11. Ceza Dairesi 2020/523 E. , 2020/387 K.
"İçtihat Metni"
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 19.12.2019 tarih ve 2019/20280 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 30.12.2019 tarih ve KYB-2019/133492 sayılı ihbarname ile;
213 sayılı Vergi Usul Kanunu"na muhalefet suçundan sanık ..."in, anılan Kanun"un 359/a-2, 359/b-1, 5237 Türk Ceza Kanunu"nun 43/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 15 ay hapis ve 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, defter kayıt ve belgeleri gizlemek suçundan mahkumiyetine dair hükümler yönünden 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/01/2019 tarihli ve 2017/256 esas, 2019/94 sayılı kararının "Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/04/2018 tarihli ve 2014/15-487 esas, 2018/151 sayılı kararında belirtildiği üzere, temyiz ve istinaf kanun yollarından geçmeksizin kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların ülke sathında uygulama birliğine ulaşmak ve ciddi boyutlara ulaşan hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi amacıyla olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma konusu yapılabileceği nazara alınarak yapılan incelemede,
Dosya kapsamına göre, sanığın üzerine kayıtlı iş yerine ilişkin 2016 takvim yılında 213 sayılı Kanun"a aykırı olarak sahte fatura düzenlediğinden ve anılan takvim yılına ilişkin defter ve belgeleri süresinde ibraz etmediğinden bahisle cezalandırılmasına karar verilmiş ise de; dosya arasında yer alan 20/12/2016 tarihli ve 2016-A-7361/11 sayılı vergi suçu raporunda sanığın üzerine kayıtlı iş yerine ilişkin, 2016 yılına ilişkin defter ve belgeleri kendisine yapılan tebliğe rağmen süresinde ibraz etmediği ve 01/01/2016 tarihinden itibaren düzenlediği tüm belgelerin komisyon karşılığında düzenlenmiş sahte belgeler olduğunun tespit edildiği ve sahteliği belirtilen faturalara el konulduğunun belirtildiği, yine söz konusu iş yerine dair 20/12/2016 tarihli ve 2016-A-7361/10 sayılı Vergi Tekniği Raporunda ise, sanığın üzerine kayıtlı iş yerinin 31/12/2015 tarihinde faaliyetini bitirdiği ve matrah artırımı nedeniyle 2015 yılına ilişkin yapılacak bir işlem bulunmadığının belirtildiği, yargılama sırasında savunması alınan sanığın üzerine atılı suçlamaları reddettiği ve anılan raporda bahsedilen belgelerin tarafınca düzenlenmediğini, 2016 yılında üzerine kayıtlı böyle bir iş yerinin olmadığını beyan ettiği, mahkemesince sahteliği iddia olunan ve dosya arasında asılları bulunan 2016 takvim yılına ait faturalara dair yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 22/06/2018 tarihli bilirkişi raporunda, anılan faturalar üzerindeki imzaların sanığa ait olmadığının tespit edildiği anlaşılmakla, söz konusu faturaların sanık tarafından düzenlenmediğinin belirlendiği gibi, 2016 yılında sahte faturaların verildiği ... Metal San. Tic. Ltd. Şti."nin sahibi olan ve tanık olarak dinlenen ..."nun, sanığı hiç görmediğini ve ... ile iş ve işlemleri yürüttüğünü beyan etmesi karşısında, sanığın üzerine kayıtlı iş yerine ilişkin 2016 yılında iş ve işlemlerde bulunmadığı, bu halde 2016 yılına ait defter ve belgelerin sanıkta bulunmasına olanak bulunmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçlardan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,
Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Sanığın, "2016 takvim yılında sahte fatura düzenleme" suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 29.01.2019 tarihli 2017/256 Esas ve 2019/94 Karar sayılı ilamında, sanığın suç oluşturduğu kabul edilen fiilleri, bunların nitelendirilmesi ve maddi olayın oluş şekli ile elde edilen kanıtlara göre mahkemenin ulaştığı sonuçlar ortaya konulmadan gerekçesiz hüküm kurulmak suretiyle Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 230. maddelerine muhalefet edildiğinin anlaşılması karşısında; öncelikle belirtilen husus yönünden de kanun yararına bozma yoluna gidilip gidilmeyeceği hususunda gereğinin takdir ve ifası için dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 20.01.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.