8. Hukuk Dairesi 2013/6067 E. , 2014/7420 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Çatalca 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 15/10/2002
NUMARASI : 1994/272-2002/484
Şeküre Bakşiş ve müşterekleri ile Hazine ve A.. Oğlu A.. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine dair Çatalca 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 15.10.2002 gün ve 272/484 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar ve müdahil davacılar vekili, TMK’nun 713/2.maddesinde düzenlenen malikin kim olduğunun tapu kütüğünden anlaşılamaması ve eklemeli zilyetlik hukuki nedenlerine tutunarak tapu kaydının iptali ile tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı Hazine vekili davanın reddini savunmuş, İlanen tebligat yapılan A.. oğlu A.. yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, Hazine aleyhine açılan davanın husumet yokluğundan reddine, diğer davalı A.. oğlu A.. aleyhine açılan davanın ise kabulü ile 1661 parselin tapu kaydının iptali ile mirasçılık belgesi oranında davacı ve müdahil davacılar adına tesciline karar verilmiştir.
Hüküm, süresinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
TMK.nun 713/2.maddesine dayalı olarak açılan davalarda, dava öncelikle kayıt malikine, ölü ise mirasçılarına yöneltilir. Bu kişilerinde tespit edilememesi durumunda, gerek tapu sicilinin tutulmasından sorumlu olması ve gerekse TMK.nun 501.maddesi hükmü uyarınca son mirasçı sıfatıyla Hazine aleyhine yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması gereklidir. Davanın, bilinmeyen ve tanınmayan tapu maliki yanında, Hazinenin de davalı gösterilerek açılmasında usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden, yerel mahkemenin Hazine aleyhine açılan davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Davalı Hazine vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarına gelince; Dava, TMK.nun 713/2. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça
izin verdiği hallerden biri de TMK.nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, “…aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir” hükmüne yer verilmiştir. Kanun maddesinde yazılı her iki neden ayrı davaların konusudur.
Davacılar vekili “malikin tapu kütüğünden anlaşılamaması” nedenine dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Kanunun açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK.nun 10.4.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren ve araştırmayı yapan herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünden malikin kim olduğunun anlaşılamamasından; o kişinin tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs kastedilmemektedir.
Somut olayda; 25.05.1982 tarihinde yapılan tapulama çalışmasında dava konusu parsel sayılı taşınmaz, Mart 1335 tarih 133 sıra numaralı tapu kaydının kapsamında kaldığı belirtilerek A.. oğlu A.. adına tespit ve tescil edilmiştir. Dosya arasında bulunan revizyon tapu kaydına göre tespit malikinin, Emlakı Hümayun idaresinden senet tebdili nedeniyle kendisine taşınmaz verilen ve tapulama tarihinde ölmüş olduğu anlaşılmaktadır. Bu açıklamalara göre, tapu malikinin kim olduğu tapu kütüğünden anlaşılmaktadır. Ölüm tarihinin ve mirasçılarının belirlenememiş olması, davacılar lehine TMK’nun 713/2.maddesindeki kazanma koşullarının oluştuğu anlamına gelmeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan gerekçeler nedeniyle davalı Hazine vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya aykırı bulunun yerel mahkeme hükmünün HMK’nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla uygulanacak olan HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 17.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.