
Esas No: 2015/5498
Karar No: 2015/5498
Karar Tarihi: 24/5/2018
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
EMRAH DEMİRTAŞ VE ZAFER DEMİRTAŞ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/5498) |
|
Karar Tarihi: 24/5/2018 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI |
|
|
Muammer
TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör |
: |
Tuğçe TAKCI |
Başvurucular |
: |
1. Emrah
DEMİRTAŞ |
|
|
2. Zafer
DEMİRTAŞ |
Vekili |
: |
Av. Aşkın
Abdullah SUDAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza mahkemesi kararına karşı yapılan temyiz
başvurusunun süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucularla mağdur arasında çıkan tartışmada
başvurucuların ve diğer sanık E.D.nin mağduru bıçakla
hayati tehlike geçirecek şekilde yaraladıkları iddiasıyla başvurucular ve diğer
sanık E.D. hakkında Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığının 25/3/2009 tarihli
iddianamesiyle nitelikli kasten yaralamaya iştirak suçundan kamu davası
açılmıştır. Başvurucuların vekili o tarihte sadece diğer sanık E.D.nin müdafii sıfatıyla
duruşmalara katılmıştır.
10. Gaziosmanpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 23/1/2013 tarihli
kararıyla başvurucuların ve diğer sanık E.D.nin atılı
suçtan ayrı ayrı 2 yıl 9 ay 10 gün hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar
verilmiştir. Anılan karar başvurucuların yokluğunda, o tarihte sadece diğer
sanık E.D.nin müdafii olan A.A.S.nin yüzüne karşı verilmiştir.
11. Diğer sanık E.D. hakkındaki mahkûmiyet kararını 25/1/2013
tarihli dilekçeyle temyiz eden müdafinin mahkûmiyet kararını sanık E.D.nin kardeşleri olan başvuruculara haber vermesi üzerine
başvurucular, kararın kendileri açısından da temyiz edilmesini istediklerini
ifade etmişlerdir.
12. Müdafi ile başvurucular arasında 1/2/2013 tarihli
vekâletnameler düzenlenmiş, müdafi başvurucular hakkındaki mahkûmiyet kararını
1/2/2013 havale tarihli dilekçeyle temyiz etmiştir. Dolayısıyla başvurucular en
geç söz konusu tarih itibarıyla hükümden haberdar olmuşturlar.
13. Gerekçeli karar, başvuruculara 11/2/1959 tarihli ve 7201
sayılı Tebligat Kanunu"nun 21. maddesi uyarınca 20/2/2013 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
14. Yargıtay 3. Ceza Dairesi 26/1/2015 tarihli kararıyla
başvurucuların temyiz taleplerini süre aşımı yönünden reddetmiştir. Yargıtay
kararının gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:
"Sanıklar Emrah Demirtaş, Zafer Demirtaş
[başvurucular] müdafiinin
aynı zamanda sanık [E.D.nin] de müdafii olduğu, sanık müdafiinin yüzüne karşı verilen karara karşı 1/2/2013
tarihinde temyiz isteminde bulundukları ve bu şekilde 1412 Sayılı CMUK"un
310/1. maddesinde öngörülen bir haftalık yasal süre geçtikten sonra, temyiz
etmiş oldukları anlaşıldığından temyiz istemlerinin, CMUK"un 317. maddesi
uyarınca REDDİNE (...)"
15. Red kararı 9/3/2015 tarihinde
başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir.
16. 17/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
17. 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un "Temyiz ve karar düzeltme" kenar başlıklı 8. maddesinin
(1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004
tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî
Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna
başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununun 322 nci maddesinin dördüncü, beşinci
ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326 ncı
maddeleri uygulanır.”
18. 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı mülga Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanunu’nun başvuruyla ilgili ve o dönem yürürlükte bulunan 310.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta
içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine
yapılacak beyanla olur. Beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hakime
tasdik ettirilir.”
2. Yargıtay Kararları
19. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 14/12/2017 tarihli ve
E.2017/2941, K.2017/5601 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
" Sanık [S.K.] adına hükmü temyiz eden Avukat [V.Y.nin] bu sanık adına
düzenlenmiş vekaletnamesi veya yetki belgesi dosyada bulunmadığı gibi anılan
sanık ile birlikte sanığın müdafii olarak duruşmalara
katıldığı da tespit edilemediğinden, varsa temyiz tarihinden önce düzenlenmiş
vekaletname veya yetki belgesinin dosyaya konulması, aksi takdirde yokluğunda
hüküm verilen ve sanığın vekaletnameli müdafii olan Av. [A.Ö.ye] gerekçeli kararın tebliğ edilmesi ve süresinde
sunması halinde temyiz dilekçesinin de eklenmesinden sonra iade edilmesinin
temini için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE..."
20. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 13/1/2014 tarihli ve
E.2013/13539, K.2014/182 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık müdafii
olarak temyiz başvurusunda bulunan Avukat [O.G.nin] dosya içinde
vekaletnamesi bulunmadığı gibi sanık ile beraber duruşmalara katıldığı da
belirlenemediğinden, temyiz tarihinden önce düzenlenmiş vekaletnamesi ya da
yetki belgesi varsa eklenmesi, aksi takdirde gerekçeli kararın yokluğunda karar
verilen ve dosyada vekaletname fotokopisi bulunan Avukat [A.B.nin]
vekaletname aslını veya onaylı örneğini sunması halinde adı geçene tebliği,
aksi durumda ise sanığın kendisine tebliğinden sonra iade edilmesinin temini
için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE..."
B. Uluslararası Hukuk
21. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Hasan İşten, B. No: 2015/1950, 22/2/2018,§§ 21-28.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 24/5/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucular, haklarındaki ceza davasında verilen karara
karşı sundukları temyiz taleplerinin müdafiyle aralarında vekâlet ilişkisinin
kurulduğu tarih yerine müdafiin diğer sanık açısından
mahkûmiyet kararını tefhimle öğrendiği tarihin esas alınarak süre aşımı
nedeniyle reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri
sürmüşlerdir.
24. Bakanlık görüşünde; müdafiin
kararın verildiği duruşmaya başvurucuların vekili sıfatıyla katılmadığının,
anılan duruşma tarihinde başvurucular tarafından müdafiye henüz vekâlet
verilmediğinin gözetilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
25. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı
36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının adil yargılanma
hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
27. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Hakkın Kapsamı ve
Müdahalenin Varlığı
28. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı,
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir
unsurudur. Diğer yandan Anayasa"nın 36. maddesine "adil yargılanma"
ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye"nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"ni (Sözleşme)
yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme"nin 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur.
San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§
34).
29. Mahkemeye erişim hakkı bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen,
B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
30. Öte yandan mahkemeye erişim hakkı ilk derece mahkemesine
dava açma hakkının yanı sıra itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına
başvurma imkânı tanınmış ise anılan yollara başvurma hakkını da içerir (Ali Atlı, B. No: 2013/500, 20/3/2014, § 49).Bu hak, suç isnadına ilişkin uyuşmazlıklarda da
uygulanabilir bir haktır. Bu bağlamda mahkemeye erişme hakkı, hakkında suç
isnadı bulunan bir kimsenin bu isnat hakkında bir mahkeme tarafından bu isnadın
yerinde olduğu ya da olmadığı yönünde bir karar verilmesini isteme; itiraz,
istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise anılan
yollara başvurma hakkını da içerir (benzer yönde değerlendirme için bkz. Hasan İşten, § 36).
31. Mahkeme kararlarının hukuka uygun olup olmadığına yönelik
uyuşmazlığın çözümlenmek üzere bir yargı makamı önüne taşınması “kanun yolu”na başvurma olarak nitelendirilmektedir. Anayasa"nın
36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın
yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve
bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Adil yargılanma
hakkı bir mahkeme kararına karşı üst yargı yollarına başvurabilmeyi güvence
altına almamakla birlikte gerek suç isnadına bağlı yargılamalarda gerekse
medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin yargılamalarda istinaf veya temyiz gibi
kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise bu kanun yolları yönünden de adil
yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelerin sağlanması gerekir (Hasan İşten, § 37).
32. Somut olayda ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan
temyiz taleplerinin süre aşımından reddedilmesi nedeniyle başvurucuların
mahkemeye erişim haklarına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
33. Anayasa"nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı
olamaz."
34.
Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun
olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.
