Davacı, davalı işveren nezdinde 10.2.2002-1.4.2004 tarihleri arası çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava,davacının 10.02.2002-01.04.2004 tarihleri arasında davalı işyerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile davacının davalı işverene ait olup davalı Kurumda 740.71 nolu dosyada işlem gören işyerinde 20.11.2002-29.3.2004 döneminde, toplam 489 gün hizmet akdi ile ve asgari ücret karşılığı 506 sayılı Yasa’ya tabi olarak çalıştığının tespitine, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79. maddesi bu tip hizmet tesbiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 20.11.2002 tarihinde davalı işyerinde işe başladığına dair işe giriş bildirgesinin 02.03.2004 tarihinde Kuruma verildiği,
davalı işyerinden bildiriminin bulunmadığı,dinlenen tanıkların 11.12.2003-29.03.2004 tarihleri arasında dönem bordrolarında çalışmalarının olduğu ve davacının çalışmasını doğruladıkları anlaşılmaktadır.Bordro tanıkları davacının çalışmasını doğruladığı için davalı işyerinden bildirildikleri dönemdeki tanıklıklarına itibar edilerek davacının 11.12.2003-29.03.2004 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığının tesbitine karar verilmesi yerinde ise de davacının işe giriş bildirgesinin verildiği 20.11.2002 tarihi ile bordro tanıklarının bildiriminin yapıldığı 11.12.2003 tarihleri arasında davacının eylemli olarak davalı işyerinde çalışıp çalışmadığı araştırılmadan bu dönemde de çalıştığının tesbitine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınarak, 20.11.2002-11.12.2003 tarihleri arasında davacı ile birlikte davalı işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlarına geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına, resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarını tesbit edip beyanlarına başvurmak, davacının anılan dönemde de davalı işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığını araştırmak ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 04.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.