4. Ceza Dairesi 2019/1307 E. , 2019/6851 K.
"İçtihat Metni"
Görevi yaptırmamak için direnme suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda mahkumiyetine dair, Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesi"nce verilen, 14/11/2007 gün ve 2006/425 esas, 2007/921 karar sayılı hükme karşı, adı geçen sanığın müdafii sıfatıyla yapılan temyiz başvurusu üzerine,
Dairemizin 07/03/2012 gün ve 2010/5550 esas, 2012/5315 sayılı kararıyla;
"Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede ;
Sanığa yükletilen görevi yaptırmamak için direnme eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Yasaya uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı; böylece olaylara ilişkin sorunlarda gerekçenin yeterli bulunduğu,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Yasada öngörülen suç tipine uyduğu,
Sanığın eylemini birden fazla mağdura karşı aynı zamanda gerçekleştirmiş olmasına rağmen ...nın 43/2. maddesinin uygulanmamasının, adli sicil kaydındaki eski hükümlülüğü nedeniyle koşulları oluşmasına rağmen ...nın 58. maddesinin uygulanmamasının karşı temyiz olmadığından bozma nedeni nedeni yapılamayacağı,
Eleştiri dışında cezanın yasal bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından sanık ... müdafiinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA” şeklinde karar verilmiştir.
I-İTİRAZ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 06/03/2019 gün ve KD-2019/19100 sayılı yazısı ile;
"Mersin 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/11/2007 tarihli, 2006/425 E. 2007/921 K. sayılı ilamı ile sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan TCK’nun 265/1,53 maddeleri uyarınca 2 yıl hapis cezası ile mahkumiyetine karar verilmiştir.
Hüküm sanığın yokluğunda verilmiştir.
Sanığın başka suçtan aynı yerde cezaevinde tutuklu bulunduğunun anlaşılması üzerine 09/03/2007 tarihinde re’sen duruşma açılarak savunması alınmış, sanık savunmasında müdafi istemediğini beyan etmiştir. Sanığın duruşmadan vareste tutulma talebi bulunmamaktadır.
Mahkemece 09/03/2007 tarihli duruşma sonunda ara kararı ile sanığın bir sonraki duruşmada hazır edilmesi için Cezaevi Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına karar verilmiş, bir sonraki 07/05/2007 tarihli celsede hazır bulundurulan sanığın tekrar sonraki duruşmada hazır edilmesi için müzekkere yazılmasına karar verilmiş ise de sonraki duruşmada ve 14/11/2007 tarihli karar duruşmasında (Uyap kayıtlarından aynı yer cezaevinde başka suçtan tutuklu bulunduğu anlaşılan) sanık hazır bulundurulmaksızın yokluğunda mahkumiyet kararı verilmiştir.
Karar sanığın soruşturma aşamasında ifadesi ve sorgusu sırasında görevlendirilen ve iddianame düzenlenmesi ile görevi sona eren ve kovuşturma aşamasında da görevlendirilmeyen müdafiye tebliğ edilmiştir.
Kovuşturma aşamasında görevli bulunmayan müdafiin temyiz istemi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığımızca kararın onanmasına dair tebliğname düzenlenmiş ve Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 07/03/2012 tarihli, 2010/5550 E., 2012/5315 K. sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Bu karara karşı aşağıda arz ve izah olunan nedenlerle itiraz olunan nedenlerle itiraz edilmesi gerektiği düşünülmüştür.
İTİRAZ NEDENLERİ :
1-Başka suçtan aynı yerdeki cezaevinde tutuklu olduğu anlaşılan sanığın sorgusunun yapıldığı 09/03/2007 tarihli ve sonraki oturumda duruşmadan vareste tutulma talebi bulunmaması karşısında, hükmün açıklandığı 14/11/2007 tarihli son oturumda duruşmada hazır bulundurulması sağlanıp yüzüne karşı hüküm verilmesi gerektiği gözetilmeden hükümlülüğüne karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK"nun 193 ve 196 maddesine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlandığı değerlendirilmiştir.
