
Esas No: 2019/1293
Karar No: 2019/6768
Karar Tarihi: 11.04.2019
a ilişkin olarak; - Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2019/1293 Esas 2019/6768 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tehdit suçundan sanık ...’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-1, 43/2, 43/1 ve 62. maddeleri gereğince 6 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanun’un 50. maddesi uyarınca 6 ay 7 gün süre ile kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına, anılan Kanun"un 51. maddesi uyarınca cezasının ertelenmesine ve aynı Kanun"un 53/1. maddesinde belirtilen hak yoksunluklarının uygulanmasına dair Sason Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 13/02/2019 gün ve 94660652-105-72-7533-2018-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22/02/2019 gün ve 2019/17868 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, Sason Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2017 tarihli kararı ile dosyadan el çektiği gözetilmeden, dosyayı yeniden ele alarak verdiği 25/05/2017 tarihli ek kararıyla, sanığın 5237 sayılı Kanun"un 106/1-1, 43/2 ve 43/1. maddeleri gereğince 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının anılan Kanun"un 51. maddesi uyarınca ertelenmesine yer olmadığına şeklinde tavzihine karar verilmiş ise de, mahkemece tavzihine karar verilen bu hata “maddî yanılgı” ya da “yazım hatası” olarak değerlendirilip tavzih yoluyla düzeltilemeyeceğinden, söz konusu ek kararın yok hükmünde olduğu ve hukukî değerinin bulunmadığı gözetilerek yapılan incelemede;
1- Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmamasına gerekçe olarak müştekilerin zararlarının giderilmemiş olması gösterilmiş ise de; sanığın adlî sicil kaydı bulunmadığı gibi, tehdit suçundan kaynaklanan zararın manevî nitelikte olup giderilmesi gereken maddî bir zarar olmadığının anlaşılması karşısında, sanık aleyhine sonuç doğuracak nitelikte yazılı şekilde karar verilmesinde,
2- Sanığın aşamalarda atılı suçlamaları kabul etmemesi, şikâyetçilerin sanığın atılı suçu işlediklerini iddia etmeleri ve taraflar arasında husumet bulunması karşısında, olayın tanıkları dinlenilmeden eksik inceleme sonucu hüküm kurulmasında,
3- 5237 sayılı Kanun"un "cezanın belirlenmesi" başlıklı 61. maddesinin birinci fıkrasında; hâkimin, somut olayda; suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, failin güttüğü amaç ve saikini göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirleyeceği, beşinci fıkrasında ise, önceki fıkralara göre belirlenen ceza üzerinden sırasıyla teşebbüs, iştirak, zincirleme suç, haksız tahrik, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ilişkin hükümler ile takdiri indirim nedenleri uygulanarak sonuç cezanın belirleneceği hususu nazara alındığında, sanık hakkında temel cezanın tehdit suçundan 5237 sayılı Kanun"un 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde öngörüldüğü şekilde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası aralığında belirlenmesinden sonra zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının gerektiği gözetilmeden, doğrudan zincirleme suç hükümleri uyarınca cezada artırım yapılmasında,
4- 5237 sayılı Kanun"un 50. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde; kısa süreli hapis cezasının, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilebileceği hususunun hüküm altına alındığı, bu düzenlemeye göre kısa süreli hapis cezasının kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilebilmesi için sanığın bu çalışmaya gönüllü olması ve çalışma süresinin cezanın yarısından kendisini ifade eden bir katına kadar belirlenmesi gerektiği nazara alındığında, sanığa kamuya yararlı bir işte çalışmak isteyip istemediği sorulmadan, hükmolunan 6 ay 7 gün hapis cezasının anılan madde uyarınca 6 ay 7 gün süreyle kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmesinde,
5- 5237 sayılı Kanun"un 51. maddesinin birinci fıkrasında, iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezasının ertelenebileceği, bu sürenin üst sınırının, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıl olduğu, anılan maddenin üçüncü fıkrasında ise, cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresinin belirleneceği, bu sürenin alt sınırının, mahkûm olunan ceza süresinden az olamayacağı hususu dikkate alındığında, sanık hakkında 6 ay 7 gün süreyle kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine hükmolunması karşısında, sanığın cezasının hapis cezası olmadığı ve ertelenemeyeceği gözetilmeden, yasaya aykırı biçiminde erteleme kararı verilmesi ve ertelemeye rağmen 5237 sayılı Kanun"un 51/3. maddesi uyarınca denetim süresi belirlenmemesinde,
6- 5237 sayılı Kanun"un 53. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, kasten işlenen suçtan dolayı hapis cezasına hükmedilmesi hâlinde hak yoksunluklarına hükmolunacağı nazara alındığında, sanık hakkında 6 ay 7 gün süreyle kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine hükmolunması karşısında, sanığın cezasının hapis cezası olmadığı ve hak yoksunluklarının uygulanamayacağı gözetilmeden, yasaya aykırı biçimde anılan maddenin birinci fıkrasında düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanmasına karar verilmesinde,
