8. Hukuk Dairesi 2013/20663 E. , 2014/7275 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali tescil - Alacak
... ve müşterekleri ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde alacak davasının reddine dair Serik 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 03.05.2011 gün ve 440/336 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacılardan ... vekili, ..., ... vekili ve ... tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, dava konusu 378 parselin 35-40 yıldan fazla süre mirasbırakan ölmesi üzerine mirasbırakanları tarafından kullanıldığını, davalıların mirasbırakanı ... tarafından mirasbırakana satıldığını, satış bedelinin ödendiğini, davalıların tapuda devir yapmaya yanaşmadığını, taşınmazın ifraz görerek 731, 732, 733 ve 734 parsellerin oluştuğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptaliyle miras payları oranında ... mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiş, harcını yatırmak suretiyle verdiği ıslah dilekçesiyle, tapu iptali ve tescil isteği kabul görmediği takdirde satış bedelinin uyarlanması suretiyle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere, 40.000 TL satış bedelinin dava tarihinden geçerli yasal faiziyle birlikte davalılardan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Bir kısım davalılar vekili, davanın yersiz açıldığını, satışın resmi şekilde yapılmadığını, her ne kadar satış için vekaletname verilmiş ise de daha sonra vekaletnamenin iptal edildiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini, savunmuş, diğer davalılar yargılama oturumlarında temsil olunmamıştır.
Mahkemece, taşınmazın tapuda kayıtlı olduğu, satışın resmi şekilde yapılmadığı, tapu dışı satışa değer verilemeyeceğinden, olağanüstü kazanmayı sağlayan zilyetlik yönünden ise kalıt malikinin ölüm tarihinden itibaren 20 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından davanın reddine, davalılar vekille temsil olunduğundan karar tarihindeki tarifeye göre tespit edilen 40.086 TL nispi vekâlet ücretinin davacılardan alınmasına karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar ..., ..., ... vekili ile ... vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Tarla niteliğindeki 41.000 m2 yüz ölçüme sahip dava konusu 378 parsel, Temmuz 1950 tarih 31-81 sayılı tapu kayıtları kapsamında kaldığı, tapu kayıtlarının ... ve ... adına münakale gördüğü, taşınmazın halen ... tasarrufunda bulunduğu açıklanarak 25.10.1955 tarihinde 4/8 oranında ..., 4/8 oranında ... mirasçıları adına tespit edilmiş, ... tarafından yapılan itiraz üzerine, Serik Kadastro Mahkemesi"nin 24.03.1988 tarih 1987/103 Esas, 1988/4 Karar sayılı ilamı ile paylı mülkiyet şeklinde ... mirasçıları ve müşterekleri adına tesciline karar verilmiş, hükmün Yargıtay 17.Hukuk Dairesi tarafından onanarak 07.03.1994 tarihinde kesinleşmesi üzerine tapu kaydı oluşmuş, imar uygulaması sonunda 731,732,733 ve 734 parseller revizyon görmüştür.
