun Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 29.03.2013 gün ve 115/48 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davalı A..-D.. Ltd. Şti. vekili ile davalılar A.. B.. ve müşterekleri vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17.06.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalılardan A.. B.. ve İ.. B.. bizzat ve vekilleri Av. A.. Ş.. U.., A..-D.. Ltd. Şti. vekili Av. D.. M.. geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, davacıların Y.. A.. mirasçıları olup, murisleri Y.. parselde hazine adına tapulu taşınmazın zilyetliğini, işletme hakkını ve içindeki ağaçlar ve sair muhdesatın mülkiyetini noterde 09.03.1967 de yarı paylı olarak önceki malik H.. K..’dan aldığını, ölene kadar Y.., ölümünden sonra mirasçıları davacıların arzın zilyetliği ve muhdesatların mülkiyetini sürdürdüklerini, geçen yıllar içinde davacılar ve murisleri arzın üzerine mülkiyeti yine 1/2 olmak üzere ilave olarak muhtelif ağaçlar, kuyular, ev, dam duvar, çit tesis ettiklerini, davacılar İzmir’de ikamet ettiklerinden bu işlemlerle ortakları İ.. B..’ın ilgilendiğini, tüm giderler ve gelirlerin yarı olarak paylaşıldığını, 1983 yılında kadastro çalışmaları sırasında Y..’ın 1978 yılında ölmesini fırsat bilerek taşınmaz üzerindeki muhdesatların İ.. B.., İ.. B.., A..B.. ve M.. B.. adına kayıt ettirildiğini, İ..’in de 2004 yılında ölümü ile oğulları ve damadının fırsattan istifade hakları olmadığı halde arz üzerindeki bir kısım ev ve damdan oluşan kısmi muhdesatların ve zilyetliklerinin noterde 02.07.2004 tarihinde devir senedi ile A..-D.. isimli şirkete devredildiğini 26.12.2005 tarihinde öğrendiklerini, bunun üzerine ihtar çektiklerini, dava dilekçesinde vasıfları ve adetlerini de yazdıkları muhdesatların 1/2"sinin davacılara ait olduğunu açıklayarak her türlü alacak ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere parselde kayıtlı taşınmazın zilyetliğinin 1/2’sinin ve ayrıntıları ile sayılan muhdesatların mülkiyetinin 1/2"sinin davacılar adına miras hisseleri oranında tesbiti ve tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili, davacının 30 yıl önceki tesbite itiraz etmediği gibi zilyetliği ile ilgili talepte de bulunmadığını, Hazine"den zilyetliği ihale ile kiralayan şirkete neden dava açtığını anlamadıklarını, mülkiyetin Hazine"ye ait olup hakkını tescil ettirme imkanı kalmadığından olsa olsa alacak hakkı bakımından diğer davalılara karşı dava açılabileceğini düşündüklerini, şirkete husumet düşmeyeceğini, zamanaşımının geçtiğini, şirketin iddia edilen durumdan haberdar olma imkanı da bulunmayacağını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Davalılar İ.. B.. mirasçıları vekili, davacılara çektikleri cevabi ihtarnamedeki açıklamalarını tekrar ettiklerini, 10 yıllık hak düşürücü sürede dava açılmadığını, kadastro çalışmalarında taşınmazın Hazineye yazıldığını, muhdesatın maliki olarak da davalıların ve murisinin tespit edildiğini, şu an davalıların zilyetliğinin de bulunmadığını, zilyetliğin şirkete devredildiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemenin davacıların davasının reddine ilişkin ilk kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş, hüküm Yargıtay 7. Hukuk Dairesi"nin 18.05.2009 tarih 2008/5531 Esas, 2009/1788 Karar sayılı ilamı ile bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davacının davasının kabulü ile 02.11.2011 havale tarihli bilirkişi raporu ve krokisinde belirtilen A, B, C, E binalarının, 3 adet kuyunun (artezyenin), 153 adet zeytin ağacı, 19 adet bağ kütüğü, 15 adet keçi boynuzu ağacı, 80 adet limon ağacı, 475 adet servi ağacı, 370 adet mandalin ağacı, 50 adet karışık meyve ağacı, 45 adet portakal ağacından ibaret muhtesatların 1/2’sinin davacılara aidiyetine, İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 1978/935 Esas, 1978/1179 Karar sayılı 24.08.1978 tarihli veraset ilamındaki hisseleri oranında tapu kütüğünün beyanlar hanesine yazılmasına, rapor