Davacı, 1.1.1977-21.02.1980 ve 20.04.1982-31.03.2001 tarihleri arasında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tesbitiyle, askerlik borçlanması ile hizmet birleştirme talebinin reddine ilişkin Kurum işleminin iptaliyle, yaşlılık aylığına hak kazandığını ve ödenmeyen yaşlılık aylıklarının faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Hüküm, İş Mahkemesinden verilmiştir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8.maddesi hükmüne göre ise İş Mahkemelerinden verilmiş bulunan nihai kararların 8 gün içinde temyiz olunması gerekir.
Olayda hüküm 12.6.2007 tarihinde davalı kurum vekiline tefhim edilmiş temyiz ise 22.6.2007 tarihinde vukubulmuştur. Şu duruma göre davada 8 günlük temyiz süresi geçmiştir.
O halde, 1.6.l990 Tarih ve l989/3 E. 1990/4 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı da gözönünde tutularak temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünden reddi cihetine gitmek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı kurum vekilinin temyiz dilekçesinin süreaşımı yönünden REDDİNE,
2- Davacı 1.1.1977-21.2.1980 ve 20.04.1982-31.03.2001 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa"ya tabi zorunlu sigortalı olduğunun tesbitini, Kurumun askerlik borçlanması ile hizmet birleştirme talebinin reddine ilişkin kararının iptalini ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tesbiti,ödenmeyen yaşlılık aylıklarının faiziyle davalı Kurumdan tahsilini istemiştir.
Mahkeme, 1.1.1977-21.02.1980 ve 20.04.1982-11.08.1998 tarihleri arasındaki döneme ilişkin tespit istemi ile yaşlılık aylığı isteminin reddine, 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığı ile çakışmayan 506 sayılı Yasa"ya tabi 6.7.1988-15.1.1989 tarihleri arasındaki 190 günlük zorunlu, 1.11.1994-30.10.1995 tarihleri arasındaki 180 günlük isteğe bağlı sigortalılık sürelerinin 2829 sayılı Yasa uyarınca birleştirilmesi gerektiğine ve askerlik borçlanmasının reddine ilişkin kurum işleminin de iptaline karar verilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacının 10.09.1998 tarihinde Kurum kayıtlarına intikal eden giriş bildirgesi ile 20.04.1982 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalısı olarak kayıt ve tescilinin yapıldığı, vergi mükellefiyeti kaydının 1.1.1977-21.02.1980 tarihleri arasında olduğu ve tekrar 12.08.1998 tarihinden itibaren başlayarak süregeldiği esnaf sicil kaydının mevcut olmadığı, prim ödemelerinin 1998 yılından itibaren başladığı, 1999/698 sayılı icra takibi ile 20.04.1982-30.06.1999 tarihleri arasındaki, 2001/224 sayılı icra takibi ile de 20.04.1982-31.03.2001 tarihleri arasındaki prim borçlarının tahsil edildiği, zamanında gerekli incelemeyi yapmaksızın davacıyı 20.04.1982 tarihinden itibaren sigortalı olarak kabul eden ve primleride buna göre tahsil eden Kurumun 2004 yılından itibaren sigortalılık başlangıcını 12.08.1998 tarihine çekerek bu tarihten itibaren sigortalı saydığı, davacının 6.7.1988-15.1.1989 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa"ya tabi 190 gün zorunlu ,1.11.1994-30.10.1995 tarihleri arasında da 180 gün isteğe bağlı hizmetlerinin bulunduğu görülmüştür.
1479 sayılı Yasa"da 506 sayılı Yasa"nın 79. maddesine koşut geçmiş hizmetlerin tesbitine ilişkin bir düzenleme mevcut olmadığından mahkemenin 1.1.1977-21.02.1980 tarihleri arasındaki süre ile üzerinde uyuşmazlık bulunmadığından 12.08.1998-31.03.2001 tarihleri arasındaki sürelere ilişkin red kararı ve sigortalı olduğu dönemde borçlanma talebinde bulunduğundan askerlik borçlanmasının kabulüne ilişkin olarak verilen karar doğrudur.
20.04.1982-12.08.1994 tarihleri arasındaki süre yönünden ise, davacının bu sürede 1479 sayılı Yasa"nın 24. maddesinde öngörülen kaytılarının mevcut olmadığı dolayısıyla sigortalılık koşullarının bulunmadığı açıktır. Ancak Kurum zamanında hiçbir araştırma yapmaksızın davacıyı
20.04.1982 tarihinden itibaren sigortalı olarak kabul etmiş, yaptığı icra takipleri ile bu süreye ilişkin tüm primleri zorunlu sigortalılık kolundan tahsil etmiş ve uzun sürede kullanmıştır. Davacıyı kendi hatalı işlemi nedeniyle yıllarca sigortalı sayan Kurmun, sigortalılık inancını verdikten sonra yaptığı yanlışlığın farkına vararak sigortalılık süresini indirmesi iyi niyetten uzaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 1997/10-578-758 sayılı kararında da belirtildiği üzere, davacının Sosyal Güvenlik Hukuk İlkelerinin ve Medeni Kanunda yer alan iyiniyet kurallarının uygulanmasının zorunlu bir sonucu olarak primlerin alındığı dönemde zorunlu sigortalı kabul edilmesi gerekir.
Öte yandan zorunlu sigortalılık ile isteğe bağlı sigortalılığın çakışması durumunda asıl olan zorunlu sigortalılık olduğu gibi, başka sosyal güvenlik kuruluşlarına ait zorunlu sigortalılık sürelerinin çakışması durumunda ise çifte sigortalılık mümkün bulunmadığından asıl olan önceden başlayarak devam eden sigortalılıktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurlu"nun 2001/21-627-659 ve 2005/21-389-430 sayılı Kararlarında da önceden başlayan sigortalılığın asıl sigortalılık olduğu özellikle vurgulanmıştır.
Somut olayda, 20.04.1982 tarihinden itibaren başlayan zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının asıl sigortalılık sayılması gerekmesine göre çakışan 506 sayılı Yasa"ya tabi zorunlu ve isteğe bağlı sigortalılık sürelerinin iptali ile 1479 sayılı Yasa"nın 35. maddesi ile geçici 10. maddesi uyarınca yaşlılık aylığı koşularınında yeniden değerlendirilmesinin gerektiği ortadadır.
Ayrıca, davanın açıldığı 3.6.2005 tarihi itibariyle uyuşmazlık S.S.K. Başkanlığının hak alanını ilgilendirdiği halde davacı tarafından husumet S.S.K. Başkanlığına yöneltilmediği gibi mahkemecede bu yön gözetilerek davacıya önel verilmek suretiyle S.S.K. Başkanlığının davaya katılımı sağlanmamış ve dava ile ilgili savunma ve beyanları alınmamışsa da yargılama sırasında 16.05.2006 tarihinde kabul edilip 20.05.2006 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile Bağ-Kur Genel Müdürlüğü ve Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı aynı çatı altında toplanmış olduğundan ve S.S.K. Başkanlığı ile Bağ-Kur Genel Müdürlüğü hüküm tarihinden önce tüm aktif ve pasifi, personeli, dava dosyaları ile Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilmiş Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili olmuştur.
Yapılacak iş; davalı vekilinin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından usulüne uygun olarak alınmış vekaletnamesinin getirtilerek 506 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılıkla ve dava ile ilgili beyanlarını almak ve çıkacak sonuca göre tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözardı edilerek kurulan hüküm usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 16.06.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.