Dava; tapu dışı satış ve TMK.nun 713/2. maddesine dayalı pay iptali ve tescil olmadığı takdirde satış bedelinin iadesine ilişkindir. Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, mahkemece deliller takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, satış tarihlerinde dava konusu taşınmaz tapuda kayıtlı yerlerden olduğuna, tapu dışı satış, TMK’nun 706, BK"nun 213 (6098 sayılı BK"nun 237.), 2644 sayılı Tapu Kanunu"nun 26 ve Noterlik Kanunu"nun 60 ve 89. maddeleri gereğince, resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli bir sonuç doğurmayacağına ve satın alana herhangi bir hak bahşetmeyeceğine, davacı tarafın dayandığı resmi memur önünde yapılmayan harici satışa değer verilemeyeceğine göre Mahkemece tapu iptali ve tescile ilişkin isteğin esastan reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davacı asıllar ve bir kısım davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün iptal ve tescile ilişkin bölümünün açıklanan nedenlerle ONANMASINA,
Davacılar vekilinin satış bedeline ilişkin temyiz itirazlarına gelince; davacılar vekili, iptal ve tescile ilişkin isteğinin kabul edilmemesi halinde davacıların ödediği bedel yönünden tazminat talebinde bulunmaktadır. Kural olarak, 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme ve 07.06.1939 tarih, 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları"na göre harici satışın hüküm ifade etmemesi durumunda taraflar verdiklerini geri alabilirler. Bilindiği üzere, geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirmede mal varlığında artış olan tarafın yükümlülüğünün bulunduğunu ifade eder. Ülkemizde yaşanan ve uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyreden enflasyon nedeni ile belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı gözardı edilmemelidir. Davacı tarafın harici satış nedeniyle davalı yana bedel ödediğinin kanıtlanması halinde harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerekir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davalıların mirasbırakanı ... mirasçılarının taşınmaz üzerindeki paylarını 1997,1998,2000 ve 2003 yıllarında düzenlenen vekaletnameler ile davacıların mirasbırakanı ...’e satarak devretmişlerdir. Tarihleri yazılı satış yetkisi içeren vekâletnamelerde satış bedeline veya satış bedelinin ödendiğine ilişkin bir açıklama yok ise de, mirasçılardan ... tarafından düzenlenen 17.11.2003 tarihli satış senedi ile ... tarafından düzenlenen 03.06.2003 tarihli satış senetlerinde satış bedeli olan 35 Milyar (eski) liranın alındığı, taşınmaz üzerinde haklarının kalmadığı bildirilmiş ve satış belgeleri imzalanmıştır.
Bu durumda; davacıların muris ... tarafından ödenen satış bedellerinin çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde bu konuda bilirkişi veya bilirkişi kurulundan gerekçelerini de açıklayıcı taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak dava tarihindeki alım gücü belirlenmesi, davacıların kısmi talebi de dikkate alınarak bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmesi gerekirken mahkemece kademeli isteğin satış bedeline yönelik 2. Kısmı hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı; davacı taraf dava konusu taşınmazların ortak muris ... tarafından satın alındığını, ölmesi üzerine mirasçılarına kaldığını ileri sürerek talepte bulunmuşlardır. Mahkemece, davacılar ..., ..., ..., ve ...’in davalarını takip etmemesi nedeniyle bu davacıların davasının ana davadan tefrik edilerek Serik 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin ayrı esasına kaydedilmiş, tefrik edilen bu dosyada 28.10.2012 tarih 2013/665-637 esas ve karar sayılı ilamı ile HMK.nun 150.maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Mirasbırakan ... 27.01.2001 tarihinde ölmüştür. Mirasbırakanın ölüm tarihine göre terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olup, taksim hakkında bir açıklama da yapılmamıştır. TMK.nun 701.maddesinde; “ Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti elbirliği mülkiyetidir ” şeklinde tanımlanmıştır. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli pay veya payları olmayıp hakları taşınmazın tamamı üzerine yayılmış olup terekenin tamamını kapsar. Aynı kanunun 702. maddesinde topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Dava açmakta tasarrufi bir işlem olduğuna göre, mirasçılardan birisinin kendi payını ileri sürerek dava açması mümkün değildir. Başka bir anlatımla bir mirasçının elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmaz üzerinde tasarruf da bulunma yetkisi bulunmamaktadır. ... mirasçıları usulen davada taraf durumunu aldığına göre, taşınmaz davacılar arasında elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğunu ve taraflar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğuna göre tüm mirasçıların davayı takip etmesine gerek bulunmamaktadır. Mirasçılardan birinin davayı takip etmiş olması gerekli ve yeterlidir. Mahkemece yukarıda adı geçen davacılar tarafından açılan davanın asıl dosyadan tefriki ile ayrı esasa kaydı, bilahare de HMK.nun 150. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hatalı olup adı geçen bu kişiler tarafından açılan dava yönünden tefrik kararı verilmesine karşılık eldeki dosyada aleyhlerine yazılı şekilde Avukatlık ücretine hükmolunması da doğru olmamıştır.
Davacılardan ..., ..., ... vekili ile ... vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün satış bedeli ve avukatlık ücretine ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK. m. 297/ç) ve HUMK"nun 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 15.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.