Davacılar murisinin, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; bozmaya uyarak ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacı vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 14.10.2008 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacılar vekili Av.M.C.G. ile karşı taraf vekili Av.S. B. geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava 26.11.2002 tarihinde meydana gelen trafik iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalı işverenlik tarafından sürekli olarak para nakil işleminde kullanıldığı bildirilen dava dışı M.G.ye ait olup Ö.G.nin sevk ve idaresindeki ... plakalı araçla, para nakli için gidilen Erzurum’dan dönülürken meydana gelen kazada davalı bankanın kusurunun olmadığından bahisle davacıların tazminat istemleri yerinde bulunmamışsa da bu sonuç usul ve yasaya uygun değildir.
Gerçekten, olayın bir iş kazası olduğu ve davacılar murisinin bu kaza sonucu öldüğü yönünde bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık zarara uğrayan işçinin içinde bulunduğu aracın sürücüsünün kusurlu olması durumunda istihdam eden sıfatı ile davalı Bankanın tazminattan sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 11/A (e) maddesinde açıkça gösterildiği üzere sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında meydana gelen olaylar iş kazası olarak nitelendirilirler. Keza 4857 Sayılı Yasanın 2/2 ve 506 Sayılı Yasanın 5.maddesi 2.fıkrasında açıkça belirlendiği üzere; araçlar işyeri kapsamında kabul edilmişlerdir. Bu duruma göre piyasadan temin edilen aynı araçla sürekli olarak para naklinin yapıldığı anlaşılan davalı işyerinde, bu nakil işinde görevlendirilen sigortalıların emniyetli ve güvenli bir şekilde götürülüp getirilmeleri işveren yükümünde olan bir sorumluluktur. İşverenin bu işi kendi araç ve işçisiyle yapması mümkün olduğu gibi, taşıma sözleşmesine bağlı olarak da yaptırması mümkündür. Para naklinin işveren nam ve hesabına yapılması durumlarında, nakil işinde görevlendirilen işçiye karşı sorumluluk doğrudan işverene aittir. Zira para nakil işini yüklenenle bu işte görevlendirilen işçiler arasında, doğrudan hukuksal ilişki bulunmamaktadır.Daha açık bir anlatımla davalı işveren taşıma yükümlülüğünü kiraladığı araçla yapmakta olup bu taşıma sırasında meydana gelen kazadan akdi sorumluluğu bulunmaktadır.
Öte yandan 27.3.1957 gün, 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararın da açıklandığı üzere istihdam edenin sorumluluğu için kendisinin veya çalıştırdığı kişinin kusuru koşul değildir. Buradaki sorumluluk “özen ve gözetim ödevinin” objektif olarak yerine getirilmemesinden kaynaklanan “kusura” dayanmayan bir sorumluluktur. Zararın hizmet ifası sırasında ve hizmetle ilgili olarak oluşması, eylemin hukuka aykırı olması ve eylemle zarar arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir. Başka bir anlatımla kazanın işverenin işi görülürken gerçekleşmiş olması sorumluluk için yeterli olmayıp, eylemle zarar arasındaki uygun neden-sonuç bağının işçinin ya da üçüncü kişinin tam kusuru ile kesilmemiş olması da zorunludur.
Somut olayda, davalı bankada bulunan mevduatın nakli sırasında aracı kullanan Ö. G.ile üçüncü kişi A.B.’un kusurlu davranışları sonucu zarar gerçekleştiğine göre, davalı işveren Ö.G."nin sigortalıya kusurlu eylemi ile verdiği zarardan sorumlu olup eylemle zarar arasında uygun neden sonuç bağı kesilmemiştir. İstihdam eden sıfatıyla davalının kusuru bulunmasa bile sorumlu tutulması gerekir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın davalının kusurunun bulunmadığından bahisle davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacılar yararına takdir edilen 550.00 YTL. duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 14.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.