
Esas No: 2016/14022
Karar No: 2020/1946
Karar Tarihi: 19.02.2020
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/14022 Esas 2020/1946 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalılar aleyhine 10.11.2014 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davacının davasının kabulüne dair verilen 29.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin paydaşı olduğu dava konusu 2373 parsel sayılı taşınmazda, hissedarlardan ...n hissesini ..."a sattığını, şufa hakkını kullanmak istediğini belirterek dava açmış olup, dava sonra ..."ın hissesini ..."a sattığını belirterek davalı adına kayıtlı 1/6 hissenin tapu kaydının iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazda dahili davalı ... adına kayıtlı hissenin iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Önalım hakkının kullanılmasında davacının dayandığı pay elbirliği mülkiyetine konu ise tüm ortakların birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde 11.10.1982 tarihli ve 3/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü gerekir. Davaya muvafakat, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi ibraz edilmesi suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet verilmesi ile sağlanabilir. Bu yolda ortakların tümünün muvafakati sağlanamazsa Türk Medeni Kanununun 640. maddesi hükmü uyarınca murisin terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verilir. Temsilci davacı dışında biri olursa davacının sıfatı sona ereceğinden davayı temsilci takip eder. Dava hakkına ilişkin olan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden öncelikle nazara alınması gerekir.
Somut olaya gelince; dosya içerisindeki tapu kayıtlarının ve davacı tarafından sunulan ..."ın mirasçılık belgesinin incelenmesinden; davacının dava konusu taşınmazda müstakil payının olmadığı, davacının murisi ..."ın hissedar olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece, davacıya diğer mirasçıların davaya muvafakatinin sağlaması veya miras ortaklığına temsilci tayin etmesi için süre verilmeli, taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmelidir.
Mahkemece, değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.02.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.