17. Hukuk Dairesi 2015/281 E. , 2017/6694 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıya ait aracın trafik sigortacısı olduklarını, aracın karıştığı kazada ölen 3. kişinin yakınları tarafından açılan davada verilen hükmün icraya konulması üzerine, 23.05.2012 tarihinde 130.790,00 TL. tazminat ödediklerini, kazada sigortalı sürücüsünün tam kusurlu olduğunu ve kazadan sonra kaza yerini terk ederek sürücü belgesi ile alkol kontrolünün yapılmasını önlediğini, bu durum nedeniyle davalı sigortalılarına rücu haklarının bulunduğunu, ödenen bedelin rücuen tahsili için başlatılan takibe davalının itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu belirterek, davalının takibe itirazının iptalini ve % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davalıya ait aracın uzun süreli olarak kiralanması nedeniyle davalının işleten sıfatı bulunmadığını, davacının ödemesine dayanak dava dosyasında müteselsilen tahsil hükmü kurulduğunu ve bu kararın kesinleşmediğini, davacının rücu edebileceği haller sınırlı sayıda olduğundan davacının rücu hakkı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile davalının ... 26. İcra Müdürlüğü"nün 2012/10825 sayılı dosyasındaki 110.000,00 TL. asıl alacak ve 2.567,67 TL. işlemiş faiz olmak üzere 112.567,67 TL"ye yönelik itirazının iptaline ve takibin devamına; alacak likit olduğundan 112.567,67 TL"nin % 20"si oranındaki 22.513,53 TL. icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında ödenen tazminatın, rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK"nun 48. maddesinde, alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği"nin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97/1. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan "b-2" bendinde, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinde, tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK"nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği"nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma
yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığını ispat yükü, 6762 sayılı TTK"nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713; YHGK 10.12.2014 gün ve 2013/17-1199 E. 2014/1018 K. sayılı ilamları).
Somut olayda ise; davacının sigortaladığı aracın trafikte seyri sırasında, firari sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybedip orta refüjü aşmasıyla karşı yöne ayrılmış şeritte seyreden başka bir araca çarptığı, buradan da savrulup otobüs durağına ve yayalara çarptığı kaza tespit tutanağı ile saptanmıştır. Davacının sigortaladığı araç sürücüsünün olay yerini terk etmesi nedeniyle, alkol oranının belirlenmesi mümkün olmamış; ancak olay yeri inceleme tutanağına göre, araç içerisinde bir adet bira şişesi tespit edilmiştir. Mahkeme tarafından, makine mühendisi ve sigorta hukukçusundan oluşan bilirkişi heyetinden alınan raporda belirtilen görüş doğrultusunda, davacının rücu şartlarının oluştuğu kabul edilmiştir.
Mahkemenin hükme esas aldığı 07.04.2014 tarihli bilirkişi heyeti raporu incelendiğinde ise; davalıya ait araç sürücüsünün olay yerinden kaçması, araçta bira şişesi tespit edilmiş olması, ceza yargılamasında dinlenen tanığın sürücünün alkollü olduğunu beyan etmiş olması gerekçesiyle,
sigortacının rücu imkanını ortadan kaldırmak amacıyla olay yerinin terk edildiği ve sürücünün alkollü olmadığını ispat yükünün davalı sigortalıya geçtiği, bu sebeplerle de davacının rücu hakkının bulunduğu yönünde görüş bildirildiği görülmektedir. Anılan bu raporu düzenleyen heyette nörolog bilirkişi yer almadığı gibi, yukarıda ifade edilen açıklamalarla uyumlu olmayan tespitler yapılmış olup; kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana gelip gelmediği yönünden mahkemenin incelemesi yetersizdir. Eksik incelemeyle karar verilemez.
Bu durumda mahkemece, davacının rücu hakkının doğumu için, kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana geldiğinin, uzman bilirkişi heyetinden alınacak raporla saptanması gerektiği; rücuya konu edilen zararın teminat dışı kaldığını ispat yükünün davacı sigortacıda olduğu ve bu hususun somut biçimde ispat edilememesi halinde rücu hakkının doğmayacağını kabulün zorunlu olduğu da gözönünde bulundurularak; ... veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kuruluşlardan seçilecek iki trafik uzmanı ve bir nörolog bilirkişiden oluşan bilirkişi kurulundan, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da kazada etkili olup olmadığının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 12/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.