7- Sanığa yükletilen tehdit suçunun, kamu davası açıldıktan sonra, 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun"un 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde, uzlaştırma kapsamına alınmasına karşın, 5271 sayılı Kanun"un 254. maddesi uyarınca uzlaştırma işlemleri gerçekleştirilmeden sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmasında,
isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık ...’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-1, 43/2, 43/1 ve 62. maddeleri gereğince 6 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanun’un 50. maddesi uyarınca 6 ay 7 gün süre ile kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına, anılan Kanun"un 51. maddesi uyarınca cezasının ertelenmesine ve aynı Kanun"un 53/1. maddesinde belirtilen hak yoksunluklarının uygulanmasına dair Sason Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı kararının, sanığın adlî sicil kaydı bulunmadığı gibi, tehdit suçundan kaynaklanan zararın manevî nitelikte olup giderilmesi gereken maddî bir zarar olmadığının anlaşılması karşısında, sanık aleyhine sonuç doğuracak nitelikte yazılı şekilde karar verilmesinde, sanığın aşamalarda atılı suçlamaları kabul etmemesi, şikâyetçilerin sanığın atılı suçu işlediklerini iddia etmeleri ve taraflar arasında husumet bulunması karşısında, olayın tanıkları dinlenilmeden eksik inceleme sonucu hüküm kurulmasında, sanık hakkında temel cezanın tehdit suçundan 5237 sayılı Kanun"un 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde öngörüldüğü şekilde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası aralığında belirlenmesinden sonra zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının gerektiği gözetilmeden, doğrudan zincirleme suç hükümleri uyarınca cezada artırım yapılmasında, sanığa kamuya yararlı bir işte çalışmak isteyip istemediği sorulmadan, hükmolunan 6 ay 7 gün hapis cezasının anılan madde uyarınca 6 ay 7 gün süreyle kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmesinde, sanık hakkında 6 ay 7 gün süreyle kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine hükmolunması karşısında, sanığın cezasının hapis cezası olmadığı ve ertelenemeyeceği gözetilmeden, yasaya aykırı biçiminde erteleme kararı verilmesinde ve ertelemeye rağmen 5237 sayılı Kanun"un 51/3. maddesi uyarınca denetim süresi belirlenmemesinde, sanığın cezasının hapis cezası olmadığı ve hak yoksunluklarının uygulanamayacağı gözetilmeden, yasaya aykırı biçimde anılan maddenin birinci fıkrasında düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanmasına karar verilmesinde, sanığa yükletilen tehdit suçunun, kamu davası açıldıktan sonra, 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun"un 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde, uzlaştırma kapsamına alınmasına karşın, 5271 sayılı Kanun"un 254. maddesi uyarınca uzlaştırma işlemleri gerçekleştirilmeden sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmasında, isabet görülmediği gerekçeleriyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanık ...’in gönüllü olup olmadığı sorulmadan hapis cezasının TCK"nın 50/1-f maddesi uyarınca kamuya yararlı bir işte çalıştırma tedbirine çevrilmesinde, anılan tedbirin TCK"nın 51. maddesi uyarınca ertelenmesinde ve ertelemeye rağmen denetim süresi belirlenmemesinde, yine hapis cezasının tedbire çevrilmesine karşın TCK"nın 53/1. maddesindeki hak yoksunluklarının uygulanmasında isabet bulunup bulunmadığının, ayrıca eksik kovuşturmayla hüküm kurulup kurulmadığının, cezanın doğru tayin edilip edilmediğinin, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair kararın gerekçesinin yasal olup olmadığının ve uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
1)Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK"nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesine eklenen 5 ile 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun"un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanun"un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun"un 7. maddesiyle "sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez." cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanan 6545 sayılı Kanun"un 72. maddesiyle "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 5739, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasa"nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c-Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d-Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
e-Sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş olması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir sujesinin talepte bulunması şart değildir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarının varlığı hâlinde, 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce resen, bu değişiklikten sonra ise sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması hâlinde mahkemece diğer kişiselleştirme hükümleri olan seçenek yaptırımlara çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilmesi gerekmektedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin objektif şartlarından biri, suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tamamen giderilmesidir. Burada kast edilen, maddi zarar olup, manevi zarar bu kapsamda değerlendirilmemelidir.
