
Esas No: 2014/2846
Karar No: 2014/2846
Karar Tarihi: 10/3/2015
Anayasa Mahkemesinin bu kararı bireysel başvuru kararı olup kişisel veri içerme ihtimali bulunmaktadır. Her ne kadar yayınlamakta yasal bir sakınca bulunmasa da bunun kişilere zarar verme ihtimali karşısında bu kararı yayınlamıyoruz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MEHDİ TANRIKULU BAŞVURUSU (2) |
(Başvuru Numarası: 2014/2846) |
|
Karar Tarihi: 10/3/2015 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Serruh
KALELİ |
Üyeler |
: |
Burhan ÜSTÜN |
|
|
Nuri NECİPOĞLU |
|
|
Hicabi
DURSUN |
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Raportör Yrd. |
: |
Derya ATAKUL |
Başvurucu |
: |
Mehdi TANRIKULU |
Vekili |
: |
Av. Mustafa ERASLAN |
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, "2911
sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu"na muhalefet" suçunu
işlediği iddiasıyla yargılandığı davada makul sürede yargılama yapılmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, manevi
tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 27/2/2014 tarihinde İstanbul 14. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede
başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 30/5/2014 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 2/10/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 22/10/2014
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 3/11/2008 tarihinde gözaltına alınarak, aynı tarihte
Beyoğlu 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/452 Sorgu sayılı kararı ile "terör örgütü propagandası yapma, 2911 sayılı
Kanun"a aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden
dağılmama" suçlarından tutuklanmıştır.
8. Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı, 6/11/2008 tarih ve
2008/133 sayılı kararı ile Başsavcılığın görevsizliğine, soruşturma dosyasının
görevli ve yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (CMK. 250. maddesi ile
yetkili) gönderilmesine karar vermiştir.
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK. 250. maddesi
ile yetkili) 18/11/2008 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir.
10. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (CMK. 250. maddesi ile
yetkili), 18/11/2008 tarihinde başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında "terör örgütü propagandası yapma”
suçundan kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiş, aynı tarihte 2008/527 sayılı
karar ile “2911 sayılı Kanun"a aykırı
toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden
dağılmama" suçundan Başsavcılığın görevsizliğine, soruşturma
dosyasının görevli ve yetkili Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine
karar vermiştir.
11. Başvurucu ve yirmi altı şüpheli hakkında, Beyoğlu
Cumhuriyet Başsavcılığının 27/11/2008 tarih ve E.2008/11783 sayılı iddianamesi
ile "2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu"na muhalefet" suçunu işledikleri iddiasıyla
kamu davası açılmış, dava Beyoğlu 6. Asliye Ceza Mahkemesinin E.2008/833 sayılı
dosyasına kaydedilmiştir.
12. Beyoğlu Adliyesinin kapatılması üzerine yargılamaya devam
eden İstanbul 20. Asliye Ceza Mahkemesi, 28/1/2014 tarih ve E.2008/833,
K.2014/15 sayılı kararı ile başvurucunun da bulunduğu duruşmada kovuşturmanın
ertelenmesine, itiraz yolu açık olmak üzere karar vermiştir.
13. Başvurucu tarafından itiraz kanun yoluna başvurulmayan
hüküm, İstanbul 20. Asliye Ceza Mahkemesince verilen karar tarihi itibarıyla
kesinleşmiştir.
14. Başvurucu, 27/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
15. 6/10/1983 tarih ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Kanunu’nun 32. maddesinin birinci fıkrası; 2/7/2012 tarih ve 6352
sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve
Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un Geçici 1. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (b) bendi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
16. Mahkemenin 10/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 27/2/2014 tarih ve 2014/2846 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 3/11/2008 tarihinde gözaltına alınarak aynı tarihte
tutuklandığını, 18/11/2008 tarihinde serbest bırakıldığını, "2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanunu"na muhalefet" suçunu işlediği iddiasıyla hakkında açılan
kamu davasında makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek
başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Başvurucu, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 3/11/2008 tarihinde gözaltına alınmasıyla başlayan
yargılama sürecinin makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma
hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM
içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan
ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun
dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen
ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının
görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
21. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
22. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625,
9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanunu"na muhalefet" suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma
başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suç 2911 sayılı Kanun’un 32.
maddesinin birinci fıkrasında hapis cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır.
Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın
36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B.
No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
23. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım
tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun
gözaltına alındığı 3/11/2008 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği
tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut
başvuru açısından bu tarih, İstanbul 20. Asliye Ceza Mahkemesince kovuşturmanın
ertelenmesine dair kararın verildiği 28/1/2014 tarihidir (B. No: 2013/695,
9/1/2014, § 35).
24. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
başvurucunun, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma
kapsamında 3/11/2008 tarihinde gözaltına alınarak, aynı tarihte tutuklandığı,
18/11/2008 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca tahliyesine karar
verildiği, başvurucunun da aralarında bulunduğu yirmi yedi şüpheli hakkında,
Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığının 27/11/2008 tarihli iddianamesi ile "2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri
Kanunu"na muhalefet" suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davası
açıldığı tespit edilmiştir. İstanbul 20. Asliye Ceza Mahkemesince, ilk
duruşmada başvurucunun savunmasının alındığı, yirmi duruşmanın yapıldığı beş
yıllık yargılama süresinde diğer sanıkların savunmalarının alınması için
yazılan talimat cevaplarının beklendiği ve suça konu olaya ilişkin kamera
görüntülerinin incelendiği belirlenmiştir. Başvurucunun da bulunduğu 28/1/2014
tarihli duruşmada Mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere kovuşturmanın
ertelenmesine karar verildiği, başvurucu tarafından itiraz kanun yoluna
başvurulmadığı ve hükmün 28/1/2014 tarihi itibarıyla kesinleştiği
anlaşılmıştır.
25. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B.
No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
26. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve
davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken
özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da
söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu beş
yıl iki ay yirmi beş gün devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
28. Başvurucu, makul sürede yargılama yapılmadığı için
20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
29. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun"un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
30. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin beş yıl iki
ay yirmi beş gün devam eden yargılama süresi nazara alındığında, yargılama
faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan
manevi zararları karşılığında başvurucuya net 3.150,00 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
31. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler
uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 3.150,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
10/3/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.