8. Hukuk Dairesi 2013/10436 E. , 2014/5646 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Hazine ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali, tescil ve yıkım davasının kısmen kabulüne dair Edremit 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 29.05.2012 gün ve 135/337 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı ve davalılar vekilleri tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile Usul ve Kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 2588 sayılı Kanunla eklenen 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 13/j maddesi uyarınca Hazine"den harç alınmasına mahal olmadığına, 28.03.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’ndan kaynaklanan tapu iptali ve tescil talebi ile kal talebine ilişkindir. Mahkemece, 3402 Sayılı Kanun’un 12/3 maddesi gereğince; on yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden dolayı davanın reddine karar verilmiştir. Davacı Hazine vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 21.10.2009 tarih ve 2009/8542-10438 sayılı ilamı ile hükmün esası yönünden temyiz itirazları reddedilerek, yargılama masrafı ve vekalet ücreti yönünden hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Hazine vekilinin karar düzeltme talebi Dairece, 18.12.2009 tarihinde reddedilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra, “ Davanın kısmen kabulü ile ...,..., ... parselin kadastro mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan raporda kırmızı renkte gösterilen kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalan ve sarı renkte gösterilen 240 m2’lik alanın davalılar adına olan tapu kaydının kıyı içerisinde kalması nedeniyle iptaline, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan döşeme ve korkuluklardan oluşan yapı ve müştemilatın kal’ine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiş, hüküm Hazine vekili ile davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece verilen ilk karar esas yönünden, yani davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine ilişkin kısmı, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce onanmış, Hazine vekilinin karar düzeltme talebi de reddedilmiştir. Hükmün onanan kısmı kesinleşmiş artık kesin hüküm haline gelmiştir. Bozma kapsamı dışında bırakılarak onanıp kesinleşen hükmün esası yönünden Mahkemece yeni bir hüküm kurulamaz. Kesin hüküm, hükmü veren mahkeme de dahil olmak üzere bütün mahkemeleri bağlar. Kesin hüküm kamu düzenine ilişkin olduğundan, tarafların iradesine tabi değildir.
Hukuki güvenlik ve yargıya güven kesin hüküm müessesesi ile sağlanır. Hukuki güvenlik ilkesi; hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşulu olup, mevcut emredici hukuk kurallarının herkese eşit şekilde ve düzgün bir şekilde uygulanmasını da içeren bir ilkedir. T.C. Anayasa’sının 2. maddesi’nde Cumhuriyetin nitelikleri sayılırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu vurgulanmıştır. Hukuk devleti kişilerin hukuki güvenliğini sağlayan bir Devlettir.
Hukuki güvenlik ilkesi, herkesin bağlı olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutum ve davranışlarını buna göre güvenle düzene sokabilmesi anlamına gelir. Hukuk devleti hukuk kurallarının onu koyanlar da dahil olmak üzere, her kişi ve kuruluşu bağlamasını ifade eder. Hukuk Devleti kavramının özünü Devlet organlarının hukuka bağlılığı yani, yönetimin eylem ve işlemlerini hukukun içinde kalarak yerine getirmesi oluşturmaktadır. T.C. Anayasası 36. maddesi; “Herkes ….. adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmünü içerir. Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma başlığı taşıyan 6. maddesinde; “Herkes …. davasının ….. hakkaniyete uygun …… olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.” denilmektedir.
Anayasa’nın 2. maddesiyle benimsenen Hukuk Devletinde, hukuki güvenliği sağlayan bir düzen kurulması asıldır. Böyle bir düzende Devlet"e güven ilkesi vazgeçilmez temel unsurlardandır. Hukuk Devletinde yasama, yürütme ve yargının hukuka bağlı olması gerekir. Yargısı hukuka bağlı olmayan bir Devlette vatandaşların kendilerini güvencede hissedebileceklerini söylemek mümkün değildir.
Hukuk Devletinde bireyler Devlete güven duyabilmeli aynı şekilde Devlet de bu güveni vatandaşa verebilmelidir.
Kesin hükme saygı uluslararası hukuk düzenine özgü hukukun genel ilkelerinden biri olarak da kabul görmektedir. . Eğer bir hukuk sistemi içerisinde yargının verdiği ve bağlayıcı olan bir kesin hüküm işlevsiz bir duruma getirilmiş ise adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden söz edemeyiz.
Somut olayda, Mahkemece verilen karar esas yönünden, Yargıtay 1.Hukuk Dairesi’nce onanarak kesinleşmiştir. Bozma kapsamı dışında bırakılarak kesin hüküm gücü kazanan karara ilişkin, yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden verilen bozma ilamına uyulduktan sonra, hükmün esası yönünden Mahkemece yeni ve farklı bir karar verilmesi kamu düzenini bozacak bir sonuç yaratır. Mahkemece verilen ilk karar esas yönünden onanarak kesinleştiğinden bozmadan sonra verilen kararda hükmün esasına yönelik de yeni ve farklı bir karar verilmesi doğru değildir. Bu durum, uluslararası hukuk düzeninde kabul görmüş ilkelere, T.C. Anayasası’nın 2. maddesinde belirtilen Hukuk Devleti ilkesine, hukuki güvenlik ilkesine, adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil eder. Devlete ve yargıya güveni ciddi bir şekilde sarsar. Açıkladığım nedenlerden dolayı Mahkemece verilen hüküm esas yönünden kesinleşmiş olduğundan bozmadan sonra esas yönünden Mahkemece verilen kararın bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun, hükmün onanmasına yönelik görüşlerine katılmıyorum. 28.03.2014