2)TCK"nın "cezanın belirlenmesi" başlıklı 61. maddesinin birinci fıkrasında; hakimin, somut olayda; suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, failin güttüğü amaç ve saikini göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirleyeceği,
beşinci fıkrasında ise, önceki fıkralara göre belirlenen ceza üzerinden sırasıyla teşebbüs, iştirak, zincirleme suç, haksız tahrik, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ilişkin hükümler ile takdiri indirim nedenleri uygulanarak sonuç cezanın belirleneceği düzenlenmiştir.
3)TCK"nın 50. maddesinin birinci fıkrasının f bendinde; kısa süreli hapis cezasının, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilebileceği hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemeye göre kısa süreli hapis cezasının kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilebilmesi için sanığın bu çalışmaya gönüllü olması ve çalışma süresinin cezanın yarısından kendisini ifade eden bir katına kadar belirlenmesi gerekmektedir.
4)TCK"nın 51. maddesinin birinci fıkrasında, iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezasının ertelenebileceği, bu sürenin üst sınırının, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıl olduğu, anılan maddenin üçüncü fıkrasında ise, cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresinin belirleneceği, bu sürenin alt sınırının, mahkûm olunan ceza süresinden az olamayacağı belirtilmiştir.
5)TCK"nın 53. maddesinin birinci fıkrasında, kasten işlenen suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyet kararı verilmesi halinde hak yoksunluklarına hükmolunacağı düzenlenmiştir.
6) Ceza Genel Kurulu"nun 29/05/2018 tarihli ve 2017/15-496 esas, 2018/246 sayılı kararında belirtildiği üzere; uzlaştırma kurumu, uyuşmazlığın yargı dışı yolla ve fakat adli makamlar denetiminde çözümlenmesini amaçlayan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Uzlaştırma; bu kapsama giren suçlarda, fail ve mağdurun suçtan doğan zararın giderilmesi konusunda anlaşmalarına bağlı olarak, devletin de ceza soruşturması veya kovuşturmasından vazgeçmesi ve suçun işlenmesiyle bozulan toplumsal düzenin barış yoluyla yeniden tesisini sağlayıcı nitelikte bir hukuksal kurumdur. 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesinin sekizinci fıkrasında, "Suçtan zarar göreni gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olup, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan suçlarda, failin suçu kabullenmesi ve doğmuş olan zararın tümünü veya büyük bir kısmını ödemesi veya gidermesi koşuluyla mağdur ile fail özgür iradeleri ile uzlaştıklarında ve bu husus Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından saptandığında kamu davası açılmaz veya davanın düşürülmesine karar verilir" hükmü ile uzlaşma kurumuna, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nın 253, 254 ve 255. maddelerinde ise, uzlaşmanın şartları, yöntemi, sonuçları, kovuşturma aşamasında uzlaşma ile birden fazla failin bulunması hâlinde uzlaşmanın nasıl gerçekleşeceğine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un ikinci maddesiyle, 5237 sayılı TCK"nın 73. maddesinin başlığında yer alan “uzlaşma” ibaresi metinden çıkarılmış, 45. maddesiyle de aynı maddenin sekizinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış, yine 24 ve 25. maddeleri ile CMK"nın 253 ve 254. maddeleri değiştirilmiştir. CMK"nın 5560 sayılı Kanun"un 24. maddesi ile değiştirilen 253. maddesinin üçüncü fıkrası; "(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez." biçimdeyken 09/07/2009 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanun"un sekizinci maddesiyle anılan fıkraya "Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz" cümlesi eklenmiştir. 02/12/2016 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 34. maddesi ile yapılan değişiklikle madde başlığı "Uzlaştırma" olarak değiştirilmiş ve 6763 sayılı Kanun ile
uzlaştırma kapsamındaki suçların sayıları artırılmış, TCK"nın 106. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen tehdit, aynı Kanun"un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık ve 157. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçları uzlaştırma kapsamına alınmış, etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlara ilişkin sınırlama kaldırılmıştır. Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar yönünden ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar da uzlaştırma kapsamına dahil edilmiştir. Uzlaştırma kurumu, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabilecek, bu uygulama sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacak, 5237 sayılı Kanun"un 7/2. maddesindeki düzenleme de nazara alınarak kesinleşen ve infaz edilmekte olan hükümlerde de uygulanabilecek ve bu husus infaz aşamasında gözetilebilecektir.
