
Esas No: 2009/14844
Karar No: 2010/987
Karar Tarihi: 04.02.2010
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2009/14844 Esas 2010/987 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 23.02.2007 gününde verilen dilekçe ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademedeki istem tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 29.05.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil taşınmazların mülkiyetinde değişiklik olmuşsa tazminat istemlerine ilişkindir.
Davalılar, zamanaşımı def’inde bulunmuş, davanın da esastan reddini savunmuştur.
Mahkemece, satış vaadi sözleşmesinde belirlilik unsuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacılar temyiz etmiştir.
Davada dayanılan ve biçimine uygun olarak düzenlenen 11.02.1975 günlü satış vaadi sözleşmesinde satışa konu edilen taşınmazların ...’nın ... namı ile anılan mevkiindeki 570 ada 3 ve 556 ada 2 sayılı parseller olduğu, satış vaadi borçlularının bu parsellerdeki hisselerine isabet eden 14 hisseye karşılık gelen 1000’er m2 lik toplam 3000 m2 lik yerin satışını vaat ettikleri yer olduğu şayet 14 hisse 1000’er m2 den fazla ise alıcının ancak 1000’er m2 sini alacağı eksik olması halinde 1000’er m2 vaat borçlusunun tamamlayacağı yazılıdır. Kısaca görülmektedir ki satış vaadi sözleşmesinin konusu 570 ada 3 ve 556 ada 2 sayılı parsellerdir. Mahkemenin kabul ettiğinin aksine sözleşmede belirsizlik yoktur. Sözleşmenin ifasını temin için hiç şüphesiz bilirkişi oy ve görüşü zorunludur. Her ne kadar kayıtlardan satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazların başka parsellerle revizyon gördüğü anlaşılmakta ise de bu parsellerin gittileri üzerinden sözleşmenin ifası mümkündür. Esasen bu durum hukukumuzda tahvil nazariyesi ile çözümlenmekte, sözleşme değişen durumlara uyarlanmaktadır.
Bu durumda mahkemece; yeniden tayin edilecek ve konusunda uzman olan bilirkişilere belirtilen tahvil nazariyesi çerçevesinde 11.02.1975 tarihli sözleşmenin nasıl ifa edileceğini tespit ettirmek, sözleşme uyarınca davacılar adına tescili gereken payları bulmak ve bunu hüküm altına almak olmalıdır.
Değinilen yönünün gözardı edilmesi bozmayı gerektirir.
Kabule göre de; davacıların tazminata ilişkin talepleri olduğu halde bu hususta olumlu olumsuz karar kurulmaması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 04.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.