8. Hukuk Dairesi 2013/9545 E. , 2014/5649 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 01/06/2012
NUMARASI : 2011/313-2012/249
İ.. M.. ile A.oğlu A.. R.. ve A. kızı A. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 01.06.2012 gün ve 313/249 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde, 3323 ada 15 sayılı parselin 1956 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 2/6 payın A.. R.., 1/6 payın ise Adile adına soyisimleri yazılmaksızın tespit ve tescil edildiğini, vekil edeninin 16.8.1978 tarihli harici satış senedinde taşınmazı aldığını, İ. P.’ya ait olduğunu zannettiğini, 1974 yılında üzerinde yeni bir gecekondu yaparak burada ikamet ettiğini, taşınmazın 1988 yılında imar gördüğünü, 1991 yılında tekrar imar işlemine tabi tutulduğunu, bu çalışmalar sonucu 37016 ada 4 sayılı parsel numarasını aldığını, A.. R.. adına tescil edildiğini, 20 yılı aşkın bir süreden beri vekil edeninin zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu, taşınmazlar şahıs adına tapuda kayıtlı ise de, bu şahısların kim olduklarının tapudan anlaşılamadığını, yıllar önce vefat ettiklerini, TMK.nun 713. maddesindeki koşulların gerçekleştiğini, A.. R.. ve Adile isimli şahıslara ait taşınmazdaki 350 m2 hissenin vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen kayıt malikleri A.. R.. ve Adile isimli kişilere dava dilekçesinin tebliğ edilmediği ve böylece taraf teşkilinin sağlanmadığı belirlenmiştir.
Mahkemece, “…dava dilekçesinde davalıların soyadı ve adreslerinin gösterilmediğini ve davacı vekili tarafından da kesin süre içinde bildirilmediğini, ayrıca açık adresleri bulunamadığını, davacı vekiline eksikliğin tamamlanması için HMK.nun 119/1-b ve 2. maddeleri gereğince, bir haftalık kesin süre verildiğini, bu süre içinde eksikliğin tamamlanmadığını gerekçe göstermek suretiyle HMK.nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine…” karar verilmesi üzerine, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Dava konusu imar parsellerinin esası olan 3323 ada 15 sayılı parselin kadastro yoluyla 31.5.1956 tarihinde kadastro tutanağının kesinleşmesiyle 2/6 payın A. oğlu A.. R.., 1/6 payın ise A. kızı A. adına tespit ve tescil edildiği, daha sonra imar uygulamaları sonucu değişik imar parsellerine gittiği
anlaşılmaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde, kayıt maliklerinin soyadlarının ve adreslerinin bilinmediğini ve yıllar önce vefat ettiklerini açıklamıştır. Dava dilekçesinde TMK.nun 713. maddesinde yer alan hangi hukuki sebebe dayandığını çok açık olarak açıklamadığı görülmektedir.
Tapu iptali ve tescil davalarında kural olarak, dava kayıt maliklerine, kayıt malikleri ölü ise mirasçılarına yöneltilerek açılır. Somut olayda, kayıt maliklerinin yıllar önce öldükleri davacı vekilinin dava dilekçesi kapsamıyla kabul edildiğine göre, öncelikle ölenlerin hasımlı veraset belgelerinin (hasım Hazine gösterilecek) alınması için davacı tarafa süre ve imkan tanınması, veraset belgesi alındığında davanın varsa mirasçılarına yöneltilmesi ve taraf teşkilinin sağlanması, mirasçı bırakmadan ölmüş oldukları belirlendiği taktirde TMK’nun 501. maddesi gereğince davanın Hazine"ye yöneltilmesi ve taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın yürütülmesi gerekmektedir. Bunun dışında 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca taraf teşkilinin sağlanması için ilanen tebliğ yoluna gidilmesi de mümkündür. HUMK.nun 73. maddesine göre, kanunun gösterdiği istisnalar dışında hakim her iki tarafı istima veyahut iddia ve müdafaalarını beyan etmeleri için kanuni şekillere tevfikan davet etmedikçe hükmünü veremez. Kanunun bu açık hükmü karşısında taraf teşkili sağlanmadan davanın yazılı gerekçeyle reddedilmesi anılan madde hükmüne aykırı düşer. Hukuki dinlenilme hakkı başlığını taşıyan HMK.nun 27. maddesi HUMK.nun 73. maddesini karşılamaktadır. Hukuki dinlenilme hakkı aynı zamanda taraf teşkilini de kapsar.
Dava dilekçesinde TMK.nun 713. maddesinden söz ettiğine ve dava konusu yerlerde tapuda kayıtlı bulunduğuna göre, öncelikle TMK.nun 713/2. fıkrasında belirtilen hukuki sebeplerden hangisine dayanıldığının HMK.nun 31. maddesi de göz önünde bulundurularak davacı vekiline sorulması ve ona göre dava bakımından delillerin toplanılması ve yürütülmesi gerekmektedir. Söz konusu fıkra gereğince, açılmış bir dava söz konusu ise, yargılama sırasında TMK.nun 713/1 ve 2. fıkraları gereğince açılan davalarda taraf teşkilinin sağlanması mümkündür. Yani, dava açıldığı tarihte davalıların ölü olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilemez.
Şu halde mahkemece yapılacak iş, yukarıdaki açıklamalarda göz önünde bulundurularak öncelikle davada taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra davacı tarafın TMK.nun 713/2. maddesinde yer alan hangi hukuki sebebe dayanıldığının belirlenmesi, ondan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle usulden davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. bu durum aynı zamanda Anayasa"nın 36. maddesinde ifadesini bulan savunma hakkının kısıtlanması niteliğindedir. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulur.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK. nun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasısın şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 28.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.