Dairemizin 08/03/2018 tarihli ve 2018/1162 esas, 2018/4745 sayılı kararında ayrıntıları açıklandığı üzere, yerine getirilen hükümler yönünden uzlaştırma, sanığın hukuki yararının bulunması koşuluyla uygulanabilecektir.
Uzlaştırma CMK"nın 253. maddesinde ayrıntılarıyla düzenlenmiş, mahkeme tarafından uzlaştırmaya ilişkin anılan Kanunun 254. maddesinde "(1)Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (2) Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231 inci maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır." denilmiştir.
Uzlaştırmanın asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, kovuşturma aşamasında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının ise istisnai olarak Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde uzlaştırmanın uygulanması gerekmekte olup uzlaşma başarıyla gerçekleşir ve edim bir defada yerine getirilirse kamu davasının düşmesine karar verilecektir.
7)5271 sayılı CMK"nın "Delilleri takdir yetkisi" başlıklı 217. maddesi;
"(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.
(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir" hükmünü içermektedir.
Ceza Genel Kurulunun 16/05/2006 gün ve 137-142 sayılı kararında da belirtildiği üzere, ceza muhakemesi hukukunda vicdani delil sistemi benimsenmiştir. Bu sistemle ifade edilmek istenen, hem delil serbestliği, hem de delillerin değerlendirilmesi serbestliğidir. Ceza muhakemesinde somut gerçek arandığından, hakimi bu gerçeğe götürebilecek her şey delil olabilir. Ancak, hükme dayanak alınan delillerin gerçekçi, akılcı, olayı temsil edici, kanıtlayıcı ve hukuka uygun bulunmaları gerekir. Bu belirlemeler ceza muhakemesinde şekli duruma değil, somut gerçeğe itibar edileceğini ortaya koymaktadır. Aksinin kabulü hak ve adalet duygularını yaralayacaktır. Maddi gerçeğe ulaşılmasında kullanılan araç delillerdir. Buna göre bütün deliller hukuka uygun olarak elde edilmeli ve değerlendirilmelidir. Ceza muhakemesinde bir hususun hangi delille ispat olunacağı konusunda sınırlama bulunmayıp, yargılamayı yapan hâkim, hukuka uygun şekilde elde edilen delilleri kullanmak suretiyle, sanığın aleyhine olduğu kadar lehine delilleri de araştırıp değerlendirerek, her türlü şüpheden arınmış bir neticeye ulaşmalıdır. Dolayısıyla yargılamaya konu olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğin bulunabilmesi için ispat amacıyla kullanılan her araç delil olarak kabul edilmiştir. Ancak maddi gerçek, her ne pahasına olursa olsun değil, hukuk kuralları içerisinde, şüpheli ve sanığın hakları korunarak araştırılmalıdır. CMK"nın 206. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde; ortaya konulmak istenen delilin kanuna aykırı olarak elde edilmesi hâlinde reddolunacağı belirtilmiştir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Ceza Genel Kurulunun 25/10/1993 gün ve 260/281 sayılı kararın da belirtildiği gibi olaya ilişkin tüm deliller toplanıp, değerlendirilip suçun oluştuğu kabul edilerek mahkumiyet hükmü kurulduğunda delil takdiri yapılarak verilen bu karar aleyhine, takdirinde yanılgıya düşüldüğünden ve suçun yasal unsurlarının oluşmadığından bahisle kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacaktır
İncelenen dosyada;
Sanık ... hakkında tehdit suçundan cezalandırılması talebiyle 04/05/2016 tarihinde kamu davasının açıldığı, sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ettiği, yargılama neticesinde Sason Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı kararıyla sanığın tehdit suçundan cezalandırılmasına hükmolunduğu, anılan hükümde temel ceza tayin edilmeden sanık hakkında TCK"nın 43. maddesi uygulanmak suretiyle cezanın 7 ay 15 gün hapis cezası olarak belirlendiği, daha sonra takdiri indirim uygulandığı ve cezanın 6 ay 7 gün hapis cezasına indirildiği, TCK"nın 50. maddesi gereğince hapis cezasının 6 ay 7 gün süre ile kamuya yararlı bir işte gönüllü olarak çalıştırılması tedbirine çevrildiği, müştekilerin zararını gidermemesinden dolayı yasal imkansızlık nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği, son olarak da hükmolunan cezanın türü itibariyle TCK"nın 51/1. maddesi gereğince ertelenmesine