17. Hukuk Dairesi 2009/10314 E. , 2010/32 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili şirkete İhtiyari Mali Sorumluluk Sigorta poliçesi ile sigortalı olan davalının maliki olduğu, aracın karıştığı trafik kazası nedeniyle zarar gören 3.şahsa İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortası kapsamında tazminat ödendiğini, sigortalı aracın alkollü kullanılması nedeniyle rücu haklarının bulunduğunu ileri sürerek, 15.000.-TL tazminatın ödeme tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına göre sigortalı aracın alkollü sürücü tarafından kullanıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 15.000.-TL"nin 6.7.2007 ödeme tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1- Dava, İhtiyari Mali Sorumluluk Sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
İhtiyari Mali Sorumluluk Sigorta sözleşmesi ile sigortalı aracın 3.kişilere verdiği zararlar güvence altına alınmaktadır. İMSS Genel Şartlarının 4/C maddesinde aracın, alkollü içkilerin etkisi altında olup güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş olan veya uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış kimseler tarafından kullanılması halinde sigortacının sigortalıya rücu hakkı olduğu düzenlenmiştir.
Somut olayda, kaza tespit tutanağında sigortalı aracın alkollü ... tarafından kullanıldığı belirtilmiş ise de, daha sonra aracın ... tarafından kullanıldığının iddia edilmesi nedeniyle adı geçen şahıslar hakkında taksirle yaralama, alkollü araç kullanma, suçu üstlenme ve iftira suçlarından ceza davası açıldığı ve yargılamanın halen devam ettiği anlaşılmaktadır.
BK"nun 53.maddesi uyarınca Hukuk Hakimi, her nekadar ceza mahkemesinin verdiği karar ile bağlı olmayıp, kesinleşen maddi olaylarla bağlıdır. Bu itibarla, sigortalı aracın alkollü sürücü ... tarafından mı? yoksa ... tarafından mı kullanıldığını tespit edecek ceza davası sonucunun beklenilmesi gerekir. Mahkemece bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.
2- Kabule göre de;
2918 sayılı KTK"nun 48.maddesinde; alkollü içki almış olmaları nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği"nin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97.maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra konu ile ilgili olan "b-2" bendinde "alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı" kenar başlığı altında, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0,50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır.
Ayrıca İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları"nın 4/c maddesinde; aracın, alkollü içkilerin etkisi altında olup güvenli görme yeteneklerini kaybetmiş olan kişiler tarafından kullanılması halinde sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte İMSSG Şartları"nın 4/c maddesinin dayanağını teşkil eden KTK"nun 48.maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç kullanma yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2.fıkrasındaki yönetmelik düzenlemesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, K.T.Yönetmeliği"nin 97.maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmün tekrarlandıktan ve uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmün dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yö-
netmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer
bir anlatımla sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında, sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçeklemediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağı aksi halde davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK"nun 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713)
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediği üzerinde durulmalı, içinde nöroloji uzmanının da bulunduğu yeni bir uzman bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 18.1.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.