14. Hukuk Dairesi 2010/3242 E. , 2010/3606 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24.02.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 18.11.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Hazinenin yayla iddiasıyla açmış olduğu tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı Hazine vekili temyiz etmiştir.
Ancak davalı 16.03.2010 tarihli dilekçesi ile davayı kabul ettiğini bildirmiştir. Davayı kabul ettiğine dair dilekçedeki imzanın kendisine ait olduğuna ilişkin imzası alınmış ve kimlik tespiti yapılarak aynı gün hakim, yazı işleri müdürü ve katip tarafından imzalanmıştır.
HUMK’nun 92. ve devamı maddelerinde düzenlenen davayı kabul, iki taraftan birinin diğerinin talep sonucuna muvafakat etmesidir.
Kural olarak tarafların dava konusu üzerinde tasarruf yetkileri bulunduğundan, yani medeni usul hukukunda taraflarca tasarruf ilkesi uygulandığından, davanın açılmasından sonra hüküm kesinleşinceye kadar davanın kabulü mümkündür. Yine belirtmek gerekir ki kabul karşı tarafın rızasına bağlı değildir. Etkisini onu yapanın tek yönlü irade beyanı ile doğurur. Bu nedenle mahkemece verilen kararın davalının davayı kabulü nedeniyle mahkemesince bir karar verilmek üzere bozulması gerekir.
Yargıtay’ın yerleşmiş uygulaması da bu yoldadır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, 01.04.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.