12. Ceza Dairesi 2015/3755 E. , 2016/1378 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Sulh Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle yaralama
Hüküm : CMK"nın 231/11. maddesi gereğince hükmün açıklanması
ile TCK’nın TCK’nın 89/1, 62/1, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri
uyarınca mahkumiyet
Taksirle yaralama suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Taksirle yaralama suçundan sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda, Türk Ceza Kanunu"nun 89/1, 62/1. maddeleri gereğince 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi gereğince sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, aynı maddenin 8. fıkrası uyarınca 5 yıllık denetim süresine tâbi tutulmasına dair ... Sulh Ceza Mahkemesinin 23.06.2009 tarihli ve 2008/711 esas, 2009/687 sayılı kararının 16.12.2009 tarihinde kesinleşmesini müteakip sanığın denetim süresi içerisinde 01.02.2010 tarihinde “suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” suçunu işlediği ve ... Asliye Ceza Mahkemesi’nin bu suçtan sanığın mahkumiyetine karar verdiği, hükmün 24.04.2012 tarihinde kesinleştiği ve ihbar üzerine dosya yeniden ele alınarak önceki hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/11. maddesi gereğince açıklanmasına dair ... Sulh Ceza Mahkemesinin 24.01.2013 tarihli ve 2012/268 esas, 2013/509 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi
CMK"nın 231. maddesinin 11. fıkrasında, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmesi halinde veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde mahkemece hükmün açıklanacağı belirtilmiş olup, bu iki halin gerçekleştiğinin saptanması durumunda, mahkemece yapılacak işlem, önceden verilen ancak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu olması nedeniyle hukuki varlık kazanmayan hükmün açıklanmasından ibarettir. Bu iki şarttan birine aykırılık nedeniyle hükmün açıklanması halinde mahkemece, uygulanmasında yasal zorunluluk bulunduğu halde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi nedeniyle uygulanamayan yasal hükümler hariç olmak üzere önceki hükümde bir değişiklik yapılmayacağından, yeniden kurulan hüküm de önceden verilen hükmün infazını sağlamaya yöneliktir. Yeniden hüküm verilmesi ise yalnızca sanığın “kendisine yüklenen yükümlülüklerin yerine getirilememesi" halinde mümkündür. Bu şart gerçekleştiğinde, sanığa yeni bir imkan sağlamayı düşünen yasa koyucu, yükümlülüğün yerine getirilememesi haline münhasır olarak mahkemeye, sanığın durumunun değerlendirilmesi suretiyle, cezanın kısmen infazına yada önceki hükümde yasal zorunluluk nedeniyle tartışılamayan erteleme veya seçenek yaptırımlara çevirme kurumlarının değerlendirilmesi suretiyle yeniden hüküm kurması imkanını sağlamıştır. Bu son halde dahi mahkeme, sübut ve nitelendirmenin değiştirilmesi veya önceki uygulamadan dönme yönünden bir imkâna sahip olmamakta, yalnızca önceki hükmün varlığı kabul edilerek, belirli bir kısmının infaz edilmemesi ya da önceki hükümde değerlendirilemeyen TCK’nın 50 veya 51. maddelerinin uygulanması yetkisine sahip olabilmektedir.
Bu açıklamalar ışığında, 23.06.2009 tarihli kararla sanık hakkında 5 ay hapis cezası tayin edilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın denetim süresi içinde yeni bir suç işlemesi üzerine 24.01.2013 tarihinde önceki hükmün aynen açıklanması ile yetinilmesi gerektiği gözetilmeksizin, sanık hakkında tayin edilen hürriyeti bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesine karar verilmesi ile sanık hakkında hüküm kurulurken TCK"nın 89/1. maddesindeki seçimlik cezalardan hapis cezasının tercih edilmiş olması ve aynı Kanun’un 50/2. maddesi açık hükmü karşısında hükmedilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilemeyeceğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın bir nedene dayanmayan temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 04.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.