
Esas No: 2016/3536
Karar No: 2020/4820
Karar Tarihi: 23.11.2020
Danıştay 7. Daire 2016/3536 Esas 2020/4820 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
YEDİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/3536
Karar No : 2020/4820
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü) …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU: ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava Konusu İstem: … Bilgisayar İletişim Sistemleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin 2004 ve 2007 yıllarına ilişkin vergi ziyaı cezalı motorlu taşıtlar vergisi borçlarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un mükerrer 35. maddesi açıklanarak, davacı hakkında kanuni temsilci sıfatıyla yasal takip işlemlerine başlanabilmesi ve bu kapsamda ödeme emri tanzim edilebilmesi için, davacının, amme alacağının ilgili bulunduğu dönemde kanuni temsilci olması, şirket tüzel kişiliği hakkında tüm takip işlemlerinin usule uygun olarak tamamlanması ve bunun sonucunda vergi borcunun şirket tüzel kişiliğinin malvarlığından tahsilinin kısmen veya tamamen imkansız hale gelmesi, ayrıca uyuşmazlık konusu amme alacağının zamanaşımına uğramamış olması gerektiği, olayda, asıl borçlu şirket nezdinde yapılan mal varlığı araştırmaları neticesinde, şirkete ait olduğu tespit edilen onbir adet araca birinci sırada haciz konulduğunun anlaşıldığı, bu durumda, davalı idarece haciz konulan söz konusu araçların satış işlemlerinin tamamlanması, satış işlemleri sonucunda paraya çevrilen malvarlığından vergi alacakları için davalı idareye ödenen kısmın şirket borçlarından düşülmesi ve ancak tahsil edilemeyen amme alacağı için kanuni temsilci sıfatıyla davacının sorumluluğu yoluna gidilmesi gerekirken, söz konusu araçların satış işlemlerinin sonuçlanması beklenmeksizin, doğrudan davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Asıl borçlu şirket hakkında ödeme emirlerinin düzenlendiği, davacı şirket tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığı ve itiraz da edilmediğinden şirket adına haciz varakası düzenlendiği, buna rağmen amme alacağı karşılanamadığından 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un mükerrer 35. maddesi uyarınca şirketin kanuni temsilcisi olan davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
… Bilgisayar İletişim Sistemleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin 2004 ve 2007 yıllarına ilişkin vergi ziyaı cezalı motorlu taşıtlar vergileri borçlarının tahsili amacıyla anılan şirket adına düzenlenen ödeme emirlerine karşı dava açılmadığı ve borçla ilgili ödeme de yapılmadığından şirket hakkında haciz varakalarının düzenlendiği ve bu suretle amme alacağı karşılanamadığından, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un mükerrer 35. maddesi uyarınca kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlendiği, söz konusu ödeme emrinin iptali istemiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer 35. maddesinde tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, 6183 sayılı Kanun'un "Kanundaki terimler" başlıklı 3. maddesinde, "tahsil edilemeyen amme alacağı" teriminin, amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını; "tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı" teriminin, amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını ifade ettiği belirtilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; şirket borçlarından dolayı kanuni temsilcilere başvurulabilmesi için öncelikle şirket adına kesinleştirilmesi ve usulüne uygun tüm takip yollarının tüketilmesine karşın, borcun şirketin malvarlığından kısmen ya da tamamen tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin ortaya konulması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; amme alacağının asıl borçlu şirketten tahsiline ilişkin işlemlerin usulüne uygun yürütülmesi suretiyle yapılan malvarlığı araştırması neticesinde, şirket üzerine kayıtlı onbir adet araç olduğu ve bu araç kaydı üzerine birinci sırada haciz işlemlerinin tesis edildiği, ancak, fiili haciz işlemlerinin araçların yakalanamaması nedeniyle uygulanamadığı, banka şubelerinde herhangi bir mal varlığı olmayan şirketin adına da kayıtlı gayrimenkulünün bulunmadığından bahisle, şirketin 2004 ve 2007 yılına ilişkin 1.584.877,38 TL tutarındaki vergi borçlarının tahsili amacıyla davacıya kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen ödeme emrinde, şirkete ait olduğu tespit edilen onbir adet araca birinci sırada haciz konulduğu, söz konusu araçların satış işlemlerinin tamamlanması, satış işlemleri sonucunda paraya çevrilen malvarlığından vergi alacakları için davalı idareye ödenen kısmın şirket borçlarından düşülmesi ve ancak tahsil edilemeyen amme alacağı için kanuni temsilci sıfatıyla davacının sorumluluğu yoluna gidilmesi gerekirken, söz konusu araçların satış işlemlerinin sonuçlanması beklenmeksizin, doğrudan davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle iptal etmiştir.
Olayda, Mahkemece, her ne kadar, asıl borçlu … Bilgisayar İletişim Sistemleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi hakkındaki haciz işlemlerinin tamamlanmadan, davacı hakkında kanuni temsilci sıfatıyla ödeme emri düzenlenemeyeceğinden bahisle işlemin iptaline karar verilmişse de, kanuni temsilcilerin, tüzel kişilerin vergi ve buna bağlı alacaklardan dolayı sorumlu tutularak takip edilebilmeleri için, bu kişilerin borcun ait olduğu dönemde kanuni temsilci olmaları gerekmektedir.