2-Sanığın yokluğunda verilen karar, iddianame düzenlenmesi ile görevi sona eren ve kovuşturma aşamasında müdafi sıfatı bulunmayan soruşturma aşamasındaki müdafiye tebliğ edilmiş olup kararı temyize yetkisi bulunmayan müdafiin temyiz istemi üzerine hükmün onanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda arz ve izah edildiği üzere itirazımızın kabulü ile Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 07/03/2012 tarihli, 2010/5550 E., 2012/5315 K. sayılı HÜKMÜN ONANMASI kararının kaldırılarak, hükmün BOZULMASI, itirazımızın kabul edilmemesi halinde ise itiraz hususunda karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel kuruluna gönderilmesi,
İtirazen arz ve talep olunur” biçiminde istemde bulunulması üzerine, dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
II-İTİRAZIN KAPSAMI
İtiraz, soruşturma evresinde sanığın ifadesinde hazır bulunan, sorgu sırasında baro tarafından görevlendirilen ancak yargılama aşamasında sanık adına vekaletnamesi ya da baroca herhangi bir görevlendirme yazısı bulunmadığı gibi duruşmalara da katılmayan avukat tarafından kararın temyizi üzerine, Dairemizce esasa girilerek bir karar verilip verilmeyeceğinin, verilmesinin kabulü halinde ise, aynı yargı çevresinde başka suçtan tutuklu bulunan, duruşmadan vareste tutulma talebi de bulunmayan sanık ..."ın yokluğunda mahkumiyet hükmü kurulup kurulamayacağının belirlenmesine ilişkindir.
III-KARAR:
Sanık hakkında, görevi yaptırmamak için direnme suçundan açılan kamu davasının yürütülen yargılaması sonucunda, 14.11.2007 tarihinde mahkumiyet kararı verildiği, sanığın yokluğunda kurulan bu hükme karşı, soruşturma evresinde sanığın ifadesinde yer alıp, Sulh Ceza Mahkemesi"ndeki sorgusunda da bulunmak suretiyle baro tarafından görevlendirildiği anlaşılan, kovuşturma evresinde ise hiçbir aşamada duruşmalara katılmadığı gibi sanık adına vekaletnamesi yahut baroca görevlendirme yazısı bulunmayan avukat tarafından yapılan temyiz başvurusu üzerine, Dairemizce 07/03/2012 gün ve 2010/5550 esas, 2012/5315 sayılı onama kararı verilmiş, kararla birlikte ilgili mahkumiyet hükmü kesinleştirilmiştir.
5271 sayılı CMK"nın 261. maddesinde, "Avukat, müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişilerin açık arzusuna aykırı olmamak koşuluyla kanun yollarına başvurabilir" biçiminde ve aynı Kanunun "Tanımlar" başlıklı 2/1-c maddesinde de, "Müdafi, şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı ifade eder" şeklinde hükümlere yer verilmiştir. Anılan maddelere göre, sanığın müdafiilğini üstlenme görevi, yalnızca Kanunda düzenlenen kurallar çerçevesinde mümkün olup, vekaletnamesi bulunmayan, duruşmalara hiçbir şekilde katılımı olmayan bir avukatın, yasal olarak sanık müdafii sıfatı taşıdığı da düşünülemez. Yine, soruşturma evresinde baro tarafından görevlendirilen bir avukatın görevi, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 7/1-a maddesine göre, iddianamenin düzenlenmesi ya da kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verilmesiyle sona ermektedir.
Açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde inceleme konusu dosya değerlendirildiğinde; sanığın soruşturma evresindeki ifadesine katılıp, sorgusu sırasında da bulunmak suretiyle baro tarafından görevlendirildiği anlaşılan avukatın, yargılama aşamasında hiçbir duruşmaya katılmaması, sanık adına vekaletnamesinin ya da baro tarafından görevlendirme yazısının bulunmaması, sanığın savunması sırasında avukat istemediğini belirtmesi ve zorunlu müdafiiliği gerektiren bir hususun olmaması gözetildiğinde, yukarıda belirtilen yönetmelik hükmü uyarınca, iddianamenin tanzim edilmesiyle görevinin sona erdiği, dolayısıyla sanık adına ilgili mahkumiyet hükmünü temyiz etme hak ve yetkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna rağmen Dairemizce, ilgili avukatın hükümden sonra vermiş olduğu 20.11.2007 tarihli dilekçesi, temyiz başvurusu olarak nitelendirilmiş, onama kararı da bu başvuru dikkate alınarak verilmiş, sanığın hükümden sonra haberdar olduğu kararla ilgili olarak, Yargıtay"a gönderilmek üzere ceza infaz kurumundan sunmuş olduğu 24.03.2008 ve 30.06.2008 tarihli dilekçeleri ise temyiz başvurusu olarak değerlendirilmemiştir.