35. Bu sebeple müdahalenin somut başvuruya ilişkin olarak
Anayasa’nın 13. maddesinde düzenlenmiş olan kanun tarafından öngörülme, haklı
bir sebebe dayanma veölçülülük ilkesine aykırı olmama
koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
36. Başvurucuların ilk derece mahkemesi kararına karşı
yaptıkları temyiz talebinin hükmün tefhiminden itibaren bir haftalık temyiz
süresinin geçirildiği gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin Yargıtay kararın 1412
sayılı mülga Kanun"un 310. maddesine dayandığı görülmektedir. Bu kapsamda somut
olayda başvurucuların mahkemeye erişim haklarına yönelik müdahalenin kanuni
dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.
ii. Meşru Amaç
37. Yargısal başvuruların bir süreye bağlanmasının meşru
amacının ne olduğu hususu benzer nitelikteki başvurularda Anayasa Mahkemesi
tarafından incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu incelemelerinde, kanun yolu
başvurularında süre koşulu öngörülmesinin en genel ifadesiyle hukuki güvenlik
ve istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amacının bulunduğuna işaret
etmiştir (daha ayrıntılı değerlendirme için bkz. Ertuğrul Dalbaş, B. No: 2014/7805,
25/10/2017, § 59).
iii. Ölçülülük
(1)Genel İlkeler
38. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye
erişim hakkı mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir. Ancak Anayasa"nın 13.
maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi uyarınca anılan sınırlamaların mahkemeye
erişimi imkânsız hâle getirmemesi ya da aşırı derecede zorlaştırmaması gerekir.
Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen hukuki veya fiilî sınırlamalar
mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan
Şen, § 52).
39. Kanun yoluna başvurma süresinin, hak sahibinin henüz başvuru
hakkının doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar
olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işlemeye
başlaması bu hakkının varlığını anlamsız kılabileceğinden ölçülülük ilkesini
zedeleyebilir (benzer yönde değerlendirme için bkz. Yaşar Çoban,[GK],
B. No: 2014/6673, 25/7/2017,§ 65).
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
40. Somut olayda Gaziosmanpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin
23/1/2013 tarihli kararı, kararın verildiği tarihte yalnızca diğer sanık E.D.nin müdafii sıfatını haiz
olan A.A.S.nin yüzüne karşı, başvurucuların ise
yokluğunda verilmiştir (bkz. § 10). Başvurucular ile müdafi arasındaki temsil
yetkisi ise başvurucular tarafından müdafiye vekâletin verildiği 1/2/2013
tarihinde başlamıştır. Kararın verildiği tarihte başvurucuların vekâletine
sahip olmayan müdafi A.A.S.nin başvurucuların müdafi
olarak duruşmalara katılımı da bulunmamaktadır.
41. Diğer bir sanığın müdafii olması
sebebiyle hükmün tefhim edildiği avukatla sonradan vekâlet ilişkisi kurulmuş
olmasından yola çıkılarak başvurucuların temyiz sürelerinin avukatın
başvurucular adına hükmü temyiz etme imkânının bulunmadığı bir tarihten
başlatılması, kanunda öngörülen temyiz süresinin başvurucular yönünden örtülü
olarak kısaltılması sonucunu doğurur. Bu durumda öncesinde hükümden haberdar
oldukları hususunda herhangi bir bulgu bulunmayan başvurucuların temyiz
sürelerinin -daha önce hükmü tefehhüm etse de- avukatın başvurucular adına
temyiz yetkisini kazandığı, yani vekâlet ilişkisinin kurulduğu tarihten
itibaren başlatılmamasının başvuruculara aşırı bir külfet yüklediği
değerlendirilmiştir.
42. Başvurucuların müdafii sıfatını
taşımadığı bir tarihte hükmün müdafi tarafından öğrenildiğinden bahisle
başvurucular açısından da hükmün 23/1/2013 tarihinden itibaren süresi içinde
temyiz edilmesi gerektiğinin kabul edilerek temyiz taleplerinin süresinde
olmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesinin başvuruculara aşırı bir külfet
yükleyerek kamu yararı ile bireysel yarar arasındaki dengeyi başvurucular
aleyhine bozduğu, başvurucuların mahkemeye erişimlerini aşırı derecede
zorlaştırdığı, dolayısıyla başvurucuların mahkemeye erişim haklarına yönelik
müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa"nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye
erişim haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
45. Başvurucuların her biri 10.000 TL manevi tazminata ve
yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
46. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
47. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Yargıtay 3. Ceza
Dairesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
48. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu
sonucuna varıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
49. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin
başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamında
mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yeniden yargılama yapılmak üzere Yargıtay 3. Ceza Dairesine (E.2014/25129,
K.2015/2346) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
24/5/2018 OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.