ve veraset ilamının kararın eki sayılmasına karar verilmesi üzerine hüküm davalı şirket vekili ile davalılar İ.. B.. mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi"nin bozma ilamında uyuşmazlık ile ilgili ayrıntılı açıklamalarda bulunulmuş, “…Davacıların tespit gününden sonra meydana getirilen bu muhtesatlar yönünden ancak koşullarının varlığı halinde Borçlar Kanunu’nun 61 ve devam eden maddeleri hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre eda nitelikli bir alacak davası açma hakları bulunduğu, eda davası açılabilecek hallerde de tespit davası açılamayacağı gözetildiğinde davacıların tespit davası olarak görülüp sonuçlandırılması gereken bu isteminin de hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi gerekir. Hal böyle olunca mahkemece davacıların davaya konu bütün muhtesatlar için istedikleri mülkiyet tespiti ve tescil, kadastro tespit gününden sonra meydana getirilmiş muhtesatlar için istedikleri muhtesatın miras bırakanları tarafından meydana getirildiğinin tespiti istemleri ile ilgili olarak verilen hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır” şeklinde belirleme yapıldıktan sonra “…İzmir 1. Noterliği"nde düzenlenen 09.03.1967 tarih ve 5883 yevmiye sayılı “Devir Senedi” içeriği ve dinlenilen tanık beyanlarından davacıların miras bırakanı Y..A.. ile bir kısım davalıların miras bırakanı İ.. B..’ın taşınmaz ile üzerindeki muhtesatların zilyetlik ve işletme hakkını H.. K..’dan birlikte satın aldıkları, Y.. A..’in yatırım amacıyla sermaye koyarak, İ.. B..’ın ise bizzat emek harcayarak taşınmazda birlikte tesis kurarak işletmeye başladıkları, taşınmaz üzerinde bina ağaç gibi yeni muhtesatlar meydana getirdikleri, ortaklığın davacıların miras bırakanı Y.. A..’in 1978 yılında ölümüne kadar sürdüğü, Y.. A..’in ölümünden sonra da İ.. B..’ın taşınmazı işletmeye devam ettiği anlaşılmaktadır. İ.. B..’ın tespitten sonra çocukları olan A.. B.. ve İ.. B..’a, bunların da davalı şirkete yaptığı devir davacıların ve miras bırakanlarının yarım payını etkilemez. Sadece İ.. B..’a ait yarım pay için sonuç doğurur. Hal böyle olunca mahkemece az yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak öncelikle davaya konu muhtesatlardan hangilerinin kadastro tespit gününden önce meydana getirilmiş olduğunun belirlenmesi, gerekirse bu konuda sağlıklı sonuca ulaşılabilmesi için taraflardan varsa başkaca delillerinin sorulup saptanması, gösterilecek delillerin de toplanması, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken…” şeklinde bozma sevkedilmiştir. Bu durumda Mahkemenin taraflar arasında uyuşmazlıkla ilgili yapması gerekenin, dava konusu muhdesatların hangilerinin kadastro tesbiti öncesi meydana getirildiğini tesbit etmek, sonrasında davacı tarafın aidiyet tesbiti ve muhtesatların yarı payının tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesi istemi bakımından karar vermek olduğunda tereddüt etmemek gerekir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, muhdesatların niteliği, durumu, sayısı, hangi tarihte meydana getirildikleri, değerlerine ilişkin uzman bilirkişi kurulundan raporlar alınmış,raporlarda kadastro tesbiti öncesi meydana getirildiği bildirilen muhdesatlarla ilgili yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de araştırma ve inceleme eksik, varılan sonuç hatalıdır.
Alınan bilirkişi raporlarında da ayrıntıları ile açıklandığı üzere hükümde belirtilen ağaçlar ve kuyular(artezyen) bakımından kadastro öncesi meydana getirildikleri, davacılar murisi Y.. A..’in 1/2 ortaklığı sebebiyle bu muhdesatlar üzerinde hakkı bulunduğu, İ.. B..’ın ölümü sonrası mirasçılarının diğer davalı şirkete devir yapmış olmalarının davacı tarafın hakkını ortadan kaldırmayacağı dikkate alındığında ağaçlar ile kuyular (artezyen) bakımından davacılar lehine verilen hükümde ve tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesinde bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmaktadır.