ve sanık hakkında TCK"nın 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanmasına hükmolunduğu, anılan hükmün taraflara tebliğine karşın istinaf kanun yoluna konu edilmediği, Sason Asliye Ceza Mahkemesinin 25/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı ek kararıyla, sanık hakkında sehven temel cezanın belirlenmesinin unutulduğu ve cezanın ertelendiği gerekçesiyle, temel cezanın 6 ay hapis cezası olarak belirlenip bu miktar üzerinden TCK"nın 43. maddesinin uygulanmasına, cezanın ertelenmesine yer olmadığına ve TCK"nın 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarına ilişkin fıkranın hükümden çıkarılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosyanın incelenmesinde, sanığa kamuya yararlı bir işte çalışmak isteyip istemediğinin sorulmadığı, sanıkla şikayetçiler arasında uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmediği ve olaya ilişkin tanıkların duruşmaya çağrılmadıkları görülmüştür.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Sason Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı kararıyla sanık ... hakkında hüküm kurulup yargılama bitirildikten sonra, anılan mahkemenin 25/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı ek kararıyla, sanık hakkında sehven temel cezanın belirlenmesinin unutulduğu ve cezanın ertelendiği gerekçesiyle, temel cezanın 6 ay hapis cezası olarak belirlenip bu miktar üzerinden TCK"nın 43. maddesinin uygulanmasına, cezanın ertelenmesine yer olmadığına ve TCK"nın 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarına ilişkin fıkranın hükümden çıkarılmasına karar verilmiş ise de, yargılama bitirilip hüküm kurulmak suretiyle dosyadan el çekildikten sonra, uygulama ve hesap hataları dışında kalıp sonuç ceza üzerinde değişikliğe yol açmayan maddi yazım hatalarının yöntem ve zaman sınırlamasına tabi bulunmaksızın, bizzat bu hatayı yapan merci tarafından kendiliğinden veya denetim muhakemesi sonunda verilen bir karardaki uyarı üzerine düzeltilmesinin mümkün olduğu, bunlar dışında kalan ve hükmün bünyesine dahil bir husustaki hukuka aykırılığın, hükmün esasını ve sonuçlarını etkileyecek şekilde değiştirilemeyeceği, bu hususlara ilişkin hukuka aykırılıkların ancak olağan ya da olağanüstü kanun yollarıyla giderilebileceği anlaşıldığından, Sason Asliye Ceza Mahkemesinin 25/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı ek kararının hukuki değerden yoksun olduğu belirlenmiştir.
1)Sanık sanık ...’in, işlediği kabul edilen tehdit suçu nedeniyle dosyaya yansıyan ve talep edilen somut maddi bir zarar bulunmamakta, manevi zarar ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel oluşturmamaktadır. Sanığın işlediği kabul edilen suç, niteliği ve hükmolunan ceza süresi itibariyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında bulunmaktadır. Sanık sabıkasızdır ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmiştir. Mahkeme tarafından sanığın duruşmadaki tutum ve davranışları nazara alınarak takdiri indirim uygulanmıştır. Buna karşın, mahkemece "...müştekilerin zararını gidermemesinden dolayı yasal imkansızlık nedeniyle hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kanunu uygulanamamıştır..." biçimindeki gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair karar kurulmuştur. Sanığın tehdit suçu nedeniyle dosyaya yansıyan ve talep edilen somut maddi bir zarar bulunmaması, manevi zararın ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel oluşturmaması, sanığın sabıkasız olması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi, duruşmadaki tutum ve davranışları nazara alınarak sanık hakkında takdiri indirim uygulanması karşısında, CMK"nın 231/6. maddesi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak, sanığın yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapıldıktan sonra, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, "...müştekilerin zararını gidermemesinden dolayı yasal imkansızlık nedeniyle hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kanunu uygulanamamıştır..." şeklindeki kanuni olmayan gerekçeyle, CMK"nın 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi yasaya aykırıdır.