Buna göre, dava konusu ödeme emri içeriği amme alacaklarının doğduğu ve ödenmesi gerektiği tarihlerde davacının kanuni temsilci sıfatının bulunmadığı, davacının 31/03/2009 ilâ 09/01/2014 dönemi arasında kanuni temsilci olduğu dikkate alınmaksızın davaya konu ödeme emrini istemin özeti bölümünde yer alan gerekçeyle iptal eden mahkeme kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yönelik TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
2. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
3. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/11/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) - KARŞI OY:
Davacı adına, … Bilgisayar İletişim Sistemleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'ne ait vergi borçlarının anılan şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşıldığından bahisle kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen … tarih … sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
6183 sayılı Kanun'a, 4108 sayılı Kanun'la mükerrer 35. maddenin eklenmesiyle, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacakların ödenmesinden 213 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca sorumlu olan kanuni temsilcilerin, diğer amme alacaklarının ödenmesinden de eklenen hükümdeki esaslara göre sorumlu olmaları amaçlanarak, bu hususta mevcut olan boşluk giderilmiştir. 4108 sayılı Kanun'la Vergi Usul Kanununda da bir kısım maddelerde değişiklik getirilmesine karşın, 213 sayılı Kanun'un 10. maddesinde herhangi bir değişikliğe gidilmemiş, madde metni tümüyle korunmuştur.
Esasen; 6183 sayılı Kanun'a eklenen mükerrer 35. maddeyle mevcut boşluk giderilmekle birlikte, söz konusu madde ile 213 sayılı Kanun'un 10. maddesi arasında kanuni temsilciden aranılacak alacağın niteliği ve kanuni temsilcinin sorumluluğunun kapsam ve şartları noktasında farklılıklar bulunduğu tartışmasızdır. Kanuni temsilcilerin adına 213 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca yürütülecek takibatta "kanuni temsilcinin yasal vergisel ödevin yerine getirilmemesinde kusurunun bulunması" ve "alacağın asıl borçludan kısmen veya tamamen alınamamış olması" şartlarının birlikte gerçekleşmesi koşulunun bulunmasına karşın, 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesi kapsamında yürütülecek takibatta "alacağın tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması'' yeterli görülmüş, temsilcinin kusuru aranmamıştır.
Öte yandan, madde metinleri ifade bakımından birbirine benzerlik gösterse de; amme alacağının asıl borçlunun mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması, 6183 sayılı Kanun'da öngörülen takip yollarının tümünün tüketilmesini ve bu kapsamda asıl borçlunun elindeki mevcut mal varlığının tasfiye edilerek idareye aktarılmasını gerektirmemekte ve asıl borçluya ait mal varlığının değerinin tespitinden sonra tahsil edilemeyeceği anlaşılan kısım için (kamu borçlusuna ait malın satışı beklenilmeksizin) kanuni temsilci hakkında derhal takibata geçebilme imkanı getirmektedir. Bu haliyle, idarenin kamu alacağının ödenmesinde ikincil derecede sorumlu olan kanuni temsilcinin mülkiyet hakkına müdahale etmesini kolaylaştırmaktadır. Anayasa'nın 13 ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkına ancak kanunla müdahale edilebileceği dikkate alındığında mülkiyet hakkına müdahaleyi kolaylaştıran bu belirlemenin evleviyetle kanunda açıkça ve belirli bir biçimde yer alması gerektiğinde şüphe bulunmamaktadır.
Oysa, kanuni temsicinin sorumluluğu noktasında "213 sayılı Kanun'un 10. maddesinin"; takibata konu alacağın niteliği hususunda ise, "6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesinin" dikkate alınması durumunda, 213 sayılı Kanun'da takibata konu edilecek alacağın niteliğinin açıkça ve sınırlı bir biçimde "mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar" olarak belirlendiği gözetildiğinde, kanuni temsilci adına düzenlenen ödeme emrinin yasal dayanağı bakımından hukuki belirsizliğe neden olmaktadır. Bu hukuki belirsizlik ise Anayasa'nın 13 ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkına ancak hukuken belirli bir kanun hükmüyle müdahale edileceğine ilişkin anayasal uygulamaya aykırılık oluşturacaktır. Nitekim; "kısmen veya tamamen tahsil edilemeyeceği anlaşılan" lafzının 213 sayılı Kanun'da yer almamasına rağmen, bu ifadenin 213 sayılı Kanun'un 3. maddesinde yer verilen yorum yöntemleri aşılarak 213 sayılı Kanun kapsamındaki kamu alacakları için de uygulanması Anayasa'nın 73. maddesinde, vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulacağı, değiştirileceği ve kaldırılacağına ilişkin verginin kanuniliği ilkesine de uygun düşmeyecektir.
Olayda, … Bilgisayar İletişim Sistemleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nde 31/08/2007 tarihinden itibaren şirket ortağı, 31/03/2009 ila 09/01/2014 tarihleri arasında şirket müdürü olan davacının, dönem itibarıyla (2004 ila 2007) ödeme emri içeriği alacaklar nedeniyle kusurlu sorumluluk ilkesi gereğince 213 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca sorumluluğuna gidilmesi mümkün olmadığından, 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesi kapsamında, asıl amme borçlusu şirketin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilemeyeceğinin anlaşıldığının kabulü ile ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uygunluk bulunmamıştır.
Açıklanan nedenle, Mahkeme kararına yönelik temyiz isteminin belirtilen gerekçeyle reddi gerektiği oyuyla, Daire kararının gerekçesine katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.