Tüm bu tespitler karşısında; sanık adına mahkumiyet hükmünü temyiz eden avukatın başvurusunun, kararı temyiz yetkisi bulunmadığından reddedilmesi gerekirken, dosya esastan incelenmek suretiyle onama kararı verilmiş olması nedeniyle, Dairemizin 07/03/2012 gün ve 2010/5550 esas, 2012/5315 sayılı kararının hukuki değerden yoksun olduğu, bu itibarla Yerel Mahkeme hükmünün de hukuken henüz kesinleşmediği sonucuna ulaşılmıştır. Hükümden sonra ceza infaz kurumundan Yerel Mahkeme"ye hitaben sanık tarafından gönderilen 20.02.2008 tarihli dilekçeye, Mahkemece verilen 07.03.2008 tarihli cevap yazısının ekinde, 14.11.2007 tarihli gerekçeli kararın sanığa gönderildiği anlaşılmış olup, bu
karara karşı sanığın, Yargıtay"a gönderilmek üzere sunmuş olduğu 24.03.2008 ve 30.06.2008 tarihli dilekçelerinin içerikleri göz önüne alındığında, bir temyiz başvurusu olarak nitelendirilmiş ve kararın sanık tarafından temyiz edilmesiyle dosyanın incelenmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
Açıklanan gerekçelerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itiraz gerekçesi yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,
2-Hukuki değerden yoksun bulunan, Dairemizin 07/03/2012 gün ve 2010/5550 esas, 2012/5315 sayılı onama kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın yeniden incelenmesinde;
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
a-Sanık adına kararı temyiz eden avukatın vekaletnamesinin bulunmaması, duruşmalara hiçbir şekilde katılımının olmaması, sanığın savunmasında avukat istemediğini belirtmesi ve zorunlu müdafiiliği gerektiren bir hususun da bulunmaması göz önüne alınarak, soruşturma evresinde baro tarafından yapılan görevlendirmenin, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 7/1-a maddesine göre iddianamenin düzenlenmesiyle sona erdiği ve bu nedenle ilgili avukatın hükmü temyiz hak ve yetkisinin bulunmadığı,
Anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca, sanık ... adına kararı temyiz eden avukatın TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,
b-Hükümden sonra vermiş olduğu 24.03.2008 ve 30.06.2008 tarihli dilekçeleriyle kararı temyiz ettiği belirlenen sanığın başvurusunun incelenmesine gelince;
Anayasanın 40/2, CMK’nın 232/6 ve 34/2 ile 1412 sayılı CMUK’nın 310. maddeleri gereğince, kararda, başvurulacak kanun yolu, süresi, mercii ve şeklinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerektiği halde, başka suçtan aynı yargı çevresinde tutuklu olduğu anlaşılan sanık ..."ın yokluğunda verilen kararda, adı geçen sanığa, cezaevi kanalıyla da temyiz dilekçesi verebileceğinin kanun yolu açıklamasında usulünce bildirilmediği gibi, gerekçeli kararın sanığa hangi tarihte tebliğ edildiği dosya kapsamı ve UYAP ortamından da anlaşılamadığından, öğrenme üzerine yapılan temyiz başvurusunun süresinde olduğu kabul edilmek suretiyle işin esasına geçildi.
Zamanaşımının son kesme nedeni olan, mahkumiyet hükmünün kurulduğu 14.11.2007 tarihine göre, sanık hakkında, 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesinde öngörülen, 8 yıllık olağan dava zamanaşımının temyiz süreci içinde gerçekleştiğinin anlaşılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ..."ın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, açılan kamu davasının, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan, 1412 sayılı CMUK"nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, 5271 Sayılı CMK"nın 223/8.maddesi gereğince, zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, 15.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.