2)TCK"nın "cezanın belirlenmesi" başlıklı 61. maddesinin birinci fıkrasında; hakimin, somut olayda; suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, failin güttüğü amaç ve saikini göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanunî tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirleyeceği, beşinci fıkrasında ise, önceki fıkralara göre belirlenen ceza üzerinden sırasıyla teşebbüs, iştirak, zincirleme suç, haksız tahrik, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ilişkin hükümler ile takdiri indirim nedenleri uygulanarak sonuç cezanın belirleneceği düzenlenmiştir. İncelemeye konu dosyada, sanık hakkında temel cezanın tehdit suçundan TCK"nın 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde öngörüldüğü şekilde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası aralığında belirlenmesinden sonra zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının gerektiği gözetilmeden, doğrudan zincirleme suç hükümleri uyarınca cezada artırım yapıldığı ve bu suretle yasaya aykırı davranıldığı anlaşılmıştır.
3)TCK"nın 50. maddesinin birinci fıkrasının f bendinde; kısa süreli hapis cezasının, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilebileceği hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemeye göre kısa süreli hapis cezasının kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilebilmesi için sanığın bu çalışmaya gönüllü olması ve çalışma süresinin cezanın yarısından kendisini ifade eden bir katına kadar belirlenmesi gerekmektedir. İncelemeye konu dosyada ise bu açıklamalara aykırı biçimde, sanığa kamuya yararlı bir işte çalışmak isteyip istemediği sorulmadan, hükmolunan 6 ay 7 gün hapis cezası anılan madde uyarınca 6 ay 7 gün süreyle kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmiştir.
4)TCK"nın 51. maddesinin birinci fıkrasında, iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezasının ertelenebileceği, bu sürenin üst sınırının, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıl olduğu, anılan maddenin üçüncü fıkrasında ise, cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresinin belirleneceği, bu sürenin alt sınırının, mahkûm olunan ceza süresinden az olamayacağı belirtilmiştir. İncelemeye konu dosyada, sanık hakkında 6 ay 7 gün süreyle kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine hükmolunması karşısında, sanığın cezasının hapis cezası olmadığı ve ertelenemeyeceği gözetilmeden, yasaya aykırı biçiminde erteleme kararı verilmiş ve ertelemeye rağmen TCK"nın 51/3. maddesi uyarınca denetim süresi de belirlenmemiştir.
5)TCK"nın 53. maddesinin birinci fıkrasında, kasten işlenen suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyet kararı verilmesi halinde hak yoksunluklarına hükmolunacağı düzenlenmiştir. İncelemeye konu dosyada, sanık hakkında 6 ay 7 gün süreyle kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine hükmolunması karşısında, sanığın cezasının hapis cezası olmadığı ve hak yoksunluklarının uygulanamayacağı gözetilmeden, yasaya aykırı biçiminde anılan maddenin birinci fıkrasında düzenlenen hak yoksunluklarının uygulanmasına hükmolunmuştur.
6)Sanık ...’e yükletilen tehdit suçunun, kamu davası açıldıktan sonra, 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde, uzlaştırma kapsamına alınmasına karşın, CMK"nın 254. maddesi uyarınca uzlaştırma işlemleri gerçekleştirilmeden sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
7)Sanık ..."in aşamalarda atılı suçlamaları kabul etmemesi, şikayetçilerin sanığın atılı suçu işlediklerini iddia etmeleri ve taraflar arasında husumet bulunması karşısında, olayın tanıkları dinlenilmeden ve dolayısıyla tüm deliller toplanıp, değerlendirilmeden eksik inceleme sonucu hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
Açıklanan tüm bu nedenlerle;
Tehdit suçundan sanık ...’in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-1, 43/2, 43/1 ve 62. maddeleri gereğince 6 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanun’un 50. maddesi uyarınca 6 ay 7 gün süre ile kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına, anılan Kanun"un 51. maddesi uyarınca cezasının ertelenmesine ve aynı Kanun"un 53/1. maddesinde belirtilen hak yoksunluklarının uygulanmasına dair Sason Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1)Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, Sason Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2)Bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4-b maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine,
3)Bozulan hükmün, sanık aleyhine kanun yoluna konu edilmeksizin kesinleşmesi nedeniyle, 5271 sayılı CMK"nın 309/4-b maddesi uyarınca, yeniden hüküm kurulurken, Sason Asliye Ceza Mahkemesinin 15/05/2017 tarihli ve 2016/44 esas, 2017/56 sayılı kararının gözetilmesine,
11/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.