Ancak, dava konusu muhtesat niteliğindeki evlerle ilgili aynı şeyleri söylemek mümkün değildir. Dava konusu evlerin kadastro öncesi meydana getirilip getirilmedikleri yönünden inceleme yapıldığında davacılar yönünden kesin hüküm olmamakla birlikte güçlü delil niteliğindeki Yargıtay incelemesinden de geçerek kesinleşen ekteki Karaburun Kadastro Mahkemesi"nin 29.03.2002 tarih 1997/117 Esas, 2002/117 Karar sayılı dava dosyasının incelenmesinde, 22.08.1998 tarihli kadastro komisyonu kararı ve ekindeki krokide eldeki davada teknik bilirkişi raporlarında B ile gösterilen evin o tarihte olmadığı, raporda 1970-80 aralığında yapıldığı bildirilmiş isede kadastro dosyası içindeki bilgiler karşısında bu değerlendirmeye itibar edilemeyeceği, bu evin kadastro sonrası İ.. B.. tarafından meydana getirildiğinin kabulü gerektiği ortadadır. Diğer yandan davacıların murisi Y.. A.. ile davalılar murisi İ.. B..’ın yarı yarıya ortak oldukları ve İ.. tarafından meydana getirilen muhtesatlarda davacıların murisi Y..’ın da hakkı bulunduğu açık ise de İ.. B.. dışındaki kişiler tarafından meydana getirilen muhtesatlarda da davacılar murisi Y..’ın yarı payı olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Kadastro Mahkemesi dosyası içindeki bilgiler ve krokide A ile gösterilen evin (eldeki dosyada C ile gösterilmiş) A.. B..’a, C ile gösterilen evin (eldeki dosyada E ile gösterilmiş) M.. B..’ya, D ile gösterilen evin (eldeki krokide D ile gösterilmiş) İ.. B..’a ait olduğu ve bu kişiler tarafından meydana getirilmeleri nedeniyle tutanağın beyanlar hanesinde gösterildiği, komisyon tarafından dinlenen muhtar ve bilirkişiler tarafından da bu durumun onaylandığı gözetildiğinde, komisyon kararı ekindeki krokide D ile gösterilen evin (eldeki dosyada da D ile gösterilmiş) İ.. B..’a ait olup bu evle ilgili kabul kararı verilmemiş olması, yine komisyon kararı ekindeki krokide B ile gösterilen evin (eldeki dosyada A ile gösterilen) ise İ.. B.. tarafından meydana getirilmesi sebebiyle (A) ile gösterilen evle ilgili de kabule karar verilmiş olması doğru olmuş ise de gerek davacılar murisi Y.. gerekse ortağı İ.. B.. tarafından meydana getirilmedikleri bu nedenle davacıların taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılan C ve E harfleri ile gösterilen evler ile kadastro öncesi olmadığı ve kadastro sonrası meydana getirildiğinin kabulü gereken B harfi ile gösterilen evle ilgili olarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile B,C ve E harfleri ile gösterilen evler yönünden de yazılı şekilde kabule karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bundan ayrı, davanın 10.000 TL değer ile açıldığı, yargılama sırasında bozma sonrası alınan bilirkişi raporlarındaki değere göre 05.03.2013 tarihli oturumda Mahkeme tarafından verilen süreye istinaden davacılar vekilinin 125.935 TL değer üzerinden harcı 1.980 TL harç yatırarak tamamladığı görülmektedir. Kabule göre, Mahkemece harcı da tamamlanan bu değer üzerinden harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti hesabı yapması gerekirken fazla değer üzerinden hesaplama yapılması ve fazla harç ve vekalet ücreti hesaplanarak hüküm kurulması doğru değildir. Ancak az yukarıda açıklandığı üzere hüküm kısmen esası bakımından bozulduğundan, bozma sonrası oluşacak duruma göre Mahkemece kabul ve redde karar verilmesi halinde muhtesatların belirlenen değerleri dikkate alınarak tarafların leh ve aleyhine harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir edileceğinden bu hususta ayrıca bozma sevk edilmemiş, hataya işaret edilerek eleştirilmekle yetinilmiştir.
Davalı şirket vekili ile davalılar İ.. B.. mirasçıları vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle kısmen yerinde olduğundan kabulüyle hükmün B,C ve E ile gösterilen muhtesatlarla ilgili bölüm bakımından 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/III-2. bendi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL avukatlık ücretinin davacılardan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalı M.. B.. dışındaki davalılara verilmesine ve 5.286,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalılar A.. B.. ve müştereklerine, davalı A..-D.. Ltd. Şti."ne ayrı ayrı iadesine, 17.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.