4. Hukuk Dairesi 2020/1467 E. , 2021/1018 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... Ecza Deposu Kimyevi Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili Avukat ... tarafından, davalı ... ve ... aleyhine 13/04/2012 gününde verilen dilekçe ile muvazaa nedeniyle alacak istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 24/10/2013 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, muvazaa nedeniyle alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; müvekkili ile davalılardan ... arasında ilaç alımı nedeniyle 11 adet senet düzenlendiğini, bu senetlerin vade tarihlerinde ödenmemesi üzerine davalı ... aleyhine icra takibine girişildiğini, borçlu ...’ın maaşına haciz konulması talep edildiğinde kendilerinden önce bir maaş haczinin daha olduğunu öğrendiklerini, davalı borçlu ...’ın maaşına konulan ilk hacze konu Elmadağ İcra Müdürlüğünün 2010/1831 esas sayılı icra dosyasına itiraz edilmeksizin kesinleştiğini, mal beyanında bulunulduğu ve tahsil edilen miktarlar olduğunu, bu nedenlerle davalı asıl borçlu ... aleyhine başlatılan Elmadağ İcra Müdürlüğünün 2010/1831 esas sayılı icra dosyasının muvazaalı olduğunu belirterek 11 adet senedin ödenmemesi sebebiyle oluşan zararın muvazaalı olduğu ileri sürülen icra dosyasının alacaklısı davalı ... ile asıl borçlu davalı ...’tan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili; davanın istirdat davası olduğunu, davacının böyle bir dava açma hakkının olmadığını yine davanın zamanaşımı nedeniyle ve davacı tarafın ispat yükü kendisinde olduğu halde davayı ispat edemediğinden bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ...; açılan davayı kabul etmediğini, diğer davalı ile anlaşma yaparak davacıyı zarara uğratma amacının olmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmasında bulunmuştur.
Mahkemece; isticvab olunan davalı ...’ın, diğer davalıya borç verdiğini açık bir ifade ile belirttiği, aksinin ispat yükünün davacı tarafta olup davacı tarafında iddiasını kesin delillerle ispat edemediği gerekçesi ile ispat edilemeyen davanın reddi yönünde hüküm tesis edilmiştir.
Dava TBK’nın 19. maddesine dayalı muvazaalı senede dayalı icra takibi nedeniyle alacak istemidir.
Muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır, şeklinde tanımlanabilir.
Muvazaa daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti ve uygulamada kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır. Gerek öğretide ve gerekse uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa olarak ikiye ayrılmaktadır: Mutlak muvazaada taraflar herhangi bir hukuki işlem yapmayı istemezler, yalnız görünüşte bir hukuki işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi muvazaada ise taraflar gerçekten belli bir hukuki işlem yapmak isterler, ancak onu saklamak amacıyla, bir başka hukuki işlemin kurulduğu görüşünü yaratmak üzere irade açıklamasında bulunurlar. Yanlar, ister salt bir görünüş yaratmak için, ister başka bir sözleşmeyi gizlemek amacıyla, sözleşme yapsınlar görünüşteki sözleşme gerçek iradelerine uymadığından geçersizdir.
Somut olayda; davalı ...’ün eczacılık işi ile uğraştığı, davacı şirket ile ilaç alımı neticesinde 11 adet bono düzenlendiği, bu senetlerin düzenleme tarihlerinin 14/04/2010 – 07/10/2010 tarihleri arasında değiştiği, ödeme tarihlerinin 14/08/2010 – 19/12/2010 tarihleri arasında değiştiği, bahsi geçen bu bonoların ödenmemesi üzerine davacı şirket tarafından davalı ...’ün aleyhine icra takipleri başlatıldığı, yapılan bu takipler sırasında davalı borçlu Aygül’ün maaşından Elmadağ İcra Müdürlüğünün 2010/1831 sayılı dosyasına haciz ve tahsilat yapıldığı tespit edilmiştir.
Muvazaalı olduğu iddia edilen Elmadağ İcra Müdürlüğünün 2010/1831 esas sayılı dosyasının incelenmesinde ise; 01/10/2010 tarihinde davalı borçlu Aygül aleyhine diğer davalı Tuncay tarafından ilamsız icra takibi başlatıldığı, 325.000,00 TL asıl alacak ile birlikte %16 ticari faizi üzerinden 175.081,51 TL işlemiş faizi ile birlikte toplam takip miktarının 500.081,51 TL olduğu, takibin dayanağının ise 20/04/2008 tarihinde elden verilen para ve altın olarak belirtildiği, davalı borçlu Aygül’ün anılan icra dosyasına sunduğu 07/10/2010 havale tarihli mal beyanı dilekçesinde takibe bir itirazının bulunmadığını, yasal sürelerinden feragat ettiğini, menkul malları ile SGK nezdinde reçete bedeli olan istihkaklarını mal beyanı olarak bildirdiği ve bu alacağının haczine muvafakat ettiğine dair beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan; muvazaalı icra takibi olduğu iddia edilen, Elmadağ İcra Müdürlüğünün 2010/1831 esas sayılı dosyasında; davalı borçlu Aygül’e ait aracın cebri icra yolu ile satışından elde edilen bedel, SGK nezdinde alacaklı olunan reçete bedelleri ile maaş hacizinden yapılan kesinti bedelinin anılan dosyaya tahsilat olarak gönderildiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda; davacı ilaç şirketi ile eczacı olan davalı ... arasında ilaç temin karşılığında düzenlenen 11 adet senedin; düzenleme tarihlerinin, 14/04/2010 – 07/10/2010 tarihleri arasında değiştiği ve davalı ... tarafından davalı borçlu Aygül aleyhine 01/10/2010 tarihinde icra takibi başlatıldığı tartışmasız olup, davalı ...’ün, Elmadağ İcra Müdürlüğünün 2010/1831 sayılı icra takip dosyasına sunduğu mal beyanını içeren dilekçesi incelendiğinde, takibe itiraz etmediği ve takip konusu alacak miktarını kabul ettiği, yine aynıdilekçe ile SGK nezdinde bulunan istihkaklarının bulunduğunu bildirmesi, keza davalılar arasındaki borç doğuran işlemin, gerçek bir hukuki ilişkiye dayandığının ispatlanamaması karşısında, davaya konu icra takibinin muvazaalı olduğunun kabulü gerekir. Açıklanan bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 08/03/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.