
Esas No: 2015/3804
Karar No: 2016/5458
Karar Tarihi: 12.05.2016
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2015/3804 Esas 2016/5458 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında, .... Köyü çalışma alanında bulunan, 104 ada 24 parsel sayılı 36.212,75 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu belirtilerek ham toprak niteliğinde Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı ..., çekişmeli taşınmazın bir bölümü hakkında tapu kaydı, miras yolu ile gelen hak, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak adına tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, çekişme konusu 104 ada 24 parsel sayılı taşınmazın 30.12.2008 havale tarihli fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ile gösterilen 7.750,86 metrekare yüzölçümündeki bölümünün davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36. maddesinde adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. Adil yargılanma hakkının garantileri arasında "aleni yargılanma ilkesi" ve "hukuki dinlenilme hakkı" da yer almaktadır. Anılan prensiplerin amacı, yargılama sürecini ve kararın verilişini kamu denetimine açık tutmak suretiyle adaletin yerine getiriliş biçimini görünür kılmak, kamu eliyle karar verme sürecini denetleyerek kişinin adil yargılanma hakkını güvence altına almak ve adalete güveni korumaktır. Anılan prensipler, mahkemelerce alınan kararların, kendi üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmiş bulunan muhataplarına usulüne uygun biçimde bildirimini ve bu kapsamda kararların gerekçeli olmasını zorunlu kılmaktadır. Anayasamızın 141. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 27 ve 28. maddelerinde bu hususlara işaret edilmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. ve 298. maddeleri kararın gerekçeli olmasına değinmiş olup, anılan maddeler uyarınca gerekçe, "tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri" içermelidir. Başka bir deyişle gerekçe; hüküm fıkrasında yazılı sonuçlara nasıl varıldığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklanmasıdır. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası birbirine sıkı sıkıya bağlı olup uyumlu bulunması zorunludur. Açık duruşmada tefhim olunan hüküm fıkrasında varılan sonucun nedenlerini açıklamayan ifadelerin gerekçe olarak kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi gerekçenin farklı bir sonuca ilişkin bulunması da aleni yargılanma prensibi ve hukuki dinlenilme hakkı ile doğrudan çelişmektedir. Dava konusu somut olayda, belirtilen hususlar göz ardı edilerek davanın hangi gerekçe ile kabul edildiği konusunda hiç bir gerekçe belirtilmeden hüküm kurulması isabetsiz olup, davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 12.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
G/K