8. Hukuk Dairesi 2018/7142 E. , 2020/8367 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil
Taraflar arasında görülen davada; Mahkemece, elatmanın önlenmesi talebi yönünden taşınmazın el değiştirdiği ve davacının malik sıfatının ortadan kalkmış olduğundan aktif dava ehliyeti yönünden bu talebin reddine; ecrimisil talebi yönünden davanın şartları oluşmadığından talebin reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Dairece dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, tarafların eskiden evli olduklarını ve dava konusu taşınmazda yarı yarıya paydaş bulunduklarını, dava konusu taşınmazı davalının kullandığını, müvekkilinin kullanımına izin vermediğini ileri sürerek, dava tarihinden geriye dönük beş yıl için, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000 TL ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, tarafların evlilikleri sırasında bu evde oturduklarını, taraflar boşandıktan sonra müşterek çocuk ile birlikte davalının bu evde oturmaya devam ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, elatmanın önlenmesi talebi yönünden taşınmazın el değiştirdiği ve davacının malik sıfatının ortadan kalkmış olduğundan aktif dava ehliyeti yönünden bu talebin reddine; ecrimisil talebi yönünden davanın şartları oluşmadığından talebin reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu taşınmazda tarafların paydaş olduğu, görülen izaleyi şuyu davası neticesinde taşınmazın dava dışı Seda Meşeli Allard"a 12.06.2015 tarihinde satıldığı, 23.11.2009 tarihinde kesinleşen mahkeme kararıyla tarafların boşanmış olduğu, mahkemece her ne kadar elatmanın önlenmesi talebinin aktif husumet nedeniyle bu talep yönünden davanın reddine karar verilmiş olsa da davacı yanın elatmanın önlenmesi yönünden bir talebinin bulunmadığı, ecrimisil talebi yönünden ise intifadan men hususunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle bu talep yönünden de davanın reddine karar verildiği sabittir.
1. Her ne kadar mahkemece elatmanın önlenmesi talebinin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olsa da, davacı yanın elatmanın önlenmesi yönünden usulüne uygun olarak açmış olduğu bir dava ve talebi bulunmamasına karşın elatmanın önlenmesi talebinin reddi yönünde hüküm tesis edilmiş olması doğru değildir.
2. Hemen belirtilmelidir ki, dava konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil isteyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir.
Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.
Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 tarihli ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)
Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazla ilgili olarak izaleyi şuyu davası açılmış olup taşınmazda ortaklığın giderilmesine karar verilmiş, dava konusu taşınmaz dava dışı üçüncü kişiye satılmış olup, davacının ecrimisil talebiyle ilgili olarak, izaleyi şuyu dava dilekçesinin davalıya tebliğ tarihinden itibaren, Yargıtay ve Daire uygulamaları doğrultusunda tespit edilecek ecrimisile karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması da doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda (1-2) no’lu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, usul ve yasaya aykırı olan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’un 440/1. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 17.12.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.