17. Hukuk Dairesi 2017/1447 E. , 2017/7431 K.
"İçtihat Metni" Davacı ... ile davalılar ..., ... Nakliyat İnş. Mahrukat ve Akaryakıt San. ve Tic.Ltd.Şti., ..., ... Sigorta ...ye İzafeten ... Sigorta A.Ş. ... Bölge Müdürlüğü, ... Sigorta ...ye İzafeten ... Sigorta A.Ş. ... Bölge Müdürlüğü aralarındaki dava hakkında ... 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 26/02/2014 gün ve 2012/313 E.-2014/56 K. sayılı hükmün Dairemizin 13/12/2016 gün ve 2014/17905 E., 2016/11496 K. sayılı kararı ile davacı vekilinin temyiz dilekçesinin süre yönünden reddine karar verilmiş olup, süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, davalıların sürücüsü, maliki, zorunlu mali sorumluluk sigortacısı ve ihtiyari mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın tek taraflı trafik kazası sonucunda müvekkiline ait ışıklı gabari ölçüm sistemi direğine zarar verdiğini, zararın 134.341,60 TL olduğunu, kazayı yapan aracın zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olan ... Sigorta ...nin kaza başına maddi hasar limiti 35.000,00 TL olmasına rağmen 20.000,00 TL ödediğini, kalan 15.000,00 TL için kendilerine bu davayı açtıklarını, aracın ihtiyari mali mesuliyet sigortacısı olan ... Sigorta ...nin ihtiyati mali mesuliyet limiti 95.000,00 TL olduğu halde 674,97 TL ödeme yaptığını, yapılan ödemeler sonrası bakiye zarar olan 113.666,09 TL’nin (sigorta şirketleri bakiye poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmak üzere) kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı tarafın davalı ... sigorta A.Ş. hakkında açmış olduğu davanın yerinde görülmediğinden reddine, davacı tarafın diğer davalılar hakkında açmış olduğu davanın kısmen kabulü ile 1.864,54 TL tazminatın davalılardan ... Sigorta Aş ... Ve ... ... Nakliyat İnş. Mah. Ve Akaryakıt San ve Tic. Ltd. Şti, sigorta şirketi faizden dava tarihi olan 08/05/2012 tarihinden itibaren sorumlu olarak, diğer davalılar faizden
olay tarihi olan 09/02/2011 tarihinden itibaren sorumlu olmak üzere işletilecek yasal faizi ile birlikte adı geçen davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hüküm davacı vekilince temyiz edilmiş, Dairemizin 13/12/2016 gün ve 2014/17905 E., 2016/11496 K. sayılı kararı ile temyizin süresinde olmadığından bahisle temyiz dilekçesinin süre yönünden reddine karar verilmiş, süresi içerisinde davacı vekilince karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.
1-Davacı vekilinin sunmuş olduğu UYAP çıktısına göre davacı vekilinin temyiz dilekçesinin sisteme gönderildiği tarih olarak 13.6.2014 tarihi görünmekte olup evrakın onaylandığı tarih 30.6.2014 tarihidir. Davacı kurum harçtan muaf olup mahkeme hükmü davacı vekiline 12.06.2014 tarihinde tebliğ edilip temyiz dilekçesinin sisteme gönderildiği tarih olan 13.6.2014 tarihi itibariyle kararı temyiz etmiş sayılacağından temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşılmakla, Dairemizin 13/12/2016 gün ve 2014/17905 E., 2016/11496 K. sayılı temyizin süresinde olmadığından bahisle temyiz dilekçesinin süre yönünden reddine dair kararın kaldırılmasına karar verilerek yapılan incelemede;
2-10.04.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğünün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak keza İBK"nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir.
Tefhim edilen hüküm başka gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu
konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK.’nun 381.-389. maddelerinde (6100 sayılı HMK m. 294-297), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK m. 297/II); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut uyuşmazlıkta, yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 26.2.2014 tarihli kısa kararda ‘‘Davacı tarafın davalı ... sigorta Aş hakkında açmış olduğu davanın yerinde görülmediğinden reddine, davacı tarafın diğer davalılar hakkında açmış olduğu davanın kısmen kabulü ile 1.816,54 TL tazminatın davalılardan ... Sigorta Aş ... ve ... ... Nakliyat İnş. Mah. Ve Akaryakıt San ve Tic. Ltd. Şti, sigorta şirketi faizden dava tarihi olan 08/05/2012 tarihinden itibaren sorumlu olarak, diğer davalılar faizden olay tarihi olan 09/02/2011 tarihinden itibaren sorumlu olmak üzere işletilecek yasal faizi ile birlikte adı geçen davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin talebinin reddine’’ denildiği halde, gerekçeli kararda ‘‘davacı tarafın davalı ... sigorta A.Ş. hakkında açmış olduğu davanın yerinde görülmediğinden reddine, davacı tarafın diğer davalılar
hakkında açmış olduğu davanın kısmen kabulü ile 1.864,54 TL tazminatın davalılardan ... Sigorta A.Ş. ... Ve ... ... Nakliyat İnş. Mah. Ve Akaryakıt San ve Tic. Ltd. Şti, sigorta şirketi faizden dava tarihi olan 08/05/2012 tarihinden itibaren sorumlu olarak, diğer davalılar faizden olay tarihi olan 09/02/2011 tarihinden itibaren sorumlu olmak üzere işletilecek yasal faizi ile birlikte adı geçen davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin talebinin reddine’’ hükmedilmiştir. Bu durum HMK"nin 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
3-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, Dairemizin 13/12/2016 gün ve 2014/17905 E., 2016/11496 K. sayılı davacı vekilinin temyiz dilekçesinin süre yönünden reddine dair kararının KALDIRILMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına 13.7.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.